Edebiyat toplantısı Oturduğum evin ei pe vardı. Önünden geçen yo) bozuk-| miydi! tw. Şöyle biraz fazlaca yağmur yağa- şurduk. Bu sefer hayret ik cak olsa kapımın önünde küçük kü-! bana gelmişti. Şaşkın şaşkın sordum: çük gölcükler, içi çamur dolu çukurlar| — Şakiri... Sen yabu... Ne ari- peyda oluyordu. Bunun için gece hava! yorsun burada?.. yapıyorsun... karardıktan sonra buradan 'k| Böyle üstünü başını çamurlamanın 'epeyca zor oluyordu. Bereket versin ki,| mânası nedir? sokağın bir başına bir eleririk Jmba- Şimdi Şakir doğrulmuş, bana: 31 konuldu. Bu suretle yağmurlu za Birik dedi, bent manlarda' çamur çukurlarına batıp) öyle bir korkuttun ki.. Bu karşıdaki çıkmaktan kurtulduk. Bundan epeyce | ev senin demek... Hele girip birer kah- evveldi, Bir gün gene adamakıllı yağ-| ve teçlim, heyecanım hafiflesin de an- smur yağmış, sokağımızdak! çamur pek| latarım. Şakirle bereber bizim eve gir- fazlalaşmıştı. Lâkin gece hava açıl-) dik. Ona elimle bir kahve pişirdim. İç- mıştı. Yağmurlardan sonra kendisini| tikten sonra anlatmağa başladı: hissettiren toprak kokusu ber tarafı! — Birader, bilirsin ki, ben eğlenceyi sarmiğtı, çok severim, Lâkin evdekiler de bana Biraz hâva almak için evimin küçük) göz açtırmak istemezler. Lâkin insan balkonuna çıktım. Saat apeyce Yerle-| birşey yapmak ister hangi kuvvet mişti, Geceyi seyrederken derin derin| ona mani olabilir?... İşte ben de ken- de nefes alıyordum. Birdenbire soka-| dime göre bir kaçamak yolu bülmuş- Bin köşesinde bir otomobil belirdi. Yol| tum. Durup dürürken ere bir yalan ârzalı olduğu için güçlükle ierliyor- Tanıdığımız bir zatın erin. dü. Olomobil geldi. Evimin biraz geri-| de edebi toplantılar yapılacağını söy- #inde durdu. Kapısı açıldı. İçeriden| edim. Birdenbire de edebiyata mera- bir erkek gölgesi dışarıya çıktı. Soka-| kım artirış gibi de bir vaziyet adim. Bın köşesindeki elektrik ışığının allın:| Evinde toplantısı yapılaca- da onu iyice görüyor, lâkin yüzünü 52-| ğını söylediğim zatı bizden tanırlar ve çemiyordum. kendisina hürmet. ederler, Şuna da Bu adam biraz fleriledi, Geldi, bizim | söyliyeyim ki bu oturdu- evin kapısının tam önünde bir çamur!gu semt pek çamur'udur. çukurunun yanında durdu. Eğildi.İ Akşamlar eve: Harp ve hayvanlar Mezarı hâlâ muhafaza edilen bir kedinin hizmetleri Harpte domuzlara düşen bir vazife - Atlarin asıl fedakârlıkları - maaş alan kediler Avrupada harp başladığındanbe- (mek için alınan kediletin devlet ri yalnız insanlar değil, hyavanların | bütçesinden tahsisatları, (maaşları da birçoğu seferber edilerek cephe- !vardı. Maaş nalan kedilerin en meş- lere gönderilmiştir. Askerlerin sadık |hurlari Londrada İngiltere banka: dostları olan köpeklerle güvercin-!sinda vazife görenlerdir. Harp zn- ler ve harp sahalarında insanların İmanında ise kediler toplanıp ordu- en eski arkadaşları olan atlar dajma'nun iaşe ambarlarına sevkedilir, mühim o vazifeleri omuvaffakıyetle | oralarda farelerin Ürememesine dik- başarmış, birçok “ hayvanlar da ya kat ederler, imdat, yahut etâşi ehermiyeileri yü-) Kid zünden harbin meçbul kurbanları|, Kelt çeper. arasına g karışmışlardır. a Dirim ; ber Seral ii mezarlığında; 1914 - 1918 de mühim Parı iki | eernişlerd. XYözan: İSKENDER FAHREDP — Türa nasıldı? Onunla (Sa Ga-İ sam) arasında bir fark var Mi? — Târa çok yalancıydi... mad edilmezdi. İntana «Seni seviyorum! derken, arkasında © sunu kazandı. (Sarı Susam) 1 «— Çiçeklerin hangisine adini. / san: — Benim adım çiçektir, dö) dınların da bir tek adı vardır: KAN Yeniçerilere seslendi: narak İngiltere hayvanat bahçele- rinde saklanan binlerce vahşi hay- hayvan iharbinde binlerce askerin hayatını i kurtarmış bir kedi yattığını bir yer: — Arkadaşlar! Bu adamı Sarı Mah- mud diye mi yakaladınız? de okumuştum. Zehirli gaz arıyan yaklaşmaz aksırıp tıksırmağa — Onu nihayet Koçoda bulduk. Bu gece asesbaşının elinden çekeoeği var. Âşık Garib güldü: — Haydi be arkadaşlar, bırakın bu Birşeyler yapmağa başladı. Biraz dik- kat edince büyük bir hayiet içinde; kaldım. Bu adam çamur çuzurunun başında ne yapıyordu biliyor musu- nuz? Dünyada tahmin edemezsiniz. Büle çukurdan çamurları alp panta- lonunun paçalarına sürüyordu. Ki yanılmıyordum. Aynen “böyle yapıyordu. Onu pek iyi dum. Nihayet adam üstünü başını iyice ça- murladıktan sonra tekrar otomobile bindi. Benim bhâyretli | bakışlarım önünde otomcbil kı Şarkınlık içinde, © sokağa bakan balkorda bir siza-| ra teilendiriyordum. Sokağın ucunda Asi ot ahld olduğum manzara âX-| Otomobil bu seferde ayni yerde durdu. Gene geçen gece olduğu gibi içinden uzun boylu bir erkek in- di. Bir Iki adım ileriledi. Çamur çu- kuruna yaklaştı. Pantalonunu paçala- rına çamurları sürmeğe başladı. Me. raktan âz daha çatlıyacıktım. Bu he demekti? Bu harsketin mânası ne idi? Deli olmak bir şey değil. Hâkin sdam| geçen gece olduğu gibi gene otamobile bindi, Uzaklaşıp gitti Bu öyle garip bir hikâye Jai xi onu Brkadaşlarıma anlattığım zaman Söz- lorime inanmak istemiyorlardı. Artık geceler! bizim sokukta bir otomobil gürültüsü duyar duymaz hemen bal- Konu fırlıyor, tepeden tırnağa kadar dikkat kaslliyordum. nobil feneri belirdi. Birkaç ge- | 9“ — Ben edebiyat toplantısına gidi- yorum!.. deyip dışarı fırlıyorum. Doğ- ru Beyoğluna.. Fakat eve dönerken pantalonumun paçalarını İyice ça- murliyorum. Çünkü demin de söyle- lm ya... Edebiyat toplantısı yapılan #vin bulunduğu #emt pek çamurtudur. Ere gelince: — Bırakın Allahişkına, vak edebiyat toplantısından pek fstifade im amma üstüm başım da çamur de kaldı... Diye sözüm ona şizâyet pderim... İşte şimdi, yaptığım garip hareketin mânasını anladın mr Fakat geçenler — a birisi daha van arkadaşım... Riza komşu» edebiyat toplantısına gö- .. Dönerken üstümüzü başımızı ikte çamurladık. Hikmet Feridun Es İ ANKARA RADYOSU | 31 teşrinievvel perşembe öğle ve akşam 1230 Program, 1233 Türk müziği, 12,50 Haberler, 13,06 Türk müziği, 13,20 Karışık progtam (PL), 1803 Caz or- kestrası, 18,60 Türk müziği, 19,15 Çi- sil heyeti, 2015 Radyo gazetesi, 20,45 müzik, 21 Dinleyle! istekleri, 2130 Sik- hi konuşma, 21,45 Radyo orkestrası, 22,30 Alans ve borsa haberleri, 2245 Cazband (PL) 1 teştinisani cuma sabahı 8 Program, 8,03 Hafif müzik (PL) Aradan bir hafta geçmişti, Bir gece| gens kapımdar biraz uzakta bir oto-| mobil durdu. Geçen geceki uzun boylu Adam indi, Bu sefer yanında şişman,! kisa boyla biri daha vardı. Bu sefer ikisi birden çukurun başı- na eğildiler, Çamurlan babam çamur- lan. Çamı babam çamurlar... — | Neden sonra otomobillerine hindiler, | Gittiler, Artık ben ne olursa olsun bu muammanın üzerindeki esrar perdesi- | kaldırmağa karar vermiştim. Tıpkı bir poliz haziyesi gibi hareket edecek- İlk iş olarak kendime bir elektrik el feneri aldım. Sabırsızlık içindi Jemeğe başladım. Boş gede sonra evi- min önünde otomobil durunca hemen aşağıya indim, Yavaşça kapıyı açarak! sokağa süzüldüm. Biraz #lerldeki ota mobilden ber zamanik uzun boylu et Kek inmişti, Çamur çukuruna doğru! yürüyordu. Herhalde benim orada sin- miş bir vaziyette beklediğimi görme-! miş olacaktı. Elektrik feneri elimde bekliyordum. Tam adam eğilib paça! larını çamurlamağa başlayınca elek- trik fen tım. Sert bir seslo: in yanı- ş elektriği tam yüzüne tu- Biz dene göreyim? Bu 8,15 Haberler, 8,39 Hafif müzik (PL), 8,50 Ev kadını. Abone ücretleri Türkiye © Ecnebi 1400 kuruş 2700 kuruş 7 » M0 > 00 » 80 >» 8 » » Posta ittihadına dahil olmuyan ecnebi memleketler; Seneliği: 3000. altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Ramazan 79 — Hızır 179 B. İm Gü. Öğ, İki Ak Yat B.1142 122 650 9411200 132 Va, 4,50 6,30 11,53 14,38 1707 1841 Esrarlı Yüzük Tefrika No. 145 : Nâkleden: (Vâ - Nü) Birdenbire o kucağındaki Okâğd! tomarını fırlatıp attı, Odada aşağı! yan asabi “asabi dolaşmağa baş a. Bir pencere önünde durdu. Bu- radan hem sokak, hem deniz görü- nüyordu. Her halde bir beklediği vardı. O esnada kapı hafifçe vuruldu. Raif bey, asabi bir kadın gibi, yerinden sıçtadı. — Girinz! « diye seslendi. Gelen uşaktı; | | — Galibe hanımefendi teşrif et- tiler. Sizinle görüşmek istiyorlarmış, 1 »yelendi. — Buyursunlar... Büyük salona ... Şimdi geleceğimi söyle. Hizmetkâr uzaklaşınca, Raif he- men bir aynaya yaklaştı, baktı. Araba kır saçlarına ve solgun hali- pe rağınen hâlâ güzel olduğuna ve bir. kadını alâkadaf edebileceğine kendi kendini ikna etmek için mi bakyordu? Yoksa nazarlarım ve teoessümünün hâkimiyetini temin etmek için mi? Mukadderata boyun eğmiş gibi muz sikti. — Adam sen de... Ne olursa ola- erk... Halinde bir bezginlik vardı. Fakat kendini topladı. Zarif, alni- yuk.rde, mütebessim, yürüdü. Salona, Galibe hanımefendinin yanına gitti. ol | Kadın ayaktaydı. Sapsari, hare) p.5 ketsiz duruyordu. Kalbi heyecanla Şarpıyorsa da korktuğu için değil... Erkek komşusunu başile selâmla- dıktan ve bir bakışla süzdükten o salonun bütün kapılarını ka- padı. Fennozların gelini; — Tedbir alıyorsunuz... — de di. — Zira vahim şeyler konuşaca- Zımızı tahmin ediyorsunur, Etkek cevap vermedi. Biz el işaretile, misafirine bir kol. tuk gösterdi. Sonra kandi de karşısı- na geçip mavi gözlerini muhatabına orum diye göçen akşam evinden! an havaları, 1930 Haberler, 1045 Fa-| karışıp hepsini öldürttü. Bununla beraber harp zamanla” duğu gibi, cephe gerilerinde de mü- him istifadeler temin edilmiştir. Do- muazlar, kediler, filler, develer ve atlara harp zamanlarında akla gel- miyen vazifeler düşüyor. Meselâ geçen harpte bir askeri mıntakanın ileri hareketi esnasında en tehlikeli ife domuzlara veril . Fron- rrâ'da bir kısım Alman ara- nde ilerlemeğe teşebbüş ettikle- ri zaman bütün sahanin çeşit çeşit tuzaklarla dolu olduğunu farketti- ler. Kumandanın aklına, sahipleri tarafndan terkedilmiş çiflik duran domuzlar geldi. İliklerden çıkarılarak tuzaklarla do- lu sraziye sahverildiler. Domuzlar bir anda bu sahaya yayılınca çoğu İtuzaklara yakalanıp öldü ve aaha- İnin emniyetli muntakaları bu suret- le meydana çıkarılmış oldu. Muharebelerde atların gördükle- ri vazifeler şüphesiz daha asildir.! Süvarileri düşmana: doğru yıldırım Aaşırırlar. o Bundan başka tetanoz aşım yapmak için atlardan kan alı- nır. Muharebe sahalarında kahra- manlıklar gösteren atlar kanlarını da vermek suretile birçok insan ba- yatı kurtarırlar rinde bulunan fillerle develerden de, sayılan az bile olsa, muhtelif şekillerde istifade — edildiği söyleni- yor, Eskiden muharebelere bilfül iştirak eden filler, benzinden ta- İsarruf etmek için, ağır yükleri bir ta- raltan bir tarafa sürüklemekte, de- mir polrelleri çekmekte kullamılı- yor, develere angarya işler gördürü. lüyermuş. Kediler sulhte de, harpte de va- zife alır. Sulhte fare öldürme me muru olarak resmi müesseselerde kullarılmışlardır. Eskiden bazı İn giliz könsalosluklarında fare öld İstanbul Nafia Mukavele, ekriitme, Hayındır! iliyet ve 940 yılına mit Ticaret odası W İdikti. Bir an bile ondan ayırmadı. | — Komedi mi? Galibe, ondan bakışlarını kaçır- muyordu. Doğrudan doğruya mev- zum girdi. Damdan düşer gibi şu sual; sordu Siz kimsiniz? Erkek bazı hücumlara maruz ka- lacağım düşünmüş. münasip cevap- lar hazırlamıştı. Lâkin bu derece ha- beklememişti. Buna rağmen ancak kirpikleri Şu cevabı verdir — Ben Sarıvanf Paşazade Rai- — Yalan sölüyreunuz. — Na münasebet? — Yalan söylüyorsunuz... Zira Sarıvasıf Paşazade Raif bey msza- rında yatıyor... Ve parmağında da şa yüzüğü taşıyordu. Sol elini uzattı. Bu elde bir tek yüzük vardı. Esrarlı yüzük... , Erkek, aheste bir hareketle ele Baktı, yüzüğe baktı; sonra yavaş ya- vaş gözlerini kadına doğru kal- dırdı. - — Komedi!... - dedi. Kadın yerinden ssçradış rında hayvanlardan cephelerde ol-| Bunlar çif- gibi koşturur, ağır topları dağlardan! Şimdi Alman hayvanat bahçele-| ' dair idareleribden almış olduğu vesikalara is racantlo eksilime tarihinden -tatil günleri Bariş - 3 gün ervel alınmış ch- lar ve derhal geri dönermiş. Bunu gören askerler de hemen o munta- Ter işaretliyerek çekilirmiş. Bundan sonradır ki gaz taburlarına kediler dağıtıldı. HÂJA bazı memleketlerde gaz-taburlarının teşkilâtına kediler i dahildir. Sulh zamanlarında insanlarla 86- ve seve beraber yaşamağı kabul eden ve bizim kendi | ine ekseriya muamele etmediğimiz ehli hay- vanlar insanların felâketli günlerin- de de yardımlarını, hattâ çanları pa- hasıra bile olsa, esirgemiyorlar, Ş.R. Erzincanda 40 paviyonun açılış resmi yapıldı e Erzincan 30 (A.A.) — Cümhuriyetin. folâketzedeleri için kızılay tarafından yaptırılmakta olan peviyonlardan kır- / Kının açılış merasimi yapılmıştır. Bu | münasebetle süz alan Kızılaya mensup (bir hemşire Erzincan halkının geçen İkaş würadığı felhketin ehemmiyeti ve J acılarını unutturmak için sarfettiği İmesaiyi hatırlatmış ve açılış töreni yapılan 40 parlyonda beş yüz yurttan çın barınacağını bildirmiştir. Erzincanlı bir mektepli kız da, on a7 errel bizimle beraber gözleriniz ya- şarmış ve bizi bağrınıza basmış idiniz Bugün bizim! beraber gülüyorsunuz, / diya Kımlay hemşiresine hitaben ver- diği cevapfa, şefkatinizin pınltıları lerimi?de yanıyor. Fedakârlığınızı ölçüye vurmak için geldiğiniz bu yer- ida kurduğunuz yuvalarda yürt için iadık ve Iyi vatandaşlar olmağa çalış- mak suretlla. sizleri (o sevindireceğiz. Muhtaçlara yardımın, şefkatin örneği oldunuz, demiştir. Müdür den : 13/11/1940 pazartesi günü sma3 15'de İstanbulda Nafıs müdürlüğü eksüt- me komlsyonu odasında (1320.61) lira keşif bedeli İstanbul Maarif müdür-|ran bakışlarlle etrafa zehirli oklar İlüğü binası tamiratı açık ekaliineye konulmuştur. proje keşif hülüsasile buna müteferri diğer evrak dairesinde görülecektir. Muyakzat teminat (100) 1; İsteklilerin en az bir teahhütta (1000) Uralık ba Işs benzer iş yaptığını tinaden İstanbul vilâyeline mü- 'eslkalarlla gelmeleri. (10373) — Eminim. — Bu yüzüğü nereden çıkardığı- imi biliyor musunuz? —: — Bir mezardan... Kendim çe kardım ...O mezarda sizin öldürüp gördüğünüz zavallı yatıyordu... Erkek, oturduğu koltukla geri şin bir sesle bu derece haşin bir sözlledi. — Bunu yaptınız demek... Bunu yapınız demek... Bözle söylerken, sesiride, her his- ten ziyade bir hayranlık ifadesi oku- İnuyordu. | Kadın, şaşırmış, muhatabının ne İdemek istediğini anlayamıyorda. Raif devamla: — Siz ne favkalbeşer bir kadım- sınız... Ah, sizi seviyorum, seviyo- iram... Dinleyin beni, Galibe.,. Ben JSarıvanf Paşazade Raif beyi öldür- müş değilim... Bunun için yemin ederim... Va isbat 'da kolaydır Bana şimdiden inanınız... Unuta: İdığinız. o adam derecesinde hayat. ita bende bir şahsiyetim... Kendi- sinden aşağı hiç bir şeyim yoktur... Hattâ, ikimizin da damarlarımızda ayni kan dönüyor... Ben, onun baş- İadığı işi nihayetlendirdim... Hayat- Kızılayın o gündenberi bu feliketin â İ sarallıyı. Sarı Mahmudu biz çok İyi tanımı, Bu (Beyaz martlinin levend- Jörindendir. — Barı Mahmud olduğunu kendisi söyledi, — Sarhoşlukla ne yaptığını, ne söy- lediğini bilmiyor.demaektir. Yeniçeriler Âşık Garibe imanmadı- lar, ve üzerine bir kamçı sallayarak; Haydi yoluna git be adam! Diye bağırdılar, b Garib Çalın koluna girdi, karanlıklara daldılar, Kaçonun m man ikisi de iyerek, meyhaneye daldı. Arkasın- dun Aşık G, yürüdü. Koçonun bi #akhanesinin ön kismi kahvehane 59! line sokulmuştu. Fakat, bu Kısım oturanlar bile kahve deği, kahve fin- canı içimde içki içiyordu, Arka tarafı bir kemeris ayrılmıştı; Marmaraya bakan bu kısımda her zaman İstan- bulun cn maruf belâlıları bulunurdu. Âşık Garib kahvehanenin yanında- ki yoldan geçerek, arka kısma girdi. We kapının perdesini açar açmaz (Sa- ri Susumluın şakrak sesin! duydu: «Biz, İsanın şarapin Sakdis ettiği in- sanlarız, #Bağlardaki asmaları Allah bizim Için yarattı. » ik Garib, Rum dilberinin türkü. sür sonuna kadar dinliyemedi, Çal- UN bir kuytu köşe göstererek: — Şuraya oturalım.. Diyor ve Garibin kolundan çekiyor- u, Meybanenin içl çok kalabalıktı. Yeniçeriler biraz önce büyük bir ka- file halinde buraya da baskın yaparak, San Malımudu aramışlarsa da, bula: mâmışlar ve onların arkasından gelen iki Yeniçeriye sarhoşun birini teslim ederek; — İşte, Sarı Mahmud budur. Alın, götürün! Demişlerdi, Âşık Garib. oturduğu yerden (Sarı Süsam)ı çok İyi seyre- debiliyordu. Çul Mehmed bıyıklarını bükerek gülümsedi: — Nasıl buldun kaltağı? Hiç değiş- memiş, deği mi? Garib, kaşların: kaldırarak, hafif bir göğüs geçirmesinden #onra: — Evet, dedi, kâfir karı hiş de doğliş- rmiş, Gene eskisi gibi, insanı coştu. yağdırıyor... Gene eskisi gibi, şen ve işleri genci, hususi ve fenni şartnamele- | büyülü sele bir takım zavalıların ak- ni çalıyor. Ben Akdeniz meyhanels- rinde bile bu Kadar kıvrak, bu derece şi bir kadın görmedim, Mehmedel- Bire Şarap içmeğe başladılar. Mehmed, eski hatıraları kurcaladı: İtarzda değildir. /madım. | —» — Müsaade edin de size kim ol- duğumu ve hayatta neler yapmış bulunduğumu > anlatayım... İşte © zaman size aşkımı anlatırken şerefli bir insan olduğumu göreceksiniz... Galibel... Dinleyin beni... Sustu, Anlatılmaz bir coşkunluk içinde | gülümsüyordu. i — Ya... Demek ki gittiniz, açtr iniz, baktınız... Siz böylelikle, benim İsibi bir erkek aslanın dişi aslanı olduğunuzu isbat etmiş oluyormu: muz... Birleşirsek ne mükemmel bir Ben fenalık yap- bilir... Beni reddetmeyiniz... Size İtehlikelerden ve zaferlerden doğ- imuş olan bütün şerefli mevkilmi, mi vereceğim... Size rüya gibi bir hayst yaşatacağım... Kadın, şaşkın, dinliyordu. Bu cevabı hiç beklememişti. Erkek, hükim bir tavırlar — Bütün bunları istiyor musunuz, çift teşkil edaceğiz... Ancak benim İniz yok... Susunuz... Aksi $ aşkım sizin ruhunuzu sermest ede-İde... servetimi, mevcudiyetimi, her şeyi-| katili ve hüviyetinin gâsibi kışları var. — İşte, Türe. da bu yoktu, Mehite. elim! O'da gen ve şükraktı, Fakat | sana — icabında — kıymaktan çö”. meyen gaddar bir ruhu vardı. — Parmaksız Yuvar da 0 el8 değil mal? — Evet, — Parmaksız Yuvan Haliçte 1p* kilirken, Türa, Kılış Al paşam sında şen kahkahalarla gülüyd diyorlar... Doğru mu? — Yalan e değildir. Ondan beklenir. Hatt£ bir gün Kılıç AH nm da başını yiyebilir. di İşte bunu yapamaz. Çünkü, XX Al paşa seri bir adamdır. Böy “8 dınlara yi (Sarı Susam) tekrar türküsüne 9 Indi, Çalı Mehmedin maksad: © Aşık Gatıbi iylee sarhoş ederek, çivan Hüseyinin vakte yaptığı belindeki altın kemerini çalıp maktı, y Fakat, zavallı Çallı bilmiyordü Âşik Garib o gere yola çıkarken, dolu kemerini evde saklamış. ancak şarap parasi almıştı, (Barı Susam) Aşık Garibi usül görünce dayanamadı. Türkü si tek ve etrafındakilere Yistfatlar, tOl4 sümler savururak, Garibin otu köşeye yaklaştı. — Çoktanteri görünmüyordu. el aslan... Nerelerde idin? Çallı Mehmed şarab kadehini “ dırdı: : , | : i — Haydi gel dö beraber içelim Batakhane yıldısı kaşlarını ça bağırdı: — Ben sana sormuyorum, çopuf Ki r(f! Yanındak! aslan cevap V bilir banal Ayık Garih, genç kadını çi mecbur oldu: — O da benim arkadaşımdır. Hi * gel bakalım, Biraz da bizi eğlendi. | de çoktanberi senin şakrak # i muyorduk. Sarı Busam masanın kenari İ boş tahta skamleya oturdu. |, — Denizciler sefere giderken, " defa buruya uğrarlar, Sen de gidiyorsun galiba”! — Hayır. Ben bü sefer İstan” kalıyorum. Batakhane rakkaşesi güldü: — Demek ki bize kalıyorsu. mi? — Belli olmaz. Buraya sik sık mek için, insanın kemeri dolu ol — San herkesten fazla para ” nirsin, canım! Hem tanınmış DİS Se galrisin... Hem güzelsin. Kağıdk keğl senl dinlemeğe koşarlarmığ. © — Sen nerden duydun Bunlari? — Herkesin ağzında rarcın, Sö tin dolaşıyor. Sağır değiliz Yzd İşitiyoruz İstanbulda oinp bil Lürkasi İ | d i Galibe?... Söyleyiniz! - dedi Bu adam samimi miydi? Şimdi #komediz kelimesini miti, Acaba, komedilerin en yan şu anda kendi mi oynuyordu? Kadın, ayağa kalktı, Erkeğe zarlarının o kivilcim saçan deh yağıdıdı, j Sahte Raif bey: «Dizi aslan? © Ve şimdi hissediyordu: Ka! da hakikaten bir dişi aslan Y/ Kadın: — Bana «Galibe> dem Bundan sizi menediyorum... haykırdı. — Hissiyatımızdan d8 setmeyinir... Bu lâfları söy! beni tehkir ediyorsunuz... i | ğ —? — Aksi takdirde buradan © sizi Sarıvasf Paşazade z Ka ber veririm... Yakalatırım.:» Erkek de syağn kalktı. Kollarını göğsünde çep Kaşlarını çattı. Rengi büsbütÜ muşta, Dudaklarını ısırdı. ÖYİ, tsırış ki bir damla kan ra aktı.