17 Ağustos 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

17 Ağustos 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Arkadaşım masanın Üzerinde duran siza- ra paketine bakarak gülümsedi. Ona niçin güldüğünü sordum, Cevap verdi: — Şu masanın Üzerinde duran sigarâ paketin! gördüm de aklıma gayet tuhaf bir vaka geldi. Bundan tam beş sene eyveldi. O zaman Avrupa, sulh içinde 1d1. Her taraf günlük gülüstanlıktı. Tedavi için Vişiye git- miştim. Bilirsin ki, ben hiç sigara tiryakisi değilimdir, Lâkin seyahate çıkarken dalma Aâdetimdir. Yanıma bizim nefis Türk tütün- lerinin en İyi cinslerinden üç paket almış- Her paket yüzer sigaralıktı. Bunların bir kısmını yolda içtim. Ahbaplarıma ikram ettim. Öledenberi tanıştığım doktoruma da bir paket verdim. Nihayet bende bir yüz ölgaralık paket kalmıştı, Tabii Vişide yalnız tedavi ile meşgul des Bildim. Boş zamanlarımda eğleniyor, hoş- ça vakit geçiriyordum. Akşamları mutlaka, gazinoya gidiyordum. Halbuki öyle oyun £i- lin da oynamam ya.. Gazinoda en büyük eğlencem strafımı, buradaki insanları ted- kik etmekti, Hakikaten burası çok meraxiş bir yerdi, Arasıra oyun masasına oturdu. gum da oluyordu. Bazen masanın başında şöyle bir sigara tüttürürüm. Bir akşam gene böyle bir sigara yaktık- tan sonra paketim! masanin üzerine Koy- muştum. İşte sigara kutusunu önümdeki oyun ma- sasna koyduğum andan itibaren sanki et- rafımdaki hava birdenbire değişti. Gazino- da birçok kadınlar vardır. Bunlar kendileri" ne macera ve paralı erkek ararlar, Sigara kutusunu masanın üşerine koyduğum da- kikadan itibaren birçok kadınlar etrafımda dolaşmağa, uraktan uzağa bâna gülümse- meğe başlamışlardı. Hattâ birçoklarının be. imla a imak Işih üdeta fırsat bek- lediklerini gözlerinden okuyordum. Tuhaf sey! Bu kadınların bana gösterdikleri ütitat da Beden icap ediyordu. Daha tı gazino memurları de iltifatı arttırmışlardı. Birkaç akşamdanberi gazinoda gözüme #lişen son derecede güzel, uzun boylu, sari- gırı bir kadın gelmiş, tâ arkamda duruyor- du. Başımı çevirdikçe onunla göz göze Hyorduk, &ğer bir iki dakika daha masa ba- şında bulunaaydım mutlaka onunla ahbap- lığı ilerletecektik. Fakat biran evvel oteli. me dörimem icap ediyordu. Ertesi sabah odamın kapısı açıldı, Bak- tum, nbuldan tanıdığım ve aymı otelde kaldığımız bir vat. Birçok Wtifattı cümle lerle halırım: sorduktan sopra gösterdiğim i, Biraz sonra bana: oda oyun masasının üzel ndan en pa) rından bir kutu koymuştunuz. İş bir kutu daha varsa bana vermenizi ist Balkan oyunları şehrimizde yapılacak Eylül içinde Ankarada yapılması te- katrür eden 11 inci Balkan oyunlarının vaziyeti hazıra dolayısile her zaman ole duğu gibi puan verilmek suretile müsa- baka helinde yapılmasından sarfınazar edilmiş ve bir anane haline giren ba karşılaşmaların bu seneye mahsus ol- mak üzere yalnız klâsik müsabakalar ya- pılmak #wetile icrası tekarrür etmiştir. Teşeinievvelin ilk haftasına tebir edi- bu müsabakalar'şehrimizde yapıla» akil edilen heyet Bal- letlerile temasa geç İzmir fuarı futbol ve güreş müsabakaları Fuarı. esnasında Ankara, İstan- İsebir apürenladi aramada yaşi re tertip edilen futbol ve güreş için İstanbul futbol ve gü- irekkep iki takım İzmire Bu hususta iki bölge tedir. İzmi; Esrarlı Tefrika: Ni: 7 Ertesi günler zarfında © adliye işlerile meşgul olan efkârı umumiye, heyecanlar geçirdi. Raif bey | taraflıları bile artık şüpheye odüşüyorlardı. Zira gazeteler, Ebürrühü isminde bir ihtiyarın şehadet etmeğe gelirken ortadan > kaldırıldığını, bundan maada mühim bir mektubun da yok olduğunu yazıyorlardı. Bu mektabun Raif bey aleyhine mühim bir vâsika oldu- ğunu da ilâve etmeği" unutmuyorlardı. Yirmi sensbenbeti dosya içinde saklı du- ran bu mektup her halde çalınmış ola çaktı. imin tarafından? Elbette Raif beyin para yedirdiği kim- seler tarafından! Hatti: Raifin kendi emrinde. bir çete çalıştırdığından bile bahsedenler olur in bir eli dosya kasaları- na uzanırken, öbür eli de, zavallı bir ih- tiyarı denize iiyeriyordu. Ne esrarengiz adamdı but... Halk, hayretteydi... Her- kes kendine göre bir masal uyduruyordu. Hele Raif beyin aleyhtarları arasında seler, neler uyduranlar vardı. Bu orta” dan yoketmeleri, Raifin kendi şahsiyetini Sigmar ak e & ğe Böyle birdenbire bara ne olmuştu? | ham edeceğim... Şaşırmıştım. Hakikaten bende boş bir ku- tu vardı. Lâkin bu kutu karşımdaki zatın he işine yarıyabüirdi? — Peki, dedim, takdim edeyim. Bende bir kutu daha var. Onu size verebilirim. Kutuyu uzattım. Artık pek memnun ol du: — Teşekkür ederim, teşekkür ederim... Beni ihya ettiniz. Beni minnettar ettiniz. (Gi sözlerle kutuyu aldı. Çıktı, gitti. Onun bu hali hana dehşetli merak olmuştu. Ah- med ismini taşıyan bu yatla ahbaplığı biras daha ilerlettim. Nihayet bir gün dayana- mayıp sordum: — Kuzum Ahmed. O algara kutusunu benden niçin aldın? Hem dikkat ediyorum hiç yanından da ayırmıyorsun. Herhalde | bundâ bir iş olsa gerek. Evvelâ söylemek istemedi: — O kutuyu bir hatıra olsun diye sizden aldım... İsrar ettim: — Hele hele... Şunun asıl sebebini bana honun halini biliyorsunuz. Oyun salonunda renk renk, çeşid çeşid, her türlü milletten kadınlar var... Bunların en büyük merak- ları da gazinoda paralı ecnebilerle ahbaplı- gı ilerietmektir. Gazinoda bulunanların 0€- nebi olup olmadıklarını anlamak için bam usuller vardır. Bunlardan biri de onların #igara paketlerine dikkat etmektir. Meselâ şık bir adam görürsünüz. Önüne | öyün masasının bir kenarına Kırmızı renk» te, büyük boyda şık bir sigara paketi koy- muştur. İsviçre slgarası!.. Öte tarafta bir ecnebi memleket slğarası daha görürsünüz, Gazinoda dolaşan geriç kadınlar datma bu sigara paketlerine dikkat ederler. Hattâ bir hafta evvol siz paketinizi ma- sanın üzerine koyduğunuz taman bütün ka- dınların gözl rodakl kadınlar için bir ecnebi ile ahbap Olmak her zaman İçin İstenilen bir şeydir, Onlar sizin ecnebi ve dünyalığı yerinde bir adam olduğunuzu anlayınen evvelâ uzaktan gülümserler, sonra yanınıza sokulurlar, Oyun hakkında size bir takım tavsiyelerde bulunurlar, Nihayet mukavemet, edilemiye- cek derecede tatlı bir sesi — Benim de tellhime oynasanıza!.. dere kirıniza ortak olurlar, Bu suretle ah- uğı ierletirler. Hoş kârdaki hissesini aldıktan sonra ortadan kaybolanlar da var- dir ya... O da başka bahi lekstlerdi gi su gazinoda kadınlarla tanışmak için en İyi usullerden | biridir. İşte sizden O sigara paketini bu- nun için rica ettim.» O akşam gene gârinoya gitmiştim. BAKI tım, Ahmed masanın üzörine benden aldığı kutuyu koymuş. Oyun oynuyor. Yanıba- şında da genç bir kadın kendisine civil ci vü birşeyler anlatıyor! Hikmet Feridun Es Yüzme yarışlari İstanbul sü sporları sjanlığı tarafından tertip edilen yüzme teşvik müsabakaları bugün Büyükdere Beyaz Park yüzme havuzunda yapılacaktır. Türkiye yüzme birineiiikleri dolayısile muvakkat bir ra- man için tatil edilen şehrimizin yüzme müsabakaları bu vesile ile tekrar baş- İnmış olacak ve kısa bir istirahat devre» geçirmiş olan yüzücülerimiz faaliyete geçmiş olacaklardır. Yüzmede İstanbul ve Türkiye birinci- likleri nihayetlenmiş “olduğundan bu haftadan itibaren başlıyacak olan mü- sabakaiarda daha fazla küçükler yarışlar rına ehemmiyet verilecek ve küçük spor- cuların denize alışmalarına ve teknik kabiliyetlerinin. inkişafına çalışacaktır. Gradyanski takımı davet Eylülün 15 inde başlam, lig maçlarından evvel üç karşılaşma yap- erinden Grad- | ğı tarafından | Yugoslav takı- | red ve inkâr eden bir itirafı halinde te- lâkki ediyorlardı. Palandarlı, Esad ve Cemil müsellesi ise, İehlerindeki bu efkârı umumiye ha- reketine rağmen yapacaklarını şaşırmış vaziyetteydiler. .Zira eskiden Raifle benzerini görmüş, tanımış olan ihtiyar, ortada yoktu. Hakiki Raifin benzerin den bahsettiği mektup — bu esaslı ve sika — çalınmış, şüphesiz imha olun- muştu, Öyleyse, delil olarak ortada ne kalıyor? Raifin kolundaki döğmel... Cemil, bu vesikaya istinaden ortaya bir mâsele çıkârmünen 'naml olacağına düşünüyordu. Amma, bu da kâfi değildi. İtham edi- ci vesikaların hepsi birden lâzımdı. Bir döğme ile, zengin ve zeki bir adamın elinden varı, yoğu nasıl nlınır?... Efkâr umumiye, Mahir Palandarlının lehine temayül ediyordu. Fakat bunun, ne kıymeti olabilirdi? Hükmü verecek hâkimlerdi. Onları kandırmak için mev- cud vesikalara, birer birer eriyor, mahvoluyordu. Bir sabah, gazeteler, şu havadis, be- aşik siyam, m —— | yecanlı serlevhalarla verdiler: Askeri liseler su sporları bayramı Yarın Kuleli lisesi önündeki sahilde yapılacaktır Her sene deniz mevsiminde askeri li- seler arasında yapılması mutad olan su sporları bayrsmı yatın Kuleli mek- tebi önündeki sahilde yapılacaktır. Kıy- metli idareciler elinde kara sporlarında büyük muvaffakiyet kaydeden yarının subayları su sporlarında da büyük var- hık olduklarım her sene muntazam bir program altında icra edilen bu bayram- larda isbat etmekte ve davetlilere heye- canlı bir spor günü yaşatmaktadırlar, Bayrama saat 15 de İstiklâl marn ile söyler ve geçid resmini mü- | — Tramplen ve kuleden atlama, 2 — Liseler bayrak yarışı, 3 — Elbise ile suya atlama ve soyunma, 4 — Suda boğuşma, — Kurtarma ve taşıma, 6 — Elbiseli yüzme, 7 — Su altında yüzme ve tabak toplama, 8 — Techi- | zatla atlamalar, 9 — Padilbot yarışı, | 10 — Kilika yarışı, 11 — Şarpi yarışı, | 12 — Su topu müsabaka, | Tenis maçları Ankara « İstanbul takimları yarın tekrar karşılaşıyor Ankara ile İstanbul takımları arasında tertip edilerek İstanbulun galebesi ile ni- hayet bulan tenis maçlarının otevanşı yann Tarabya tenin kordlarında ya» pılacaktır. İstanbuldan vazife dolayı sile * Ankaraya giderek yerleşen bazı oyuncuların iltihakı ile kuvvetli bir man- zara arzeden Ankara tenis takımının bu maçta geçen haftaki mağlübiyeti telâfi- ye çalışacağı tahmin edilmektedir. Başlarında Kerim Bükey gibi çalışkan ve işten anlayan kıymetli bir idareci bu- | lunan Ankaranın “teniste zamanla İstan- bula tefevvuk edeceği tabii görülmekte! | ve Ankara tenisçileri muntazam bir | program altnda çalıştıklarından bunun tahakkukunu pek haklı olarak bekler mektedirler. Bu pazar yapılacak maçlar arasında bilhassa Fehmi - Vedad Abud, Muhiddin - Şefik, Tandoğan - Arevyan karşılaşmalarına ehemmiyet verilmekte ayrıca Ankaranın galebesi ile nihayetle- nen çilt kadınlar maçının revanşının çok sıkı geçeceği ümid edilmektedir. Fenerbahçenin imarı geri kaldı Fenerbahçenin imarı için Moda deniz klübile Belediye arasında bir anlaşma ya- pılmışlı. Moda deniz klübü, son vaziyet do- layısile burada rıhtım, gazino, kayıkbane İnşa edemiyeceğinden, Belediye, buranın şimdilik ağaç dikilmek suretile tanzimini | muvafık görmüştür. Bilâhare buradaki yol» | lar da inşa edilecektir. | Galatasaraylı Buduri geldi Futboleelarımızın Mısır seyahatinden | avdetind: Atinada kalan Galatasaraylı | muhacim Buduri bir müddet Atina klüp- lerinde oynadıktan sonra evvelsi gür gehrimize gelmiştir. Buduri eskiden ol- duğu gibi bu sene de Galatasaray taki mında yer alacaktır. 4 Beşiktaş Haikevinden: Beşiktaş Hal- kevi temi de açılan iki âzalık iç — re temsil şubesine kayıtı âzanın 22 ağustos 1940 perşembe günü sânt 18 de Evimiz; gelmeleri rica olunur. Sarıvasıf dâvasında yep- yeni bir safha. — Esrarengiz mektup bulundu. Bu serlâvhalar altında da, tafsilât ve- riliyordu: Tercüman Mahmud isminde biri, vesikayı, müddejumumiye hitaben yazılanış bir mektupla beraber, Yunanis- tandan postaya vermiş. Tercüman Mah- mudun Ebürruhi ile yol arkadaşlığı et tiği, kendisinden şüphelenildiği, fakat tevkifine sebeb görülemediği bildirili- yordu. Müteakib günler zarfında türlü türlü faraziyeler yürütüldü. Herpeyden evvel, mektubun hakiki olup olmadığının tes- piti İâzımgeliyordu. Diğer taraftan, şu tercüman Mahmudun da ele geçirilmesi için bütün tedbirler alındı. Yunan polisi onu her yerde araştırmış. Fakat Pireden bir vapura binip gittiği, izini kaybettiği kanaatine varmıştı. Bü: bunlar, Raif beyin aleyhine imiş, hissini veriyordu. Raifin temize in yezâne iddiam, bu mektu- bun anhteliğini, bu hikâyelerin de uydur. malığını meydana koymak olabilirdi. Fa- kat müteakip safhalar, Raifin aleyhine inkişaf etti. Meğer hadise, Irakta da iyice şuyu gi ÂŞIK GARİP 'Tefrika: No. 50 — Adalılar, korsanlardan her zaman şi- küyet ederler, oğul! Her adaya nöbetçi ve muhafız olarak bir gemi bırakmağa imkân yoktur, Karada olduğu gibi, denizlerde de bir takım soyguncu sersetiler vardır, Bunlar ellerine birer gemi geçirerek, bulanık baya» da vurguna çıkar ve küçük, müdafnasız ada- lara musallat olurlar. Zenginleri soyar, am- barları boşaltır, genç kızlarını kaçırır, ba- sılı adalıları iyice kasıp kavurduktan ve gemilerinin ambarlarını doldurduktan 0m ra çekilip giderler. Bu vurgundan sonra, sıra başka adaya gelir. Böylece bilhassa kış mevsiminde bütün küçük vo müdafaasız adaları dolaşırlar. Bazen bu korsanları Ve» nedikliler ve yahud Romandaki papalar da teşvik ederler. Adalara, böyle ipten, kazık- tan kurtulmuş serseri korsanları saldırıf- lar, güya bu suretle bizden intikam almağa çalışırlar, Zira, Preveze harbinde yedikleri dayağın acısını unutmalarına imkân yoks tur, O gün öğle yemeğin! yedikten sonra,-bir aralık güverteye çıkan Âşık Garib, engin denizlere şöyle bir göz atfı, Bir halat yığı- nina yaslanarak kendi kendine söylendi; Gemiler yalpalar, durur. Rüzgâr durmadan savrulur. Dalgaların sert kolları, Tekneyi hırpalar durur. Sonra birden, gözü, yelkencilerden birt- ne Mişli Ön direğin tepesine çıkan bir yel- kenci, direğin tepesinde kurulmuş bir kar- ibi, nasl da korkmadan ve kendini rüzgürlara kaplırmadan oturabiliyordu? Garih: — Yelkencilik çok güç bir iş, dedi, ben iyi ineceği sırada, yetmiş böşden farla kürekçinin hep bir ağızdan inler ve bir gırtlaktan nefes alır gibi soluyarak: — Eop.. Hoooy! Hop... Hoooy! Dediklerint duydu. Bu — hop oylar — Garibin tüylerini ürpertnişti. O şimdi, di- teğin tepesinde sımsıkı duran yelkencinin keyfini düşünüyor ve — Kürekçilik, denizde hepsinden dahi güç bir işmiş, Diyordu. Kürekçilerin yarıdan çoğu esir, diğer kısmı da aylıklı devşirmelerden iba- rott, Esirler bacaklarından zincirle birl- birine bağlıydı. Âşık Garib bunları görünce ösirliğin de ne demek olduğunu anlamış, kendi haline şükrederek ustasının yanma koşmuştu. Garih bu sahneleri gördükten sonra, g lerini dört açarak, işine öyle bir sa, asına Karşı öyle hizmetler, yarar- , arık onu Recep ustanın kimse düşüremezdi, * Usta, çırak ellerindeki örslerle demir dö- vüyorlardı, Aşık Garlb bazen sendeliyor ve: Denis kabarıyor, ust, ordu. Serdengeçti Recep: z az uzan Şuraya... Dedi. Fakat, Garih fırtınadan müşteki de- Bildi. — Çalışalım, ustam! Ben yorulmadım... — İkindi vakti hava dönecek. Akşam üz- tü fırtına diner. — İsterse dinmesin... Fırtınadan korkan yek, — Ya gemi batarsa?.. Recep, çırağını yoklamak iğin söylemişti bunu, Garib omuzunu #ilkti; — Yalnız kendimi düşünecek değilim ya. | şey olmaz. (Beyaz ınarti) dalgaların üstün- dem sekerek gider. Pirtinaları yeneceğiz. Her saman yendiğimiz gibi — Ben, biraz önce gü man, kadırgamı a uçarcasına gittiğini gördüm. Göğsüm öyle kabardı, öezar: © dereve arttı ki, kendi. mi fırtınaların karşısında si madan du- ran bir kale gibi metin gördüm. Recep usta birden elimdeki örsü yare bi- raktı: — Gemi çok yalpalıyor.. lim... Çalt k kabil değil, Oturdular. Demirci ustası, içini çekerek: — Oğul! dedi - Bu firmaları yentnek bir sey değil, Denizde insan öyle fırtınalara | k r, öyle güçlüklerle göğüs gü bulmuş. Türk adliyesinin müracaatına hacet kalmaksızın, sarraf Abdürrezeak müesesesinden İstanbul müddeiumumi- liğine telgraf geldi: Mektubun çalındığı, bunu çalanın da Ebürruhi olduğunun keşfedildiği bildiriliyordu. Bu adamın, Türkiyeye seyahat ederken kıymetli ve- sikayı da beraber götürdüğü dili — diyorlardı. — Bu vesikanın fotografı zaten üç sene evvel Hacı Esad isminde biri tarafından “alın miş, dolaşır Bu sözler, yordu. Adliye, Hacı Esad'ı çağırdı. Kend'im- ne, mahüd tercümünın gönderdiği vesi- kayı gösterdi. O da: — Evet... Budur! - dedi. kulaktan kulağa Esasen, fotoğrafla mukayese edilince | de, bunun orijinal olduğu anlaşılıyordu. Hamâ bir gazete, maceralı mektupla fo- toğrafını yanyana bastı, Herken bu kâğıdın yirmi sene evvel hakiki Raif ta- rafından kaleme alınmış bir mektap ol- İ duğuna kanaat geti: Bundan yirmi sene evvel, Raif Irak'ta bir takım tesisat yapar, servetler kaza- mirken, yanında kendine benziyen biri- nin bulunduğu kanaati hasıl oluyordu. Yazan: İSKENDER FAHREDDİ Bundan sonra dümenci Mahmudun e düşkünlüğünü ele alarak, Garibe bir gefkatile öğüd vermeğe başladı: i — Biraz önee Hamza rels bana «Tilosei adasına doğru gittiğimizi söyledi. Eğer © ya gidiyorsak, akşam üstü güneşle bereli adaya varacağız. Bu ada hakkında san& kaç söz söylemek isterim. oğul! Tilosts bine yakın Rum vardır. Ahalist ta hristiyandır. Limandaki birkaç meyhani sabaha kadar işler. Bolâlıları çoktur. meyhanalerdea her akşam kavga olur, dökülür. Adalıların birçoğu, meşhur & sanlara yataklık eder Bu suretle geçi ler. Donanmaşmız oraya varınca, germiii deh karaya birçok denizcilerimiz. çil ve meyhanelere başvuracaktır. Onların Bİ kısmı keyif için, bir kısmı da yerüilerie KÜ nupup ağızlarından lâf almak için içeri Seni çok serdim, Resul! İsterim ki, varınca, bu meyhanelerin semtine yasın! i — Senin istemediğin, hoş görmdiğin #İ leri ben yapar mıyım, ustacığım! Ben #i ten içkiden nefret ederim. Bir kere te içtim.. Başım döndü, midem bul Bir kere de İstanbulda içirdiler. Bir, Kİ pişman oldum. — İstanbulda iklim içirdi? — Ayaspaşanın bahçıvanlardan Hü İsminde biri zorla beni Ahurikapı civa, ki meyhaneye götürdü. Orada İçtim. — Sarı Koçonun batakhanesine mi tinla? — TA kendisi. Meyhaneci şişman, boylu, yusyuvarlak bir adamdı, Parami orada çaldırdım, — Orası İstanbulun en meşhur batal nelerinden biridir, oğul! Fakat, Tilostöi meyhanelerin yanında (Sarı Kogo)ni batakhanesi zemzemle yıkanmış bir mal benzar. Tilosta. Venedik kaçakçılarına taklık eden azılı canavarlardan tut da, bi tün adalardan imal rüzgâr: gibi kopup ra yerleşen en meşhur döl kadar çeşid çeşld canavi vardır. Bunlar İnsanın göz çalar ve paralı kimseleri öyl yarlar ki, izin! belli etme ler... Kadın kaçırırlar. Bunları Şapı iz Gemil: rı hiç bir arasına düşen toy bir 4an, denize dökülen bir damla su E. çabuk Kaybolur ve izini bulmak kayi Öl maz, — O halde sana söz veriyor Adnya çıksam bile 5 batak atmıyacağım. Hamza Reis, Tilos adasın! Güneş adanın in PRŞ Donanma Tilos lin ın giriyordu. Hamza rels (Beyaz marttin tezinde dolaşıyor ve diğer 5 emri veriyordu: Tilos Ilmanına öylü bir girişi vardı ki, yeriiler o güne dat bu derece güzel ve büyük bir kadırga kalabalık vardı. Liman ieler yanıyordu. Bu, adalı Türk döndü adaya Bir aralık limandan lar duyuldu — Zito Barbaros... Zito Barbaras... Barba 1. PE Dai de Barbaros bu adaya uğarmış, erzak. i en biri, ; Bl açız... Size bir dilim ekmak ve: iz li ik! o günlerde adalıların BÖN rı erzakla doluydu. Barbarof Uman ağzında ipe çekörek ettirmiş ve yetmişi gemilere alarak, pi Onlara aylarca kürek (Arkası (4) Rodosun 40 mil garhinde, dört nüfuslu bir adadır; yerlileri kâmilen dur. Adanın uzumluğp 15, genişliği 19 metredir. Rum korsanları bu adaya Ü ki) ağını da vermişierdir. Kanuni Tiloslular, korsanlara yataklık ederdik losun eşskiyası kadar şarabı da moşt! Düşmanları, Raife: İ «— Bu benziyen adam kimdi? N du?» diye soruyorlardı. - Bu vuale vazıh cevap verilmediği dirde, «benziyen adam» in Türk geldiği, hakiki Raif beyin ise Irak'* olduğu göphesinin “y ri düşmanlarının bu dinlerken ve gazetelerde okurken. “İŞİ alundan gülüyordu. «— Aptallarf, ,..Mahud makubeiğ liyeye benim gönderdiğimi bi 4 diyordu. Birkaç gün bekledi. Zira tesiri? detli olmasını istiyordu. Sonra: a — Ben hayatımda bu tarzda bif tup yazmadım. Binaenaleyh, eri gürültü çıkarılan mektubun sabi di w icab ederi - diye müracaatta b Böylelikle yepyeni bir vaziyet oluyordu, ai Adliye cihazının: «Adaletin Zi €niz değildiri> pransipi iktizm, Mİİ vaş yürüyordu. Aradan bir EPİ bahar geçti Yeni yazın başlanS. bulunyorduk. Mahkemeler tatil | üzereydiler. İ car

Bu sayıdan diğer sayfalar: