1 Anadolu içlerine uzun bir seyahate çık- muştım, Biş gün bir dağ yamacında küçük bir kasabaya yotum düştü. Hava birdenbire "soğumuştu. Yeni yeni başlayan kar fırtı- nası gittikçe amtıyordu. Geceyi bu dağ ya- macındaki kasabada geçirmeğe karar vermşi- tim, Buranın kaymakamı Iyi ve pek misa- firperver bir adamdı. Geceyi geçirmek için beni evine götürdü, misafir etti, Yemekten sonra kar fırtınası dışarıyı al- lak bullak ederken biz sıcak bir odada kah- velerimizi içiyorduk. Kayma zeteçilik, Babrlli cs , sualler soruyordu. P ış gibi odi di ve bana : Benim de bir müddet gaz»! yatım vardır, dedi, lâkin meslekt, rib bir hâdise yüzünden ayr Bundan sonra ülev alev Y ra gözlerini dikerek anlatmağı başladı Hayata yeni atılmıştım. «Her yiğitin gönlünde bir aslan yatar» derler. Benim de bütün emelim İyi bir gazeteci olmaktı. Ea , en mühim bâdiseleri işitmek, onların heyecanı- kin fahri olarak filân düşündi » kapul olurdum. Pakat benim mas ye di p usta inayet veya kaza, yahud hir- bulmak için dum. ÖY bulup gazeteye yazmalı idim ki, tanbul halkı günlerce bundan ba Herkes haftalarca evvelâ ben olsun... Lâkin bir bulamıyordum. İşte o sıralarda nışanlanmıştım. Nişanlım. Hoybelladada oturuyordu. Bir gün matba- ada işim erken bitmişti. Köprüye indim. O akşam Heybeliye, nişanlıma davetli idim, "apura bindim. Üst güverteye çıkıp otur» dum. Tam karşımda karı koca olduğunu tahmin ettiğim genç bir kadınla, bir er- Kek oturuyordu. Kadın pek sinirli görünü- yordu. Yanındaki erkeğe: — Bu zamana kadar nerelerde idin? Ta- mam !ki saat iskelede bekledim, Madem geç gelecektin bana iylemedin? Neden santlaree bi bexlettin. Ayaklı ma kara su Erkek kabahatlı bir vaziyette — Lâkin karıcığım, beni dinlemiyofsun ki Başıma, g s Uran, Hayretinden ne diyeceğini bilmezsler. Bak anlatayım da dini Bu sırâda vapur kalkmıştı. Karşımdaki erkek karısına şunları anlatmağa başladı — Yamhaneden erkence çıktım, Seninle burada iki buçukta buluşacak değil miy- aktım. Henüz bir bile yok... Ars kadaşım Şevkiye uğramağa karar verdim. imezsin. Benim mektep ârka- iu apartıma; , güzel bir apartıman.. Ben üç öve binmeğe karaz ukarı katlardan bi- ndirdim. Kapisini a büyük bir deh- karıcığım... Büyük big dehşet içinde kaldım. Zira asansörün İçin- de genç bir kadın cesedi vardı. San dertes- de güzel, gayet şık giy! a dökülmüş kolte elbisesinin üstünde, göğsünün sol ta rafına bir hançer saplanmıştı. Hem da öy- le böyle bir hançer değil... Sapı kıymetli taj larla süslü, müzelerde gördüğümüz eski 74- kıymetli hançerlere benzeyen rıcığım.. Bu meseleyi icap eden yerlere ha- ber vermek, onlara gördüklerimi, anlatmak | Için epay vakit geçti. İşte o yüzden Iki saat kadar geciktim karıcığım...» Karşımdakl adâm bunları anlatırken ben yerimde dursmıyordum, Bu ne esrarengiz ne merak'ı bir hüdise Idi. Asansör içinde güzel, yık bir genç kadın öldürülüyor. Hem do murassa bir hançerle.. Artık dayanama- dım. Karşımdaki adama, - Affedersiniz, dedim, bu bahsettiğiniz arkadaşınızın oturduğu apartımanın adi n&. dir? Adam benim söze karışmama epey hayret etti. Bir müddet şaşkın şaşkın yüzüme bak- dıklan sonra asansöründe cinayet olan | dn Lâkin benim tekrar İstanbula dönmem, Beyoğluna çıkmam bu işi bütün tafslâtile tahkik etmem lüzumdı. Bereket vapurumuz Kadıköy'üne ufruyordu. Orada hemen Wke- Weya çıktım, Yarım saat sonra İstanbula dö- nen bir vapura atlamıştım. İşte nihayet İs- tediğim büyük fırsat ellme geçmişti. Artık kendimi gösterebilirdim. Köprüden tram- vaya bindim. «Karakaranfil. aparlımanının bulunduğu semte geldim. Ve tamam yedi saat bu İsimdeki apartımanı aradım dur- apartıman,.. diye kimse bu aparti- rdu, Karaköldan sordüm, On- Tam polis uydurduğum azılmadığını araştırmadı... Fakat le İle niçin bu kadar alâkadar İşte o günkü altı saatlik araştırmadan, o mithiş yorgunluktan sonra gazeteciliğin benim yapacağım Iş olmadığını anladım... Hikmet Feridan Es uzulile eksiltmeye konmuştur. HI — Eksiltme evrakı Ankarada Için milli bankalardan alır sanile milli esham kabul edilir. lidir, alınacaktır, nacaklır, imdi bu vasiyet karşısında re de- ığımı tabi tasavvur ede: kas Esrarlı Tefrika No, 67 Fakat hayatında öyle müthiş bir fırt. na kopmuştu ki bu bahsi arada sırada düşünmekle beraber bir tedbir alcunsı müyemer olmamıştı. Polisi ikaz etmiş, oradaki nüfuzlu ahbaplarından ricada bulunmuştu. İşte o kadar. Cemil'e ise hiç raslamamıştı Onu düşmanlarından telâkki ediyor; kendi- sinden şüpheleniyordu. İhtiyatkârlik herhalde iyi olacaktı. Şayet Cemil'i görse bile, ona hangi sebeple: — Bedriyeden haberin var mı?... Onu seri kaçırmış olmayasın?... - diye sorabilirdi? Böyle bir sualin şüphe uyandırması mümkündü. Polisteki müracaatları şahsi ahbaplık. İara istinad ediyordu. Resmi bir mürac, atta bulunmamağı tercih etmişti. Firar kıza olan alâkasını resmiyete dökme meği daha muvafık bulmuştu. Tabüt Tabüt... Bayna bu kadar iş açılmışken, iki eli kandayken Yelkenli ailesinden bir kız bagipde böyle war elnesi polisin dik- yanıta düştü Bilseydi ki, birkaç gün evvel Bedri. yenin Taksimde tam yanından geçmiş- wi... Elini uzatsaydı onu omuzundan tu- tabilecekti... Oldden meşum mukadde- rat... Halbuki o dakikada en ufak bir şip- hesi dahi uyanmamış, genç kırın mev Vakit yaklaşıyordu. Gitmeliydi. O gün Taksim civannda konuştuğu esrarengiz adamla randevusu vardı. Hazırlanmalıydı. Mühim vaziyet... Raif kalktı. Çekmesini açtı. Bir tabanda çıkardı. > Tabancasının kurşunların: muayene etti, Hepsi yerli yerinde duruyor, Alt İ taneli Bu işe girmek isteyenlerin (510) beş yüz on liralık muvakkat teminat fls kanunun tekliflerini aynı gün komisyon 13 ağustos salı öğle ve akşam 1230 Program, 1235 Muhtelif Şarkılar (PL), 1230 Haberler, 1305 Muhtelif garki- lar, 1320 Müzik (PL), 165 Cazband, 18,30 Çocuk saati, 19,15 Fasıl heyeti, 19,45 Haber. ler, 20,15 Çilçinin saati (Konuşma), 20,80 Küme 803 ve saz heyeti, 21,15 Serbes saat, 21.30 Radyo gazetesi, 21,45 Salon orkestrası, 220 Ajans ve borsa haberleri, 22.45 Salon örköstrasi, 23 Cazband (PL) 14 Ağustos Çarşamba sabahı 730 Progrası, 745 Hafif müzik (PL), 8 Haberler, 8,10 Ev kadını, 820 Hafif müzik BULMACAMIZ 243-4 5-5 7 8,9 Tersi sola değil, 10 — Sahib « Tersi ateşin yanında dur- muştur. Geçen bulmacanın halli Soldan sağa ve yukarıdan aşağı: 1 — Ekâbir, Ot, 3 — Küzlurmak, $ — Aziledilme, 4 — Bil, Bels, 3 — İlerigitme, 8 — Rl, Gak, Ey, 7 — Ribik, İyL & — Omlet, İmlâ, 9 — Tamtmeyler inhisarlar U. Müdürlüğünden: I — İdaremizin Ankara Baş Müdürlüğümüze bağlı Çoğul tuzlasında 1009 metro mikâbı tuzlu su İstdab kabiliyetini haiz olacak 4 teraküm havüzunun inşası kapalı zarf II — Bu inşaatın muhammen bedeli 31, 115, 64 liradır. Baş Müdürlüğünden ve İstanbulda mer- kez binasında Tuz Fen şubesinden 168 kuruş bedel mukabilinde tedarik olunabilir. Iv — Eksiltme 20; V111/940 salı günü öğleden sonra Ankarada İnhisarlar Baş Mü- düzlüğü binasında müteşekkil komisyonda yapılacaktır. V — İsteklilerin teklif evrakını havi zarfla şimdiye kadar beton bavuz işlerile meğ- gul olduklarını gösteren vesikalarını koymaları icabeder, VI — Muvakkat teminat mikdafı yüzde yedi buçuk herabile 2334 Ilradır. Teminat cık mektur a borsa rayiç flatlarından yüzde on beş nok- VE — Tokllt mektuplarını ve diğer evraki hayli zarflar usulüne göre mühürlendik- ten sonra ihale saatinden bir saat evveline kadar makbuz mukabilinde teslim editme- Posta ile gönderilecek mektupların yine ihale saatinden bir saat evveline kadar kömleyona gelmiş olrnası lâsımdır. Postsda vak! olacak gecikmeler nazarı itibara alın- MAZ «8081» * T- Müfredat Bstesi mucibince 12 kalem muhtelif hıçdavat levazımı pazarlıkla satın Ti -- Pazarlık 15/8/940 perşembe günü saat 1830 da Kabataşta Levazım ve Mübaynağ şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır. TI — Vista sözlü göçen şübede görülebilir. IV — İsteklilerin pazarlık için tayin otunan gün vo saatte teklif edecekleri fiat füze. den © 75 güvenme paralarile birlikte mezköür komisyona müracaaları, (7194) Devlet Demiryolları ve Limanları İşletms Umum idaresi Muhammen bedeli (6800) altı bin sekiz yüz lira olan 1500 adet 340 x 0,15 Xx 0,15 ve 2000 adet 150 X 0,10 x 0,10 elvatlarında cem'an 8500 adet meşe kereste 28/8/1940 çarşamba günü saat 15 de kapalı zarf vsulü İle Ankara'da İdare binasında satın alı- ilânları sanat 4 o kadar ver Şartnameler parasız olarak Ankara'da Malzeme dairesinden, Haydarpaşa'da Te- seilüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılacaktır. cn) Silâhı cebine yerleştirdi. Sadık uşağı Ferid kendisine pardösü a, A ep al Hal Tefrika No. 48 i — Paşa efendimiz de hekimbaşının söz- lerini tekrarladı, sultanım! Girmekte 1s- rar etmeyiniz. benim başımı Deliya &80- karsınız. Sizin için de iyi olmaz Şeytan kadın, Caferin sözlerinden ne de- mek istediğini anlamıştı, Paşa o sabah, belliydi Ki, Zübeydeyi kabul etmek istemi- yordu. İyi amma, buna sebep ne idi? Paşanın odasında o gece yeni bir cariye mi sabahlamışlı? Bundan başka ne sebep olabilirdi? -- Hastalık bahanedir, dedi, baydi bana bakikati söyle de odama döneyim. Caferin Zübeydeden saklıyacağı DI şey yoktu. Yavaşça kulağına eğildi: — Paşa efendimiz bu gece Nilüferi ça- Odaya hiç kimsenin girmemesi emredildi. Zaten kapı içeriden sürmelidir, dedi Zübeydenin elinden ıhlamur tepsla yere düştü. Paşanın gözdesi birdenbire öyle sarsılmış, öyle sersemlemişti ki... Daha teh- kel! haberler duyacağını umar, fakat Ni- lüferin, paşanın köynüna gireceğini hiç da tahmin etmezdi, Cafer: yin eyin. #iz gene elde bir, başta gülsünüz, sultanım! Bunlar geçi! bir rüz- gırdır. Sel gid! kum kalır. Siz, paşa efendimizin ilk göz ağrısısınızdır! Diye teselliye çalıştıysa da, Zübeyde, pa- anın kapım önünde fazla duramadı. hid. dee yürüyüp Bitti, Zübeyde o geceyi sabaha kadar uykusuz geçirerek, Âşık Garibin gelmeyişine üzü- Türken, şimdi, kalbini dağtıyan yeni. bir üzüntü daha almıştı. İorahim paşa, NLü- feri ni n de hatırlamış; gere yarım O âakızlı dibi niçin çağırt- Buşli? mda bunları düşünürken, menmite ümidini kesmiş Wu. Eğer İbrahim paşa, Hamza * reise veya Yalı köşkündeki toplarıtıda Zü- beydanin. tleasnı kaptan paşaya söylemiş olsaydı, Aşik Garib o gece gelmiş olacaktı. | k de, Yalı köşkünde geçen konuşma» İbir paşa da beni a bu atlatımalar yeti n sonra, © Sakızlı 4s koynuna alıp yalmış, Alacağı Ben ondan hınç almasını Diys söylendi ve yatağına uzanarak ağ- lamağa başladı. y Donanma İstanbuldan ayrılırken... Üç gün sonra. Bir sabah, Zübeyde her #amanki gibi paşanın ıhlamurunu götürür ken, gözü pencereden denize tilgti, | Kizkuleti önünde birçok gemiler yelken Açarak, ardı sıra disiimişlerdi. En önde Hamza reisin büyük (Beyaz marti)si kaptan sancağını çekmiş, Sağında solunda küçük | kırlangıçlar yelken açmışlardı. Zübeyde ge- mileri görünce şaşırdı: aba Âşık Garib bu gemilerle birlik. te mi gidiyor?! Sahilde toplanan halkın bir ağızdan yük- | Selen şen sesleri işitiliyordu. İstanbul halkı erkenden, donanmayı uğurlamak üzere Ha» Uç ve Sarayburnu kıyılarına inmişti, Zübeyde, hili Garibin yola çıktığına İnanmiyordu. — Geçen gece ümldsizliğe düştüm. Fakat, ertesi gün paşa bana, Garibin donanma- dan çıkarıldığını söyledi, Koskoca sakal0ş yalan söyliyecek değil ya, Demek ki, Garib, Ayasofya kahvesinden ayağını kestriş... Bos beli ben aratmıyayım diye. Fakat, ben hancı, O yolcu oldukça, nösıl olsa gene bir gün gelecek karşılaşacağız. Zübeyde, Osman Kâhyanın gönlünü yapar rak, tekrar Aşık Garibi aratmağa başlamış- tb. Eğer İbrahim paşanın dedikleri doğru #se, Zübeyde onu no yapıp yapacak, buldura- caktı. Paşanın gözdesi ıılamur tepsistie yürü- dü... İbrahim paşanın odasına girdi. Paşa yeni uyanmıştı. Zübeyde: — Tam vaktinde uyanmışsınız, paşaci- Bim! dedi - donanma Haliçten çıktı... Kız- Kulesi önünden dönüyor. İbrahim paşa güler yüzle ıhlamur finca- manı aldı; — Belki top seslerine uyanmışımdır. Bu sabah fazla uyum! uşum. — Top sesin! biz duymadık, devletiim! Galiba top atılmadı. tı Tini, karanlık ortasında, yan gözle ted- kik ediyordu: ö İsedeli bir çehre, Fakat bilekârliğ, | alı onu nu neticelenemiyordu. Zübeyde; «Garib $ madan, hiç bir işe tavassut edemem” ne aldığı işler yüğ ları da kabarmıştı. odadan & rini öğre bilirdi? dı? Yoksa tw yor gibi mu sen pişman ot teyi birkaç gün içinde yok edecektin? ihmal ettin? Neden bu işi çarçabuk © medin? Yoksa onun affına sebep ol8f misin? o» Caferin dizleri titcemeğe başladı. Zi de, harem ağasınla yakâsını Yi Cafer: insaniyetsizli dört köşe bir çene. çukurda | gözü Bu küçük bıyıklı adam, yaşlarında * vücudçe pek kuvvetli bir erkek ol ... Böyle bir oğlan muhakkak kadınların . hoşuna adam olmakla beraber, Bu düryada umumiyetle mantık kaidesinin cidden dışına bir mesele karşısındaydı. Zamani" beri zihnini işgal eden ve ele için o derece çabaladığı bir ! vardı. İşte o, ihtimalki şu serseri * cebindeydi. Yazan: İSKENDER F; Adötini kim bozabilir? Kısa bir konuşmadan sorira, İb£t — Hamzanın (i maşti)si W Boyaz kadar hoş görünüyor, Zübeydel Yaşı #4 miş kadınlar arasından sülün gibi geçen on dört yağında bir genç &# ierileyen (Beyaz marti)yi Rabbim KE zarlardan korusun, e HI e) şa yatağından kalktı. Pencerünin © durdu; Zübeyde içini çekerek murıldandif — Paşa efendimizin gözü hAlA, GÜ yaşındaki körpe kızlarda... İbrahim paşa gözlerini süzerek — Horoz ölse de, gözü çöplükte beydeciğim! Sen müstesna olmak Üs remdekl kadınların hiç biri rukumü muyor, Ibrahim paşa bu sözleri söylerken. “© hi birdenbire denize çevirdi, Zübeyde, taşı gediğine koymanın Sf bulmuştu. - — Nüüferi unuttunuz mu, paşacığı! da son göz ağrınız olsa gerek. Deyince, İbrahim paşa, Zübezdeği © min edici bir tavırla cevap verdi: — Bu Sakızlı kiza iltifat edişim, ki, ondan hoşlandığımdan de U bir vazife vermek isteyişimdendik. r Sakızlıdır; gü: ilyor. Kendisini bir di sarmak ve bu vesile il Ayasor; ba beydo bu İzi tekrar Osmanın başı maşa. Osman, 7 nnul etmeğe mec ni elindeki İşler de bu yüzde Osmanın Uzi tü duruyordu. Zübeydanin bu arada kıskançlık d N çıkarı ? Paşam Yoksa bu, Zübeydeyi aldatmak rulmuş bir dolab mıydı? Paşanın güsdesi ba işin sırrını için ani dan rahat edebilir miydi? O gün of yalnız kalınca, Cafer ağayı çağurtta! — Nilüferin tekrar serbes bırakalı sebep nedir? diye sordu. Harem ağasanın bi görünüyordu? en haberi yoğ şeyi biliyor da, birşey P efandıimizla görüştüğünü serbes kaldığını b: i dum, sultanım! V. — Eğer bildiklerini benden saklıyö” Cafer! Hanya — Ben sisin kulunuz, köleni; Size sormadan birşey yapabilir Ni şa efendimize kaptan paşanın kahya mişti, neler konuştuk. kat, kâhya gider gi Nüüteri çağırt ler konuştu. Gi konaktan uzaklaşacak. bu 1 bilmiyor ul liba yarın sabatı da NE Deyince, Zübeyde birdendire yum — Konaktan uzaklaşacak mı dedin nasl olur? Zannediyorum ki, paşa efend lüferi halasının konağına misafir yörlar. — Nilüfer orada ne yapacak? 4 i de belli... Alçak görünüyordu... giderdi... lam, adalalerisin kuvvetinden susta da elbet istifade ediyordu. Raif: — Mektup yanınızda mı? sorda, ire gö Arkasi, bir otuz of Her ki b Masume'nin babası çok iradeli sesi Li Kimdi bu? Ne suretle mektuba sahip olm Taksim civarında birkaç sü” konuşulan sözler ona olamaz Füya gibi görünmüş Erkek cevap verdi — Hayır. — Halbuki bana göstereceği" *öz vermiştiniz, gibi Mektup yanımda İİĞİ e