Karpuz sergileri ve piyazcılar izde birçok kimseler birçok ihtisas işlerini anlamadıklarını memnuniyetle iraf ederler. Fakat şebircilikten anlamadığını söyliyene raslamak güçtür. Bilâkis herkes bundan biraz çakar ve nelerin bir şehri güzelleştirdiğini, helerin çirkinleştirdiğini salâhiyetle bilir! Gene böyle bir titiz gözün sahibi birkaç evvel şebrin sokaklarında dolaştıktan sonra feryadı basmış! Karpuz sergileri un güzelliği İnsan kendi kendine soruyor: Karp: i berbad ediyor. Bunları kaldırmalıyız! uz sergisi İstanbulun güzelliğini niçin boz” sun? Onlar bu mevsimde şebrin bir besusiyeti değil midir? Sokakların minesip yerlerinde, bele zevkle kurulmuş olurlarsa, şebri çirkinleştirmek (şöyle dursun, İs- tanbulda mimar elile vücude getirilen letmezler mi? Bunların diye pekâlâ bunun önüne geçer. zevke indirdiği darbeyi hâfif- en yerleri kirlettikleri iddia edilebilir. Fakat Bele- Gene ayni ihtisas bağırıyor: Köfteciler, piyazcılar kaldırılsın. Şehrin manza- , canım? Niçin kaldırılunlar kurduğu işin Belçikadan ve Fransanın işgaline uğra- yan yerlerinden cenuba kaçanların hususi trenlerle memleketlerine makleşilmelerine başlanmıştır. Gazette de Lausenne'in Lyon muhabiri Lyondan bir trenin hareketini şöyle anlatıyor: slyonda Perrache İstasyonu. Hava kapa- 4, fakat bo var. Ağzına kadar da nefes alınamı- rine uzanmış uyu» yanlar, çantalarının üzerine oturarak bek- Jeyenler görülüyor, Bazı muhacirler de mer- divenlerin basamaklarına, hattâ yere olur- muşlar, Karnı asıktığı için ağlayan bebeler, öksüren çocuklar. Burada saatierden, gün- lerden, hattâ haftalardanberi tren bekli- yenler var. Yoleulardan bir kısmı Fransanın şimaline gidecek. Diğer kismi PBelçikaya, Lüksemburga, Norveçe gidecekler... Herkes acele terkettiği yuvasına kavuşmak istiyor, Tren akşam 2130 da hereket edecek ve 1500 kişi götürecek... 26 ragondan mürekkep olan katar 1930 da istasyona girdi. Herkes İçin oturacak yer var, Yolcular yerlerine ge- çerek eşyalarını yerleşliriyorlar, Memurlar Fransada muhecir trenleri ? Köftecilerle piyazcılar İstanbulun zinet değildirler, Gayretli bir vatandaş wfalr sermayesile bir küçük dükkân açmış. in bir ihtiyacını meharetle karşılıyor: Ayda on beş, yirmi lira kazanan ev bark sahibi vatandaşa 10 kuruşa, 15 kuruşa bir öğle yemeği terin ediyor. Dük- | getirdiği kazanç kâfi değildir. Piyazcılar. köfte. | gideceklerin evrakını tedkik ediyorlar. Or- talık karardığı için ışıklar yakıldı. Kıml haç küçük çocuklar için taze süt dağıtiyor. İhtiyarlar ve çocuklar uyumağa başladı- lar. Diğer yoleulardan bir kısmı rıhtımda dolaşıyor, teşyle gelenlerle görüşüyorlar. Bu sırada bir apdeshanede gizlenmiş ka- şak bir yoleu bulundu. Bir İtalyan... Şimen- difer memurları kendisin! askeri makamla- Ta teslim ettiler. Bü hâdise bir parça bek- leme üzüntüsünü azaltlı. Xihayet hareket zamanı geldi. Son el sık- malar, vedalaşmalar. Tren yavaş yavaş ha- reket etti, Pencerelerden eller sallanıyor, birkaç kişi de Marseliialse'i söylüyor... Pa- İ rise gidecek iki şimendifer memtru konu- şuyor: «Hem şimendifer memuru ol, hem de *rende yer bulma... Bu görülmüş şey midir?- memurlar bunu söyliyerek üç gündenberi geceyi geçirdikleri sıra üzerinde uyumağa gldiyorlar. Hergün bir tren hareket edecek, 1500 yöl- cu götürecek, Fakat bunun yüz misli mu- hacir var,» N Fransada harp mesullerinin muhakemesi ve Fransada harp mesullerinin muhakeme altına alınması için bar teşebbüsler var, » edilecekler arasında Deladler, iln, Blum, Reynaud, Mandel ve Pierre Cot'dan bahsediliyor. Alman gezeteleri bu haberi şüphe ile karşılamışlardır. Gazeteler şimdiye kadar alınan tedbirlerin hakiki mesuliyeti saklamak için olduğunu ve ok- kanm altına gidecek birkaç kişi arandığı- m söylüyorlar. Dewtsehe Allgemeine Ze- Mung diyor ki: «Buğün mesul srsyan Fransız mahafili Alman gazeteleri | sakın zanana kadar Hitler ile Alman mihe- tinin bir olmadığını iddia ediyordu. Parlâ- mantarizm ve demokrasinin Fransada böy- le bir geye imkân bırakmadığını Fransa- | Bin politikası ile milletin hizsiyatının bir olduğunu söylüyordu. Şimdi bunun tama- irem sksi iddia ediliyor, parlâmantarizmin hükümetin politikasını kontrol edemediği ileri sürülüyor. Almanyada bizler hükümet- de mlilet arasında derin bir zıddiyet olaca- ını kabul edemeyiz. Tarih bize göstermiş- tr ki, milletin arzusu hilâfna uzun müd- det hükümet etmek kabil değildir.» En obur mahlüklar Mahlükatın en oburu kuş ve örümcekler- dir. Lâkin şampiyonluk örümcektedir, Çün- kü hacim itibarile kuşun yediği öteki mah- iükün yuttüklanına nazaran hiç mesabösin- de kalır. Bir örümceğin 24 saat içinde ye- &iği kendi sıkletinin yirmi beş mislini bulur. le tAkşam) — Türk hava kurumu Ali Şübesi idare heyeti, kaymakam B. ene'nin relsliğinde to Yapmıştır. Retsliğe mal m pe, reis vekilliğine Ma Jandarma kipliğe beledi hmud Kırltuğ. fahri müra- kiii ue Peli B. Bekir Sakarya se- çümişlerdir. Kurumun gag #aj it- mak Için tedbirler aimmiş; e. Meşhur Avrupanın kıtlığa maruz kaldığı haber veriliyor. Amerikan gazetelerinin yazdığı- ba güre daha şimdiden Varşovada günde tan bin kişi ölüyormuş. Tarih Mısırda Firavun Ptoleme'ler za- Manındanberi muhtelif meşbur kıtlıklar Kâydeder. Kitabi mukaddesteki Yusuf hi- kiyesi bile kıtlığı hatırlatır. 8on asırlarda Fransada on altıncı Louis #amanında bir kıklık başgösterdi. Pransz nİlkbinın zuhuruna başlıca sebep oldu. gk 1178 den 1796 ya kadar muhtelif elerde kendini göstermiştir. üz GÜNÜN Ansiklopedisi Örümceğin oburluğunu iyice anlamak için bunun yediği nisbeti insanla mukayese et- mek kâfldir. B0 kilo sıkletinde bulunan bir adam örümcek kadar okur olsa günde iki ton yiyecek yulması lâzım gelirdi, sında aza kaydetmek için teşkil edilen yar- dım koluna Bn, Sabiha Uçman, Necmiye Seyiin, Meliha Yurdakoş, Müzeyyen Uç- maklı, Nebahat Kıvanç, Hümaver Evren, Melâhst Suzan, Naciye çi yak öeçik bn ntihap edilmişlerdir. Bir hafiai ir e Yukardaki resimde kurumun Kadınlar kolunu teşkli eden ha“ miyetli bayanlar bir arada görünüyor. kıtlıklar devrinde 1810 da ve 1811 de de oflık Gi- muştur. Fransada son kıtlık 1841 dedir. On dokuzuncu asrın en mühim kıtlığı 1868 dedir. Arabistanda 300,000 kiş sal tan ölmüstür. Çinde 1077, 1887, 1906 da ke- 34 büyük kıtlık olmuştar. Hindistan bi asırda sekiz kere kıttığa uğramıştır. 1876da beş mliyon Hindi açlıktan öldü. 1699 - 1901 senelerinde 50 milyon insan aç Kaldı. iy- giliz hükümeti bunların ancak yüzde onu” na yardım edebildi. Açığa maruz biçarelerin yüzde üçü &lâ0. Yirmi beş sene evvel bir mahallenin delikanlısı komşularından Ayşe hanımın kapısını çalıp sevimli bir tavırla: raber yıkanmaya gitmemize 'izin verir- misin? Deseydi, Ayge hanımın bir çuval gibi kapı eşiğine yığılması, kocasını müsumuz iki paralık olduz fery. Mini oynatması ve zavalı delikanlının apartopar mahalleden sürülmesi işten bile değildi. “Halbuki bugün delikanlıla» rın komşu kızlarile, hattâ işi yoksa anne- / lerini de bereber alip kolkola yıkan- maya — deniz hamamına yahut plâja — gitmelerinden daha tabii bir şey yoktur. Pazar günü Köprüden kalkıp bir plâ- jm doğrulan vâpurun taşıdığı yolcular bu nevi ahbaplar, arkadaşlarla doludur. Kızlar, içine mayolarile havlularından başka güneş altında yanarken daba tatlı bir esmer renk bağlamaları için vücud- lerine sürecekleri kremlerini ve dudak boyalarile pudralarını doldurdukları şık torbaları kollarında, delikanlılar deniz &devatı omuzlarında, yıkanmaya git mektedirler, Biraz sonra plâjın odacıklı nns girip soyunacaklar, karşılıklı yağla- nacaklar, boylu boylarına kumlara ya- tıp yuvarlanacak, güneşten pişmek üzere oldukları zaman denize dalıp vücudleri- ni ıtacaklar ve akşam üzeri ne anne- nin düşüp bayılması, ne babanın aklına zarar vermesi muhtemel bir hadise kaydetmeden güle eğlene, neşeli bir gün geçirmiş olarak evlerine döneceklerdir. Yaz günlerinin en fazla rağbet gören eğlence yerleri şüphesiz plâjlardır. Plâj- Jarı daha ziyade gençlerin sevdiğini söy- ğşti ve her yeni nesilde biraz daha de- ğişiyor. Şimdi meselâ, Bob stil kılığına ölçülü yürüyen bir delikanlı ile saçlarını ve kaşlarını Greta Garbo'ya benzetmiş bir küçük hanım sazlı bir bahçeye gidip orada hicaz peşrevini bestenigâr faslını ve rast makamından: İ Çeşmi cellâdim ne kanlar döktü Küğitbanede şarkımn. dinlemeğe tahammül edebilir mi? Onlar gürültücü bir cazbandın ko- pardığı Rumba yaygarasını Dede'nin bir bestesine, kalabalıktan Kadirga bayram yeri manzarası almış bir plâjı bütün es- ki eğlence yerlerine tercih ediyorlar. Alelide günler değil; fakat pazar Hollivutta on beş senedenberi filim çeviren bazı artistler vardır. Bunlar ge- çen sene'er zarfında çok değişmiş dir. Hollivutun bu emekdarlarının ba- şinda John Barrymore gelir. Buzünkü John Barrymore on beş sene evvelkine hiç benzemez. O vakitler daha ince idi, yüzünde biç bir kırışık yoktu, bakışları Barrşmore da gerçi Aşik rollerini John Barrymore de gerçi âşık rollerini yapı" yor. Fakat saçları ağarmış, yüzü kırış- miş, yaşı elli sekizi bulmuştur. Bunun için ancak yaşhen âşık rolleri yapmak- tadır, Hollivutan emekdarlarından biri de Eugân. o Pnlette'dir. Moris Şövalyenin Aşk Resmigeçidi filiminde baş verir, diğer birçok filimlerde nazır, kâhya, gsnizo sahibi gibi roller yapan bu kalın kaşlı çift çeneli, şişman artist bir zaman- lar bet'i başlı jönprömyelerdendi. Bir çok filimlerde baş erkek rolünü yapardı. Seneler geçerek vücüdü semizledikçe âşık rollerini bırakmağa mecbur olmuş tur. Bu vaziyette bir artiste ekseriyetle stüdyo kapıları kapanır. Halbuki Palette akılıca hareket ederek komedilerde oy- namağa ve ikinci derecede rolleri ka- bul etıneğe tazı olmuştur. İşte bu saye- de elin çalışmakta ve rahatça yaşaya- bilecek kadar para kazanmaktadır. Emekdarlardan bir üçüncüsü Mary Boland'dır. Mary on beş sene evvel Hollivutun belli başlı yıldızlarındandı. ekser filimlerde baş rolü yapardı. Fakat yavaş yavaş bu mevkiini kaybetmeğe başlamıştır. Mary de Palette gibi rolü- nü değiştirerek çalışmağa devam etmek yolunu bulmuştur. Yakın zamana ka- dar filimlerde genç kız rolü yaparken gimdi”cadı kadın rollerine şikmakin ve bunda muvaffak olmaktadır. Mary genç ve masum kız tipinden cadı kadın tipine girmek için çok uğrap — Teyzeciğim, bugün kızlarınızla be- 4 Hollivutun emek “| On beş senedenberi filim çeviren bazı artistler günleri plâjler hakikaten Kadirza bay- ram yerinden farksız. İtiraf edelim ki bu nevi plâjın hiç bir güzelliği yok. El- biseleri zorla çıkartılıp buraya atılmış hissini veren yüzlerce, binlerce insan, goluk, çocuk. Yakından bakarsanız bep- si gülüyor, eğleniyor amma, uzaktan plâjlın toplu manzarası Dante'nin ce- henneminder bir tablo. Eciş bücüş, kara kuru, hepsi üzt üste yığılmış, iztırapla- nrdan kıvır kevır kıvranan bir takım mahlöklar, günahkârler. Nerede ise ceher.nemin kapağı açılıp hepsi içine dü- şüverecekler, ortalığı derin bir sessizlik kaplıyacak gibi. Maamafih cennet manzaraları da yok d Arasıra insan vücudünün ne ka- dar güzel olabileceği hakkında sarih bir fikir edinmek fırsatları çıkıyor. Fakat bu firsatlar haricinde gözünüze çarpan her insin şekli elbisenin öpüp de baş- muza koyacağımız ne büyük bir nimet olduğunu, korsenin, sul in ne önemli hizmetler gördüğünü, bi bunlara ne derin tarafından bir «teşekkür» borçlu olduğumuzu hatırlatiyor. Plâjın bir sihirli tarafı var. Çirkinlik- lerini ihtimamla saklıyan ve onları gü- zel gösterecek sunt tedbirler bulmak için dehalarını sonuna kadar harcayan kadınlar plâjlarda her şeyi unutuyor, eği“ me miş, günlerce makiyajcs! karşısında kalmıştır. Nihayet bir tip yaratmıştır. Holkvutta en eski ve emekdar ar. tt Lewis Stone'dir. Yirmi senedenbe- ri çalışan bu artist bugün 62 yaşında dır. Lewis Stone çok muktedir bir ar- tisttir, Hislerini bir bakışla anlatabilen nadir sanatkârlardandır. Buna rağmen biç bir zaman yıldız olmak istememiş, daima ikinci rolü almıştır. Bu sayede modası geçmiyerek ilk gün olduğu gibi , 25 sene evvel aklın alamıyacağı bir davet ve gençlerin tahammül edemiyecekleri eğlenceler Plâjların yakından ve uzaktan manzarası — Bedii kazalara karşı tedbir almanın güçlüğü — Bir zamanın kar gibi tazeleri ve zenciye hayranlık pervasız ortaya atılıyorlar. Geçenlerde bir plâja gittiğim zaman Orada bir belediye müfettişi arkadaşıma vasgeldim. Yanımıza uzanıveren 200 ki- İoluk bir bayanın gölgesi alında konü- şurken kendisine: — Siz, dedim, burada kontrollerinizle vatandaşlardan fazla para alınıp kese lerinin zarar görmesine mâni oluyorsu- nuz. Sıhhatlerinin bozulmaması için pis- liğe misande etmiyor, yüzmek bilme den uzaklara gitmeğe kalkunlerin has yatların. korumak için plâj sahibini bus rada bir motörlü tahlisiye sandalı bu- lundurmaya mecbur ediyorsunuz. Fakat bedii kazalara kara hiç tedbir aldığınız yok. Şa 200 kilo çeken kadın, şu meka ö delikanlı zevk sahibi ldürebilir. Bunlara da karışmalısınız. Yarı şaka söylediğim bu söze arka- daşım ciddiyetle cevap verdi: — Hakkım var, Fakat böyle bir mü- dahule bizin hayatımız için tehlikeli olur, Şu şişman kadının hakikaten ken deüni seyredilmeğe lâyık bir güzellikte bulmadığına emin misin? Şu seka kız muhakkak ki ancak Venüs'le m kabul eder. Şu eğri büğrü deli bir atlet vücudü taşıdığından şüphe et- mez. Bu vaziyette ben onların karşısına geçip: «Siz zennetiklerinizden hiç biri değilsiniz, Vatandaşların zevklerini ren- cide ediyorsunuz, buyurun dışarı! de- »#em maruz kalacağım tehlikeye karşı beni korur musun?» Şüphesiz koruyumazdım. Onun için bu baksi kapadık. Akşam vapurla dö- nerken arkadaşımla kararmak modasın- dan, zevklerin tamamen değiştiğinden bahsediyorduk. Pek yavaş konuşmamı- za arğmen sözlerimize kulak kabartan arkamızdıki yaşlı bayan geri dönüp ku- lağımıza eğildi ve karşmızde oturan- lan göstererek: — O güzel beyaz vücüdlerini k yorlar. Bizim gençliğimizde, k öz diye ödümüz kopardı. Nerede bizim Zamanımızın kar gıbı tazeleri! Erkekler» dede zevk kalmadı ki! dedi. Güldük Halbuki karşımızda oturan gerç kızlar bu esnada vapurda ye: mak üzere dolaşan hakiki bir zenciyi biribirlerine gösterirken imrene imrene: — AL ve güzel yanmış! diyorlardı. Piâjlar yeni neslin ve yeni zevkin meş- heridir. , Ş.H.R. ti arları nin 15 sene evvelki ve bugünkü hali, 2 - Mary Boland'in 15 sene ev» velki ve bugünkü hali, 3 - Evgöne Palette'in. 15 sene evvelki ve bugünkü hali salışmaktadır. Yalmz bir zamanlar Yaşlı bir Biik veya bir koca rolünü ya- parken şimdi hir sile babam, yüksek bir memur" veya hâkim gibi roller yapmak- r. Srol'ala artis “sefetile | visiğez . tinin değişmemesine bir sebep de çeh- resinin pek az değişmiş olmasıdır. Filim çevirmeğe başladığı zaman esasen yü- zünde kırışıklar, saçında beyazlar vam wi imdi bunlar bir parça daha fazle