NE * Buz dolabında dondurma M. S. Eser imzah bir mektupta buz dolabinda dondurmaların nasıl yapıldı- ğ soruluyor. Budondurmaların buzlan- maması için içerisine biraz nişasta kat- mak lâzımdı. Kayısılı dondurma: — Bir kilo kayı- sı çekirdeklerini ayıkladıktan sonra rım bardak au ve bir bardak şekerle ate- şe koymalı. Şeker etiyip kayısılar yu- muşayıncaya kadar pişirmeli ve bir tül. bentten iyice sıkarak süzmeli. Yarım bardak su ile iki küçük kahve kaşığı nişastayı ezmeli ve ateşte nişasta şeltaflaşıncaya kadar' pişirmeli, Evvelce sıkılan meyva suyu içerisine pişirilen s- cak sulu gibi nişastayı karıştırmalı, Soğumağa bırakmalı, Soğuduktan #on- ra dondurma yapılan kaba koymalı. Buz dolabına yetleştirmeli Dolabın işareti- Bi en yüksek numara üzerine ayar et meli. Kırk, kırk beş dakikada bir dondur- mayı karıştırıp altilst etmeli. İki saat içinde dondurma hazırdır. Vişneli, şeftalili, ahududulu, limonla dondurmaların hepsi bu tertip üzere ya- pılır. Suyu kolayca. sikılp alınabilen meyvaları kaynatmak istemez. Doğruca suyu sıkılır içerisine pişirilmiş nişasta ve şeke: karıştınlarak yapılır. Şekerin mik» ima bu bardak değildir. Meyva şice ike şekerin miktan artar, fazla ise eksilir. Hazırlanan dondurma ğa konmazdan evvel çok tatlı ol- Bu dı bir iki tectübe ile öğ di Kaymaklı dondurma — Bir kilo sütü koymalı, kaynayıp kabarmasını beklerken dolu bir tatlı kaşığı 5 rım çay fincam soğuk $u ile ezm ateşte kaynayıp kabaran sütün içine azar ve sütü karıştırarak ilâve etmeli. rak piğir 200 gram şeker ilâve et- koyu &teşe azar Daima kari kika sonra meli İ-ker tamamile eriyip a gu cn a #şten indirmeli, soğumağa bırak- | malı İ B' 4 yapmağa mahsus kabın şirilsn sütü doldurmalı va dolabın için- leştirmeli. Dolabın soğuk- eden cihazinı üzami dere | b a e : dakik sapt sonra kabı dışarı çekmeli, donan rtileşen dibi ile etrafını kaşıkla kas serak altüst etmeli, yerine koymalı, #ab* sonr ameliyeyi tekrarla» , Üzerinden bir iki anat daha geçin- ce dondurma olmuştur. Arzu edilir süt pişe.ken vanilya konulur. Sıcak havalarda süt nasıl muhafaza edilir? ak havelarda sütü muhafaza saa çok defa vakidir. Muhafaza edilecek sütün içerisine bes her kilo için bir gram bikarbonat dö sut koyulu: ve karıştırılırsa kesilmek ve ek- #imek tehlikesi kalkar... Sofra örtüsündeki sirke lekesi nasıl çıkartılır? Sofra örtüsüne dökülen sirke yahut kırm zı şarap lekesini çıkartmak için le- keyi kaynar süt içerisine batırmalı. Leke derhal çıkar. Ilık su ile çalkalamalı, as- malı, daha tamamile kurumadan ütüle- melil Esrarlı ye mz Şort A Bu sene plâjlarda şortların üzerine kusa mantolar giyilmektedir. len modeller sade ve zariftir. 1 — Beyaz üzerine kırmızı balıklar, emprime ketenden şort ve sutyen gorj. 2 — Bir kostüm üzerine giyilecek beyaz ketenden manto. Cepleri şort, kumaşı emprimeden ve düğmeleri kırmızıdır. Kırmızı eşarpı da vardır. 3 — Lâcivert üzerine beyaz benekli ketender: şort ve blâz. 4 — Belden bağlanan önü açık etek mânto vazifesini görüyor. | MÜŞKÜLLERE CEVAP Hintli bisküisi 100 gram un, 100 gram tereyağı, 100 gram rendelenmiş Gravyera veya kaşar peyniri, yarım kahve kaşığı tuz, 3 yu- murta, bir tatlı kaşığı dolusu hardal al- malı Yağı beyazlatmalı, içerisine yu: vuurtaları, hardalı, tuzu, peyniri ve en sonra unu alara 1 Jane ile açarak iki parmak enini tatillere kesmeli, tepsiye dizmeli, üze- rine ayi bir yumurtanın sarısını sürdük- ten soüra fırında pişitmeli. Bu bisküller tuzlu ve hardallı olduk- ları işin içki ile bira ve kokteyl ile ikram edilir, iş Şurup ve likör şişelerinin mantarları nasıl açılır? Likör ve şurup şişelerinin mantarları ekseriyetle şekerlenir ve şişeye yapışa- rak zor açılır. Buna mâni olmak için mantarları gliserin içine soktuktan soora şişeleri kapamak en iyi umldür. Ayakkabının genişlemesi için Yazır, ayaklar biraz şişer. Ayakkabılar rahatsız eder, sıkar. Buna mâni olmak için kâğıttan bir yumak yapmalı ve suya batırdıktan sonra iki el arasında sıkmalı. Küğıttan yumak rütubetli olmalıdır. Bu yumağı sıkan ayakkabı içerisine yerleş- tirmeli.. Bir saat kaldıktan sonra yumağı çıkarmalı, ayakkabılarının. ge ayakların rahat ettiği hayretle gö AŞK ve MACERA ROMANI Tefrika No, 33 Uzaklaşan kıza... Fakat. hırsla istediği yaltuz Masure'nin şaha değildi. Bu gü- zel evi, bu müthiş serveti ve emin istik» bali de Masume ile birlikte arzu ediyor” du. Onun için hırs artıyordu. — Feriha hünüm... Beni mazur görür- sünüz. — diye saatini mihaniki şekilde çıkarıp baktı. — Müzaadenizle... Kız telâşla: — Gidiyor musunuz? ;.. Duran Allah aşkına... Yanımdan böyle birdenbire ay» ralmayın. Erkek kaşlarını çatıp soğuk soğuk? — Söyliyacek bir şeyiniz mi var? — Var — Ne? — Niçin bana ümid verdiniz? Saver | sevdiğiniz ben değilsen in Yor muşsunuz hissini verdiniz? — Hanımefendi... Çok güzelsiniz!,.., İ Güzel olduğunuzu görmeseydim ve alâs karı size anlatmasaydım kendimi kaba bir insan sayardım. — Halbuki ben, sizin seviyenizde bir | erkeğin bir genç kıza yaklaşarak böyle geyler söylemesini ancak esaslı bir niyeti olmasına hamleder — Esaslı bir niye « Ciddi, i çok | esaslı, samimi bir — Evet genç yaşina râğmen, feleğin çemberinden zeçmiş bir gapkındı. - Ku | Nakleden: (Vâ » Nü) kendine raptettikçe, erkeklik gururu du- yuyordu. Fakat hâkimiyetini tesis ettik- çe de ona tepeden bakıyordu. — Küçük hanım.. — dedi, — Şayet, kadınlık izzeti nefsinizi okşamak istedi- dersiniz... Şayet ciddiye aldınızsa hem çok müteessir, hem de çok mağrurum... Fakat neylersimiz: Santimantal bir izdi- vaç benim için mümkün değildir. Ailem yüksek olmakla beraber zengin deği- lim... Behemehal bunları nazarı itibara almak mecburiyetindeyim... * Feriha: — Demek kuzinimi serveti yüzünden süyorsunuz... Daha doğrusu Masumeyi değil, parayı arıyorsunuz... — Mantığınız korkunç... Fakat doğ- Tu... — Şayet bütün bu servetin sahibi ben olsaydım? — Ab, kadın olduğunuzu nasl belli ediyorsunuz... En âdi hakikatlerle en yüksek hayalleri biribirine karıştırıyot- sunuz... — Hayal, olmadığına kani olan İşte o, buraya doğru bizi yanyana gördüğü için geliyordur... Cemil, Ferihanın (o baktığı tarafa doğru gözletini çevirdi. Küçük bir taf- lanlı yolun ucunda Hacı Esad görün Belki... Fakat bunun hayal bir erkek de var... geliyor... İhtimal ve .mantoları Resimde görü. Çöven ile elbiseler nasıl temizlenir? Moda 530 Nilüfer: Çöven suyu Ile albises leri temizlemek için aktardan alınan bej on kari çörenl küçük parçalara takalm ne çören parça- mislenseek elbiseleri renk veya çok kirli ise çövenli su meak iken | içine sokup çitileyiniz. Temiz suda çalkala” yıp sıkmadan gölgeye âsınız. Temizlenecek elbise açık renk ise çöveni su le kayaatıp soğumağa bırakınız. On Iki | saat sonra süzünüz ve yıkanacak elbiseyi | Ayni suretle yıkayınız. Elbise daha nemi ikon tersinden ütülenmelidir. Cild için losyon Maçkada Loylâ — Cildi düzgün göstermek ve ayni zamanda mesamata kapatmak için | şu iosyonu kullanınız: 1$ gram telnture de benjoln (aselbonti), 65 gram gülsuyu, 20 gram gilserin neütre . Bacakları ve beli düzeltmek Küçüksu R. — Bacaklarınızın ve belini- zin şeklini düzeltmek için millet hastane- lerine zmürasan! ederek bir öperalöre göste riniz. Bunun kabil olup olmadığını size söy- lerler. Tırnak cilâsı Yann tırnaklarına nefes aldırmak ve rak, evde yapılan şu pornatla trnakları parlatabilirler: 10 gam magnesie içerisi- ne 25 santizram kırmızı (carme) ve 5 gram gliserin karıştırarak yumuşak bir pomat yapmalı. Tırnaklara sürerek deri polisuarla parlatmalı, en onlara doğru geli n Ferihanın peşindeydi. Onu Ce. yanyana görünce adımlafını sıklaş- tırmiştı. Halbuki en basit bir terbiye, onların böyle başbaşa bulunduklarını keşfedince görmemezlikten gelmek, bu- | radan uzaklaşmaktı. Fakat Feriha da en son ümidin ba Iraklı'da olduğunu anlamıştı Sevgilisi. le könuşurken böyle çıkıvermesine si- nirlenecek yerde bilâkis memnun oldu. Elile çağırarak: — Gelin... — dedi, — Benimle ko- nuşmak İstiyordunuz galiba... Cemil bey- den de meseleyi saklamıyalım... Zira bu mevzu hepimizi birden alâkadar ediyor. — Doğru, hanımefendi. — Bu esrarengiz meseleleri bana ne a pederiniz yahut onun gibi sizin üzerinizde hukuku olan bir zat bunlar- dan size bahsetmemi muvafık bulursa... — Babam gibi benim üzerimde hu- kuku olan biri mi?... O da kim? Esad, Cemile yan gözle bakarakı — Nişanlınız, falan... Feriha, şaşırdı. İsrar etmedi. Erkeklerin yalnız konuşabilmeleri için oradan çekilip gitti. Hacı: — Buyurunuz, şöyle gidelim... Zatı Aâlinize arzedeyim, ya efendina... » dedi. — Peki... Delikanlı Meraktaydı. Bu, na olabilirdi. Bir müddet, konuşmakuızın yürüdüler. Hacının ağız açmadığını görünce, Çe- mil, sabırsızlanacakı —E BÜYÜK HALK MASALI Tefrika No. 12 Salih Reis: Yazan: İSKENDER FAHREDDİN | «Akdeniz benim yatağımdır, iki yıldır yatağımi yuvami yadırgadım, rahatım yok!» dedi — İşte, paşa efendimiz coştuğu saman, beni böyle kucaklar, Resul! Haydi, sen de sarıl benim boynuma! Neden böyle taş par- çası gibi hareketsiz duruyorsun? Âşık Garib birdenbire alikindi: — Haydi çekil şuradan, kahbe! ne ettiğin hiyanete gökteki ay ve yıldız- lar da şahittir. Benin gibi fettandan bans hayır gelir mi hiç?.. Bahçeden gelen ayak sesleri artıyordu. Resul sazını koltuğuna alarak ayrıldı. Zübeyde, Gartbin arkasından söyleniyor- du: — Pişman olacaksın, Resul! Vücudünü lokma lokma yaptıracağım... Yarın ayağıma düşeceksin amma, affetmiyeceğim. Barbaros Hayreddin, yeni akınlara hazırlanırken... Âşık Garib o gasedenberi valinin konağı- na gitmiyor ve paşanın kâhyası gelip ça- gırdıkça;: — Hastayım, dizlerim bulmuyor. İyile- dinç gelirim. Diyerek, kâhyayı savuyordu. Garibin neşesi kaçmıştı. Yalnız kaldığı zaman: Bu kadından korkuyorum, bana bir fenalık yaparsa nasil yakamı kurtarırım? Diye düşünüyor, sazını neşesiz çalıyor ve her zamanki gibi heyecanlı man'ler söyl. yemiyordu. Bir gün, kahvede otururken, Aslan dede, Garibe sordu; — Nen var, oğul? Bir haftağdanberi neşen yok... Herkesi coşturan sazın, avucunun içinde, Hindistan cevizi kabuğu bir derde ml düştün? Bir ye- rabın.varsa, bana söyle.. Derdine | r yam, Âşık Garib içini döktü: — Paşanın konağına gidip gi beyde iaminde bir Benimle günül eğlendirmek #stiyor. Dedi, Aslan dede korkudan “titredi: — Ne diyorsun, oğul? Zübeyde, - İbr paşanın gözdesidir. Paşa bunu duyarsa, senin derini yüzdürür. — Paşadan önce, Zübeyde, benli etle- rimi lokma lokma: doğralacağını söyledi. İki cellâd arasında kalmış masum bir ölüm mahkümu gibi, ne yapacağımı şaşırdım kal dım. Keşke #1 paşanın konağına ayak bas- masaydım,. — Elinde iki ucu kirli bir değnek var, oğul! Hangi tarafından tutsan, eline bula» şazak. Ben senin yerinde olsam, Zübeydeyi tmemeğe razı olurum. Çünkü, paşanın yuları onun elindedir. - Deseni € bet, şimdi kurbanlık bir ko- yan gibiyim... Zübeydaye boynumu eğip: «Haydi beni vür!e diyebilir miyim? — Bunu demeğe lüzum yok. Aşittenin çinamış olur... zulmaz. Aslan dede, Garlbe bir hayli öğüd verdik- ten sonra, kulağına yavaşça fısıldadı: — Yakında müşterilerimiz zaten atala- cak. Barbaros Hayreddin, İstanbulda yeni bir akına hazırlanıyormuş.. Donanmayı düzmüş... Büyük ve Kalabalık vilâyetlerden levendler çağırıyor. Çoktanberi şehrimizde aylak duran denizilerden birçoğu - İstan» bula gidesekmiş. O zaman kazancımız ya» rıya ineçek, Sen de Zübeydeyi darıltıp zin- dana atılırsan, benim balim nics olur? - Barbaros Hayreddin kimdir, Aslar de- de? — Onun adını Tifliste duymadın mi, oğul? O, devletin birletk kaptan paşasıdır.. Kâfirleri Akdenizde püskürttü. Venedikli. lare boyun eğdirerek, bütün Sicilya sahille- rini haraca bağladı. Onun adından, dün- ya titrer. Âşık Garib dalgın dalgın enşinlere baki- — Burada olmaz... Biraz uzaklara gi delim... Evden aynlalım... Dikkati cel- betmek istemiyorum... | Cemilin as büsbütün artmıştı De- | min kızın söylediği sözlerle şimdi Hacı- mın böyl> esrarengiz tavırlar takınınam arasında bir münasebet arıyordu. Neydi bu? Ne öğrenecekti? | Halbuki bir nevi kâhya, bir nevi'ağa | telâkki ettiği bu Araptan hiç hazzetme- | mişti. Bu eve misafir geldiği gündenberi onunla konuşmamıştı. Tenezzül etme. mişti Şimd; bu adam birdenbire naza- nnda şahsiyet halini alıveriyordu. Arap: — Beyefendina... — dedi. — Lütfen sözümü kesmeyiniz... Beş dakika bir şey anlatacağım... Eğer sizi alâkadar etmez- 4c akasını söylemem... — Buyurun... — Fakat bir şartım var. — Neymiş? — Sözümü kesmeden dinliyeceksiniz. — Pekili... — Sabırlı olup dinlemeniz zaruridir, elenilina. — Dinleriz dedik ya... — Başüstüne... Siz, iflâs etmiş kibar bir ailenin evlâdımz... İyi şeylere, caka- ya, israfa alışmışsınız... Halbuki bu şe raile e şerler kabil değil. Onun dayım: Masume banımı al inizi düzeltmek istiyorsunuz... | Masume hanım hoşunuza gitmiyor da | değil.. Amma, param olmasaydı kendi- sini aala almazdınız... u kızı güzel gözleri için istemi: yorsunuz, hulâsa,,, Muazzam serveti için yor ve mstasını dinliyordu. Bir aralık gözü“ Dün önüne sevgilisinin hayali geldi... Omu#” larında bir ürperme duydu; — Seni unutmadım ve unutmıyâcağ'' Şahsanem! Halebin bütün dilberleri etra” fımı sarâalar, senin aşkını kalbimden çekip çıkaramazlar. Erehlerin tasından birilikte içtiğimiz aşk şarabı, günler geçtikçe kanımı tatuşturuyor ve beynimin. içinde sönmes yangınlar yanıyor. Sen benim ilk ve s9 göz ağrımsın! Bin tane, yüz bin tane Z beyde feda olsun sanal... «İstanbulun . bayanı büyülü dür, oğul!» Halep paşası şehirde davullarla Hân et- tirmişti: Donanmaya gidecek denizciler toplanıyordu, Uzun zamandanberi kahve peykelerinda pinekleyen levendler İstanbula gelmeğe zırlanışordu. Aslan dedenin yüreği sızlamağa ( başla- mıştı, Zira, Âşık Garipte de — leventleriz beraber — İstanbula gitmek meyti vardı. Garib: — Zübeydenin elinden kurtlumak Hslepten gitmeliyim. Diyordu. O gece, Türk denizcileri, son de- fa olarak, Aslan dedenin kahvesinde top- lanmışlardı. Herkes bir kere daha Aşık Ga- için, Dedikçe, Garib, Onun sesi kul n r Sibiyal Garib, yalnız Züb. n kadar üyordu. zman © O akşam levendier son defa olarak As- lan dedenti tdi. Bunlar arasnda Salih rois İsminde eski bir dümen» — diğer şairler saz çalarken — una sokuldu de bu yigitlerle beraber denir akın rak edecek misin? tee, dedi, Akdeniz be İki yıldır yalağ yok. Sefe: gemimin küpeştesindi m yatağı, dırgadim. günden ve batark; in? Hayır. Burada akrabam yazdı, O görmeğe gcli im. İk: yıldır kal im k Salih reis megeli bir sesle - Ben denize çıkar çıkmaz 5 leşirim. Kırk yaşında bir levend gibi demir çeker, yelken indirir, hasılı gemide en ağır işleri hiç yorulmadan, hem de şevk'e yaparım, İnsan, deniz havası alınca, hsis enginlere açılınca — bir dakika bile — ih- tiyarlığını hissetmez — Kaç yıldır denizcilik yapıyorsun, dayı? Aşık Garip, darı dedikçe, Salih risin ho- iyor ve denizciler içinde en az ko- m bu adam, Aşık Gürlbe neler anlat- EŞİ Salih reis: Kırk yıldır denizlerde dolaşırım, dedt, kaç padişah gördüm, kaç kaptan paşanın yanında çalıştım... Kaç deniz harbine girip hepsinden de alni ak olarak çıklım, Allah dana bu kırk yıl içinda yenilmek nedir, hamdolsun göstermedi, 'alihin varmış, Salih dayı! Şimdiye kadar yenilmeyen senin gibi bir tecrübeli denizci, şüphe yok ki, bundan sonra da ye» nilmez. gen (Arkası var) istiy crsunuz.. Delikanlı sabırsızlanıyordu. Cevap ver- mek istiyordu amma, söz vermişti. Oswn için âdetn tahkirâmiz bir hal alan bu sözlere tahammül gösteriyordu. Arap devamla: — İşte bendeniz, ya beyefendi. size haba: veriyorum ki, Masume hanımın hem naru, hem serveti sahtekârlikla ele geçirilmiz nimetlerdir... Bunlar babas- nu. ve kendinin değildir... Asl hak vs servet demin beraber bulunduğunuz kü- çük hanımındır. — Eve, Feriha hanımın, ya efendina... — Buna dair bende vesikalar vardır... — Şayet Masume hanımla evlenecek olursanız benimle pazarlığa girişerek bu delilleri satın almanız, ortadan kaldırma- mz İğzimgelecek.. Fakat diğer tar tan da pekâlâ farkındasınız ki, Masume hanun size varmağa ran olmıyacaktır. Zira o, Hayri beyi seviyor. Muhabbeti- ni kazanmanıza zerrece ihtimal yoktur. Diğer cihetten, bütün bu servet ve sâ- manın sahibi olan Feriha hanımın size karşı hissiyatından o haberdarsinız, yâ efendina... Bütün bu vaziyetten istifade etmelisiniz... Şayet kendisile anlaşırsanız her tarafa işi kolaylaşacaktır... Şimdi anlıyor musunuz? Sizi böyle uzakla doğru beyhude yere sürüklememişim. Hakikaten alâkanızı mucip olacak sözler söyledim... Değil ini?... Arap, muzallerane bakıyordu. (Arkası var)