E emikemil emi JELİ HE ekeni e LAS AR i BİR HİKÂYE Behzad, oturduğu koltuğa biraz daha gö- müldü, anlatmağa başladı: — Hayatımın en müşkül, en sıkıntılı za- manını geçen seno geçirdim. Hâlâ aklıma şgeldikçe hem tüylerim ürperir, hem de gö lerim, Çünkü bu bem komik, hem de müt- hiş bir hüdisedir. Geçen senenin başlangi- cunda bir dostum bana gayet nadide bir takım çiçekler hediye etmişti. Benim 0 Za“ mana kadar çiçek merakım filân yoktu. Par kat ahbabım çiçekeiri hediye ettikten 4cn- sı arkadaşım: iğim çiçekle- an çok iyi Bahçede kocaman saksıları sıra sıra diz- dim. Lâkin a adan birkaç gün geçince çi- e rsüdüğünü, cılız- na kadar hiç çi Çiçek yetiştir. um, Saksılarda- ki çiçeklerimden bazılar hastas landığını görünce kendi kendime hüküm verdim: «Mutlaka bunlar kten ci- da. Bunlara gübre lâzın gübreyi nerede bulacaktım. Hayatımda o ana kadan izmetçime söy gemi biz ve budala edi, Ne yapac: Lığım şirkette £n 70 senelik emektar öd: sözlerimi işitmiş... Ertesi günü bir de kçe bir kutu ile şeker kulusuna e gübre olacağı ak- tuyu bana uzatırken öyle şık koymuş ki bunun İçin luma bile gelmedi. Ki durdu: — Acaba bu kadar yetisir mi? dir 07. dedim. Güldü, muş. Fakat ge ilerisinde bir ahır varmış, Gübreyi bana oradan getirmiş... LÂki bu şık şeker kutusunu bir kâğıda ket etme O sıralarda da, he: başlamadığı Avrupadan bizim şirke- gık, yaldızlı ambalaj iları göndermişlerdi. Bunlardan birini inde tıka basa gübre olan şeker 8. Öyle gık bir paket oldu ki, birisine gösterip: «Bunun etseydim, anlar a yaklaştı &ru döndük. Bir nsmaya g Onu kı Peki lerken G - Amını için Esrarlı AŞK ve MACERA ROMANI 'Tetrika Ko. 30 4— Haydi Mitat! Gidebilirsin küçük yavruyu, ben, hizmetçilerin geçe- ceği eşiğe koyarım. Doktor çağırtırım. Hizmetçi geçerken çocuğu bulur. — Peki, beyefendi... Şu koltuğunu zun daki paketi ne yapacaksınız? Madem içinde bir şey yokmuş... Verin ben giderken yolda atayım. «— Ehemmiyeti yok... Haydi sen ça- buk sıvış.. Sakın ha, böyle münasebet- sizliklere de tekrar başlama... «— Mitat: «— Yarın yola çikiyorum... ay denizde kali ki beyefen in adamı Allah razı olsun. #Uzaklaşıp gitti, «Bu maceranın mabadini tasavvur edersiniz, Galibeciğim... Ölü çocuğun ye- e diriyi koydum. Birkaç saat sonra, bizim kızımızın naşı adamlarım kapı önünde bularak, «bir biçare bıra! yavrul... Ölmüş...» diye bana haber vet diler. eLâtife uyandığı sırada, minimi vücudün yanıbaşında sicaklık saçtığını hissederek bahtiyar oldu. Artık onun da shhati günden güne iyileşiyordu. «Karımı seviyordum, Galiba... tekrar görmerniş Daha doğrusu sizi unutabilmek çin onu söymeğe gayret | Bu | İ İ Birkaç ğım... Fakat şunu bilin ömrümün sonuna kadar sizindirlen Sizi Böyle söylyerek arkadaşlarına — Öyle deği mi çoduklar?.. Ötekiler tasdik ettiler: — Tabii, Tabii. O elinizde tultuğunus pakettek! şekerden isteriz. Ben boğulacak gibi: — Fakat beni dinleyiniz!.. diye kekele- meğo başladım. Kim dinler? Sicümü kestiler, Oüzin hafif- çe kaşlarını çatarak: — Yoksa bu şık paketi birisine hediye mi götürüyorsunuz? Meselâ bir kadına. Güzin! darıltmak istemediğim Içi — Yok canım... dedim. O: — Hele hele.. diyordu. Teminat verdim: — Ne münasebet canım?... — Öyle ise sinemada o kutunun içindeki şekerleri yiyeceğiz... Başka bir yere girip şeker almama mey- dan vermediler. Hep birden sinemaya gir- dik. Filim başlamıştı. Karanlıkta salona gi- rip yanyana oturduk, Güzin benim solum- da 1d1, Bir aralık; Haydi verin bakalım şu paketi. dedi, Kulağına eğilerek hakikati itiraf ettim. Güldü: — Dünyada manmami... dedi, bu derece şık pakette gübre... Mutlaka onu birisine gö- türeceksin... Ben de artık bunalmıştım: — Öyle ise al aç. diyerek pakeli uzat- tam. Aldı, Açtı ve: — Aman sahiden de öyle imiş!... diye bir çığlık kopardı. İş anlaşılmıştı amma ben de dakikalar» öa coğuk soğuk ter dökmüştüm.. Hikmet Feridun Es AKŞAM Abone ücretleri SENELİK 8 AYLIK 3 AYLIK YAYLIK Posta ittihadına dahli olmiyan ecnen memleketler: Senellii 3800, altı aylığı 1900, üp aylığı 1000 kuruştur. Telefonlarımız: Başuharrir: 20565 — Yazı işleri: 20105 — İdare: 20691 — Müdür: 2049 Cemazilahır 1 — Hirır 63 Güneş Öğle İkindi Akşam Sa B52 435 835 20 a. 3.18 5361319 1719 2049 İdarehane: Babılli civarı Acım Yata 201 ANKARA RADYOSU 7 Temmiz pazar 220: Program, 8,35: Alafranga piâk, 9: Haberler, 9,10: Ev kadını, müzik (plâk), Program, 1236: Oyun havaları ve halk türküleri, 1250: Zraberler, 13,05: Türk müziği, 1330: Salon orkestram, 1805: Ala- Caz orke: 30 Haberler, 20: Solo şar- uşma, 21: Halk oyun ha- 2110: Türk müziği, 21 » İzahlı sı, 22350: Haberler, 22,45: Spor Cazhand (plâk). 8 Temmuz Pazartesi sabahı a Müzik (piâk), 8; Ha- : Kv kadını, 8.30: Müzik (plâk). Züzük Nakleden: (Vâ » N0) ediyordum. Lâtifenin kurtulmasına #e- bep olan çocuğu da iki kere evlâdım sa- yıyordum. 4Karım bü hilemin hiç mi farkına var- madı, #Nanl isterseinz öyle hükmedin: O gece bir şey düşünmemiştim. Bütün bu işleri sırf karımı kurtarmak maksadile yapmıştım. Sonra emri vakü kabul et- tim. Bilhassa ki doktorlar: 4— Kanınız bir çocuk daha.doğura- maz! » demişlerdi. Galibe, Raifin bu sözlerini hiç kezme- di. Yalnız bir itirazda bulundu: — Bu sur sade sizin bildiğinizi söyle- mişi Raif... Fakat Lâtife hanımın yanında bulunan ve ölüm halindeki ço- cuğu ondan alan hastabakıcı? Bu kadın vefat etti... Evet, her şeyi biliyordu; lâkin hiç açmadı. — Emin mi — Lâtifeyi çok seviyordu. Onun elem» | ls öleceğinden korkuyordu. Yaptığım ba iş üzerine beni çok takdir etti. Elle imi öptü, «Allah razı olsun!» dedi. Raif beyin dudaklarında hafif bir is tihza tebessümü mü hasıl olmuştu? Yok» iz? sa muhatabına mu öyle gelmişti? Maamafih, bu tesir uzun sürmedi, Galibe bir sual daha sordu; Çirkin bir şaka Dört genç kızın erkek elbisesile yapmak istedik- leri baskın şakası mah- kemeye intikal etti Asliye altıncı ceza mahkemesinde garih big davaya bakılıyor. Tahkikat evrakına nazaran vaka şidur: Küyosta oturan Müberra, Münevver, Pırnaz vo Muzaffer adlarında dört genş kız bir erde toplanıp akşama kadar eğlenmişler, akşam üzeri de yine o civarda oturan ve o günkü eğ- lentide bulunnuyan Zişan adındaki diğeğ arkadaşlarına bir sürpriz yapmağı karar. laştırmışlardır. Tertib eğilen plâna na: ran İfakat adindaki kadın akşam Üzeri Zişanın evine gidecek, sokak kapısının anahtarını nereye arını bildiği için yavaşça oradan anahları alacak ve Zişan- la bir müddet oturduktan sonra eyden çi- kınca anahtari diş ta nın kilidine takıp bı sonra da Müberra Muzaffer giyip Zişan evine gidecekler ve İfakatin bıraktığı anah- tarla yavaşça kapıyı açıp eve bakın yap- mak suretila Zişanı korkutacaklardır. Plân mucibince akşam üzeri İfakat, Zi- şanın evine gitmiş fakat ümld ettiği gibi, hları aradığı yerde bulamamıştır, Bun- dan haberi olmıyan Müberra, Pırmaz, Mü- nevver ve Muzaffer de biraz sonra erkek elbisesi giyinip Zişanın evine gitmişler, kapının üzerinde anahtarı bulamayınca esasen çürük olan tahta İapıyı ormuzlıyı rak açıp içeriye girmi O sırada evde oturn annesi Müveddet, ıyı karşılarında görü kup bağrışmağa ba; Ta İşin Iç yüvü anlaşılmış fakat Korkudan şen Zişan bu defa arkadaşlarına eke dai amıştır. Nihayet Iş k ve ve iddi olup Zişeni güz Bunun üzerine Zişan dava açmış ve altın- olan Zişanla dört delikan- e fena halde kor- ardır. Biraz son- arak anlatmıştı 8 keondilerine inkâr ederek Zişana kendisini Şahldlerin başka güne bı — Bakır şilebinin kurtarılması- na çalışılıyor abumu arasında karaya kurtarılmanna çü» arı tamamen | mdi kömürün tahliyesine bilkikten sonra barde b dün haber alınm Lokantalarla içkili yerlerin tasnif listesi hakkindi ta, yarın tebliğ edile alinin kendi sınıfları “dahilinde Hat erini tatbik edip etmediklerini Bele- be edecektir. İki otomobil çarpıştı | ünden geçmek- Nuri isimlerinde iki şofö- mobiller yekdiğerle- hasara uğ- | örleri yakalıyarak hak- | » | İngilizce det inden bütünlemeğe kalan eta, İlse, yüksek mektepler talebeleri içla Kurs açılacaktır. Arru edenlerin scele Evi- acaat ederek kaydolunmalarını rica ederiz. — Peki doktor?... Ölüm halinde bir yavru bırakıp gitmişti. Halbuki sapsağ- lam bir kızla karşılaşınca şaşırmadı mı? Raifin hzas büsbütün tebarüz etti: — Doktorlar kendimi âlim satarlar.» İnanmalı mi2... Bir şeyden oçakarlar Esasen İzmirden gelen meşhur rdan biri vardı. Onu artık ça- ğırtmadım. İkinci derecedeki diğer bir hekim de, çocuğu ertesi gün görünce: «Maşallah... Atlatmış. dedi. Yavru, sütninesinin memesine öyle bir iştiha ile sarılmıştı ki... Bütün görenler hayran ka- yorlardı... Galibi — Öteki çocukcağız?... - diye sordu. — Onu şairane bir mezarlığa göm- dürdüm. n Kadm müteessir oldu. Gözleri sulan- dı. Bu erkeğin öyle hâkim, öyle ikna edici bir tavrı vardı ki... Bilhassa Galibe | üze Hayrinin annesi artık rahatlamıştı... Oh, hele çok şükür! Oğlu ls Masume kardeş değilmiş... Esrarengiz bir kavvet vardı her halde: Bu iki sevgilinin da- marlarında akan kan ayni değildi... Ora- m muhakkak... Fakat acaba bu esrar, Raifin anlattığı mıydı? Yoksa başka mı). Galibe, derin bir uçurumun Üzerine sallandırılmış gibiydi. Başının döndüğü- nü himediyordu. Gözlerini dikmişti. Yüzü, narin elle- rinden daha fazla solmuştu. Düşünüyordu. Şüphe... Kararızlık... Garip gerip his ler... — Ne düşünüyorsun, Galibe? Mağrur ve güzel baş, bu sual üzerine, | ÂŞIK GARİP BÜYÜK HALK MASALI Tefrika No. 9 İbrahim paşanın konağında Yazan: İSKENDER FATREDDİN eğlence başlamıştı. Çıplak rakkaseler oynuyor, çılgınlıklar son haddini buluyordu... Niçin birdenbire sen geldin cuşa? Nedir bu sendeki kuru endişe?... Bu ateşte ayakların tutuşa, Çok açılma, söyliyen dil Vâl olurt Aldı Garib: Ustam, kâmil isen otur yerina, Sarılırsan, ot teperim derine, âşık, hor bakarsın pirine, Pizine hor bakan âşık mürd olur, Erenler elinden dolu içtin mi? Bulanık çayları akıp geçtin mi? Bu meydana girip serden geçlin mi? k Garib bundan sonra büsbüt, kah coşa- halkını da coşturan bir tarır ve döndü; Dinleyin ustalar, haber sorayım: Bu âşıklık kinden icad olmuştar? Başınıza olmaz işler kılayım, © kimdir ki, gamdan azad olmuştur? Âşık Garib sözüne Usta? Bilir misin ilmin başımı? Ne ile kestiler kandil taşını O kimdir ki, kesti başını? Ey ustalar! swalimin cevabı: Aşıklık Âdemden icad ol Haktan utanmayan neyler Ol dünyada gamdan ayd Şairler, Â — Biz be çe dir. Onu umuz OCAğIM z söner, | e avuç arap) para bırakıp dağılmağa başla, | Kak» ahi İ sevin: paşırmı nden y r halde 2, paranın boyauna sa- Birinci kısım Halep paşasının konağ ında... — Niçin?... Masumenia insanlar değildir... Bizim mile kadar, on | lar da namuskürdiris Sesi titriyordu. Ruhu saybaydı b üphesi ler temiz iyi insanla:dır... Onların namuskârlıkla- rını ben de tssdik e n... Hoş kendile- rini yüksek soydan sayanlar içinde dö ne soysuzlar vardir... O da başka. sen Masumeyi şahsan fevkalâde k rum... Onun gibi nadide bir ç tiştiren ağaç da cins olmak i Nesil noktasından böyle olmakla b: ber cemiye: cihetinden da Masüme ha- hım. pek imrenilecek © vaziyettedir. Tahsil ve terbiyesi mükemmel! Serveti fevkalâde... Erkek: — Peki, öyleyse?... « dedi Nefsine hâkm olmakla berabei mevzuu bahsolunca heyecanını gizliyo- miyordu. Kadın: — Hiç kimseye bu sırları söylememe- | i Bunları oğlumdan gizle- diğim takdirde izdivaca razı olamam. İkisi de bir an sustu Aralarında, itiraf edilmemiş bazı şey- lerin de mevcud bulunduğunu hinss: yorlardı. Nihayet, Sarı Vasıf paşazade, aheste aheste şöyle dedi. — Şayet ortada Hayri'nin sırrı olma- saydı. Masume'ninkini siz de bilmiye- tiza eder, pılır, güzel rekkaseler oynar, sazendeler sa» a kadar saz çalarak, paşayı eğlendi- rirlerdi. İbrahim paşa, kühyasınat — Pekâlâ, dodi, öz onu bu akşam rin. Sofralar hazırlansın... Düze eğlenceye davet edelim. Âşık Garibe koştu İz bu akşam sani konağıs Sabaha kadar e vat, — Ya bir pot lepten korür. Hali sevdim. Halepte birkaç yıl kal Paşanın kâhyası, Garibi tatlı dizdi — Paşamız, senin gibi gariblere eder, bol bol bahşiş ve heğlye ver sıkacak birşey söylemezsen, EH: #ip kalırsın! dedi, şık Garib razı oldu, paşanın kâkyasile beraber, sazını alıp çıktı, Aslan ded, Garibin paşa k gidişine ram srle kane san her zaman, hi lemez. Oyna ki de bir da güzel vü- , Farı çıplak rüke aftan da sarı a derler, r.beni her k şanın önünde, ne köstah Koca düşmü kizdan. yere batsın aden! v I bir dilberin sesi yüksek Hatebin suları bep büyülüdür. Beni seven delikanlı, köylüdür. öndi'de iradeli bir şab- in karşısındaki kadının azmimi ölçtü. Söylediğinden dönecek insanlardan ildi. Yalvarır gibi ısrar edecekti... Amma ne yapmalı ki bu kadın ken- dinin de anlamadığı bir — dedi. — Söyle. iz mı? Gün! hak idefta etmeleri kabil d Lâtifenin kızı sanıyor- dlarını da, gece soğukta m, öldü zannediyorlar, uzu cehennem azabına sü- ir? — Sebep var. Erkeğin yüzüne baktı. (Arkası var)