— ZAKŞAMDAN AKŞAMA M——ğ Zİ Devletçilik ve kontrol sistemi İçim sızladı; Ankaradaki küçük yapı kooperati. finin eski idare heyeti değiştirilip iş başına yenileri getirilince sermayenin (100 bin lirası sulistimnle uğratıldığı (kanaati uyanmış. İş adliyeye intikal etmiş. «Fatura ve makbuzlarda tah- rifat yapılmış, malzemede sulistimal olmuş, evrakı sarfiye yok, hakikate uymıyan bilânçolar tanzim edilmiş'e diye iddia olunuyor. İttiham altında kalanlar inşallah temize çıkarlar, Fakat o takdirde bile bu vaka te essüle şayandır. Milli bir ziyandır, Geçenlerde Denizyolları kooperati. finde de zarar ziyan kaydediliyordu. Daha evvel buna yahut ötekine benzer vakalar oldu, — Tabii, efendim... Sahibsiz tar. yında müesseseler... — Düşüncesi ef. kârı umumiyede yer ediyor, — Bakan yok, eden yok.. Sahipli ticarethane- de, patron, müdürden mütemadiyen hesap İster; onu kontrol altında tutar... Halbuki ba kabil işlerde kü- sük küçük hissedarlar var... Binnaza- riye patron rolünde; fakat hakikatte Patron vazifesini göremiyorlar... Ne müessif bir umumi kanaat! Halbuki ben bile şu inşaat koope- ratifinin propagandasını yapmıştım: Aydan aya, kira gibi, mukannen bir ücret vermek suretile hem şipşirin bir evde oturuyorsun, hem.de bu bina on sene sonra tamamile senin olduğu İçin artık kiradan da kurtuluyorsun.... Bu prensip üzerine kooperatif... Dürüst Kilese, pek çok aileleri yuvalandırdığı &İbİ, diğerlerine de nümune teşkil edecek... Amma, yanpirilik yüzünden Yuvalandıramı İl i nn Yor, kendi yuvarlanı- ... Bütün dünyada —hele Av İsmine klh sermayedarlık, tokrasi denen sistem aleyhin rTupada— küh plü- Ne Cöre yanlar uyandığı şu devirde bir yan. dan devletçi müesseseler, bir yandan da kooperatifler, millete ald servetin en kıymettar, en â Ja mode (alâ. mod) İktisadi cihazlarını teşkil et. mektedir. Bizde de bu kabil kurullar rın meycutlarını göz bebeği gibi ko- Tumak ve emsalini arttırmak icab eder. Beynelmilel reviş bunu icab et- tirirken, onu siyan etmek, bunu çü- Tütmek — (yalnız halkın servetini heba etmek cihetinden değil, Türk İtisadiyatınm matlup istikamette | inkişafın, mâni olmak bakımından da) — çifte cürüm teşkil eder, Gürültülerle, alkışlarla, bir Esnaf | bankası, bir Denizbank, bir Üsküdar Tramvay şirketi, bir Liman koopera- tifi, bir Ankara inşaat kooperatifi kuruluyor, Ve sonra kimi iniyor, kimi de gümbür küyor. Bunlar ve emsali Pılsalar, üzerlerine bir ek İlmin kudretle ve iftiharl, lecekleri azametiğ y Târımdır. Kreme bu bozukluklar, kontrolün z olmadığını, belki de matlup kon. ma min mevcut bulunmadığım hiç erir... Bir kooperatifçikten yüz in lira sulistimal! Ne demekmiş? hen im lira!.. Bunun kaç senede üs ne olurulur. . Dile kolaydır... (VA - Nü) Un tedariki Belediye, Konya değirmenci. erinin müracaatin; muvafık gördü sessizce si- gümbür çö- sağlam ya. onomik ro a dayanabi. sseseler olmak » Anadoludan buğ. da değirmenterde satılmak. | Belediyeye stanbula um | İstan. dükten sonra uc hâlinde , tadır. Konya değirmencileri müracaat ed sürmüşlerdir. Konya değir; asak ekmeğin daha da Düze et » bu müracaatı esas : Maarif Vekilinin Üniversitede nutku Bu sene üniversiteyi bitiren 400 gence, dün büy olundu Dün, üniversitede yapılan merasimden bir kaç enstantane İstanbul üniversitesinin bu seneki me- Punları şerefine dün üniversite binasında merasim yapılmıştır. Merasimde, Maarif Vekti B. Hasan Âll Yücel, başta bayan Haide Edib olmak üzere Üniversitenin pro- fesör ve döğentleri flo doktor B. Adnan hazır bulunmuştur. Merasime, öğleden ev- vel saat onda, bandonun refakatinde söy- lenen İztikii marşı ile başlanmıştır. Bun- dan sonra rekiör B. Cemli Bilsel bir nutuk söylemiş ve ezcümle demiştir ki: «Değerli Vekil, sayın hocalarım, aziz genç arkadaşlar! İstanbul U üniversiteri T nci yümda Uk mezunlarını vermiş bulunuyor, Me- zunlarım adedi, tıbda 160, hukukta 68, tin 39, fende 88, Iktisadda 14, eczacıda, diş tababetinde 8 ol- , Tıbğa en ax alta yil, diğer fakültelerde en ax dört yıl çetin big çalışma niyersite mezunu olmak hakki- ni kazanan bilgili, idealli, karekterli 400 gencimizi takdirle anar ve her birini teb- pik ederim. 400 mozun yetiştiren Ünlversi- tenin âlim ve değerli profesörlerine de, bun- ları yetiştirme yolunda sarfettikleri büyük emekten dolayı Üniversitenin şükranlarını Arinderim. Güz devresinde mazun olmağa Kalanı talebe ndedi ise tıbda 128, hukukta 84, Iktizadda 18, diş tababetinde 13, cczağıda İZ dir. Fen fakültesinde sertifika usulü duğu için güz devresinde kaç kişinin gireceği hakkında kati bir rakam #öyliyemiyeceğim » Bundan sonra rektör, yedi senelik tahsil hitamında, yapılan şu İlk merasim esma- » DU özneki mezunlar nisbetinin yüz- de yötmilş Iki buçuk olduğunu tebarüz et- tirmiş, bu nlsbetin gelecek senelerde daha ziyade artacağına dalr talebeden söz lste- yince (aşacaktır) avazeleri ve nikışlar ile karşılanmıştır, B. Cemil Bilsel, sözlerini, Retsicimhur İsmet İnönüne sadakat ve hürmet hislerinin iblâğı, Maarif Vekili: B. Hasan Âli Yücele do şükran hislerinin bö- yanı tie bitirmiştir. Bundan #onra, sıra ila tıb, hukuk, cde- biyat, fen, Iktisad, eczacı ve diş tababetin- z Kok ihtiyacı 18 bin ton getirildi, daha 60 bin ton getirilecek Şehrimizin kok kömürü ihtiyacını temin | etmek Üzere şehrimize gelen Etibank mü- messi B. Rasim, Belediye iktisad müdü- rü B, Saffetle temas etmiş ve Belediye ile müştereken almacak tedbirler etrafında Görüşmüştür. B. Rasim, İstanbulun kok kömürü ihtiyacı etrafında şu malümatı vermiştir: — İstanbulun kok kömürü ihtiyacı, se- nedö seksen bin tondur, Btibank, ba stoku temin etmekle meşguldür. Şimdiden İs- tanbula on sekiz bin ton sömikok geliril- Bilştir. Bundan başka İstanbula sevkedü- mek üzere elimizde daha altmış bin ton kok vazdır. İstanbulda tesis edilen iki bü- | yük depodan başka tali depolar da tesbit edilmiştir. Bunlar yakında açılarak faali yete geçeceklerdir. Bunların yerleri tesbit iştir. Belediye iktisad depolar 1 depoları na kömürün nakliye masrafını he Ana depolarda kömürün tonu 21 M- radan tesbit ni srafhı bu fin: Nakliye masrafları tes5i lü u emin edile. edilecek | den mezun olanlar birer birer Maarif Ve- kilinin elini sıkmışlardır. Vekli, mezunları tebrik etmiştir. Daha sonra, mezun tals- beden barları nutuklar söyllyerek arka- daşlarımın hislerine tercüman olmuşlardır. Müteakiben Maarif Vekili B. Hasan Âl Yücel, şu mühim nutku okumuştur: «İstanbul Üniversitesinin değeri me- zunları! Tahsil devrenizin sona ermesini töfen- Wyen böyle bir günde aranızda ve samimi havanızda bulunmaktan büyük bir serk ve şeref duyuyorum. İstanbul Darülfünu- nünün zamancı, uzağınızda kalmış bir ta- lebesi, fakat ruh ve fikirce size yakın bir ağabeyiniz olarak hepinizi tebrik etmek, benim için başlı başına bir bahtiyarlık oluyor. Bu tebriklerin içinde isterim ki si- ri yetiştiren bülün hocalarınıza, İstanbul Üniversitesinin başta rektörünüz, dekan- larınız olmak Üzere yüksek öğretim heye- tine karşı duyduğum derin şükranların gizlenmiş bulunduğunu bilesiniz. Genç arkadaşlarım; Sise ba diplomaları kazandıran şahsi H- yakat ve emeğiniz olduğu kadar, Cümhu- riyet rejiminde bilenle bilmeyen srasında- ki farkı gün geçtikçe inkişaf ettiren dik- kali ve izibatlı terbiye ve maarif gihni- yetidir. Cemiyet içinde, hayattan #onra gelen ilk hak bilgidir. Onu mukaddes tut- manın tek yolu İse bilmeyen ve öğrenme- yene bilmiş ve öğrenmiş olmak sıfatını lr. Her hak gibi bunun da ke- | melile yerine getirilmesi, şüphesiz ki, bazı mahrumiyetleri doğurur, Buna katlanmak, onu kazanmağa tek çare olan çalışmanın yolunu tutmak lâzımdır. Bu davanın en canlı delilleri sizlersiniz. Fakat arkadaşlarım, bilgi fle de iş bit- mez: Hakiki insan için bildiğini yapmak veya hareket doğurabilecek bilgiler ortaya atmak zarureti vardır. Hayat ve harekete teveccüh etmemiş bir bilgi, ilim değil, vehim- dir. Bözde veya kalemde sığınağını bulmuş bir vehim, Bu sebepledir ki ilim de her şer gibi hayat içindir. Mlilet ve insaniyetin bu mevzuda | Garip bir dava | Bakkalın çöp arabasına attığı| yılan çöpçüyü mü Isırdı? Temizlik işleri amelesinden Sadık adın- da biri müddeivmumlliğe bir istida vere- rek garip bir dava açmıştır. Sadık istida- sında diyor ki; kendi fdnremdeki çöp ara- basına talebö yurdundan süprüntü doldu- rarak caddeden geçerken arkadan bir gü- rültü duydum, geriye dönünce © elvarda bakkallık yapan'Ahmedin arabaya bir şey | atıp kaçtığını gördüm, Arabaya ne koy- duğunu Ahmede sorunca, hiç bir şey yok, dedi. Ben müörak edip bakmak üzere ara- banın kapağını açınca içinden çıkan ko- caman bir yılan birdenbire Üzerime alıl- yüzümü, çilerimi, kollarımı ve vücudü- ni lif yerlerini ısınıp yaraladı Yılanı arabaya Ahmed koymuştur. Bunun için bakkal Ahmedden dayacıyım.» u ünde hakikaten yılan 1s“ np açtığı yarala tedari edilmek sine gönderilmiş ve arabaya yılanı koydu- Bu iddia edil ed hakkında tahkika- Zorlu saka ile dutçu uncukta oturan Fatma fle İzzet İs- 2 para meselesinden kavga #opa ile Patmayı ehemmi- Nebi işminde birile mi bir alış voriş mese- seyyar lesinden er, İbrahim Nebiyi rinden yaralamışlar, kemeye vermişlir. atayım. Türk diyarında hastalar var ki siri hekim olarak, davalılar var &i sizi bâ- kim olarak, talebeler var ki sizi — ola- rak bekliyorlar. Yine Türk diyarında ve onun hududları dışında öyle sosyolojik, ekonomik, edebi ve tarihi, fenni ve riyasi, fişik, hattâ metafizik meseleler var ki hal- Jedilebilmeleri için sizin dimağlarınızın yaratacağı ışıkta aydınlanmak istiyorlar. Milletine ve bu yoldan insanlığa hizmet edebilmek için bu yüksek ideali gönüller- de bulmak ve duymak lAsımdır. Hakiki ah- Jâk budur. Milletinin ve İnsanlığın zararı- na İşleyen bir bilgi, sahibinin beyninde bir namussuzun elindeki silâh gibidir. İlim ve ahlâk, hakikat ve fazilet ikiz eşi- dirler, İlim, olanı olduğu gibi görmekse, fazilet, olanı olduğu gibi göstermek ve yapmaktır. Beelyesizler, milli ve insani tçek gönül bağlamıyanlar, şah- | si menfaat ve ihtiraslara zebun olanlar, her gün yeni ve biribirine sd davaların | havarisi görünenler, eset, böyle olanlar arasında kAmil insan d: adamını kim gösterebil Gençleri Şerefli vasıfların sahibi olmak, hayatı- nız ve Istikbalınız için dalma en kıymetli mükâfatlara nali olacağının delilidir. Bu mükâfatların en unutulmıyasakların- | dan birini bugün size getirmiş bulunuyo- ram, Türk gençliğini, milli varlığın aziz bir rüknü olarak dalma sevmiş, dalma ona ihtimam ve emeğini vermiş bulunan MEM Şefimiz, Cümhurrelsimiz İsmet İnönü, si- xe muhabbetlerini, tebriklerini, yeni ha- yatınızda muvaffak olma dileklerini gön- | derdiler, Kiymetini bileceğinize emin ol- duğum bu armağanı #izlere sunuyorum. (Alkışlar) Sayın Başvekilimiz Dr. Refik Saydam, bu törende bulunmak ve ayrı ayrı «izleri kutlamak arzusunu Izhar etmişlerdi. An- karadan, işlerinin çokluğu dolayısile ayrı- lamayışları bu arzuyu yerine getirmeğe mâni oldu. Başvekilim adına da sizi tek- rar tekrar tebrik ederim. (Alkışlar) Her zaman bahtiyar olun ve milletinizi bahtiyar edin genç arkadaşlarım.» Termos ihtikârı Jak Kastro temyizin karari gelinceye kadar serbes bırakıldı Mağazasında termos bulunduğu halde, satın almak Üzere gelen bir müşteriye, ihtikâr maksadile dükkünda termos ol- madığını söyliyerek mini korunma kany- nuna muhalif hareket eden Jak Kastro- nun asliye altıncı ceza mahkemesinde ya- pılan muhakemesi sonunda kendisinin iki sene müddetle sürgüne gönderilmesine, 500 lira da para cezası ödemesine ve möv- kufiyet halinin devamına karar verilmişti. Bu karar üzerine maznun vekilleri tej- Erafla temyiz mahkemesine müracaat ede- cek bir tek ilm | Zavallı Afrika... Ajans telgrafları yer yer Afrikanın bir çok kısımlarında kan gövdeyi gü- türdüğünü, tayyare bombardımen- ları, hudud muharebeleri olduğunu bildiriyorlar. O Afrika ki şimdiye kadar b raklarm vahşi bir süküneti vardı kir orkalarmın balta girmemiş ağ larında tüyleri renk renk acayip lar öter, büyük, nihayetsiz çöl! den uzun kervanlar geçerdi. Afrikanın geceleri sessizliği ile meş- hurdur. Hattâ Alfons Dodi hur kahramanı Taraskonlu Tartareni Afrika limanlarının gündüzleri küfe şişirten şamatasını mukabil, .biraz içeri taraflarında gecelerin ne kadar sakin, sessiz oluşuna şaşar kalır. Acaba şimdi bu sessiz, bu sinirleri dinlendirici gecelerden eser kalmış mudr? Ötedenberi (Avrupalılar, Afrikayı kendi memleketlerine benzetmek is- terler, Nice zamandır Afrikanın ru- hunu zaptetmek, Afrikayı Avrupalr Jaştırmak medeni insanların en bü- yük emellerinden biri idi, 938 senesinde uzun bir yolculuk es- nasında vazifesi Afrikanın Kaza- blanka şehrinde olan bir mektep ho- cası kadınla tanışmıştım. Gezmek için gittiği Amerikadan Afrikaya, va- xifesi başına, Kozablanka'ya dönü- yordu. Ayni vapurda idik. Vapurumuzun yolu oldukça çapta şıktı, Amerikadan kalkacak, biraz cenuba inecek, Atlantik sahilindeki bir kaç Afrika limanına uğrıyacaktı. İşte Kazablanka da bunların arasın- daydı, Vapur sonra Cebelüttarıktan girerek yoluna devam edecekti, Haf- talarca deniz üstünde seyahat bizi Afrikaya giden mektep hocası kadın- la ahbap etmişti. Hayatını bize an- Tatı, Kazablankaya tam 4 yaşında gitmişti. 35 sene orada kalmıştı, Her tatil seyahat ediyordu. Filipin ada- larından Alaskaya kadar dünyanın her tarafını gezmişti, Iikin hiç bir yerde 35 senedenberi yaşadığı Afrik: daki rahati bulamadığını söylüyordu: — Artık ben iyice Afrikalılaştım, diyordu. 35 senedenberi Orada yaşı- yorum. Bu tatil Amerikaya gittim. Şimdi âdetâ hasretle Afrika toprak- larma dönüyorum. Afrikadaki sessiz- liği, sinir rahatını bir yerde bulama. dım. O zamana kadar Afrikaya ayak basmamış olan Amerikalı bir yolcu onun bu sözlerine şöyle itiraz etti: — İyi amma, insan hayatta yalnız sessizlik istemez, asri konfor da arar, O da bir ihtiyaçtır. 35 senedenberi Kazablankada yaşa yan bayan öğretmen buna hemen c& vap verdi; — Merik etmeyiniz, konfor bakı roından Afrika günden güne Avrupa- llaşıyor. Afrikayı Avrupaya benzeti. yoruz. Mektep hocası bize, Kazablankayı gezdirmek vazifesini üzerine âldu Şehri dolaşırken: — İşte galeri Lâfayet.. - diyordu. İşte bulvar kahveleri... Her cihetten Avrupayı Afrikaya getirmeğe, daha doğrusu Afrikayı Avrupaya o benzet- meğe çalışıyoruz. Yalnız daha se siz, sakin bir Avrupa.. O zaman Afrikayı Avrupaya benze tememiştim. Lâkin nihayet İşte oran da Avrupanın ayıf oldu. Zavallı Afrika... Hikmet Feridun Es nin meş- Taksi zamları rok diğer mahkemelerdeki emsali gibi Jak |Daimi encümen, zammi yüzde Kastronun da evrakı temyiz mahkemesin- den gelinciye kadar serbes bırakılması için karar istemişlerdi. Temyiz mahkemesi İ bu talebi kabul ederek hakkındaki karar kesbi katiyet edinceye kadar Jak Kastro- nan serbes bırakılmasına karar vermiş ve bu karar da dün telgrafla mahkemeye bildirilmiştir. Bunun üzerine dün sabah Jak Kastro tahliye edilmiştir. Kazaen yaralandılar Kasımpaşada oturan Nermin isminde bir çocuk merdivenden düşerek, yine Küsım- paşada oturan on dört yaşında Hasan; ba basının bakkal biçağile ekmek keserken cinden, sımatyada Sulumanastır sokağın- da oturan yedi yaşlarında Laon, bir cami parmaklıklarında oynarkon düşmek #uro- tüe, Fatihte Kızta; biri, Kasımpaşada £ rurken kolile cam ak Yanmaşla, urek dir. ilânı hastaneye on beşten ona indirdi Taksi otomobil sahipleri, 20 kuruştan vi lerine yüzde yirmi nisbe- yapılmasını İstemişlerdi. ki otobüs ve otomaebll komisyoriu Yaptığı tedkikat neticesinde yapılcak zammın yözde on beş nisbetinde olmasını muvafık görmüş ve keyfiyeti dalım! encü- mene bildirmişti, Dalmi encümen, bu zammı çok bulmuş ve yapılacak zammı yüzde on Üzerinden tesbit etmiştir. Fakat taksi şoförleri, dal- mi encümenin bu kararile zararlarının t#- min edilemiyeceğini ve kararı kabul ede- miyeçeklerini ileri sürmüşlerdir. Belediye malzeme ve vesaiti Belediyenin muhteli? servislerindeki maj- zeme ve vessitten bazılarının hüsnü mus hafaza edilmediği görülmüştür. Bu husuş- ta yapılan bir tamimde bu malzeme ve vesaiti hümü muhafaza etmeyenlerin şid- delie cezalandınılacağı bildiriimiştir.