Fransa, kesmeğe karar verdi (Baş tarafı 1 inci sahifede) İngilterede malümat yok Londra 5 (A.A.) — Londra siyast mahafilinden alınan habere göre, İngiliz hükümeti, şimdiye kadaf Fransız hükd- metinin, Büyük Britanya hükümetile dip- lomatik münasabatını kesmek niyetinde bulunduğuna dair bir malümat almamış» tr. Nevyork 5 — Petain hükümeti İngilk tere ile münasebetini keserse İngiltere | nin de Gavlle'ün riyaseli altındaki komite- | yi meşru Fransız hükümeti tanıyacağı haber alınmıştır. Vichy 5 (A.A.) — Havas ajansı bil diriyor; Hükümet, İngiltere ile diploma- tik münasebetleri katetmeğe karar ver» miştir. Fransız Hariciye Nazırının beyanatı Bern 5 — (D.N.B.) ajansı, Fransız Hariciye Nazırı B. Baudou'in Vichy'de ga- zetecilere beyanatta bulunarak Fransa ile İngiltere arasındaki o münasebetlerin başki bir mahiyet alacağını söylemiş ve: İngilterenin o Merselkebir'de © bulu- man Franuz filosuna karnı yaptığı hi cum hareketi, İngiliz şerefine daima bir 1 olarak kalacaktır demiştir. H Nazırı bundan sonra, Fran- sarın İngilterenin tesiri altında harbe girdiğini söylemiş, donanma meselesini mevzuubahs ederek İskenderiyede bu- lunan Fransız filosunun hâlen İngiliz ab- lokas altında olduğunu, şayet bu filo nı terke kalkışırsa batırılmak tehli- kesinde bulunduğunu anlatmıştır, B. Bandou'in, Fransız bahsiyelilerinin ölümünden mesul olan İngiltere ile dip- Iomatik münasebetlerin kesilmesine te- ewürle karar verildiğini söyliyerek beya- Batını bitirmiştir. İskoçya sularındaki Fransız gemileri Londra 5 — İngilterenin cenubunda vs İskenderiyede bulunanlardan başka diğer bazı Fransız harp gemilerinin İs“ koşya sularında demirli bulunduğu bil- | dirilmektedir. Şimdi höber alındığına | göre, 19 haziran günü, yani Fransanın | teslimiyetinden iki gün'sonra bir İngiliz limanına bir Fransız harp gemisi zelmiş, halk taralından tezahüratla karşılanmış- tır. Akşan. üzeri bu limana diğer birçok Fransız gemileri, torpido muhripleri, da. mizala gemileri gelmiştir. İskenderiyedeki Fransız gemileri Nevyork 5 — İskenderiyed. gemileri İngili- gemilerinin y: mev. | lerini muhafaza ediyorlar. Bu gemi lerde vaziyet sakindir. Fransız kumandanına yapıs lan tebligat patına göre İskendi nan Fransız gemilerinin vaziyeti henüz belli değildir. Fransız kumandanına, bu gemilerin hiçbirisinin Almanyaya teslim olmak üzere limanı terketmelerine mü- sanada edilmiyeceği | tebliğ olunmuştur. Fransız bahriyelilerine harbe devam et- geleri için her türlü teshilât gösterile. | cektir. İngiltere Oran deniz muharebesinden teemürler gizlememektedir. İskenderi- | yede böyle bir yaziyet hasıl olmıyacak- tar. İngiltereye geçen mütehassis|:. amele e elim akibeti (Baş taraf 1 inci sahifede) İngilterenin, böyle bir ihtimale engel Londra 5 (A.A.) — (Router): Lon- olmak için giriştiği hareketin dehi- salâhiyettar mahfillerinde teyid edil- şeti, bu meselenin kendisi için ne de- diğine göre, şirmali Fransada inşa edik mekte olan bazı Fransiz donanması eil- zütamları içinde birçok mütehassıs ame- le bulunduğu halde İngiltereye römor- körler vasıtasile çekilmişlerdir. Memnu mıntaka Londra 5 (A.A.) — (Reuter): Hast- nigodan Dorethsire'in bazı kısımlarına kadar 20 kilometrelik daire içine isabet eden sahil mıntaka emniyet nezareti ta» rafından memnu mıntaka ilân edilmiştir. Yeni memnuiyetlerle bu mıntakanın muhtelif kısımlarındaki seyrüsefer tah- dit edilecektir. Bilhassa (villâ sahipleri ancak makbul ve müstacel sebeplerle buralardan geçebileceklerdir. İngilterede neşredilen bir Londra 5 (A.A.) — İstihbarat meza- reti bildiriyor: İngiliz hükümeti tarafın- dan Fransa donanması hakkında alınmış olan fevkalâde mühim karar, İngiliz ve Amerikan matbuat ve efkânumumiyesi- nin ittifakla tasvibini kazanmıştır. Karar gunu isbat etmektedir ki, buzün demok» rasi idealinin yegâne müdafii olan Bü- yük Britanya, yeni hâdisat karşısında za» yıflamak şöyle dursun, bilâkis mücade- laya kati azim ile devam etmeğe karar vermiştir. İngiltere, muvaffakiyeti temini etmek için lâzım gelen bütün tedbirleri almakta katiyen tereddüt oetmemekte- dir. İngilterenin son kararı vermekte ne kadar haklı olduğunu isbat edecek en kati delil: şudur: Hitler Fransız donaa- masına kendi kendini imha etmek mü- saadesini vermiştir. Bu müsaade, Füh- rsrin ns derece kendini Fransız kuvvet- lerine sahip addettiğini inbat etmektedir. Msreşal Petair İngilterenin o Fransız | donanmasına ya kendi kendini batırma» sını, yahut İngiliz limanlarından birine il söylemiştir. Bunun- la hakikatı tahrif etmiştir. İngiltere Fran- sız donanmasına, Amerikaya veyahut Amerikadaki Fransız müstemlekelerine gitmek ihtiyarını da vermiştir. Amiral Darlan, artık salâhiy alma mış olmakla beraber, Fransız donanma» sina mücedeleye devam etmeği tavsiye etmiştir. Amerikada menınuniyet Vaşington 5 — İngilterenin Fransız donanmasına karşı hareketi Amerikada çok büyük alâka uyandırmıştır. Bu has reket sulh şayinlarına nihayet vermekte ve İngilterenin mücadeleye davama az- metmiş olduğunu göstermektedir. Salâ- hiyettar bir zat demiştir ki: «Amerika Fransız donanmasına Almanya ve İtal yanın el koymasından endişe ediyordu. Şimdi bu endişe kalmamıştır. Âyan hariciye encümeni reisi Pittman şu sözleri söylemiştir: «Vatanlarını se- ven bütün Amerikaklar İngilterenin bu hâkimane hareketini ve cesaretini alkış- | layacaklardır. İngiliz müdafaasının Al man hücumuna dayanıp dayanamıyaca- ği şimdiye kadar bazan düşünülüyordu. Bu, dünkü hareketin zamanında yapıla- mıyacağı endişesinden İleri geliyordu. Şimdi bu endişe kalmamıştır. Esrarlı Züzük AŞK ve MACERA ROMANI Tefrika No. 29 — Bu nasıl kabil olabilir? — Anlatayım... Fakat her şeyden ev- vel şunu öğrenin! Masume kan nokta- sından bizim evlâdımız olmasa bile, şef- katimiz, muhabbetimiz, mevkiimi her şeyimiz noktasından bizim. hakikaten biz dünyaya getirmişiz seviyoruz. Ve gözlerinin içine bakarak ilâve etti: — Bu sırrı size söyliyeceğim amma, kimseye bir şey — hissettirmiyeceğinize iz İyorum. Sonra da bu esrar mevcud değilmiş gibi hareket iz. Şu dünyada hiç kimsenin, in bile, kızıma benim öz evlâ- dımdan gayri biri imiş gibi muamele et mesine tahammülüm yoktur. Bu «kızıma sözü üzerinde urar ede- tek bir an durmuştu, Raifin bu itinasına Galibe de dikkat etti, Karşısındaki adamın fevkalâde yük. sek bir zekâ ve irade kudretinde oldu- ğunu anlıyordu. Ondan âdeta bir ürklin- ti duyuyordu. Fakat ondan uzaklaşma- sn imkân: var maydı? Bu erkeğe kendi ve evlâdının aşkı ile bağlı Her şeyden evvel bahe- iyordü- ae mec .. nin İzmice ilk dönüşüne taallük ediyordu; Nakleğden; (Vâ - NO) Ori hay atın bu değişiklikte âmil oldu- ğu muhakkaktı. Muhit değişmişti, her sey değişmişti. Bu meyanda hissiyat da başkalaşmıştı. Bir istima ile: Galibenin da iki sevgili gene karşılaşamamışlardı. Raif, karısını İzmire yerleştirdikten soa- bir seyahate çıkmış. ardaki adamlar, — eskiden çe kik bir hayat yaşayan — Raifi zaten pek yakından tanımıyorlardı.. Mütemadi in- kılâplar neticesi İzmirde çok değişiklike ler olmuştu. Sarvanfların eskiden iyi Kğini görenler, gene de görmekte de vam etdiler, lardan şimdi artık büyük nimetlere nail oluyorlardı. Bu da, Yelkenli silesiydi. Zaten bu iki aile arasında ötedenberi alka vardı. Yelkenliler, Sanvasf'la- tin emekdarlarıydı. Raif, İzmire dönün- » bu saki ahbapları matem içinde Büyük oğulları olan Bedri bir deniz a kurban gitmişti. Nine, bu felâ. utamıyordu. Bedriden dul kalan Malike ise bu Felâk dolayı aklını evinde hazin bir dram cereyan ediyordu. Makbule minenin ikinci oğlu Mirat, rece hayali bir ehemmiyeti olduğunu gösterir. Düşünmeli ki bu büyük harp başlıyalı İngiltere, ilk ve en şiddetli teşebbüse ancak fransız donanması. na karşı tevessül etmiştir. Harbin neticesine tesirleri bakımından İngü- terenin mevcudiyetini tehlikeye dü- şürecek kadar vahim bir vaziyet kar. şısında kalmasaydı İngiltere, franse gemilerine ateş açmazdı. Bu hâdisenin tesirleri Fransada, saten İngiltere aleybine çevrilmiş olan efkârı daha fazla hiddetlendir. mek olacaktır. Fakat, bunlar, bu büyük badire içinde geçici, ve telâkki tarzı son neticenin mahiyetine bağlı şeylerdir. Mesele Almanya için mü- him olmuyabilir. Çünkü, eminiz Fransanın bu şekilde hezimetini aklı- na getirmiyen Almanya, mütareke ne. tlcesinde fransız filosunun, el sürül. memiş tarzda, tam takım teslim ola- cağını da — vatanperver ve kahra. man bir millet düşüncesile — her hal. de havsalasına sığdıramamıştır. Hâdiselerin en büyük mânası, İn. gilterenin, olanca kudret ve kuvve. tile işi başarmaya, hiç bir tedbirden geri durmamaya azmetmiş olduğunu göstermesidir. Necmeddin Sadak Devamlı hir sulhün tesisi için şartlar (Baş tarafı 1 inci sahifede) melidir, Bütün istihbarat kaynaklarından 3 — Din serbestisi. B. Roosevelt, bu serbestinin demokrat Oo memleketlerde mevcut olduğuna fakat başka hükümet sistemi tatbik edilen memleketlerde bu- İunmadığına işaret etmiştir. 4 — Fikirlerini söylemek hürriyeti B. Roosevelt, hükümeti devirmeğe te- yebbüs etmemek şartile herkesin fikrini söylemek hakkına malik olması lâzım- geldiğini beyan etmiştir. 5 — Zarurete karnı masuniyet, B. Roosevelt, milletler arasindaki ticari ve kültürel sedler lâğvedildiği takdirde bu- nun tahakkuk edebileceğini söylemiştir. B. Roosevelt, bu gayelerin sna hatla» rinin, Amerikanın bu beş fikri tahakkuk ettirmeğe gayret edip elmiyeceği ve şöy- le böyle müsSir hükümetler kurmak için bu fikri ortadan kaldıran milletlere kar- şı muhalefet etmiyerek bunlardan sarfi- nazar mi edeceği yoksa tahakkukunu teşvik mi edeceği meselesini meydana | çıkardığını beyan etmiştir. Reisicümhur, kooperatif devletlerin veya İtalya, Almanya ve Sovyet Rusya- da bulunan hükümetler gibi hükümetle- rin, demökrasilerden daha müessir duğunu açık bir surette kabul dtmiğ ve kanuni, icrai ve hukuki sahalarda mev. cut murakabe Ove:muvazene fikirlerle haşin ve küstah tabiatte bir erkek oldu. ğu için yengesinin akıl hastalığından iş- tifade ederek bir melânet yapmıştı. Bu zavallı deli kadını, ihtiraslarına âlet et- ! mişti. Fakat yaptığından kendi de piş mandı, Amma, olan olmuştu. Malike ha- mile kalmıştı. Makbule ginenin ne azametli bir ka- dın olduğu herkese malüm.. Zavallı, bu aile felâketini herkesten gizliyordu amma, ne vakte kadar saklı tutabile- cekti. Bizrat n.scnune, gebe Se | farkında değildi. Karnı büyümi cuğun dünyaya gelmesine pek az zaman kalmıştı. Bu gayri meşru çocuk ne olacaktı? Şerefine leke sürülmemiş bir ailenin adı çamurlarda mu sürüklenecekti? Raif İzmire geldiği vakit, nine kendi- sine bütün bu esrarı anlatmış... — Hiç üzülme, Makbule nine... Biz bir çaresini buluruz! — diyerek, Raif, ih- tiyar kadına teselli vermiş — Mitatın marifetini kimse farketmiyecek... Mali- kenin gebeliğini herkesten gene gizle... Doğuracağına yakın onu buradan başka taraflara götür Orada anne olur, — Hayır... Gelinimi bir yere yolla» mam, Kendim doğurturum. Amma müş- külât ondan sonra başlıyor. Çocuğu ne yapacağız? — Bana gönderirsiniz... Mitat onu gizlice geti Pen de icabına Bakarım. — Pekâlâ... Zaten Afif de uzun yola Yirti... Ba sırrı bizden başka kimse bil. mez. — Ben çocuğu kendi evimde büyütü- rüm. Herkes de: eKapımıza bırakılmış bir yavrudurlş derim... Size sit olduğu ok | | den, gerçi BÜYÜK HALK MASALI wii o.f. Tefriks No. 8 bi Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Aslan dedenin kahvesi dolup boşalıyordu, Halepteki şair- > ler Aşık Garibi imtihan etmek için kahveye geldiler — Sen de pek cahfi bir delikanlı imişsin, oğul! Haleb, Türk memleketidir. Şehri ku- Tanlar da Türk oğlu Türktür. Oraya Şam- dan, Beyruttan, Lübnandan gelip yerleşen Araplar bile bir daha memleketlerine dön- memek için, Türklerle evlenmişler ve 98- birde kalmışlardır. Halebe oyak basan bir insan, oradan kolay kolay ayrılamaz. Gall- ba, eski devirlerde Ortaasyadan Dlele - Pi- Fat kıyılarına inen 'Türk akıncıları, 0 za“ man, bu güzel şehri kurmuşlar, — Öşleyse, Allah razı olsun atalarımız- dan. Ben de bir müddet burada para kazanırım. Elbette eğlencesi bol olan bim memleketin parası ve zengini de çoktur, meden, bir kenarda durmak istedi, Kızlar gülüşerek konuşurlarken, birden- Bire arkalarında duran delikanlıyı gördü- ler, Uzun boylusu: — Bizi, bir yabancı gözetliyor... Diye bağırdı. Kızlar ürkerek, derhal bir araya toplandılar, İçlerinden birisi: — Çocuklar, korkmaym! dedi - Onun boynunda sazı var. Belli ki, şu güzel delikan- hı, bir saz şalrine benziyor, Haydi, yanma gidelim de yalvaralım... Bize maniler söy- lasin. Genç kızlar sa testilerini yere birakıp, Garibin etrafını sardılar, Söyle, nerden gelip nere gidersin? Gizlenip bizi neden seyredersin? Kızlar, bunu hep bir ağızdan söyleyince, Aşık Garib, Tiflizten Halebe para kazan- mağa geldiğini bildirdi ve sazını eline alıp cevap verdi: Gamile başıma âlem oldu dar. Gidip de gurbete ağlayam dedim. Dünyayı gezmekten çok tat ne var? Dolaşıp ciğerim dağlayam dedim. Aşık Garib orta boylu, kabarık göğüslü on yedi yaşlarında bir kıza yan gözle bak- ta: Sen misin Haleb dilberlerin şahı” Sen misin söndüren gökteki mahı? Kiz cevap verdi? Ben, gökte bir sönük yıldızım, şair! Burda bir değil, çok mah olur zahir. Aşık Garib bir başka kıza göz atlı. Onu ötekinden güzel buldu: Söyle ey kaşı keman, hakşı yaman? Sen misin, ya o mu Haleple sultan? Kızlar tekrar gölüştüler... Testilerini ala- rak pınar başmdan kaçışmağa başladılar. * Aşık Garib, nefsine hâkim olarak, kızla- rın, peşinden gitmedi; Burası çok yahşı bir belde imiş. Kendini tatmak meğer elde imiş. Diyerek, sazını boynuna taktı. Akşamın esmer gölgeleri etrafi sararken, Garib, şeh- re girdi. Ona yolda: eHalebe varırsan, eski Türk kabilelerinden birinin torunu olan Aslan dedenin kahvesine gider, oraya postu s8- rersin!» demişlerdi, Garib, kendisine yolda gelirken saflık verdikleri bu kahveyi sora sora arayıp bul- du. Va solâm vererek İçeriye girdi, . | Amerikan sisteminde taahhürlerin tabit olduğunu beyan etmişti Reisicümhur, işaret ettiği bu noktala- rın sebebini söyliyerek, büyük bir kısım Amerikalıların, müessir olması dolayısi- Ie kooperatif hükümet şeklinin kabulü lehinde rey vermiş olmalarına teessüfü- nü bildirmiştir. Bununla beraber, Reisicümhur, bu kı- sim halkın oldukça çok bulunmasına rağmen bütün nüfusa nisbet edilince faz- la olmadığını kaydetmiştir. #ön bunları Galibeye anlattık- e bu şekli bulmuştum... Biçare ninenin elemlerini böylece yatıştıracak- tım... — dedi. — Bu alelâde iyiliğinin gsyet karışık bir takım hadiseler neti- il takip ede- nra, Lâtifenin de do- Burma sıram gel Zavnlh kadın o kas dar iztrab çektiki.. Bu işkenceleri seyrederken zihnimi oynatacağımı san- miştim... Doğum gayri tabii olduğu için kaybolmuş telâkki etmek lâzim- Doğan kız, bir mucize kabilin- bili teneffüs Oediyordu amma, yaşamıyacağı belliydi. Ölümle pençeleşen annesine bu yavruyu görmek, kuvvet vermişti. «Yanında bulunan çocuk olmasa, öle- ceğini hissediyordum. #Doktor: «— Yavru, ancak birkaç saat yaşa- yabilir! — dedi. — Şayet ölümünü anne- sine bildirirsen biçare kadın da yavru ile beraher merara gider! Geceleyin, karımın yanında yalnız- dım. Bir de hastabakıcı vardı. «Annenin yanından kızı almak mecbu- riyetinda kaldık. Zira, minimini vücud İ soğumağa başlamıştı. Lâtfe uyanıp da evlâdı isteyince ona ne diyecekti? Ça- re yoktu! Susacaktık, Anlıyacaktı! Ey- vaklar olsun... Ne yapacağımı bilemi- yordam. #Tam o esnada, aşağıdan haber ver. diler. 4— Sizi biri görmek istiyor! - dediler, 4— Neymiş, söylesin! | dim. Halebin şairleri ekseriya buraya uğrar» lardı. Fakat, Aslan dedenin kahvesi çok Iş- lemüzdi; zira Aslan dede fukir ve yaştı bir adamdı, fazla çalışmağa kudreti yoktu, Ga“ rib kahvenin önündeki -bahçede oturdu. Kahveci bir fincan kahve pişirip getirdi. Garib kahveyi içines, fincarın yanına bir altın bıraktı. Aslan dede bunu görünce $8- vindi: — Sen bir kişizadeye benziyorsun! dedi » Nerden gelip nereye gittiğin! sordu. Garib, Halebe para kazanmak için geldiğini ve kendisini kahvehaneye ortak olarak alır- sa, ikisi de çok para kazanacağını söyledi. Kahveci razı oldu: Ben, sen gibi yiğit nerde bularum? Ortağım olursan, memnun olurum. Diyerek, o gece kahvehaneyi kendisine terkedip gitti. Aşıx Garib derhal birkaç adam tutarak kahvenin içini temizletti, yıkatlı. Bahçeyi genişletti, İskemle ve masalarla her tarafı düzeltti. Pencereleri çiçeklerle, yeşiliklerie süsledi, sabaha kadar uyurundı, çalışta. Ade lan dedenin kahvesi o elvardaki kahveler» rin hepsinden iyi ve gösterişli, hepsinden temiz bir hale gelmişti. Aslan dede ertesi sabah gelince, kahve- hanesini tanıyamadı. Her taraf gıcır gıcir temizlenmiş, ve çiçeklerle süslenen pencs- Telor aşılarak kahvenin içi temiz hava ve aşkla dolmuştu. Biraz sonra bu temizliği görenler kahveye hücuma başladılar. Ga- rib burada günde üç kere saz çalar, maniler söylerdi. Herkes: — Dedenin kahvehanesine Tiflisten bir genç şair gelmiş. Yüzü ayın on dördünden daha güzel, sesi hazin... Öyle yanık saz ça- aşı varki... Diyordu. Yeni kahveys her taraftar akın başlamıştı. Kahvede dört çırak hizmet edi- yor, müşterilere kahve pişirmeğe yetişemi- yorlardı. Beş on gün içinde Aslan dedenin kahve hanesinin şöhreti dillerde dolaşmağa, et- raftaki köylerden bile Âşık Garibi dinlemek #çin Halebe gelmeğe başlamışlardı. Âşık Garip imtihana çekiliyor Aslan dedenin kahvesi dolup boşalıyor. dı, Halepteki şairler bir gün bu kahveye gelerek: — Şu genç Aşığı bir köşeye kurulup, çektiler, Aşık Garib zaten biraz önes coşarak, kah e hitabon şunları söy“ emişi: Cuyeyledi deli gönül, Sana geldim, Haleb şehri, Ayrı düştüm vatanımdan, Sana geldim, Haleb şehri, Ayrıldım gonca gülümden; Ku cihandan, bülbülümden, Kükülleri sünbülümden; Sana geldim, Haleb şehri, Garibi uzaktan dinlemizleğ. dini ve tecrübesiziiğini ileri sğ- — O, bizimle yarışa çıkamaz. Dentişlerdi, Kahvedeki kalabalık gittikçe artıyordu. Şairlerden biri sazını eline aldı şık Garibe hitap etti: Nedir bunda geldiz sen bu meydana? Bu meydanda erkân olur, yol olur, Ren asla şahinim salmam alçağa, Bu hususta kavga olur, zor olur, Aldı Garib: Ustam! Benlik ile girme meydana; Benlik eden sizin gibi sert olar! Âşıklık dediğin, kıldan incedir. Kendini kurtaran billâh werd olur. Aldı şair; (Arkası var) «Gelen Mitattı. «— Yengem bir kız çocuk doğur- du! — diye yizlice haber verdi. — Ço- cuğa nereye bırakayım ki adamlarınız çabuk bulsunlar? «Heyecanla: 4— Nerede). ye sordum, Cock oerikde) ide 4— İyice sarıp sarmaladım. Bahçede, bir saman yığını üzerine biraktım. «Yar mevsimiydi. Hava srcaktı. «— Dur... Bekle. Seninle beraber ge- leceğim! - dedim. £— Siz mi, beyefendi? «Birkaç dakika sonra, gemici Mitatla beraber yola çıkmıştır. «Sırma geniş bir pardösü almıştım. Pelerin tarzında, kollarımı sokmadan giyiyordum. Altında ölmüş yavrumu sak- lamıştırr, Ne müthiş dakikalardı onlar.. Heyecandan titriyordum. eMirata: 4— Boş bir paket aldı - Şayet eve çocukla girdi rürlerse şüphelenmesinler diye... Çocu- ğunu icap eden yere ben kendim götüre- ceğim- 4Bir gay söylemedi. Birlikte gitti, — Fizei şey halledildi! - & dayi rahat lıyacaktı. Zira bu kadınm ne kadar hiddetli, şiddetli olduğunu biliyordu. Namus yü- zünden kan çıkarması kabildi. «Saman yığın üzerinde kundağı gö- rüneei (Arkası var)