SÖZÜN GELİŞİ Kiralık frak ve Hukuku düvel kaideleri irak frakla hukuku düvel kaideleri arasında bir münasebet yok gibi gö- rünür, Fakat kâinatta, aralarında münasebet olmıyan biç bir şey yok- tur. Son dünya vukuatı bir münasebetsişlik âleriinde yaşadığımızı xan- Mettirecek mahiyette ise de haher verilmeden serpilmiş Alman maynlarıma çar. Pan bitaraf geminin batması hukuku düvel kaidelerile ne kadar alâkadarsa, da- vetiyesinim altında «Frak mecburidir» yzan bir düğüne, günlük elbisesile gir. Mek isteyen bir delikanlının «kaideleri ihifl» teşebbüsü de, hiç olmazsa yalnız bu bakımdan, hukuku düvel kaidelerile alâkadardır. Çünkü, büyük ve mede hİ milletlerin uzun istişarelerden sonra tesbit ederek riayet etmeğe söz verdik- leri kaidelerin bile hiçe sayıldığını gören bir delikanlı, kendi mütalâası alınma- dan konmuş ve kesesine en aşağı yüz küsür liraya mal olacak «Frak mecbu- Profesör Besim Ömer Akalın'ın cenazesi ihtifalatla kaldırıldı /Jstanbulun bütün güzideleri ve binlerce halk cenazede bulundu Belediye merhumun bir büstünü yaptıracak, büst üniversitenin riâyeti gibi, hangi kitapta yazılı olduğu ve kimin tarafından konduğu bilinmi- yen bir kaideyi zedelemekte tereddd etmiyebilir. Fakat ne tuhaftır ki, huku- münasip bir yerine veya Haseki hastanesine rekzedilecek ku düvel kaidelerinin yürürlüğü bir türlü temin edilemezken frak mecburiyeti 4, ii kaidesi bozulamıyor. Yeni tanıdığım bir genç adam, Hukuk fakültesinde talebe ve hukuku dü- velden 10 almasına rağmen, davetlileri arasında sevgilisinin de bulunduğunu bildiği bir düğüne, ne olursa olsun, frak mecburiyeti kaydını tanımadan gire- ceğini söylüyor ve kendisini haklı çıkaracak bir misal olmak üzere hukuku dü- vel kaidelerinin son vaziyetini misal olarak gösteriyordu. Onü, bu cumartesi akşamı, Beyoğlunun büyük caddesinde, paltosunun ya- | kasını kaldırmış, hızlı hizh giderken gördüm. Gözü bana İlişince durdu, selâm- | laştık. «Düğüne gidiyorum» dedi, Yakasının aralığından baktım; Sırtında bir | frak! İ Benim sual soran bakışlarım üzerine kulağıma eğildi: «Kira ile aldım, de- di, oraya, bu elbiseyi edinmeden girmeyi çok düşündüm, Fakat bir türlü yapa. | madım. Herkes bana bakacak ve ben fena halde mahcup olacağım, Sonra sev- gilimin de orada olduğunu düşünün! Bilirsiniz ki, genç kızlar hukuku düvel. | den anlamazlar!» ve geç kalmamak İçin ayrıhrken gülerek ilâve etti: «Maama- | fih, orada bir nutuk söyliyerek kiralık frakla hukuku düvel kaideleri arasın- | daki miinasebeti wmlatmayı düşünüyorum. Ne dersiniz?» «— Fena olmaz, dedim, sevgiliniz hoş göreceğini vâdederse bu hutku söy- leyiniz.» Şevket Rado Ibrahim Hakkı Konyalı Basın birliğinden çıkarılması talebini yüksek haysiyet divanı tedkike başladı Hakkı vesikalara bir göz gezdirdikten Ankara 21 (A.A) — Basın Birliği | yüksek haysiyet divanı bugün Ankar da Ulus müessesesindeki yerinde birin toplantısını yapmıştır. N Divanın reisliğine Necip Ali Küçüka seçilmiş ve içtimada Necmeddin Sadak. Nafi Atuf, Halil Nihad Boztepe, temyiz mahkemesi azasından Fuad Tuğcu, dev- ; let şürası azasından Avni Türel ve mat- buat umum müdürü Salim Gündoğan bulunmuştur. Heyet İstanbul Basın mıntakası idare heyetinin — İbrahim Hakkı OKonyalının meslekten ihracı hakkındaki talebi üze- rine tetkikata başlamış ve bu hususta delâil ve vesaikin celbine karar vermiştir. İbrahim Hakkı Konyanlının Cumhuriyet gazetesi aley- hindeki davası Cumhuriyet (gazetesinin 20/2/940 tarihli nüshasında arap harflerile yazıl- mış el yazısı klişelerile kendisine haka- tet edildiği ve gönderdiği tekzipnamede Ayni hatflerle ve kanuni müddet zarfın- da nesredilmediği iddiasile Konyalı İb- rahim Hakkı tarafından Cumhuriyet ga- Zetesi aleyhine açılan davaya dün asli- Ye altıncı ceza mahkemesinde devam edildi Bundan evvelki celsede verilen karar Mucibince Cumhuriyet gazetesi neşriyat müdürü B, Hikmet Münif, gazetede kli- #elerini neşrettikleri ve Konyalı İbrahim Hakkının el yazısile yazılmış olan ve *ikaları bir zarf içinde mahkemeye ver- di. Mahkeme, mübasir vamtasile bu ve vikaları davacı Konyalı İbrahim Hakkı Ya gösterdi. Kendisi vesikaları ahp tet- kik etmek istediyse de mahkeme, bun- ları eline alınasına lüzum olmadığını ve mübaşirin elinde görmesi daha muvafık olduğunu bildirdi. Konyak | İbrahim sonra: — Bu vesikaların bana wt olduğunu bilmiyorum. Benim vaktile böyle şey- ler yazdığımı — hatırlamıyorum. £ Benim cebimde veya evimde bulunan vesika- ların başka ellere geçmesine imkân yok- tur, Esasen bu vesikalar! bana ait olsa dahi, kafamın içinde veya cep defterim- de kalan fikirlerimden dolayı etimhuri- yet kanunları beni çezalandırmaz. Bu vesikalar tarihe de mal olmamıştır. Çün- kü bir vesikanın tarihe mal olması için üzerinden en az otuz beş sene geçmesi lâzımdır, Bu vesikalar ise yirmi sene ev- veline aittir Dedi. B. Hikmet Münifin istiktap yapılmak suretile Konyalı İbrahim Hakkıya ait olduğu- nun isbatını istediler. Mahkeme, iddia makaminın da talebi veçhile kanunen bu istiklep ve tetkikata mahal olmadı- ğına karar verdi. vekilleri, vesikaların Bundan sonra müddejumumi inuavi- | ni iddianamesini okuyarak uzun misal- ler ve İtalyan kanunları üzerinde muka- yeseler yaparak netice itibarile vesika ların neşri suretile Konyalı İbrahim Hak- kıya hakaret ve halkın nazarı husumeti ne maruz birakmak suçları sabit oldu- ğundan B. Hikmet Münifin. Türk ceza kanununun 480 inci maddesinin son fık- yasına göre cezalandırılmasını, davacı: nın gönderdiği tekzippameyi oküçük harflerle neşretmek (suretile kanunun emirlerine itaat etmemek suçundan do- Jayı da matbuat kanununun 48 inci mad- desine göre terziye edilmesini istedi Maznun vekilleri müdafaalarını yapmak üzere mühlet istediler. Mahkeme bu ta- İebi kabul ederek muhakemenin ayın y mi altıncı salı gününe bırakılmasına ka- rar verdi GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Bulunan bir define münasebetile TRALLES nüshajhızda dercedilen bir mu- içinden çıkan heykel ve snirenin dört asır evvele alt Tralles Asa- yanıyordu. Sultan Hisar dediğimiz yer- civarında bulunan bu Lidya nuldaki Ayasfyayı yapan mimar | hemlus ile eski Romanın meşhur tabi- Aleksandr'ın vatazıydi, ) asır Fransız ansiklopedisinin de Bulduğu birçok ne nakletmiştir. Sylt adası nasıl yerdir ? pi gahlarm Sespa Flow'a iaarrız etme- Üzerine İngilizler de Syit ndasindaki nan İstihkâmlarına havadan otuz tay- Ge hücum edip altı sani bombardı- #onra burasmı alt üst ett Ezik, şimal Prise'indeki Alman adalarının Br. #lesvig - Holstein sahilleri- min garp kısmında bulunmaktadır. 93 kilometre murabbaı mesahasında ola Syit'in 6700 nüfusu vardır. Bunlar balık- çılıkla geçinen insanlardır. Ada, 83 kilometre tulündedir, usunlama- sınadır; merkezi müstesna, pek dardır. Toprağı pek kumluktur. Dalgaların hücu- muna karşı, sedler tarafından himaye edi- lir. Başlıca merkezinin ismi Westerland'dır. Plutokrat ne demektir ? Fransadaki kabine OBuhranını kendi göre tefsir caen Alman yarı resmi tebi#'n. de şöyle bir cümle geçiyn» Yeni rejimi ister gene Daladler, ister pltokrat rejiminin G.; kursun, bunu ehemmiyeti azdır, mânası- n mürekkep- n eplutocratles, les suretinde yazılabilen bu £öz, agi rafından kurulmuş hükümet: demektir. Tarihte, Kartaca, plutokrasi idi, Profesör Besim Ömer Akalının cena- zesi dün, temiz mazisine, hakiki Fazile- tine, ilim hayatımızdaki müstesna mev« Kune lâyık surette ve kendisini seven binlerce kişinin iştirak ettiği bir alayla evinden kaldırıldı ve Merkezefendideki ebedi medfenine tevdi edildi. Profesörün cenazesi sabahleyin Anka- radan gelmiş, evine nakledilerek sene- “lerdenberi hastalarına talisis ettiği inti- zar salonuna konmuştu. Cenaze merasi- minde bulunacaklar saat ondan itibaren gelmeğe başlamışlardı. Ev az zuman içinde dolmuş, merhumun binlerce pres- öşkârı caddede toplanmıştı. “Kapalı fi- rından Divanyoluna kadar bütün cadde- yi cenaze olayında bulunmak için gelen- ler kaplamıştı Saat on bir buçuğa doğru sokaktaki kalabahk büsbütün artmıştı. Üst katta bulunanlar aşağıya indiler, Tabutun et- rahında ailesi erkânile akrabasından, dostlarından, talebesinden mürekkep bir hürmet halkası çevrildi. Tezkiyeden ve | duadan sonra cenaze talebesi tarafından de evden çikarıldı, bir top a kondu Tabutun sağında, solunda ikişer aske- ri inzibat neferi bulunuyordu. Bu esnada caddenin kenarında bulunan wsker s6- İlin vaziyetini almıştı. Cenaze alayı, ha- zırlanan progtam mucibince şu şekilde lertip edilmişti: Önde bir süvari bölüğü, bir piyade taburu, bir inzibat kıtası, as- keri bando muzıkasi ve çelenkler, çe- lenklerin arkasından da tabutu taşıyan top arabası. Büyük Millet Meclisi, Daş: vekil doktor Refik Saydam, Maarif Ve- kâleti, Sıhhiye Vekâleti, Halk partisi ge- Del sekreteri İstanbul vilâyeti, Üniversite Tıp #akültesi ortasında merhumun bü- yük kıtada bir fotoğrafı bulunan Tip İskültesi son sınıf, talebesi, Türk Gine- kologi cemiyeti, Haseki hastanesi dok- torları, Ankara doğum dektorları, Türk hekimleri dostluk ve yardım cemiyeti, İstanbul Etibba odası, Türk Tıp cemi: yeli, sabık Şark yıldız M. M. eski ar kadaşları, Türkiye Eczacılar cemiyeti, askeri tp okul talebesi, Tıp fakültesi tedavi kli Türk Basın birliği İstan: bul mıntakası, Türk kadın hekimleri ce- miyeti, dostları, talebesi tarafından çe lenkler gönderilmişti. Top arabasının arkasında merhumun yüzlerce hürmetkârından, dostundan, akrabasından mürekkep kalabalık O bir cemsat ilerliyordu. Bu güzide cemaat içinde hükümeti ve belediyeyi temsil eden Vali ve Belediye Reisi doktor Lüt- 6 Kırdar, Halk partisi namına İstanbul reisi B. Tevfik Fikret Sılaydan, Sıhhiye Vekâleti namına sıhhiye müdürü B. Ali Rızadan başkâ şehrimizin bütün güzide simaları, münevverleri, hekimleri, ilerli yordu. Alayın iki tarafında polis ve piyade efradı mevki almıştı, Cenaze, Cağuloğ- Yandan Beyazıda ilerlerken binletce halk yolün iki tarafına dizilmiş, muhterem profesörü son defa olarak selâmlıyordu. Profesörün tabutu arkasından ilerli- yenlerden herbiri, doktoru sit hatıralar- dan, onun emsalsiz insanlığından bah- sediyorlardı. Bir aralık, seksen yaşına e Profesör Âkil Muhtar Özden nutuk söylüyor rağmen bu yarım asırlık arkadaşının ölümile bir kat daha kimlerinin en yaşlısı operatör general Hazım bir muharririmize şu acı sözleri söyledi: Sıra benimdi, onun değil, O gide- cek adam değildi. Onu ne kadar sevdi- ğimi bilmezsin! Memleket en değerli evlâdından birini daha kaybetti, Alay, Beyazıt camiinin önüne gelince tabut, camideki musalla taşına kondu. Cenaze namazı kılındıktan sonra Üniver- site gençliğinin elleri üzerinde üniversi- teye götürüldü. Profesörün tabutu üni versite merkez binasının zemin katında- ki geniş holde siyah örtü ile örtülmüş bir masanın üstüne konuldu. Holü, ho- le bakan merdivenleri binlerce genç, profesörler, doçentler doldurmuştu. Bu sırada Tıp fakültesi profesörlerinden ve merhumun en aziz dostlarından B, Akil Muhtar kederden sararmış çehresile ta- butun önünde durdu. Tabutun diğer ta- rafında da merhumun kardeşi B. Agâh Akalın bulunuyordu. Söze başlayan profesör Âkil Muhtar dedi ki: — Arkadaşlar, bugün son defa ola- rak maddi mevcudiyeti önünde büyük, bir muhabbetle ve derin bir hürmetle kendisine veda edeceğimiz merhum pro- fesör hakkında üniversitenin hissetikle- rini rektör Cemil ( Bilsel ifade edecekti Fakat hastalığı yüzünden bu elim vazife, bana düşüyor. Bu zatın en eski dostlarından, manevi bir kardeşi mlatile bu ani ölü- mün yıldırım tesiri altında hislerimi size lâğ etmek hususunda Acizim. Hepimizin Bir şey sö eminitn sedeceksinizdir. ©, bütün insanlığile iyi bir hekim, kıymetli bir hoca, iyi bir muhartir, şe- fik bir aile şefi, dostlarına sadık, etra- fına nur saçan, yüksek bir insandı. E- mellerini, ideallerini cidden yakından tanırım, O, saadetini daima bu idenile- rine ulaşmakta bulmuştur. O küçük bir vilâdithaneyi tesis ettiği zaman ne ke dar neseli idi. Hilâliahmeri yeniden ha- yata getirenlerden biri idi, Büyük hiz- metleri ürasında umumi sıhhat köidele- teessürü var. hissettiklerimi heyecanı, yemezsem, rsılan Türk he- | huzurunuzda | rektörümüzün | i sözler de ayni heyecanla his- | tini öğreten müteaddit kitaplar yazdı, Birçok okadınlarımız ve çocuklarımız shhat ve hayatların ona medyundurlar, Memleket ıztırapları o huzurunda acıklı senelerini, anların çok iyi bilirim, Besim Ömeri, espebi kongrelerinde, konferanslarında gördüm. Ecnebilerin bize karşı alâkalarını pek iyi celbetme- sini bilirdi. O, çalışmaktan, tetebbüden, yazmaktan biran fariğ olmamıştır. Da: ha geçen sene çocuk ahhatine dair son eserlerini yazdı. Son zamanlarda da yes ni bir kitap yazmakla meşguldü.» Profesör Akil Muhtar, bundan sonra merhum profesörün güzide ve müstes- na şahsiyetinin gençlerimiz için bir ör- nek olmasını temenni ederek göz Yaş ları içinde sözlerini bitirdi B. Âkil Muhtardan sonra Ankarada bulunan Tıp fakültesi dekanı p ör Ahmed Kemal namına Tıp fakültesi doğum profesörü B. Tevfik Remzi mer- hum üstadın ilmi kıymetini tebarüz 'etti- rerek bir nutuk söyledi. Bundan sonra Gülhane hastanesi ve Türk kadın he- kimleri birliği namına doktor Ali Esad, bir hitabe ile profesörün — meziyetlerine işare: etti, Üniversitedeki merasim bitmişti. Genge lerin elleri üzerinde yükseler tabut, bu- rada cenaze otomobiline konuldu, Ce- naze arabamı takip edenlerin ötomo- billeri, Beyazıt, Aksaray, Topkapı yo- lile Merkez efendi kabristanına doğru ilerlediler. Merhumun tabutu, mezarlı- ğın cümle kapmı önünde bir piyade müfrezesi tarafından selâmlandı. Lâhit hazırlanmıştı. Dini merasimden sonra Türk tababet âleminin güzide »i- ması, ağabeysi Azmi Akalının iki aylık taze mezar yanında ebediyete tevdi edildi onun Cenazenin defnine kadar merasime iş* tirak eden Vali ve Belediye Reisi B. Lütfi Kırdar, bir imuharririmize merhum profesör Besim Ömerin Belediye tara- fından bir büstünün yaptırılacağını bu büstün ya üniversitenin münasip bir yerine, yahut Haseki kadın hastanesi doğum psviyonu Yanına rekzedileceğini söylemiştir Büst için nisan devresinde umumi meclisten tahsisat. istenecektir.