yy A - Kaybolan aile Bundan bir iki sene evvel orta halli bir Yardı, İsmi Ramizdi. Maaallenin bir ucundaki büyük, harap evde otururdu. Arasıra kendisine yolda, tramvayda ras- gelirdim. Öteden beriden konuşurduk. Komşum daima parasızlıktan, geçinmenin güçlüğünden bahseder dururdu. Az çok onun hayatının Iç yüzünü de bilirdim. Genç bir kızı vardı, Kaç kereevlerinin önünden geçerken Ramizin kızına; — Olmaz efendim olmaz... Böyle iki gün- de bir ipekli çorap için beş lira verilir mi? Sen çıldırdın mi kız?.. Benim hususi darp- hanem yok.. Para basmıyorum burada... Küp üstünde de oturmuyorum... Diye bağırdığını işitmiştim. Yetişmiş kızı Olmasına rağmen Ramiz bundan birkaç $8- ne evvel genç bir kadınla evlenmişti. Ye- ni karısı da süs meraklısı idi. Bu yüzden de zavallı adamcağızla karısı arasında sik gık ağız dalaşmaları olduğunu da İşitir- dim. ye hesaplı için öyle gezmeleri, tozmaları, eğlenceleri de pek Bir kere komşum banâ derd yanarken: «— Ne yapayım birsder.. demişti, öyle vırdard gezmelere İyoruz, Meselâ geçen yaz koca mu Biz kerecik Flor- yaya gidebildik. Bu kiş bir defacık si- nemaya gittik, O da nasl oldu bilir misin? Bizim deli kiz Beyoğlu sinemalarından bi- rinde çok güzel bir filim oynandığını işit- miş. Dur bakayım ne idi? Honolulu mu? Yoksa Honakuku mu nar. tİşte ona gittik. Bütün bir kış eğlence namına görüp göre- coğimiz rahmet işte bu oldu. Bu allenin garip bir tablati vardı. Ala- balledeki komşularına şaşılacak derecede sik sık misafirliğe gidiyorlardı, Amma na- s1? Hemen her komşularına izi günde bir, üç günde bir uğramağı ihmal etmezlesdi, Kış, yaz, gece, gündüz, anbah, öğle demez- ler komşu komşu dolaşırlardı. Ailenin dar bütçesi paraları eğlencelere pek fazla mü- #ande etmediği için onlarda bu işi para- siz tarafından, misafirliklere giderek hal- Yediyorlardı. Hiç olmazsa birkaç dedikodu işitiyorlardı. Radyosu olan yerlerde birsz çalgı dinliyorlardı. İnsan yüzü görüyorlar- dı. Hem bu misafirliğe gidişler eğlerce olduğu kadar iktisad bakimindan da fay- dalı iği, Bir kere geceleri komşu komşu dolaştık- ari için elektrik yakmıyozlardı. Kışın &vda pek az oturdukları için soba masraflarını da asgari hadde indirmişlerdi, Sonra sokulgan, cana yakın insanlardı. Mahallede herkesi kendilerine alıştırmış- Jardı. Meselâ iki gün bir yere uğramıya- cak olsalar hemen kendilerini merak eder- lerdi. Hattâ evlerine &dani yollayıp hasta ölup olmadıklarını tahkik edenler bile hu- Yunurdu. Onlar mahalledeki Ker etin gedikli mi- safiri idiler. Hattâ eski muhtarın karısı kendilerine: «Kirk ov kedileris adını tak- müşte, Lâkin bundan iki sene evvel birdenbire mahalleyi derin bir hayrete sürükllyen re Al pl Hey Bir sâbah mahalle hâlkı uyandığı zaman Ramizin evindeki bütün pencerelerin per- delerinin söküldüğünü hayretler içinde gördüler, — Onlara ne olmuştu? Bir yere mi taşın- den kimsenin çıktığı görülmemişti. O hal- de bunlar gece yarısı ortadan kaybolm'ış- Herkes sonsuz bir merak içinde İdi. Kom- gulardan bir kısmi gidip perdesiz evin ka- de kinse vik çi Lâkin nafile içeri- VE günler geçiyor birdenbire ortadan kaybolan aileden hiç kimse görünmüyor. du... Onlar hakkında semiteki ümümi mo- Tak gittikçe artıyordu. Nihayet bekçiyi ça- gırdılar. Meseleyi bir kerede ondan e.r- dular. Eğer bu İşten bekçinin de haberi haber vereceklerdi. Hanaa! dedi, onlar mı? Geçen gece da» ha gün doğmadan evvel, alaca karanlıkta iki araba getirip eşyalarım yüklediler. ev- den çıktılar, Evin anahtarını da bana ter Mim ettiler, Onlara her ne kadar: — Canım sabah olsun öyle taşının... De- dimse de dinletemedim. Nereye taşındık» Jarını sordum, onu da söylemediler. Bunca e bekçiyim. Hiç böyle şey başıma gel- > Lâkin bu iş gittikçe daha garip bir hale giriyordu. Ramizle — Nafile... dedi, onlar buradan taşındı Jar,. dedi. Biraz evvel kapıyı çalan adam cevap verdi: — Vah vah vah... Acaba nereye taşındı- lar?.. Yeni adreslerini biliyor musunuz? lıştığı yere gidiniz... — Olütik, oraya da gittik, Lâkin Ramiz e ŞAN uğramamış... Şaşılacak 997. daha hiç Bürün bir aile birdenbire ortadan kaybolâi. Hakikaten hepimiz, bütün bir semt be muamma karşısında şaşırıp kalmıştık Geçen yaz bir gün Ada vapurunda gayet Ayi giyinmiş, şişman bir adama rasgeidim. Ağzında koskocaman bir yaprak sigarası vardı. Gözüne siyah gözlükler takııştı. Bu adam Ramize son derecede benziyor du. Lükin Ramiz bu kadar şişman değ'leli, Sonra o böyle pahalı şeyler giyecek kadar doğru gelirken yolunu değiştirdi. tarafa oturdu. Onun bu halinden şüphelenmiştim. Bir kere de Beyoğlunda biraz ileride bir oto- mobil durdu. İçinden şık bir kadın İndi. Mektep maçları Boğaziçi - Bölge Sanata, İs- tanbul - Şişli Terakkiye, Vefa - Taksime galip geldi İstanbal maarif müdürlüğü «por bölgesi tarafından mektepler arasında tertib edi- mürekkep büyük bir kalabalığın heyecan- Ia takib ettiği bu maçları sırasile yazıyo- ruz, İSTANBUL - ŞİŞLİ TERAKKİ 'Taksim stadında günün birinci maçı İstanbul Ne Şişli Terakki İlseleri arasında yapıldı. Şazi Tezcanın idare ettiği bü ma- hâkimiyeti sn al e Vm aa gol daha yapan İstanbul lisesi maçtan 6-0 galib çıktı, BOĞAZİÇİ - SANAT MEKTEBİ Oyun kuvvetlerin müsavi olmaması yü- günden Zevksiz geçmiş ve tamamen 8a- nat mektebi kalesi önünde deyam etmiştir. Ve ilk devrede 5, ikinci devrede 3 gol ya- pan Boğaziçi takımı maçtan 8-0 galib çik- miştir. Şeref stadında yapılan Vefa - Taksim Mseleri maçını Vefa lisesi 3-0 kazanmış ve Işık - Pertevniyal liseleri 1-1 berabere kal- mışlardır. Bugünkü maçlar TAKSİM STADI ; Süleymaniye - İ. Spor Fenerbahçe - Galntasaray - Beşiktaş Baat 1120 » iB3d0 1530 1330 15) Bir tavzih 27/1/1940 tarihinden İstanbul Er kek lisesile Bölge Sanat mektebi ara- #ında yapılan maçta hakeme dayak satıldığı bazı gazeteler tarafından ya- zılmış olduğundan, tahkikat yapılmış ve dayak hâdisesinin vaki olmadığı, ancak, maçın, bilhassa Sanat mekte- bi futbolcularının oyunları sert bir cereyan alması yüzünden, hâkem ta- rafından tatil edildiği anlaşılmış ve keyfiyeti alâkadarların raporları üze rine tedkik eden İstanbul mektepleri Futbol lig heyeti, hakemin maçı tatil etmesine sert oyunlarile âmil olan Sa- Tefrika No. 42 İSLÂM TARİHİNDE Türk kahramanları Yazan: İskender Fahreddin Gökyüzü burada mizi okşuyor gibi, o kadar yakin ki insan Mek yeldediri elile koparmak istiyor Kabile ofradındari hiç kimse görmemişti e Bir tepenin İşte burada iki nöbetçi ile cenkileşecekler ve hasımlarıni yenerlerse, yollarına devam edebiloceklerdi. Maryana Mirdenbire arkadan gelen bir takımı ayak sesleri duydu. Acı acı bağırdı: « Şeyhin Ve atlarını sürerek, birkaç dakika sonra geçld yerine vardılar, "Tahirin gözcüsü; — 8iz atlarinısdan inmeyin, dedi, onlarin ben konuşacağım. Sip seslenince arkamdan gelirsiniz. 'Bu sirada geçid nöbetçileri yaylarını ger- mişler ve atlılara: — Yasak... Diye bağırmağa başlamışlardı 'Tahirin gözcüzü, kabilenin mahrem İğ — Yabancı değiliz... - Diye seslendi. Gözcü, nöbetçilerin yanı- nA sokulur sokulmaz kavgaya tutuşmuştar. Karanlıkta başlıyan bu boğuşmayı Ta- hirle Maryana a$ Üstünde seyrediyorlardı. Tahirin adamı atından yere iner inmez, bir hançerle nöbetçilerin üzerine atılmak- ta gecikmemişti. Tahir, karanlıkta, geçld nöbetçilerile bo- Buşan adamına: — Ben de geleyim mi? Diye soruyordu. Tahirin adamı; — Zahmet etme. Seyid! diye bağırdı, hay- di siz geçin yoldan, Ve atlarınısı sürün! Ben size yetişiriğe. Tahirle Maryana atlarını sürerek, geçil- ten karşıki yola çıktılar ve yıldırım sürati- le koşmağa başladılar. Bu sırada zâvlyeden yetişen Arap okçu- ları geçid yerine ok yağrauru yağdırara. firarileri tehdidlie durdurmak istiyorlardı. Tahirin gözcüsü çok yaman bir döğüşçüy- | dü. nöbetçilerin ikisini de bir hamlede yere sermişti, Geçld yerinde uzunca bir hendek vardı Bu hendeğin üstünde Iki büyük kalas uzan» muşta, Atlar ve yolcular bu tahta ve dar köprünün Üzerinden geçerlerdi. Tahirin adamı öte yana geçer geçmez tahta köp- rüyü hendeğe devirdi ve atına binerek efen- disinin peşinden koştu. Arap süvarileri geçid başına gelince, köp- rünün devrildiğini ve nöbetçilerin yata- landığını gördüler, Tahirin atkasından karşı yakaya ok yağdırmağa başladılar, Fa- kat, yolcular o kadar çok koşmuşlar ve 0 kadar çabuk yollarını değiştirmişlerdi ki. biraz sonra ne ok vızıltısı işitiliyordu, ne Ce gürültüden eser kalmıştı. Firariler bir hurma bahçesinin kenarın» dan geçiyorlardı. Ortalık hâlâ karanlıktı. Tahir kendi kendine: — Tehlikeyi atlattık, Diye söyleniyordu. Maryana: — Geçmiş olsun.. Diye bağırdı. 'Tahirin göncüsü; — Cebele geldik, dedi, fakat dağlara inanılmaz, Belki karşımıza göcebelerden bl baskıncı alayı çıkar. Yavaş konuşalım. Gözcü önden gidiyordu. Bu yolu ondan başka bilen yoktu. Tahir do dağ yollarını iyi bilirdi amma, buralardan hiç de geçmemişti. Maryana: — Ben şeyh Saidin zaviyesine bu yoldan gelmemiştim, dedi, neden bu çetin yollar- dan gidiyoruz? Tahir savan verdi: Hurmalıktan geçtiler. Maryana çok yorulmuştu. Bir aralık Ta- hire döndü; — Nal, iyi at sürebiliyor mıyım? — Tapkı bir erkek gibi, Hattâ bazen sa- na yetişemiyordum bile, — Yolları bilseydim, şimdiye kadar Şa- mın kubbeleri görünmüştü. — Merak etme, şefakla Şara kapılarına yanınız. — O kadar erken varacağımızı ummuyo- rum. — Yarı yolu geçtik ei Sabahleyin erkenden Şamdayız. Gözcü lifa karıştı! — Bu hızla gidersek, güneş doğmadan varınız Şama, Maryana sevindi; — Demek ki, halife uyanmadan saraya yi Diyerek atını okşadı. Ve İspariyol dilberinin yanma sokuldu: —— Çölde geceler çok ıssız, değil mi Mar- yana? — Bilâkis... ede Ker illeri ee severim. Gece çölde kumlar insana denis hissini veriyor. Bu sonsuz enginlere dalan- Jarın yollarını kaybetmemelerine şaşıyorum Gökyüzü burada tepemizi okşuyor gibi. O kadar yakin ki insan şu parlak yıldızları ele koparmak istiyor... Mavi bulutların ba- gen suçumi ve alanı okşadığını dujar gi- bi oluyorum. «Seni Halifenin elinden alacağım, Maryana!» Şefak söküyor. Şehirde minareler, cami kubbeleri ve ta» pelerdeki zengin evlerinin yüksek teraçs leri uzaktan götünmeğe başladı. Bağların, yemiş bahçelerinin arasindan, geçiyorlar. Tahir çok heyecanlı, genç kadının “Ya mından ayrılmıyor. Gözcü geride kaldı. 'Tahirin “artık rehbere ihtiyacı yoktu, Maryana soruyor: — Yaklaşlık, değil mi — Evet. Biraz sonra şehirdeyiz. — Halife uyanmamışsa, onu hemen uyan, dırabilir miyiz? — Hayır. Ben, doğruca saraya gitmek nie yetinde değilim, Tahir gülerek başını salladı; — Halifeden önce, senin göreceğin baş- ka biri var, — Kimdir 0? — Annem... — Tuhaf şeyl Annen nerede? — Evimizde... — Doğruca sizin eve mi gideceğiz? "Tahir birdenbire mütahakkimane bir ça- — Evet, dedi, bizim eve... Ve münalı bir bakışla ilâve etti: — Seni anneme göstereceğim. Umarım. ki, çok beğenecekir. — Annenle benim bir işim yok, Tahlri Haydi, yolumuza devam edelim. "Tahir soğukkaahlığını muhafaza ediyor- iu. — Annemin evi yolumuzun üstündedir. Vakit kaybedecek değiliz. Halifenin uyana» cağı sanle kadar evde dinlenmiş oluruz. Dedi. Maryana daha fazla İleri gitmek ve Tâhiri kırmak istemiyordu. Tahir; — Annemin seni mutlaka görmesi lâzım- dır, Maryana! dedi - Ben ergeç seninle ç7- lencceğim. Senden çok hoşlandım. Bunun isin hir İzasa da annemin sani elislin hala