POLİTİKA Birleşik Amerikanın kuvveti Amerika büyük develtinin bugünkü politikasının istikameti, Avrupa har- binden uzak kalmaktır. Böyle bir yol takibinden gayesi ise, Avrupa harbibin heticesi ne olursa olsün, kendisi dünyanın en zengin, donanmaca bütün dev- letlere faik olarak cihanın her İşte ağır basan büyük devleti olmaktır. Esas itiharile birçok cihetten Amerika, dünyanın eni büytik devleti olmak şeraitini haizdir, Evvelâ bu memleketin mesahası toplu olarak sekiz milyon kilometre murabbama yakındır. Nüfusu da gene toplu olarak yüz yirmi yedi milyondur. Gerek Avrupanın, gerek Asyanm büyük devletleri ile kendisi ara- sında Okyanuslar vardır. Nüfusunun da ancak yüzde onu zenci ve Asyalı “olup, kalan kahir ekseriyeti Anglo - Sakson ırkından olarak Avrupalıdır. Umumi lisan ingilizeedir. Fazla olarak petrol, pamuk, demir ve bakır gibi bam madde menablinin üçte ikisi bu memlekettedir. İngiliz imparatorluğu erazi ve nüfus itibarile Amerikaya dört misli faik ise de cezası bütün dünyaya yayılmış olduğu gibi, bütün nüfusunun ancak alt Miş milyonu İngiliz ve Avrupalıdır. Amerika şimdiye kadar bütün büyük deniz kuvvetlerini Taponyaya karşı #lmak üzere Büyük Okyanusta toplamıştı. Şimdi Atlas Okyanusunda dahi Ayni miktarda donanma vücüde getiriyor. Ayni zamanda yeni zırhlıları ve kruvazörleri, dünyada şimdiye kadar yapılmamış derecede büyük ve kuvvetli olacaktır. Amerikan parlamentesu kongreye verilen yeni bahri inşaat programı ile Amerikanın yeni yaptırmakla olduğu zırhlıların adedi onu bulacaktır. Bun- dan altısı otuz beşer bin, İkisi kırk beşer bin ve ikisi de elli ikişer bin ton ola- caktır. Ayni zamanda bunların sürati saatie otuz üç milden aşağı bulunmı- Yacaktır. Hava kuvvetleri de on bin birinci sınıf tayyareye ve hazari ordu mevet- du da yedi yüz bin kişiye iblâğ edilmektedir. Dünyada misli bulunmıyan bu Muazzam deniz ve hava kuvvetlerini hazırlamakta olan Amerika, Antil adala- rmm büyüklerinden «Portoriko» yu fevkalâde müstâhkem bir mevki haline Sokarak hem «Panamas kanalının bulunduğu Koraib denizini koruyacak, bem de lüzumu halinde kendisine pek müsait bir üssülbareke vücude geti- Yecektir. F.K. Istanbulun yardımı 806 bin lirayı seçti Misafirhanede va Kadıköy otellerinde oturan felâketzedeler için evler kiralandı Pelâketzedelere yardım işlerile meş- Şu! alan Milli komite dün de Vilâ- tle çalışmalarına devam etmiştir. Dün Kızılayın kazalardaki şubelerile Merkezine yapılan teberrüat. 38,085 Bra olduğuna göre İstanbul halkının İclâketzedeler menfaatine teberrü et kleri para, 806,435 liraya baliğ ol- Muş demektir. Mili komiteye dün Yeniden kimse: davet edilmemiştir. <nüz hamiyetlerine müracaat edil. | Miyen tacirlerimizle emlâk sahipleri Pazartesi günü çağrılacaklardır. Şehrimize gelen ve Sirkeci misafir- anesinde muvakkaten yerleştirilen İslâketzodelerden mühim bir kısmı dün Fatihte Vilâyet tarafından kira- inan evlere nakledilmişlerdir. Bun- wn ev kiraları Vilâyetçe temin edil- MİŞ, evlerine sobalar konulmuş, ken- Hilerine yatak, çamaşır vesaire veril. Miştir. Kadıköy otellerine yerleştiri- ere de evler tutulmuştur. Bunlar da bu evlere bugün ve yarın nakledi. Teceklerdir. Belediye reis muavinlerinden B. Lütfi Aksoy, Vali B. Lütfi Kırdarın emrile dün sabah Fatihe giderek fe- Miketzedelerin naklettikleri evleri tef- $ etmiş, esbahı istirahatlerinin ne dereceye kadar temin edildiğini ted- kik eylemiştir. Felâketzedelere nüfus başına günde otuzar kuruş iaşe mâs- ©, , *rümiştir. Giydirilmiyen, eşya- alan hiç bir felâketzede kalms- iş YE Fatih civarında tutulan evler 0 Gi *enedir. Yeni gelecak felâket- MÖRİETe ihtiyac nisbetinde ev kirala- #1Z k mist; | de diğer j | ai kiralanan evlere nakledilirken Bugün de Sıvastan 83, mütebakisi mahalleden olmak üzere ceman 149 kişi daha gelecektir. Sr vastan şehrimize gönderilen felâket- zedeler ârasında yaralı olanlar, Kay- seriye çıkmışlardır. Şehrimizde Kızıl. ay şubelerine ve merkezine yapılan eşya teberrüatı da tamamile zelzele mıntakasına gönderilmiştir. Viâyete gelen emir üzerine felâket mıntaka- sındaki yarelıların ted i için şeh- rimizden üç sıhhi heyetin daha hazır- lanarak hareket etmesi kararlaştırıl. mıştır. Bugünkü trenle Sıvasa hareket ede- cek olan bu heyetlerde ikişer daktor, ikişer erkek hastabakıcı ve birer ha- deme bulunacaktır. Heyetler beraber- lerinde kâfi miktarda ilâç, sıhhi le- yanım götüreceklerdir. Bu heyetlerin doktorları şunlardır: Şişli Çocuk hastanesinden operatör muâvini B. İsmaili Zühtü, dahiliye asistanı B. Ömer Feyzi, Haydarpaşa Nümune hastanesinden operatöf mu- avini B. İsmall Hakkı, dahiliye asis- tanı B. Fahir, Haseki hastanesinden Operatör muavini B, Galip Kıcıman, " dahili hastalıklar asistanı B, Fürüzan. Cemil ve Necip Biraderlerin teberrü Radyolin sahipleri Cemii ve Nesip bira- derler, zelzele feliketzedeleri için #k gön nakden beşyüz lira teberrü etmişler ve aynca beşyi ira kiymetinde 1000 adei Gripin göndermişlerdi. Cemil ve Necip biraderler bu defa o»in iki yüz elli lira daha vererek nakdi teberrli witrdarını bin vedi vüz elli lirava İblAZ Edebiyatta yeniler mi, eskiler mi? Şair Orhan Seyfi edebi mevkiini ehven şeraitle talibine ihaleye hazır “25 sene evvel “Gönülden sesler,, diye bir şiir . kitabı neşret, 25 lira telif hakkı al, 25 sene sonra hâlâ Genç edibler işin alayındadırlar zannedilmesin. Bilâkis çok ciddi gö- rünüyor ve muhakkak tasfiye istiyor- Jar, Nedir bu tanınmış ediblerin ga- zete, mecmua sütunlarında sereserpe yangelmeleri, Çacukların büyüdüğü- nü, yeni nâsirlerin, yeni şairlerin yetiş- tiğini kim, nereden öğrenecek? Eski- ler çekilsin, boşalari meydanlarda bi- rTâz da gençler at oynatsın! Sabırsız atların başında daha nekadar zaman bekliyecekler? Tasfiye, tasfiye!.. İsmi genç edibler tarafından hazır- lanan tasfiye listesine konan şair Or- han Seyfi: — Ben de tasfiyeye taraftarım, di. yor. Yaptığım iki iş var: Biri Akbaba gazetesinde mizah muhaırirliği, öte- ki bir lisede edebiyat omuallimliği, Akbaba gazetesindeki hissemi talibi- ne ehven şeraitle terkederim, Buyur sunlar, konuşalım. o Muallimliğe ge- ince onu istiyene vermek benim elim de değildir. Eğer şeraiti haizseler Maarif Vekâletine müracaat etsinler. Bu suretle anlaşmaktan ben de onlar kadar memnun olacağım, — Peki, sonra siz ne yapacaksınız? — Vallahi bilmem. Artık hakkı ha- yatımız kaldı mi ya?... Başımızın çare- sini arıyacağız. Bakalım gençler o zaman da bir şey diyecekler mi? Bu ârada B. Yusuf Ziya: — Ben sana söyliyeyim, dedi, «İyi oldu Orhan-efendiyes. diyecekler. B. Orhan Seyfi bir taraftan konu- şuyor, bir taraftan da önündeki gaze- tede gençlerin hücumlarını okuyordu. Hikâyeci Şald Faik «tasfiye için Nu- rullah Ataç gibi münekkidler lâzım- dır, diyormuş. Buna takıldı, mühim- semez bir tavırla; Said Faik da Nurullah Ataç gi- bi münekkidlerin zuhurunu bekliyor, dedi, vallahi Nurullah Ataçın elinde olsa o yalnız bizi değil, bizden sonra da hiç kimseyi yaşatmak İstemez. Nurullah Ataçın onlara muhabbeti bize karşı olan husumetinden geliyor. Bu busumet onlara muhebbet şeklin- de tecelli ediyor. Söyleyin bakalım Nurullah Ataç kimi sever? Ölmeden evvel Haşimi severdi, Öldüğü gün «Yalancı dolma- dan gittis dedi. Bir daha da o ismi ağına almadı, Melih Cevdeti seviyor gibi görünüyor, Sonra orlür tam zıd- dı olan klâsik Yahya Kemale hayran. Gençlerin tasfiyesini oistedikleri ediblerin şu listesine bakım. Başta Yahya Kemal geliyor. Bizim bildiği- miz Yahya Kemali gençler beğeniyor, kendisine bizden ziyade onlar hay- randırlar, Behçet Kemal de gençler- dendir, Sonra insaf! Reşad Nuri bir devir. de romanı çok tutulmuş, temiz bir Ji- sanla yazmış. Romanı bir dereceye kadar mahellileştirmiş bir muharrir- dir, Fazıl Ahmed çok spiritüel şiirler yazmıştır. Mitat Cemal bugün bile en temiz, yeni ve orijinalitesi olan mu- harrir, Peyami Safa halâ emsalsiz bir kronikör; zevki var, bilgisi var, ÜS. lübu var, zekâsı var, Nedir? Kim kimin hakkını yemiş? Kimin aldığı mevki haksız? Faruk Nafiz... Zavallı Faruk Nafiz| Ne yapıyor? Kıskanılacak tarafı ne? Edebiyattan ne kazanmış? Benim gibi arada sırada isimsiz mizah muhsrrir- liğinden başka ne yapıyor?» Orhan Seyfi hayretle devani ediyor- du: — Meselâ ben, gözlerine büyük ge- len şu edebi mevkiimden dolayı ne ka» zandım? 320 . 30 senesinde mektebi hukuktan çıktım. Biraz sonra Edir. neye edebiyat muallimi olabilecek. y Orhan Seyfi Orhon İş o günkü edebiyat omuallimliğidir. Beş lira, on lira farkla... Şöhrete gelince, mükâfalı güzete- lerde ikide birde çikan tarizler, sus! Yazma! Tasfiye lâzımdır! Vesai- re gibi hücumlardan ibaret. Teasfiyeden ne istiyorlar? Beni ne- rTeden tasfiye edecekler? Gazetelerde roman yazmıyorum, Sütun sahibi de. ğilim. Sekreterlik yapmıyorum. Beni nereden atacaklar? Nedir? Yazımı beğenmiyorlarmış. Beğenmezlerse püf... Bence kıymeti vardır, yoktur meselesi üzerinde bu şekilde konu- şulmaz.» B. Orhan Seyfi bundan sonra ya- zilmamak kaydile bana bazı şeyler söyledi, beş on dakika süren bu ko. nuşmayı müteakip üzerinde genç yükünden kurtulama,, ediblerin ismi yazın bulunan Jisteyi tetkike geçti, — Bunların içinde kıymeti olanlar şüphesiz vardır. Fakat ben maalesef hepsini tanımıyorum. Meselâ Said Faik'ı şahsen çok sevimli bulurum. Bazi yanlarını biraz gördüm. Onda bir etof olduğu hakkında kanaatim var, Belki beklediği muvaffakiyeti he- nüz kazanmamıştır. Bundan dolayı içinde bir infial taşıyabilir. Cahid Yamaçı hiç tanımıyorum, Melih Cev. det hakkında ciddi bir bilgim yok. Onu tanıtan Nurullah Ataçın muzib- likleridir. İlhami Bekiri siz de tanırsınız. Na- il Wnin arasıra orijinal parçalarını görüyorum. Ahmed Kudsi de iyidir. Ha o bunların arasında yok değil mi? Yedi Meşaleciler de yok demek. Onlar da tekaüd oldular deseneze...» — Gençler arasında sizin en beğen- diğiniz şair kimdir? B, Orhan Seyfi düşündü: — Durun bakayım, acayip ismi o- lan biri vardı... Hatırlıyor musunuz? Zahmet etmeyin buldum: Halet Çe- tebi... Genç şairlerin en İyisi odur zannederim.» Konuşmamız bundan sonra daha on dakika kadar devam etli, Fakat bu da maalesef yazılmıyacak bir ba- his olduğundan kariler için meçhul kalacaktır. Yalnız çıkarken şair Or. han Seyfinin aklına gene şu tasfiye meselesi gelmiş olacak ki, yüksek sesle: — Yirmi beş sene evvel «Gönülden sesler; diye bir şiir kitabı neşret, yir- mi beş lira telif hakkı al, yirmi beş sene sonra halâ yükünden kurtula. ma!» diyordu. İlâhi Gavsi çocuk! bir tasfiye tale. bile edibleri bihuzur ettin! Şevhet Rado GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Sofya Türkiye Hariciye Vekâleti umum! kâtibi büyük elçi B. Numan Menemeneloğlu ya- nında bulunan heyetle Fransadan Anka- raya dönerken Bulgaristanda Sofyada iki gün kalması münasebetile Sofya şehri hak- kında şu umumi malümati veriyoruz; Sofya, bugünkü ismini içerisinde bulunan Br. Boflya kilisesinin isminden almıştır. Ve bu isimle 14 üncü asırdanberi yadolun- maktadır. Ondan evvel Siavyanların ona verdikleri Sredets İsmini taşımıştır. Bu kelime de Slâvca, Bulgarca orta, orta şehir demektir. Çünkü o zamanları, yani İlk Bulgar Çarlığı zamanında bu şehir bütün çarlığın ortasında bulunduğundan böyle denmiştir. Bundan daha evvel de bahusus 4 üncü asra doğru Trakyada yaşayan Serd'ler de- nilen bir kabilenin bu isminden neşet eden Berdika İsmile yadolunmuştur. İlk olarak, bu Bulgar paytahtına şehir tertibi, şekli veren ise Roma İmparatoru Troyan olmuş ve İkinci asırda ona Ulpiya Serdika adını vermigtir. Serdika, parlak devrini en ziyade 4 üncü asır esnasında yaşamıştır. İmparator Bü- yük Konstantin, ekseriya Sofyada oturu- yormuş. Şimdiki Bulgar paytahtında 343 - 344 yılları arasında 358 Roma piskoposu- nun iştirikile büyük bir ruhani kongre aktedilmiştir. İmparator Konstantin ek- seriya: «Benim Romam Serdika. dir di- yormuş, Şehrin bu inkişafı ve parlak devri Hunların akınlarına kadar sürmüş ve ni- hayet Atillâ, 447 yılında diğer şehir ve <a- sabalarla beraber Serdika'yı ateşe vererek yakmıştır. Bofyanın bu mazisinden daha geriye dönersek bu şehrin çok eskiden mevcud bulunduğunu Yunan tarihçisi Tukldit #e milâddan evvel beşine asırda söylemiştir. Osmanlı Türkleri, Sofyayı 1362 39 şehri zaptetmişler ve onu Rumeli beylerbeyinin, yani bütün Balkan yarımadasının merkesi - O zamanları nüfusça ve ikti snden çok büyümüş, tüccarlarım, esnafla- rin yatağı olmuştu ve yüz kadar da ca- misi bulunuyordu. Osmanlı - Rus harbi neticesinde Sofya, Türk idaresinden ayrılmıştır. Müteakiben Bulgaristan istiklâlini almış; Bulgarlar, bundan dolayı şükranlarını iahar etmek için Sofyanın büyük bir meydanına Rus Çarı ikinci Aleksandrın heykelini dikmiş- lerdir. Bu âbideye hâlen de Bulgarisr «Ha- lâskâr Çar» Abidesi demektedirler Bulgaristanın Türk idaresindem ayrıldı- ğı ik zamanlarda Rus işgel kumandanlı- ğı, Bulgaristanın paytahtı olarak FPilibeyi seçmişti. Fakat Berlin kongresi, Ayastafanos mus ahedesile yaratılmak İstenen Büyük Bul- garistanı tanımadığı için Ruslar, Tirmo- vo'yu Bulgar prensliğine merkez yapmak istemişlerdir. Buna, © zamanki Bulgur Maarif Nazır. Marin Drinev mümanaat etmiştir. Sofyahlar şimdi, taht olarak kalmasını medyundurlar, Bolyanın en eski binası «5v. Georgi» ki- Misesidir. Milâddan sonra ikinel asırda ha- mam olarak inşa edilmiştir. Beşinci asırda ise hamam, kiliseye çevrilmiştir. Sofyanın, mimar Sinanın eseM olan bü- yük bir camisi de vardır. Bu cami hâlâ durmaktadır. Sofyada bir zamanlar mev- cud olan Haseki hamamı da mimar Sina- nın eseridir. 1881 de Sofyanın nüfusu 20,501, 1926 da 104,025 kişi idi. Bugün İse civarındaki köylerin #hakile büyüyen Sofyanın nüfusu etrafile 405,777. dir. (Asıl Solyanın nüfusu 345,965 civaş köylerinin 56.750 dur.) Sofyanın pay- Marin Drinoa m m m m aa amaaa aa Yugoslav erkânı harbiye reisliği Belgrad 13 (A.A.) — General Peter Kospo, Erkânıharbiye reisliğine tayin edilmiştir. General, Belgrad müstah- kem mevki kumandanı idi, Bu ku- mandanlığa eski nazırlardan Nediç Alman - Macar iktisadi müzakereleri Budapeşte 13 (A.A.) — Macaristan- la Almanya arasındaki iktisadi müza- kerelere dün akşam tekrar başlandığı ve bu müzakerlerin memnuniyete şa- yan bir şekilde devam ettiği öğrenil.