Arkadaşları ona daima aytıt geyi söyler- erdi: — Ferideliğim, kardeşim, bu senin halin nedir böyle?... Ne bir baloya, ne bir eğicn- ce yerine gitkiğini gören vardır. Ne insan içine karışırsın... Bir genç kadınla Iki Jâ- kirdi konuşmağa kalkâari kulaklarına ka- dar, pancar gibi, kıpkırmızı kesilirsin. Hal- buki gençsin, bekârsın. Sonda oldukça ta“ nınmış bir sanât&ürsii. Halbuki bir çoklas Tinin kanaatine göre sanatiir demek, c0$- kun ruhlu, aşk işlerine karşi gayot basina insan demektir. Gelgelelim «en masallağ- daki «Gün görmez şehtadei gibi yaşıyor- Sun. Biraz etrafınia. dünya ile, kadınlarla alâkadar olsana... Sonra da evlenmek isti- yorsun, Şimdi eski zamandaki görücü usul leri filân yok... Böyle işinden evine, evin- den işine gidip gelirken, hiç insan arasına en nasıl istediğin gibi bir hayat arkadaşı bulabilirsin? Zavallı Ferid bunlardân hiç birine cevap Yermez, yalnız mahcup bir tavırla gülüm” serdi. O bilhassa erkeklâre elini öptüren, &i- gara içen, otomobil kullanan; sinema artiste leri gibi kalın sesle şarkılar göyliyen zama» ne kızlarından âdeta üşkerdi: Yeni zevklere bir türlü ayak uyduramğmışla, Rumba oynu- yanları sinemada görrsüş ve bu çılgın ha- reketlerin bir dans olduğuna bir türlü ina- namamıştı. Günler böyle geçerken Peridin hayatında büyük bir vaka oldu. Bir sabah arkadaşla- Ti güzelelerde Petidin bir otömobil' kazası geçirdiğini okudular. Aariliği ile tanınmış bir genç kız, kullandığı en son model spor otomobili ile Feride çarpmış, onun yara- Yanmasına sebep olmuştu. Vakıâ Feridin yas ras hafifti, fakat bir müddet için hasta- neye kaldırılmıştı İnsanlar, en büyük fholaların bile gülü- mebilecek bir tarafını ybulular. Nitekim bunda da öyle oldu. Feridin hayatının tah- Mkede olmadığını öğretler “arkadaşları bu yakayı kendileri için bir dödikodu mevzuu yaptılar: — Lâkin sir şu tesadüfe bakınız, diyor- lardı, Ferld genç, asri bir kızın otomobili altında kalsın... Olur şey değil vallahi... Ha- ni ciddi, kerli ferli bir erkeğin idare ettiği otomobil Feride çarpmış olsaydı o kadar şuşmazdık deği mi? Çapkınlığı ile tanılan Şakir gülümsedi: — Eğer şu otomobil kazası benim başıma gelmiş olsaydı, yani ben bir kadının ida- Te ettiği bir otomobilinaltında kalsaydım ne dedikodular çıkarırdınız değil mi? «Her- halde bu da bir kadın Meselesi... Bak bir erkeğin idare ettiği otomobilin altında kal- madı da, bir kadının kullandığı otomobilin altında kaldı.» derdipiğ. Arkadaşları Feridi yoklamak için grup halinde hastaneye gidiyorlardı. Yatağının başında Feride takılıyorlardı: Ferid sen bilhassa 6 ölomobilin altına Yatmışsındır.. O harikulâde güzel genç kızı görünce dayanamadın. Kendini otomobilin tekerlekleri arasına attın değil mi?. Kolundan hafifçe yaralı olan Ferid san- ki bu söylenilen şeyler hakikaten olabilir- miş gibi — Yok canım, vallahi öyle değil.. Ben otomobilin geldiğini bila görmedim... diye arkadaşlarının sözlerini reğddediyordu. O saman da: — Otömobilin geldiğini bile görmedin ha... Bu ne dalgınlık yahu? Anlaşıldı... Sen Aşıksın Ferid... Muhakkak âşıksın!.. Kadin- lar #önden ne İstiyorlar bilmem ki... Bak- sana hayatina kıyacak derecede seninle alâkadar oluyorlar... diyorlardı. Bir gün arkadaşları yarında iken, kondi- sini otomobil ile yaraliyan genç kız, Meb- rure de hastaneye gelmişti Mebrure yara» lanmasına sebep olduğu genç adamı ziya- tele gelmiş ve ona gayet güzel beyaz çiçek- ler getirmişti, Genç kız hastanın yarında epeyce kaldi. Feride büyük fitifat gösterdi. Hattâ genç adamın ataş! olup olraâdığını anlamak içla küçük, beyaz elini onun alnına koydu. Artık Perid, arkadaşları da yanında oldu? Hu için, renkten renge giriyor, maheubiyo- Tefrika No. 149 tinden ne yapacağını bilmiyordu. Genç Ki- san küçük eli alainın üstünde iken utan- maszından ve heyroanından leblebi gibi ter- ler döküyotdu. Genç kız çıkıp gittikten sonra arkadaş- ları hep birden hayran hayran konuşmağa başladılar, Biri: -— Ben hayatımda bü darece gürel kı görmedim... diyordu. Öteki: Ben onun otomobilinin tekerlekleri arasında söve seve canımı yefirdim; Feda olsun... Tevekkeli Ferid onu görlnce kendi- sini kaldırıp tekerleklerin altina atmamış... — Valahi neraketsizlik etmişsin Ferid... İnsan bu kadar güzel kadının otomobili altında sadace kolundan mi yaralanır... Bü- tün hayatını verseydin, kendini ona kur- ban etseydin ne lâzım gelirdi? » Onun yumuşacık, minimini beyaz eli- nin insanın alnı üzerinde dolaşması hörşeye bedeldir... Ferid aptallık etme... Bu kader güzel genç kızı kaçırma... Artık genç kız sık mk hastaneye geliyor, Per'da beyaz çiçekler getiriyordu. Mebrure ile genç adamın arasında da bü- yük bir samimiyet başlamıştı. Her sabah hastabakıcı Feridin hararet derecesini alır- ken delikanli neşeli neşeli düşünüyor, yata- Bının yanındaki kömodinin üstünde duran saate bakıp: »Mebrurenin gelmesine üç sa“ at var..» diye kendi kendine söylüyordu. Hastanaden çıkaöağı gün Mebrure gelip önü aldi, Hastane kapısının Önünde duran otamo- bile bindiler. Artık o günden sonra da at- kadaşlıkları daha samimi bir tarzda devam ediyordu. Mebrure Feridi tanıdıklarına! Arkadaşım Ferid... Hani otomobilimle genç adam... diye takdim ediyor- Nihayet Yerld bir gün bütün cesaretini eline alarak Mebrüreye? — Beni arkadaşlarınız «çarplıağım adams | diye sakdim ediyorsunür... Hakikaten doğ- ru.. Beni «iyi saatte olsunlar. gibi birden- bire çarptınız. Âdeta neye uğradığımı şaşır- dım... diyebildi, Otomobil kazası etrafında yaplan muha- kemede Perid bütün kabahatı kendi üze- rine aldı, Hakikaten de mesele öyle idi. Ka- sa tamamlle Feridin dalgınlığı yüzünden çıkmıştı. Iki ay sonra Peridin, otomobilinin altın- da kaldığı genç kızla evlendiğini işltenleğ epey hayrete düştüler. Çünkü Ferid dün- yanın en asri kızlarından birini almıştı. Hikmet F. 8 Birincikânun 939 ESHAM ve TAMVİLÂT 1974 0— 0— W— 1007 6050 Etgani Bıvas - Erzurum TI Sıvas - Erzurum MI Sıvas - Errurum IV Sıvas - Erzürum V 1988 © 5 Hazine tahvil PARA ve ÇEKLER Kapanış 52125 1036 238100 6.7025 2016 08580 En yukarı 1 Sterlin 100 Dolar 214728 0965 1605 BA 23 6925 005 UULUEUA AŞ E iğ SEVİLEN KADIN Esham ve tahvilât şeklindeki ser- vetini işletmek üzere bıraktığı bir sarraf vardı. Ona birçok seferler Alt- Yi yollamış, para getirtmiş, para gön- dermişti. Fırlamak istidadında olan esham ve tahvilâtı aldırmış, aksine temayül gösterenleri sattırmıştı. ber alacağım, Süratle paraya Ihtiya- cım vâr. Otuz bin liralık evham ve tahvilâtımı satınız. Bu mektubumu da makbuz telâkki ediniz. Rica ede rim, istediğimi vakit geçimeksizin gönderiniz. Benim için fevkalâde ehemmiyetli bir meseledir. Adamım Aliyi tanırsınız. Kendisi itimada şa yandır. Muhtelif seferler tecrübe edil miştir, Paraları ona teslim ediniz, Bu vesile ile derin hürmetlerimi ka» bul buyurunuz, muhterem kardeşim, Doktof: Kadri Ahmed Nakleden : ( Vâ - Mü) da, kuş uçmaz kervan geçmez bir Güreş teşvik müsabakaları İstanbul güreş ajanlığı tarafından tertip edilen Greko-Rumen güreş teşvik müsaba» kalarına d cumartesi günü akşamı Şehrade- başındaki Süleymaniye kllibü salonların- da başlanacaktar, İştirak edecek güreşçilerin adedine göre İki veya üç gün devam edecek olan bu kar- Şılaşmalara milli güreş takımına ayrılı güreşçiler iştirak edemiyecek kiüplere olan ve olmıyan bütün amatör güreşçilere müsubakalar açık olacaktır. Bu karşılaşmalarda der»ce alan güreşçiler on beş.gün sonra milli takım elemanlarilş müsabaka yapmak hakkını kazanacaklar. dır. Diğer taraftan kinunusani ortalarında Ankarada yapılması tekarrür eden Balkan güreş birineiliklerine iştirakleri mevzuu bahs olan milli güreşçilerimizden Çoban Mehmed, Büyük Mustafa, Yaşar, Yusuf As- lan, Füik, Kenan ve Küçük Hüseyine güreş federasyonu tarafından yapılan bir tebliğle hazırlıklı bulunmaları bildirilmiştir. Eyüp klübüne bir saha yapılacak Beden terbiyesi genel direklörlüğünün #ehrimizin muhtelif semtlerine . dağılmış olanı spor klüplerine antrenman için ufak sahalar yapılacağı yolundaki Kararına (5- tinaden Eyüp semtindeki sporculara tahsis eâllmek üzere bir saha yapılması hakkında evrelco verilen karar mevkli tatbike kon- muştur. Eyüp tarafında yapılan tedkikal neticesinde Kurukavakta yedi bostanlar na- mile maruf bir mahallin stad yapmağa el- verişi olduğu anlaşıldığından bu sahanm plânları çıkarılmağa başlanmıştır. Beledi. ye imar müdürlüğü tarafından üzerinde iedkikat yapılacak olan bu sahanın mua- iiteleleri İkmal cdlir ödilmez derhal inşa- ata geçilecektir. Bu sahanın yapılması için bu seneki bütçede 13,500 liralık tahslsat ay- rılmıştar, Cezalandırılan futbolcular Beden terbiyesi İstanbul futbol ajanlığın- dan: 1 — Aralarında bir kupâ maçı tertip olunan Akın, Arnavutköy, Feriköy - Şişli, Halıcıoğlu, İstiklâl, Rumelihisar ve Yenişe- hir Doğu klüplerinin bu müsabkalara işti- rak ottirecekleri idmancıların 18 er kişilik ikişer nösha resimli listelerini en nihayet 812/989 tarihine müsadif cuma günü akşa mına kadar ajanlığımıza tevdi etmeleri, ak. sl takdirde müsabakalara iştirak ottirilmi yeekleri ehemmiyetle tebliğ olunur. 2 — Aşağıda adları, soy adları, bölge seli sayıları İle klüpleri yazılı ldmancılara işti- Yak etikleri müsabakalardaki #iihareket. lerinden dolayı hizalarında Yazılı müddet- ler için beden terbiyesi genel direktörlüğün- ce müsabaka boykotu cezası verilmiştir. Hizalarında yanlı tarihlerden İtibaren klüplerinin ve hakemlerin bu futboleuları ceza müddeli İçinde müsabakalara iştirak ettirmemeleri tebliğ olunur. Hilâl klübünden 969 Halük Sapmaz 1/12/ 939 tarihnden itibaren 3 ay, Altınordu klğ- bünden 968 Ragıp Törün 1/12/9399 tarihin- den itibaren 3 ay, Altınordu klübünden 1788 Ömer Şenyüzer 1/12/9589 tarihinden iliba- ren 4 ay, Galatagençler klübünden 468 Mu- ammer Sindemir 1/12/939 tarihinden ren 3 ay, Galatagençler klübünden 952 rafettin Erdal 1/12/9439 #arihinden itibaren 1 ay. Altınordu klübü liglerden çekildi İkinci küme klüplerinden olan ve çok şe- relli bir mazisi bulunan Altınordu klöbl, İstanbul futbol ajanlığına, gönderdiği bir mektapla oyuncularının bir kısmının mek- tepli olduğu Için müsabakalara iştirak ede- mediğini ve bir kısmına da son zamanlarda futbol federasyonu tarafından ceza verildi- gini ileri sürerek takım çıkaramadığı çihet- le lig maçlarından çekildiğini bildirmiştir. Apartıman sahipleri Boş dairelerinize hemen iyi kiracı bulmak için wAkşams ın KÜÇÜK İLÂNLARI'ndan isti fade ediniz, | | | peşlerinden koş; uğraş, dur! Bu müddet zarfında, mahud hancı da, Vehbinin cesedini tâ iletideki fun. dalığın bir kinarına naklettirmiş, bir hendöğe göndürmüştü. «Sahibi çı. karsa alırlar, Bana ne?» diye düşün- müştü. İlk sahip, kurtlar, kuşlar çıktı. Cesedi iyice didiklediler. Avukatın Bursadan gönderdiği memurlar onu bu halde buldular. Netice, Berberi Bekirin aleyhine çıkmıyacak şekilde, iş resmi kırtasiyeye döküldü. Cesed, Uludağda bir köyün mütevazı mezar- lığına gömüldü. - Meğer Cemil Acibanın yarası Ukön. ce zannettiğinden daha ağırmış. 7 ağustosta, yani doktor Kadri Ah. medin tahliyesinden bir hafta sonra, ölen hemşiresinin için için hâlâ ma- temini çeken Suzan, koltuklaki ya- ralı babasının yanında hastabakicılık ediyordu. Bereket versin ilk günlerin yüksek ateşi düşmüş, nekahab devri başlamıştı, Cemil, soluk, yorgundu. Çok mah- zun bir hali vardı. Son haftaların va. kaları, bilhassa tahkikatı gibi can si kıcı . fakat çok şükür İyi bir mecra alan - vakalar, bu sağlam bünyeyi hayli sarsmıştı, Suzanı yanı başında gördükçe öle- ki zavallıyı hatırlıyordu. Tam bulk Tetrika No. 139 Şeyh Mehdinin, kizini Yazan: İskender Fahreddin aramak üzere yüzlerce atlı ile çöl yolunu tuttuğundan kimsenin haberi yoktu Örer fazla birşey söylemedi, derhal Lay lânın yanından çıktı. cariyelerden birine: — Şeyhin gözdesinin en süslü ve zarif el- biselerinden birini hemen al, Lerlâya götüt ve onun giyinmesine yardım et! Diye emirler verdi. Ömer, Şeyh Saldin yahina gitmişti. Kabile şeyhi: — Leylâ nerede... Hâlâ uyanmadı mı? Diye sordu, Ömer, karısının yeni uyandı- ğını, biraz gonra giyinip geleceğini söyledi. Şeyhin güzdesinin elbiselerinden birini alıp götüren cariye Lerlâyı tanımıyordu. EV biseyi götürdüğü zaman Bünnur yataktan kalkmıştı. Cariyenin elindeki süslü elbiseyi göten Sünnur sevindi. Ömere karşı - Leylâyı arat- mıyacak şekilde - giyinmek, süslenmek ve cazibeli görünmek lâzımdı. Sünnur, Leylâdan bin kere çok daha gü- zel bir kızdı. Süslü elbiseyi giyince ve üzün saçlarını arkasına dökünce o kadar güzel- leşmişti ki... Kendisine yardım eden cariye bile: — Şeyhin gözdesi sisi görürse, kimbilir ne Kadar kışkanacaktır. Demekten kendini alamamıştı. Şeyh Said saviyesinde o güne kadar Sün- nur yibi güzel ve onun kadar cazibeli bir kız görünmemişti, Şünnura şeyhin cariyesi yol gösterdi. Ömerin çadırından şeyhin çadırına g' tiler. Şeyh Saldin gözdesi, şeyhin dizinin dibin- de oturmuştu. Ömer, şeyhin karşısında otus rTuyordu, Yerde toparlak bir sini içinde ku- rulan sofrada kızarmış etler ve birçok ye- mişler vardı. Ömer, şeyhin gözdesinin cilveleştiğini gör- dükçe sabırsızlanıyor, zenci kölelerle sık sık Leylâya haberler gönderiyordu. Bir aralık kötelerden biri kapının perde- sini açtı ve — Sitti Laşlâ geliyor. Diye seslendi, Şeyh Sald yeğenini çoktanberi görmedi- gi için, Sünnur içeriye girince birşey ünla- mamigtı. Fakat, Ömerin güzleri birdenbire faltaşı gibi açıldı.. kaşlarını kaldırarak, hay- retle etrafındakilere baktı: — Bu güzel kadın kimdir? Köleler ve cariyeler hep birden: - Zevceniz Leylâ. Demindenberi giyt- niyordu. Diye gülüşmeğe başladılar, Şeyh Sald: — Bu elbise Leylâya o kadar yakışmış ki, onu birdenbire kocası bile tanıyamadı. Diyerek gözdesinin yüzüne baktı. Ömer hâl& derin bir şaşkınlık işinde göz- lerini uğuşturarak kendi kendine mırılda- nıyordu: - Asaba rüya mı görüyorum? Hâl uy- kuda mıyım? Leylâ diye buraya kadar ya- nımda taşıdığım karım birdenbire nasıl de- &işti?! O bu kadar güzel, bu derece Şirin değildi, Bünnur hepsini ayrı ayrı selâmladı ve Ömerin yanına oturdu — Ömer! Ben, Leylâ değilmi. Leylânın arkadaşıyım.. — İyi amma, ben seni Leylânın yatağın- dan kaldırdım. O nerede yatıyordu? Sünnur hakikati kısaca anlatmağa meo- bur oldu: — Leylâ, Mecnunla son defa olarak gö- rüşmek üzere Ur dağına gitti. Bunu baba- sından saklaması lâzımdı. Ben, 0 dönün- ceye kadar yatağında yatacaktım. Siz bu sırada gelip beni kaçırdınız. O zaman size birşey söyliyemezdim. Ömer aptal aptal genç.kızın yüzüne ba- kıyordu. Şeyh Sald: — Bu işe hiç de hazret etme, Örer! de- di - Kadının düşündüklerini şeytan bile düşünemez. Zaten Leylâdan sann hayır yok- tu. Allah onun yerine, ondan daha güre- muştu, tam kavuşmuştu; biçarenin göz göre göre ölmesine şahid olmuştu. Evlâtlarının ikisine de aynı mu- habbeti hissediyordu. Mahud vaka günü Bursaya iner İnmez, serdiği kadına şu basit telgrafı çekmişti: <Zevciniz vefat etti.» Necile bu kısa cümleyi, gözleri ya- şarmadan okumuştu, Zira artık ağlı- yacak dermanı kalmamıştı. Bütün yaşlarını Süzi'nin kabri üzerinde akıt- mıştı. Zevci hakkında duyduğu his ancak şu kelimeyle ifade edilebilirdi: Nefret... Bu adam,onun hakiki erkeğini elinden almış, iki sevgilinin hayatını berbad etmişti. Çocuklarından biri- nin de kanıma girmişti. Telgrafta başka izahat olmadığı için yüreği çarpıyordu. Nasıl olmuştu da Vehbi ölmüştü?... Sakın Cemil bir şey yapmış olmasın?... Fakat ihtimal yeremiyordu... Hayır! O, insan öldür- mezdi! Öldüremezdi! Seciyesi buna müsatd değildi. Alemin ne diyeceğine ehemmiyet vermeden alelâcele hazırlandı. Hemen Cemilin evine koştu, O geceyi orada kızile birlikte geçirdi, Ertesi gün Ce- mil gelince otomobilinden İnerken bahçede hemen karını çıktı, Sevgilisini yaralı bulduğu için ke- ni gönderdi sana, Şükret. aklını başına topla! Ve gülerek ilâve etdi: Eğer, bu kadar nefis bir inciyi gö?süs ne takmakta teredüd ediyorsan... Ömer, Şeyh Baldin ne demek istediğini anlamıştı. — Hayır. hayır, dedi, tersddüd etmiyo- rum. Ben, ayağıma gelen bu nimeti redde- decek kadar nankör bir insan değilim. Uma» rım ki, bu kiz bana Leylâyı aratmıyucak- tir, Sünnur bundan sonra, kimin kızı oldu- ğunu da gözlemek fırsalırı buldu, — Benim babam da sizin gibi bir kabile- pin. relsldir. Beni zorla kaçırmışlardı. Ba- bamı, anamı, yurdumu göreceğim geldi. Dedi. Şeyh Said, Sünnurun babasına ha- ber saldı. ay Sünnurla evlenmeğe karar vermiş- Çölün ortasında güzel bir düğün ya- parız. Diyerek, Sünnuru o gece dizinin dibinden ayırmadı. Sünnur bu teshdüften memnn olmamış değildi. Fakat, o Leylânın odasında bir iki gün kalabilseydi, hiç kimse Lejlânın Ur da- Bına kaştığından haberdar olmıyacaktı. Ömerin, Sünnüru kaçırması şeyh Mebdiyi derhal harekete geçirmişti, Ömer, çöl deryasında Sünnurla başbaşa kalarak: — Kimi aradım, kimi buldum”! Diye eğlenir ve maziyi çarçabuk unutma- ğa çalışırken, şeyh Mehdinin kizini ara- mak üzere yüzlerce atlı ile çöle uzandığın- dan kimsenin haberi yoktu. se Birbirini tutmayan iki haber.. Leylânın kaçırıldığı haberi o akşam şeyh Mehdinin kulağına çabuk eriştirildi: — Lerlâyı ata bağlayıp götürdüler, Sen uyuyor musun? Şeyh Mehdi bu haberi alınca beyninden yidırımla vurulmuşa döndü. O güne ka- dar beynini bu derece altüst eden bir haber almıyan Loylânın babası derhal muhafı- larını hazırlatmıştı. O, Leylânın nereye gidebileceğini tahmin ediyordu. — Şöphe yok ki, kızımı o serserinin adam» larından biri kaçırdı. Onu Ur dağına gö- türdüler, Hükmünü vermişti, Gerçi, yerlilerden bir- kaç kişi de Urmanın adamlarını saray el- yarında atla dolaşırken gördüklerini söy- lemişlerdi. Fakat, şeyh Mehdi atlılarını yo- la çıkaracağı sırada ortalıkta bu haberden daha kuvvetli bir şaylannı döndüğünü 8ö7- tediler: — Laylâyı Türkler değil, bedeviler ka- çırmaşlar.. hattâ bu bödevilerin arasında Seyid Ömer de varmış, Dediler. Leylânın babasi Ömerden şüp- helendiği için bu habere daha fazla inan- muştı. O zaten (Can) beyin çoktanberi şu- urunu kaybettiğini, dağdan şehre inmediği- ni biliyordu. — Urman öldükten sonra, Mecnun bu işi kendi kendine nasıl yapabilir? Diyerek, atlılarını Ömerin peşinden koğ- turmuştu. Laylânın ânnesi kızının yatağını boş gö- rünce deli gibi saçlarını yolarak haykirip bağırmağa başlamıştı. Leylânın saraydan kaçırılması kolay bir 1ş değild!, Bunu görenler türlü türlü hüküm- ler veriyorlardı: «— Can bey Leylâyı Ur dağına çekti, Ona melekler yardım ettiler!» «- Leylâ (Can) beye kavuşmak için ya- şıyordu. Allah onlara yardım ediyor. Şeyh Mehdi ne kadar şiddetli tedbirler alırsa al- sn, La7lâyı Mecnundan hiç bir kuyvet ayı- KAMAZ,» «— Bu arad Ömeri unutuyorsunuz. Ömer de karısını Mecnundan fazla seven bir er« kektir.e (Arkası var) derinden âdeta çıldırma raddelerine gelmişti. Bir odaya kapandılar. Yara- yı yeniden sarmak için çağrılan mü- tehassıs bir doktor gelene kadar Ce.. mili ona her şeyi anlattı. Necilenin emniyeti vardı: Bu vaks muhakkak ki bu anlatılan şekilde ce- reyan etmişti. Adliyede emniyet grti- recek, zavallı berberi ceza görmiye- cekti, Aradan günler geçti. Kadri Ahmed. den hâlâ ses seda yok... Cemli, emin adamı avukat Saldi Bursaya hem zâ- bıta tahkikatının mecrasını takib et- tirmek, hem de Vehbinin cesedi hak- kında malümat almak için yolladı. Onun dönüp de haber getirmesi üze- rine artık tekmil fenalıkların bittiği- ne, istikbalin bütün parlaklığils ön- lerinde açıldığına emin oldu. Gazete- ler, Vehbinin ölümünden bahis bile etmediler. -Ehemmiyetsiz bir zabıta vakası halinde her şey kaynadı, gitti. Yalnız salonlarda ufak tefek dedi. kodular oldu: — Kocası ölür ölmez derhal başka» sını buldu... Neymiş bu Necile hanım dal... Vallâhi bilmezdik... — Fakat hakkı yok mu, ma châre?... Vehbi beyle karı koca gibi miydiler sanki!... Biri bir yanda, öbürü öle yanda yaşardı, (Arkası ver)