ZKEYAM “38 Teşrinisani 1098 Mide, karaciğer, barsak ( (Almanyanın red cevabın- | hastalıklarının sebebi nedir ? Doktor Nihad Reşad Belger, Beyoğlu halkevinde bir konferans verdi Doktorun tavsiyeleri: Muntazam tegaddi, sofrada fazla konuşmamak, heyecanlı ve yorgun zamanlarda sofraya oturmamak, yemeklerden sonra yarım saat istirahat Yemeklerimizin pişirme De mutlaka değiştirmek lâzımdır Evvelki akşam Beyoğlu Halkevin- de güzel bir konferans dinledik. Kıy- metli doktorumuz Nihad Reşad Bel- ger bize mide, barsak ve karaciğer hufzıssıhhasından bahsetti, Doktor Nihad Reşadın konferansının en bü- yük hususiyeti şu idi: Konferanscı en muğlâk tibbi mess- Jeleri, gayet sadeleştirerek bir halk bilgisi halinde dinleyicilerine sunma- sını biliyordu. Bizim halk için bu tarzda konfe- ranslara büyük ihtiyaç vardır. «Kon- ferans memleketi» diye anılan Ameri- kada konferansları iki kısma ayırıyor- lar: Mesleki ve ihtisas konferânsları, halk konferansları... Yeni dünyada en ziyade rağbet gören konferanslar «Halk konferanslarısdır. Amerikalı böyle konferanslara para verip gidi- yor. Çünkü dinlediği Konferansı an- hyor, ondan adam akıllı istifade edi- yor. Bizde ekserya konferanscı dinls- yici bulamıyor, çünkü halka inmiyo- ruz. Doktor Nihad Reşadın könferansın- da salon tıklım tıklım dolu idi. Çünkü bugün mide ve barsak hastalıkları meşhur bir edibin dediği gibi âdeta asrın hastalığı olmuştur. Hayatımızın. icabatından mıdır? Nedir? Bugün önüne gelen midesinden ve barsakla- rından şikâyet ediyor. Bunnu için mi- de, barsak ve karaciğer bugün en me- raklı mevzulardan biridir. Dinleyiciler arasında kimler yok? İşte en önde sabık limancı bay Ham- di, onun yanında Râufi Manyas... Mev. zu mideye taallük ettiği halde şiir üs- tadı Yahya Kemal da konferansa gel- miş, fakat biraz geciktiği için kapınm önünde olurmağa mecbur olmuştu. Halkevi namına doktor Nihad Reşad halka: «Çehresi gibi zekâsı da parlak olan» cümlesile takdim olundu, Kon- feranscı sözlerine başladı: Tıbbın gayesi — Doktorların, tıbbın en büyük ga- yesi hastaları iyi etmek, iyi edemez- sek hiç olmazsa onları teselli etmek- tir. Fakat onun bundan daha mühim bir ideali vardır. İnsanları hasta olup tedavi etmektense onları hiç hasta et- mek, ona göre tedbirler almak ve ma- râzı daha gelmeden önlemek... Birçokları, hastalık adamakıllı ken- disini göstermeden, sıhhatlerinin bo- zuük olduğunu, yahud bozulmak üzere bulunduğunu farkedemezler. Ameri- kada bu mesele etrafında çok dikka- te değer tecrübeler yapılmıştır. Ve son derece mühim neticeler alınmıştır. Bu tecrübelere sigorta şirketleri ön ayak olmuşlardır, Meselâ fevkalâde sıhhat- te görünen, genç, gürbüz, güçlü kuy- vetli 1000 genç alınmıştır. Bunlar tec- rübeye geldikleri amân kendilerini son derece sıhhatli ve sağlam sanmak- ta idiler. Yaşları 25 le 30 arasında idi. Bu gençler üzerinde bir çok muayene- ler, lâboratuar kontrolleri yapılmış- tır. Neticede bu 1000 gencin yüzde olu- unun tamüsıhha olmadığı anlaşıl- mıştır. Bunların kiminde mide, kimin- de barsak, kiminde karaciğer ve saire gibi hastalık alâmetleri görülmüştür. Halbuki bu 1000 gencin hiç biri o za- mana kadar sıhhatlerinden hiç bir su- rette şikâyet etmemişlerdir. Demek ki, tagayyürütı maraziye çok defa vücudde hastaya kendisini his. getlirmeden de mevcud olabilirmiş. Bunun için hasta olmadan muayyen zamanlarda doktora gitmek lâzımdır. Bu tecrübelerden sonra Amerikahlar hayatı temdid enstitüleri kurmuşlar- dır. İtiraf ederim ki, bu enstitülerin f9- aliyetine dâir tedkikleri okurken bü Doktor Nihad Reşad Belger i hik gibi geldi. Fakat okuduktan sonra bunların büyük birer hakikat olduğu- nu teslim ettim. Bu enstitüler insan- ları hastalanmadan tedbirlere sevkefli- yor. Midenin vaziyeti Şimdi mideyi ele alalım. Mademki mide gıda ve meşrubatla alâkadardır. Bu uzuv bazı mikroplar ve tesemmüm hâdiseler! istisna edilirse yemek ve iç- mekten bozulur. Gayri muntazam te- gaddi iki türlüdür. Ya gıdayı az alı- yoruz, ya çok... Az tegaddi sefaletten bazen de modadan ileri geliyor. Bik hassa hanimlar şişmanlamamak İçin Az gıda alıyorlar. Haddi makulünde ol- sa bu fena bir şey değildir. Lâkin ifra- tı çok zararlıdır. Az gıda alanların başında «endişeli insanlar.da gelir. Bunlar herşeyi ye- mekten korkarlar, Meselâ bir gün pa- tates yerler, Tesadüfen o gün mideleri bozuktur: — Doktor patates bana dokunuyor... derler, — Ne biliyorsunuz? diye sorarsınız. — Dün yedim dokundu. Cevabını verirler. Halbuki midele- rindeki bozukluğun sebebi tamamile başkadır. Ertesi hafta makarnadan şüphe ederler, onu da yemek Histelerin- den çıkarırlar. Daha ertesi hafta sira meyvalara gelir. Derken yarım bar- dak süte kadar inerler, İştihaları ke- silir. Çünkü az yemeklerde iştiha kay- bolur, Hazım müşkülle; Çok yeme- ğe gelin . Çok yenince mide fazla çalışmak için fazla hamız ifraz etme- ğe mecbur olur, Bu giiblerde yemek- lerden sonra müthiş bir şişkinlik, mi- dede yanıklık, susama alâmetleri, ek- şilikler peydahlanır, Pantalon kemer- leri gevşetilir. Ağırlık basar, uyku ge- lir. Fazla yemek şişmanlık, şeker hasta» lığı, taş, kum, albomin, romatizma ve saire gibi birçok ârâz tevlid eder. Gıdanın keyfiyeti Şimdiye kadar gayri muntazam te gaddinin keminiyetine aid kısımların- dari bahsettim. Gelelim keyfiyetine... Alınacak gıdanın azlığı çokluğu gibi keyfiyeti, tarzı ekli yani yemek şekli, sureti tablu yani pişirilme şekli de çok mühimdir. Bizde maalesef yemek: pişirme usul İeri çok karışık ve gayri aıhhidir, S0- gan, yağ, kıyma karıştınlıp yakiliyor. ni. birşey olan seb- 26 de ahçıların «öldürme» dedikleri şe- kiide gene bu tarzda rlanıyor. Gıdalar çok soğuk veya çok sıcak yemek de yayri sıhhidir. Yemek veya meştubatı ne çok soğuk, ne çok « aHayalı temdid, tabiri bana-şarlatar, | “metkç -orlaswe shöğ “bir yenilmeli veya içilmelidir. Bun- dan sonra «Şekli ekil» yemek ye me tarzı gelir ki, bu da çok mühim- dir. Meselâ yemekte çok konuşmak... Bu süretle yemek yer, su içerken ha- va yutmak. Bazen bu hava insanı çok rahatsız eder. Hava midede toplanır. Barsağa geçmezse vücudde kalbin âlt civarına gelen kısımda tazyik yapar. Böyle olanlar kalbten korkarak dokt» ra müracaat ederler.« Bundan sonra doktor sui hazımlar- dan, fcna tegaddiden vücude gelen is- halleri ve kabizları anlattı: — Kâbızlar iki kısımdır. dedi, biri barsakların sağ' tarâfında vükua ge- leri kabizlar, öteki sdl taraftaki kabız- lar... Bazen heyeti ümumiyesinde de bozukluk olabilir. Sâğ ve sol taraf in- kıbâzlarının fârkı çok mühimdir. Sağ taraf kabızları ekseryâ hastaya ıstırap çektirir, betbeniz atar, bunlar sık sik doktorlara müracaat ederler. Sağ tarafta ağrılar olduğu için apan- disitten şikâyet ederler, Sol taraf kabızlarına hastalar ekser- ya tahammül ederler. .Meselâ hasta gelir: — 6-7 gündenberi dışarıya çıkmıyo rum... der, Sgranıg: — Istırap çekiyor musunuz? — Hayır... Cevabını verir.» Doktor bu daimi-kabız ve ishallerini barsaklar üzerinde oynadığı mühim rolleri anlattı. Doktorun tavsiyeleri Doktor mide, barsak ve karaciğer hakkında umumi hifzıssıhha bilgisi- ne dair sözlerini gayet dikkate değer tavsiyelerle bitirdi. —- Mide, barsak ve karaciğer hasta- lıklarına tutulmamak kendi elinizde- dir. Muntazam bir tegâddi Ne çok, ne de az yemek... Yemeği biraz azaltmak. | Yemek şekline dikkat etmek. Sofrada fazla konuşmamak... Heyecanlı ve yor- gun zamanlarda sofraya oturtmamak. Yemeklerden sonra yarım saat istira- hat etmek, Bizim yemeklerin sureti tabhunı mutlaka değiştirmek... Çünkü ben ecnebi memleketlerde de doktor- luk ettim. Buradaki kadar mide ve barsak hastalıklarına raslamadım... Alkolü katiyen itiyad hâline getir- memek... Ayda yılda bir alkol almak mecburiyet olursa haftalarca, bunu bir dahâ tekrar etmemek... Sigara da hazım üzerinde mühimdir, Nikotin tü- kürüğe karışır, Mideye iner ve hazim Üzerinde rol oynar. Turşu, marul, sir- Ke, biber, tuzu azaltmak... İşte bun- lar hasta olmadan. hastalığın önünü almak için umumi bilgilerdir. Romanya - Mısır İki hükümet arasındaki ticari münasebetler arttırılacak Kahire 17 (A.A.) — Mısır'a gelmiş olan Rumen ticaret heyeti reisi, mat- buat mümessillerine byanatta bulu- narak Romanyanın Mısır İle ticari münasebetleri arttırmak arzusunda olduğunu ve Mısırdan yapmakta ok duğu mübayaatı tezyide Amade bu- lunduğunu söylemiştir. Elbelâğ gazetesi, Rumen heyetinin yapacağı müzâkerelerden bahsederek Mısır ile Romanya arasındaki ticaret müvazenesinin Romanyanın lehinde olduğunu ve Almanya, Polonya, Dan- zig ve Çekoslovakya ile olan müna- sebetlerini kesmiş olmasına binaen Mısırın. kendi mahsullerine ihtiyacı ölan diğer memleketlere ihracat yap- makta menfaati bulunduğunu yaz- dan sonra vaziyet Fransız gazeteleri Almanyanın müşkül mevkiinden uzun uzadıya bahsediyorlar Paris 17 (A.A.) — Fransız matbu- atı, Hollanda - Belçika tavassutuna Hitlerin verdiği cevaptan sonra ha- sıl olan vaziyeti büyük bir itina ile tetkik etmektedir, Gazeteler, Hitlerin | çok müşkül bir vaziyette bulundu- ğunu gösterir alâmetler müşahede ediyorlar: Petit Parislen diyor ki: «Alman hattı hareketindeki deği- şiklikler Fransa ve İngiltereyi alâka- dar etmez, Bu iki memleket Alman askerleri Polonya topraklarını çiğne- dikleri gündenberi Almanya ile harp- te bulunuyor, Onlar bugünkü Alman idaresi mahvoluncaya kadar harbe devam edeceklerdir. Eğer Hitler şimdi büyük bir aske- Tİ harekete girişirse fena bir vazi- yette bunu yapmış olacaktır. Hususi ve fakat salâhiyeti söz götürmez haberlere göre, yüksek Alman ku. manda heyeti ciddi endişeler besle mektedir. Alman generalleri vazife. lerinin bütün zorluklarını müdrik bulunuyorlar. Bu zorlukları o kadar iyi anlamışlardır ki, general von Pritz yelsten Varşova önlerinde hâ- yatını feda etmiştir.» Figaro gazetesi, Hollanda ve Bel- çika hükümdarlarının mesajıma Şifa- hen cevap verilmiş olmasından do- layı hayret izhar ediyor ve diyor ki: «Alman diplomatları kanaat verici deliller bulamadıklarından bir kere daha yan çizerek işin içinden sıyrı- ayorlar, Fakat bir kere daha dahilde halkı aldatmak için bunu vesile it- tihaz ettiler. Almanların Polonya, harbinde çok zayiat verdikleri haki- katen doğrudur. Bu zayiat Hitlerin itiraf ettiğinin beş misliğir, Fakat aldığını iade için daha da zaylat ve- İ recektir, Alman hayat sahası Alman- ya için ölüm sahası olacaktır. AL manlar hiç yere binlerce insanı feda edecekler ve kendi milletlerine düşü- nülebilecek her türlü fenalığı yapa- caklardır,. Almanya harbe başladı. Fakat onu istediği zaman bitiremez.» Jour gazetesi, Alman cevabından sonra hasıl olan vaziyeti şöyle izah ediyor: «Almanların manevrası ida- re başında bulunanların müşkül va- ziyetini gösteriyor. Sulh taarruzu akim kaldı, Hücum tehdidi ise ne İn- giltere ne de Fransayı korkutamaz, Şayet Alman erkânıharbiyesi kış başlarken böyle bir işe girişmeğe ce- saret ederse, Fransa ve İngiltere bu- na karşı koymağa hazırdır» İngiliz muhalifleri “Harbin devamından Hitler mesuldür,, diyorlar B. Sinclair “Hitler cevap vermekten çekinmiştir,, diyor Londra 17 (A.A.) — Dün akşam Avam kamarasında, Sir John Simon'- un beyanatını müteakib, muhalefet lideri B, Attlee söz almış ve İki bi- taraf memleketin sulh teşebbüsü hak- kında şu beyanatta bulunmuştur: «Hollanda ve Belçikanın sulh te- şebbüsünün, Almanya tarafından reddedilmiş olmasından dolayı çok müteessirim. Hepimiz, hiç olmazsa, şunu temenni edelim Kİ bu iki sulh- perver memleket, Hollanda ile Belçi- ka, harbe girmesinler.» Muhalefet lideri B. Attlee, bundan sonra harp hedefleri hakkında aşağı- daki beyanatı yapmıştır: « Şimdi hükümetten bir talebim var. Bu, harp hedeflerini daha sarih surette tespit İçin dominyonlar ile ve Fransa ile yapılmakta olan müza- kerelerin Herleyip ilerlemediğidir, Hü- Kümetten, bunun hakkında malümat talep ediyorum. İngiltere, bu hedef- lerin daha sarih surette tespit ve ta- yinini istemektedir, Fikrimce bu su- sle verilecek cevap, teahhur kabul etmez. Buna verilecek cevabın, harbin 80- nuna bırakılmasına ise müsamaha olunamaz. İngiliz miileti ve bütün dünya, bizim ne için harbettiğimizi ve harp bittiği zaman İngiliz hükü- metinin dünyada nasıl bir nizam te- sis eylemek istediğini bilmek istiyor. Biz, hepimiz, harpten sonraki İn- gilterenin nasil bir İngiltere olacağını öğrenmek ârzu ediyoruz. Parlâmento- nun önüümüzdeki içtima devresinde hükümetin bu meseleyi derin bir su- retle müzakereye fırsat vermesi lâ- zımdır.» B, Attlee'yi müteakip söz alan B. Sinclair de aşağıdaki beyanafta bu- Tunmuştur: «Hollanda ve Belçikanın teşebbü- sünden sonra, vaziyet artık sarihtir. Hiç kimse, bizim Hitler'i harbe deva- ma mecbur bıraktığımızı söyliyemez, Bizzat Hitler, Hollanda ve Belçikaya cevap vermekten imtina eylemiştir. Harbe devam eden Hitler'dir ve bu- nun sebebini de, Çekler ve Polonya- hiar üzerinde nazi boyunduruğunu takviyeden başka bir şey-teşkil etme- Müzakereleri... reddetmek mesuliyeti, bir tek kişiye, Hitler'e ra- eldir. Hollanda ve Belçikanın, Almanya tarafından bir tecavüze uğramaları takdirinde müdafaaları için anlaş malar imzalamasına, bitaraflıkları mâni teşkil etmektedir. Bununla be râber, İngiltere, Hitler'in Belçika ve Hollanda milletlerini hükmü altına almağa kalkışması takdirinde bu mik letlerin bitaraflığını ve - hürriyetini müdafaa için tedbirler almalıdır.» İşçi partisi şefinin sözleri Londra VI (A.A.) — Harp vaziyeti hakkında her hafta açılan müzakere esnasında işçi partisi şeflerinden B. İ Snell söz alarak meclisten Alman milletine hakkaniyetli şartlar teklif edilmesini rica etmiştir. B, Snell demiştir ki; Kendisine tahmil ettiğimiz ablu- kayı imkân hasıl olur olmaz kaldıra- | cağımızı ve barış yolunu harp yolu- na tercih elliği zaman kendisine sarsılan hayatını iade için tam teş- riki mesaide bulunacağımızı Alman milletine temin etmeliyiz. Şahsan kanaatim şudur ki, bunu kendisine anlattığımız zaman Alman milleti derhal ve bizi hayrete düşü- recek bir cevap verecektir. B. Snell Hollanda ve Belçikayı ta- zimie yadederek demiştir ki: Belçika ve Hollanda hükümdarları harbi kısaltabilselerdi, küçük devlet- ler bir kere daha İnsaniyete muaz- zam bir hizmet yapmış olacaklardı (alkışlar). B, Snell, İngiliz cevabını ihtiyatlı bir lisanla tahlil ettikten sonra söz- lerine şu suretle devam eylemiştir; Hulâsa olarak Almanya: 1 — Çekos- Jovakyanın müstakil siyasi hayata avdelini temin edecek teklifler yap- mağa, 2 — Barışın artık hasia fikir. li muhteris birkaç şefin keyfine tabi olmayacağını temin eylemeğe davet . Almanya bu teklifleri ka- ydi barış kapısı açıktı. B. Snell sözlerini şu suretle bitir- miştir: Barış hedeflerinin tayini evvel emirde Alman milletine ve ondan sonradır ki medeniyet uğrunda barp eden İngiliz goilletine düşmektedir. ,