Nevyork' sergisini seyratmek üzere Ame- Tlkaya gitmiştim, biliyorsun, dostum. Ora- da tıkandım, kaldım. Bir türlü Avrupaya dönemiyorum. Atenla vapurunun torpillen- mesi burada bir nevi şaşkınlık mim «Seyyahlarla doju gemiyi Fski di Yeniye dönerken batırırlarsa; Avrupaya gis dene ne yapmazlar?» diye düşünülüyor. Benim de yanımda çoluk çocuk var, biliyos- sn. Kendi canımın korkusundan değil, on- larin noktasından deniz yolculuğuna bir tüğ- lü cesaret: edemiyorum. Şu tahteibahirlerin sayısı 43 miş. 7 si Geçen gün bizim pansiyonda arıcık şarap içiyorduk. İçki yasağı, tığı senedenberi akşamcılıklar bağa da oluyormuş. Panaiyon sahibesinin molistir. Arkadaşları toplanmışlardı. İçme el yana sıkıntıda olduğumuzdan oturdu» Bumuz yer de böyle mütecazi bir pansiyon. Üç boş bardak yuvarladık. O sırada, €W sahibi, beni misafirlerinden diğer bir po- © Msle tanıştırdı. — A.. Unuttum sizi prsranla etmeğe... dedi. - Bizim bay İstanbulludur... Arknda #m Coni de İstanbulluları pek sevse. Bıyık altından kis kis gülüyordu. Con: > — İstanbullu mu? « diye yüzüme tuhaf tuhaf bakta, — Evet... - dedim ve gülümsedim. Fakat 6, elini uzatacak yerde biraz Yes riledi. Ceketinin yakasını topladı. İskem» lesini değiştirdi. Polisler, bu seter kahkahalarla gülüyone Mardi. Coni: — Amma yapıyorsunuz... - diye homur- dandı. - Yabancılar yanda da mi beni rezil edeeeksinir?... Biri şöyle dedi: — Şükret ki, anaforeuluğun duyulmadı, mesleğinden kovulur, hem de ça- OtUrUYOL,. mara idam Coni, fena halde kızmıştı. Kasketini aktı. Gükka; giti, Davetli polisler: — Yapmamalıydık... — Mühcup-oldu!.. - diye aralarında Ko- muştular; Ben, soruyordum: — Niçin kizdi?.. İstanbulluları sevmez mi?... Ne-oldu?, Meclistekiler — Hiç!, » diye geçişlimliler; Fakat benim içime merak olmuştu: Bu adamın bir macerası olacaktı!.. Neymiş acaba?... Misafirleri dağıldıktan sonra patrona: — Bir şişe de benden içersiniz herhale de... - dedim. «Givi çiviyi söker! tabiri tam ayyaşlara göredir. İştihaları dişlerinin altındadır: Kızarmış, burnunu yüzüme doğru yaklış- tararak: — Maalmemnuniye! - dedi, Boşulmış yemek odasımda-bir masanın “başını geçtik. Bir o; bir'beni. Anasını ' Beninusıl bilirsiniz? — dedim. — Oooo. Harikulüde'bir insaz... - dedi. — Peki, Türkleri? — Türkler de omsalsızdırlar... Siz bura- © da bizim misafirimizsiniz. Ziyaretinize hire Şak vatandaşlarınız. geliyor Görüyorum Hepsi de şeker gibi... Çok hürmete şayan... — Peki, arkadaşınz Coni'nin lahkiri ne- AŞ A” GR A A ge e © Renza, iki kat merdiven: çıkıp; ga“ © yet şık bir apartıman dairesinin: zili.. ml çalın; i Prostelâlı bir Rum: hizmetçi açtı. I O— Kardeşim burada mı? . diye , rümca Sordu. — Evet. » — Yalnız mı? « — Hayır! beyin yanında, iyi Genç kızn yüzünde bir hüzün be. — Acık kapılardan: son derece tanta- âyla aydınlanmış, süslenmiş bir nek odası görünüyordu. Avizenin mda on iki kişilik bir masa kurul- « Üzeri türlü türlü çiçeklerle, lerle dolu. Ziyafet maksadile getirilip hizmet- hani işliyorlardı. ye bahsetmeyiniz. Zira zavallı bir halt ka- rıştırmış. Başına müthiş bir çorap örüle- bilir, — Ne gibi? — Eikâyeyi anlatayım, ... — Efendim, sizin memlekette polis sikis laşınca yankesiçiler de dikiş tutturamaz olmuşlar, Bunlardan biri de tutmuş her na- srlsa bizim bölgeye düşmüş. Dokuz parma- gı vardı, Yan sağ elinin başparmağı yok... Alâmeti farikası buydu... Bir kazaya uğra- 7 a Fethi Başaran aramızdan ayrıldı Tefrika No. 70 Yazan: İskender Fahreddin Mansur genç kadını süslü elbisesile hasırın içine koyup sardı ve iyice bağlayıp bahçeye indirdi ılı Yoğuşma Di: YEL Böyle can | “Dedi Manmur Eiklezbiz» şakır varlarla boğuşmaktan yılacak değildi. Kı- — Ne diyorsunu, aslanım (Firat) esiğ cini sallağı.. canavarın bir elini yere dü- | pazarında satılacak bir cariye değildir. Ba- şürdü. Ganavar 'Taşbileğin Üzerine atıldı. Taşbilek yere devrildi. Ve çabuk kalktı. Eğer yerde kalsaydı; canavar onu çabuk öldüre- si ceikti, E Amerikalı polisin gözleri testekerlek açıl- “Taşbilek kendi kendine düşündü: a: r — Bu esnavarın elini yere- düşürdüğüm. Söklürülmüş müdür? halde (zerime saldırmıklan — öyle ya... Bilmiyor musunuz? Yanko- Asu bana caavar geklinde görünseydi, eli” yere düşünce canayarın ortadan kaybolma» sı lârumdı. Bu, gerçekten bir canavara ben» zi beniz bu işe yardim ettiğimi duyarsa, be- nim derimi yüzdürür. Bir senet cariyeya ih- tiyacınız verse, bunu bir aşka cariye İle mübadele etmek mütakündür. (Can) bey israr ediyordu: — Onu bu suretle Ur'dan uzaklaştırmak istiyorum, Mansur! Eğer sen bana bugün yardım etmezsen; bu kadın beni öldürtecek. Onu mutlaka salıp yurddan' uzaklaştırma- Miyan, — Size » başımı vuracaklarını bilsem de Kalın pabuçlarının çivilerin merdivenleci | gümbürdeterek vermiş olanlar bir smeliyatla bu fuzla urav- larını atarlar... — Hiç bilmiyordum. Demek bu herif de o maksadia.. kendini âlil etmiş. Lu »— Aman ağabeyciğim!: Ellerimi çiz. Tramvayda: leme karşs rezil. olacağım... e AM A «— Kazancının yarısını m? | «— Eynt... Üzerimde beş pam. yok. Mah» kümiyet hayatım: metetiksiz berbud meçe- cek. Yak değil mi benim gibi delikanlı Ya, Elimi serbes bırakırsan tramvayda bi- rini haklarım... No kazanırsam yarısını da Sana veririm. «Malüm. ya: Polislerden bazıları gar, terleri ortak giderler. Bu Corni'nin deö öyle bir kötü huyu vardır alışmış, kudurmuşlan beterdir derler. o Pekâlâ... - deyip razı olmuş. #Tramvays binmişler, İnmişler. Dokuz parmak, oniki dolar uzatmış: «— Buyrun bayım... Bu, sizin kısmetiniz! #— Beverebildin demek... Bravo. Benim gözüm hep etraftaydı Kimi vuracaksın di- ye pür dikkat bakıyordum... Anlıyamadım. Kimden çaldın kuzum? «— Üzümü ye-hağını sorma. ... aPolia,dokuz parmağı merkeze teslim et- miş. Evine dönmüş. Memn'an, on İki dola- rı kendi paralarının yanına istif etmek i5- temiş, Bir de ne görsün? Yirmidört dola» rının yerinde yeller esiyor!... | butlu diye tanıtınça o İstanbul Külharıbaz yinin macerasını hatırladı. Bütün arkadaş- Jar da ona takıldık, Mesele bundan ibaret... Nasıl bizim dokuz parmak? Oo (Vâ.Nü) Adanaya içme suyu isalesi Adana (Akşam) — Adananın içme suyu işinin, müteahhidin taahhüdünü ifada priz, gösterdiğinden dolayı ndiiyeye intikal etti- Sini eveelee- bildirmiştim. Belediye, davanın: mahkemece haline Kadar artesiyen kuyularının açılmasını kas rarlaşsırmış ve bu işi bir müteahhide ha- vie etmiştir. Dilberler Sekisi mevkiinde bu arteziyen kuyularının açılmasına başlanmıştır. Tah- min edildiğine göre şehir, önümüzdeki kâ- nun aylarında İçme suyuna karuşacaktır. Fabrikaların gayri sıhhi suları Adana (Akşamı — Şehirdeki fabrikala- rın gayri sıhhi olan: sularını esaslı bir ka- nalda toplamak için, fabrikaların umum kanala Kadar birer ni tavana dikmiş, bir şeyler düşünü“ yor; daha.doğrusu bir şey düşünmü- yordu. Tum: Renza içert girdiği sırada, 89- lonun öteki kapısından da bir genç — Ne var ne yok cicim; — Sağlık. — Vallahi her seferinde ödüm. ko- puyor bir kazaya uğrayacaksın diye... Süzi idi bu... Her kim olursa olsun yemin eder, bahse tutuşurdu ki sirk ârtistinin Bağrına bastığı kız, bizim Süzan Bed- rinin ta kendisidir. İki insan birbi. rine ancak bu kadar benzeyebilir. Onunki gibi bunda da gümrali kestane saçlar, koyu renk mavi göz- ler, ayni çizgiler, ayni kibarlık... Yalnız Süzi tablatile daha şıktı; kü- çük lerzi onunla zarafetie nasıl yör rışabilirdi zavallıcıkl * kaldırılarık Osman: ağu camisinde namazi Karacaahmeddeki Merhum Fethi Başaran Meden “Terbiyesi Istanbul. bölgesi başkanı bay Fethi Başaran'ın dün £8- o Ankaruda bir kalb sektesinden ve- fat oitiğini veessürle haber aldik Şehrimizin spor işlerini senelerden- beri büyük bir dürüstiile hiç bir sizil- taya meydan vermeden idare etanek kabiliyetini göstermiş olan bu. arkada- şın ziyat Türk sporunda hiç şüphesiz büyük bir boşluk tevitd etmiştir. Eski ve tam amatör bir sporcu olan Fethi Başaran'ın. henüz genç denecek bir yaşta aramızdan ebediyen ayrıl- masından duyduğumuz elem pek do- indir: Onun biitmü karşısında kimsesiz. Jan zevcesile oğlunun uğradığı sonsuz mateme bütün kelibimizle iştirak eder, HUÂJ klübüne, İş Bankasına ve bütün İstanbwi sporcularına baş sağlıkları Beden terbiyesi İstanbul bölgesi başkanlığından i — Bölgemizin kıymetli psbaşkanı Fef- hi Başaran, Ankarada kalb vefat etmiştir. 2 -— Cenazesi 25/9/1939 tarihine müsadif pazartesi günü saul. 1! de Kadıköyünde Bahariye caddesinde 92 numaralı: evinden sektesinden kılındıktan. sonra makberesine defnedilecektir. 3 — Bölgemiz. dahilindeki bütün -âpor teşekküllerinin cenam merasiminde Has gır bulunmak üzere dazartesi günü saaf 10 da merhumun banesinde hazır bulun» maları rica olunur. Bugünkü spor hareketleri Bügün şehrimiz stadları muhtelif spor hareketlerine sahne olacaktır. Taksim stadında suat 1030 de Peru ile Beşiktaş klüpleri arasında hususi bir müs sabaka yapılacak, saat 1430 da prolesvo- nel güreşlere deram edilecektir. Kadıköy stadında saat 18.da Fenerbah- çe ile Galatasaray arasında kupa maçının revanşı yapılacaktır. Dünkü su topu müsabakası Galatasaray - Beykoz su topu takımları sraswdu dün Beşiktaş havuzunda hususl mahiyette bir su topu mükabakası yapıl. mıştır. Bu karşılaşmayı hâkim bir oyun» dan sonra Galatasaraylılar © - 2 kazan- muşlardır. Galatasaray - Beşiktaş küçük- leri arasındaki müsabakada da gene Oa- Tatasaraylılar 5 - 0 galip gelmişlerdir. Adanada hayvan sergisi Adana (Akşamı — Adana şehir hipodro- munda önümüzdeki ilkteşrinin birinci gün nü bir GERi sergisi. açılacak» bayvenlar | tır. 13 öylülden itibaren hayvanların sed giye Xayıd muamelesine- başlarımışlar. ğ Süzi'nin . portresini çizmek” için #azla uğraşmak lüzumsuzdur. İnsan şayet Süzanı biliyorsa. onu da tanı yor demektir. Ancak dansöz. daha toplu, daya tazeydi. Halsizlikle, mes calsizlikle, kansızlıkla, zatiyetle alâ» kası yoktu. Elbette Ömrünü Süzan gi sefalet ortasında geçirmemişti liği davetliler sökün edi- yorlardı: Bu ziyafete: iştirak eden erkekler yaşlı insanlardı. Ev sahibesine- hürs meb olsun diye:smokin giyerek gel mişlerdi, Kadınlar ciheti ise- artist ve artist yamağı kabilinden: biçürelerdi. Onun için şıklıkları da dermeçatmaydı. Ev sahibesi. arkadaşlarını. eğlendirmek istediğinden. metresine; — Arkadaşlarından beş altı kişi davet el! - demişti, e Erkekler arasında en fazla dikkati calip simalardan Rıfkı, tembel, filo“ zot bir zatı şerifti. Bir etajere dayan» mış, müstehzi müstehzi diyordu kiş — Çok iyi bulmuşsun yahu... Bu senin Süzi parça!... Vehbi, mernun, anlalıyorduş — Ah bilsen... Ne ele aruca girmes » da satmak ve yerine bir zenci cariye almak | ona göre: Her gittiği yerde alkışlan- » yardim ederim, Fakat, bu Iş bir kere ba- banızm açsanız olmaz nm? — EHayır. Çünkü, babam (Fırat): Taşbile- Ze vadelımiş, İyi ya. Tüşbilek (Pirat)ı alıp evine gö- türür, Siz de ordan:Kurtulursunuz! — Hayır. hayır.. ben onun elinden &olay kolay kurtulamam, O, fettan bir kadındır. Zehranın bile gözünü oymağa çalışıyor. Mansur, (Can) beyi çok severdi. Unun eski kölesi Zomba öldükten sonra (Can) beş kendi hizmetine Mansuru almıştı. Man» sur Cezayirli bir Arapta. Yaşı kırkı bulmuş- tu. Türklerin eline düşeli yirmi yıl wardı. Mansur Urmasın sarayında çox rahat ya- şiyordu. (Cani beyin israrına dayanama- dı: AYOr. Diyerek kulübeden ayrıldı. Pencereden bir 598 duydu: — Taşbilek! Buraya niçin geldiğini bili- yorum. Benimle- boş yere - uğraşıyorsun. Gençliğine asırım Senir... Haydi, işine git Ve bir daha benim semtime uğrama! Taşbilek ulina bindi ve pencereye doğru başını umalarak bağırdı: — Senden (Fıratia istiyorum. — (Fırat) reisin sarayındadır. Burada deği. — İvi ama, onu neden bir kaplumbağa şeklinde gösteriyorsun bena? Beni neden smaymunlaştırdın?.. — Ben birşey bilmiyorum, Sözlerime Inan. (Firat) senin kişmetin değildir: Onun peşinden boş yere İtoşma. O; başka ına kıs- met olacak... Taşbilek yumruklarını sıkıyordu: — Bu oyunu yapan sensin, mel'ün sihir baz! Ben #lbette seni gebertmenin yolunu bulacağım. Eger (Mratyı Tanerden ayırıp bana vermezsen, evmi ateşlemek. boynu- mun borcu olsun, Senin cinlerin mi, yoksa Âdem oğlunun kuvveti mi üstün gelecek. O zawan anlarsın! Penösreden canavarın yedi başı birden göründü: — Ben he: zaman muzafferim ve muzaf- fer olacağım. Üzerime ordularla gelsen, ge- ne elibaş olarak ters yüzüne. dönseeksin! Ve (Fırat) senin olmuyacak.. fakat onü saraydan parara eği47 Kapıdaki nöbetçiler gö- (Can) bey minareyi çalmaka o azmettiği çin, kılıfını önceden hazırlamıştı; — Mansur! - dedi - gen kuvvetli bir adamsin, Şiradi (Pıralm odasına zit Ona benim tarafımdan bir bardak gak&um şer- beti ver. O şerbeti içince sersemler, bayılır, O zaman (Fıratlı kucazlayıp büyük bir ha- sıra sarar ve İyice bağlarsın- Ondan üle- sini bana bırak; Mansur gümüş bardak içinde hazırlanan zakkum şerbetini (Fırat'a götürdü. (Firat) kölenin elindeki şerbeti şörün - ce sevinmişti. Bu, Urmunların caki sir üde- tâydi;' reis veya oğlu sarayda bir cariyeden mağa başladı. Fakat, allığı okların hiç biri. | Boğlahdığı saman kendisine bir bardak ger si Mmedete isabet etmiyor; canavar; atılan | Pet gönderirdi. okları birer birer tutup penesreden © yere Mansur şerbeti verdikten sonra: atıyordu. 'Taşbilek son okuna varıncaya kü -— Haydi, bunu. içiniz. ve süsleniniz! Dedi: (First) şerbeti içer içmez, en süs- IU elbisesini giydi, saçlarını taradı. yücu- düne güzel kokular slrdii.. ve bunları yap- tıktan sonra, birdenbire başına bir sersem. lik geldi. gözleri döndü. yere düşlü. | Mansur hasırı kapıda bırakmıştı. (Fırat) bayılır bayılmaz asırı aldı, genç: kadını süalü elhisesile hasırın işine koyun. sardı Ye iyice bağladı. Kimseye görünmeden ka pidan çıkarıp bahçeye indirdi. «Can) bey pazara çıkmak için batmsın- dan müsaade almıştı. Mansur yanımda gi» duğu içm reis oğlundan emindi. Can bey; — Yük hazır mı? .. Diye sozdu. Ve hasarın sarıldığını ün- Can beyin, yurdu heyecana | ** #evinak Hasırın içinde bir kadın cldu- gi e eş gunu kim tahmin edebilireli? düşüren bir hilesi.. Mansur yükü sırtına Yurdu. vâsıl (1) dan gelen korran birkaç gündür |, < Esir pazarına gittiler. “Ur şehrinde bulunuyordu, Yolcular burada z alış veriş yapatlar, Türkler madeneiliğe ve kumaş işlerine çok ehemmiyet verdikleri için, geçen yolcular buradan bir hayli ku- taş ve minderi işler satın alırlardı. Kervan geldiği zaman çarşılarda pazarlar kuru- İur, etraftan birçok satıcılar şehre gelirler. di. Hattâ bu pazarlarda esir köle ve cari» yeler de satılırdı. Türk zenginleri evlerine Arap köle ve-cariye satın alırlardı. O gün (Can) bey, andik uşaklarından Mansuru çağırdı: - Biraz sonra seninle birlikte.çarfıya gis deceğiz. Bu akşam Arup kervanı U”'dan hareket edecektir. (Fıraı esir pazarın- dar astı. ok tortası boşalınca ölirun diz- ginlerini çekti. Sihirbazı kulübesinden uzaklaştı. “Taşbtlek ömründe ilk defa, düvüşlm mağ- Tüp olamie dönüyordu. Bu dönüş Taşbileği fena halde kuxdırmış- tı. Büyük düşman ordularına meydan oku yan ve her savaştan &wlip olarak dönen "Taşbilek Ihtiyar bir büyücüyü yenmeden yaşışamazdı. Reise gidecek ve meseleyi ân- İntacak, retsten yardım görmese bütün yurdu (Asu) aleyhinde ayaklandırmağa ve nihayet onun vücudünü ortadan: Kaldır. mağa çalışacaklı. dArkası var) (1) Küfe ile Basra arasında büyük bir şe- hirdir. O:tarihte Bağdad “şehri yoktu. Ger- çi (Leylâ ile Mecnun) efsanesinde Bağdad bahsedilmişse' de, hakikelte bu sehir (Yâmt)tan baska bir yer değildi. Mak arasında Bağdad olarak geçtiği için, biz de böyle bırakmıştık. Romanızın ikinci kis. mından: sonrası, Emevi halifesi Velid bin Abdülmelik Mervan zaınanında yani hle- ri 86-96 yıllarında geçmektedir. Halbuki Bağdad şehrinin binasmz hülefai Abbasi- yenin ikincisi olan Kbu Cafer Mansur tara - fından 149 yılında başlanmış ve 149 da ik- mal edilerele hilâfet merkezi olmuştur. için neler, neler'yapmadım. Hem is- tidadı, hem cerbezesi var, Güzelliği de kendine itimad eden bir hali, özümeti vardı. Her tavrı âmiraneydi. Dansözlerden biri: — E... Sofrada gayet güzel şeyler | duruyor. Yemeğe, İçmeğe başlamak için. ne bekliyoruz? — diye sardu- mış. Böylelerine hâkim olmak güç meseledir, Üstelik cin gibi zeki. — Demek artık kendine bağladın. — Öyle gibi... Sesler yükseldi; — Bravo... Kimin nesi?... Nere | ©— Evet, ne bekliyoruz? den zuhur etmiş de artistiiğe alık Vehbi: iu iile — Kamber! « dedi; Yatsın: Kr — O da ne demekmiş? — Hoş mu anlatır. — Kümlersir düğün olur. mu?... — Bilmem ben bayıliyorum... Se. | Doklor-Kadri-Ahmedi bekliyorus!... — Ooo... Sahi:.. — Fakat mademki: haspam: sökün kalan dona kalir; Tam*o esnada Kâdri Ahmed kapı Huysuzlük eder bu vaziyette — Benimkisi asla... Melektir... Pa- raya karşı fevkalâde. istihfafla” dav- da belirdi. y Herkes: — Oh, oh... En iyi huy! a — Fakat çok küçükken içtimai ka. | — Yaş$al- - diye haykırdı İhtiyar hilekâr, bin türlü' şakalar yapıyon; reveranslarla. eğiliyordu. Bü- tün kadınlar koşuştular. Boynuna sa- rıldılaz, yüzünü gözünü öpmeğe baş- ladılar, — Safa geldin, doktor, — Durun çocuklar... düşüreceksiniz... nunlara isyan etmiş, bu yola dökül- müş... Terbiye görmemiş tay nasıl serkeştir... Bu da öyle... Cins mah- lük, fakat gemini azıya almış... Bu sözleri söyliyen Vehbi, fazla değişmiş değildi. Daima eskisi gibi güçlü kuvvetli, zevk ve sefahete düş- kün bir erkekti, Yaşinın elli civarın» da olmasına rağmen ancak kırkında görünüyordu. Yirmi sene evvel gör. düğümüze kıyasla şimdi daha ziyade Paketlerimi Vay gidi çapkın bime.