18 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

18 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e e A a 18 Haziran 1939 AKŞAM Naşid tekrar sahneye ve seyircilerine kavuştu Perşembe akşamı bu çok sevilen sanatkârla halkın yeniden karşılaşması çok heyecanlı oldu Naşid taşan bir sevinç içinde bütün varlığiyle oynadı, Naşidi Hayret efendi rolünde < gösteren üç sahne Perşembe günü gazeteler, uzun 28“ Mandanberi rahatsız bulunan halk Sânatkârı Naşidin, hasret kaldığı sah- Neye o akşam tekrar kavuşacağını ediyorlardı. Kendisile görüşenle- Ye, Raşid: «Hastalıktan bunaldım, İlk Sahneye çıkacağım geceyi heyecanla ekliyorum; kurtlarımı dökeceğim miş, Hatıralarda «Kanto, tulüat» diye Yaşıyan ve bilhassa son zamanlarda Sadece «Naşid» demek olan Şehzade- 1, kendisine hayat veren bu halk Sahatkârını sahneye çıkmaktan alıko- Yan menhus hastalığın berataraf ol- Masile sanki yeniden canlanmıştı Komik! şehir'in sadık hayranlar Tini sevince garkeden bü haber çok- tânberi Şehzadebaşı tiyatrolarının Müşterisi olmaktan çıkmış İstanbul- İulara da geçmiş günleri hatırlatmiş Slâcak ki, perşembe akşamı Turan tiyatrosu biribirine benzemiyen İki S€yirci kalabalığile hıncahınç dolmuş- «*u, Clarek Gabile, Dorothy Lamour'un Benç ve zarif seyircilerile, tuldatın bayani ve ekseriya şişman müşte- tileri, anne kız, baba oğul halinde 10- “ülarda, balkonda ve parterde yanya- Ba oturuyorlardı. Ben de on iki senedir seyretmedi- Bim Naşidi tekrar görmeğe gelmiş- tim Gişenin önü eski zamanlarda ol- “duğu gibi, içeri girmek için telâş eden T kalabalıkla dolu idi. Kapıda gene "t kişi bilet konrol ediyor. Bu ter- t tiyatronun medhalini dolduran İelâşlı kalabalık arasına kârışması da- melhuz birkaç bedavacı Naşid o&)ranına karşıdır. Zannedersem Kapı ündeki telâşlı havayı da bu beda Vâcılar yaratır ve ekseriya biletlerini Slip sıra ile içeri girmeğe başlıyan ka- bâlık ailelerin efradı arasına kari- tarak tiyatroya dahil olurlar, Nitekim 1 orada İken böyle bir bedayacı ele Beçiritai Tiyatronun içi baştan başa dolu idi. “Üşteriler rahat rahat fıstıklarını yi- Yorlar, pembe, sarı, yeşil külâhlar çinde leblebi ve çekirdek satılıyor, *T Yer yükselen «Haniya gazoz», «Su- Ml içen,..> seşleri Naşid tiyatrosun- olduğumuzu derinden hissettiri- Yordu Çocukken devamlı müşterisi oldu- Bum bu tiyatro binası, bana biraz kü- Sülmüş gibi geldi. Eskiden başımı yu- Ti kaldırdığım zaman localar sema» doğru yükseliyormuş hissini ve- Yi, Sahneyi, içinde araba ile rahat ra- At dolaşılabilerek kadar geniş bir dan zannederim. Bina bir miktar İmiş, yenilik olarak localardan h El Tesimli büyük sinema reklâmla- Asılmişta, Bir yenilik te şu: Duvarda «Tiyatro yllinde sigara içmek yasaktır» ya- 1 büyük bir kâğıt asılı durmasına kı €n, 14 - 15 yaşlarındaki çocuk- Sa büyükler değil - avuçları içinde İ gili sigara tüttürüyorlardı. Etrafımı seyrettiğim sırada bir de- ?€ vurulan üç darbe ile perdenin alg cağı haber verildi, Bir kaynaşma başi Ve Kukaraça havası çalınmağa Tadı, perde açılmıştı. seyircilerini gülmekten kırdı, Şehzadebaşında oyunlara gene kan- to ile başlanıyor. Fakat kanto, eski- den olduğu gibi: Ateşim var, külüm yok, Bülbül oldum gülüm yok, Ben bu aşka düşeli Ağlamadık günüm yok. şarkısile değil türkçe sözlü Kukara- ça havasile oynanıyor ve kantocu kız, davulun temposuna uyarak göbek çalkalıyacağı, sahnede zaman zaman bir peri kızı gibi kanatlanıp uçacağı yerde, bacaklarını öne arkaya atarak «figür» ler yapıyordu. Çalgıcılârın hemen arkasına isabet eden sırada oturuyordum. Gene meş- | hür keman! Yorgi keman çalıyor, Yir- mi beş senedir Naşidie beraber çalr şan bü emektar musikişinas, tulüa- tın birinci kemancısı ihtiyarlamış, on beş sene evvel bir orkestra şefinin asabi hareketlerile çalan, yerinde du- ramıyan, sert yayile halkı coşturan Naşid seyircileri karşısında kemani Yorgi, artık büyük bir sükün içinde işini görüyor; arasıra başını ağır ağır sağa, sola çeviriyor, o ka- dar... Kukaraça kantosu bitti, bir alkış tu- fanı, Oyunu pek beğenilen artist, elle- rile hayranlarına buseler gönderiyor. Bundan sonra alkışlar arasında ikinci artist sahneye geldi. Bu bir şanlözdü. Türkçe hâzin tangolar söy- ledi, arkasından lâcivertli bir genç kız çıktı. Kopan alkışlara bakılırsa, Şehzadebaşının en çok tutulan şarkı- tsi bu idi. Hakikaten tatlı bir sesi var, Fakat niçin dalma hezin şarkılar 56- çiliyor? Bu Xız «Hastayım yaşıyorum», (Sarsın seni kara topraklar» gibi şar- kılârı arka arkaya söyledi ve pek be- genildi. Halbuki eskiden bu sahnede daima hovarda, çapkın, deryadil şar- kılar söylenir, kâinata metelik vermi- yen edalar, vur patlasın, çal oynasın- lar halkı ooştururdu. Demek ki tulü- at seyircileri de işi felsefeye dökmüş- der! Bu oyun faslında gecenin en neşeli numarası, karı koca geçimsizliğini can- landıran bir düeto idi, Gerçi buda esas itibarile hazindi ya... İstediği şapkayı almadığı için kocasının başı İ sanatkârının sahneye çil geçirdi vg , Biçare ko- ca, sel gibi boşanan göz yaşlarını, çü- rük olduğu için şüphesiz ancak bir de- fa giyilip atilan bir kadın çorabile si- Biyordu, Naşid sahnede Nihayet sıra büyük oyuna gelmişti. Ertuğrul Sadi Tek ve Halide Pişkinin iştirakile Naşid «Hayret efendis vod- vilini oynıyacaktı, Herkes b k halk asın sabır- sızlıkla bekliyor, Oyunun birinci per- desinin ilk sahneleri oynanırken bir aralık Hayret efendinin geldiği haber verlidi ve akabinde sahnedeki evin kâa- pısından Naşidin sesi duyuldu. Bir- denbire kopan âlkış tufanı ve bağırış- malar dekikalarca devam etti. Çok- tanberi kendisinin sesini duymamış ve yüzüne hasret kalmış olan hayranla- rının neşeli tezahüratı arasında #ah- | neye gelen Naşid, elini göğsüne koya- yak, temennalar ederek bu taltiflere mukabele etmeğe çalışıyordu. Halkla sevilen artistin bu birleşme- si çok hecanlı oldu. Belli ki Naşid, ha- yatının en mesud dakikalarını yaşi- yordu. Kendisini sahneden uzaklaş- mağa mecbur eden hastalığını yen- miş, uğruna ömrünü harcadığı mesle- ğine ve seyircilerine kavuşmuştu, Naşid, bir sevinç hamlesi içinde bü- tün varhğile oynadı. Her hareketi, her sözü, halkı kahkahalarla güldürdü, ya. zil bir eser oynamasına rağmen, sik sik işi tulüata döküyor, oyunun mec- tasını bozamadan seyircilerine küçük kahkaha gezintileri yaptırıyordu, Nişanlanmak üzere bulunan ihti- yar bir âşık rolünde idi, fakat yoldan çıkmış bir kadını «rahı ismetes sevk- etmek vazifesini de üzerine almış bu- Yunuyordu. Kadının kocası tarafın- dan yatakta yakalandı ve başına da- ha bin bir felâket gelmek üzere idi. Sâat 11 olmuştu. Vapura yetişmek mecburiyetinde idin, Naşidi vodvilin ei düğümlü yerinde kurdlarını ker, seyircilerini kahkahadan kırar ve alkışlar toplarken bıraktım, Sevimli sanatkâra geçmiş olsun! Ş.A.R. Şile elektriğe kavuşuyor Şile (Akşam) — Kazamız Beledi- yesi son günlerde bu günkü elketrik işini düzeltmek için burada mükem- mel bir elektrik tesisatı yapmıya ka- rar vermiştir. Bu faydalı iş için İstan. buldan gelen mühendis burada lâzım gelen tedkikatı yapmış ve dönmüş- tir, Aldığımız haberlere göre mühen- disin çizdiği program tasdik edil mek üzere Nafia Vekâletine gitmiştir. Proje Ankaradan gelir gelmez şe. hirde elektrik işine derhal başlana- caktır. Trakyada mandıralar Edirne (Akşam) — Sıhhat ve İkti. sad Vekâletimizin verdiği tip ve ta- limata uygun fenni mandırâlar bu sene en iyi şartlar altında çalışmakta ve sık sık kontrol edilmektedir. Yapılan nefis peynirler buzhanele- re sevkedilmektedir. MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIALİ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur. Tefrika No, 51 Bahife 7 Giolitti 906 da Trablus işini halletmeğe karar vermişti, meşrutiyetin ilânı bunu geciktirdi Böylece kolaylaşan pazarlık netice- si olmak üzere 19032 de İtalya ile Fran- sa -iki Lâtin kız kardeş- arasında şu beyanname imzalanmıştı: (Fransanın Fasa hulül ve nüfuzu- na İtalyanın itirazı olmâdığı gibi İtal- yanın Trablusgarbe hulül ve nüfuzu- na da Fransanın hiç bir itirazı yok- tur.) Fransa Fasa mukabil başkasının malını İtalyaya «taviz» olarak peşkeş çekiyordu! Yransâdan bu suretle Trablusta ia- Teket serbestisi alınca İtalya hüküme- ti İngiltereye müracaat etti. İngiliz hükümeti resmen değilse de zımnen Trablusun İtalya tarafından istilâsına itiraz etmiyeceğini anlat tı. (1) Yalnız İngilizler İtalyanlar Trab- Tusgarbe el atarlarsa Osmanlı devleti. nin kendisini büsbütün Rusyanın Ku» cağına terkedeceğinden korkuyorlar- dı. Bu endişeyi ortadan kaldırmak lâ- zamdı .Bu da Ruslarla bir itilâf yap- mâklia kabil olacaktı. Üçüncü Viktor Emanvel tahta çi- kınca Rusya Çarını ziyarete gitmişti. Çar bu ziyareti 1907 teşrinlevveli için- de iade etti. İki hükümdar İtalyada Racconigi şatosunda bulunştular. Bu- rada Rusya Hariciye Nazırı İsvolsky ile İtalya Başvekili Giolitti ve Hariciye Nazırı Tittoni arasında cereyan eden müzakerelerde Trablusgarp xe Boğaz- lar meseleleri bahse mevzu teşkil et- ti, İtalya Türk boğazlarında Rus hak- larını tanıdı. Diğer hükümetlerin de muvafakatı şartile Boğazların açılma- sını kabul ve bunu temin için Rusya ile beraber çalışmağı vald, buna mu. kabi! Rusya da vektı gelince İtalya- nın Trablusta faik hakları olduğu- nu tasdik etti. Bundan başka İtalya ile Rusya Bal kanlarda statükonun devamini ve €€- nebi hâkimiyeti haricinde milliyet prensiplerinin inkişafını nazarı dik. katte bulundurmağı, Balkanlara dair yapılacak itilâflarda biribirini haber- dar etmeği de taahhüd eylediler. Bu taahhüdlerde Avusturyaya yolu kapa” mak gayesi açık görünüyordu. İki hü- kümet birisinin boğazlarda, diğerinin Trablusgarp üzerinde «haklarının; ta- nınmasinı ve Balkan milletlerinin «in- kişafını hüsnünazar» ile takip eyle- meği Osmanlı devletinin mülki tama. miyetini korumakla telif kabul eder meseleler gibi addettiler! Bu (Racconigi) mülâkatında İtal ya Trablusgarp üzerinde hareket ser- bestisine Rusların da muvafakatını bu suretle istihsal etti. İtalyanın müttefiki olan Almanya ile Avusturyanın Trablusgarpte doğ- rudan doğruya menfaatleri olmadığı için büyük müşkülât çıkarmıyacâk. ları tabii idi, Avrupa büyük devletlerinin en az kuvvetlisi olan İtalya diğer büyük devletlerle böyle zaman, yaman anla- şarak Salsburinin tavsiyesi veçbile avın kaçabileceği yolları kapatıp tam nişangâha gelmesi tertiplerini ikmal ediyordu. Bir taraftan da Trablusta ik- tisadi, ticari teşebbüslerini arttırmağa uğraşıyordu. Bu sırada ikinei Meşrutiyet inkilâ- bi oldu. İşte bu beklenilmiyordu. Bu inkılâp Osmanlı devletinin ta- mâmen parçalanmasının mi, yoksa kuvvetlenmesinin mi başlangıcı ola- caktı? Bosna ve Herseğin Avusturyaca il- hakı, Bulgaristanın istiklâlini ilânı ilk günlerde birinci ihtimalin vücud bulmasına meydan verecek teşebbüs- Jer gibi göründü. Fakat bu iki ihtima- Jin ikisi de tahakkuk etmedi! Avusturyanın Bosna, Herseği ilhak eylemesi üzerine İtalyanlar kendileri için «taviz» hakkını daha kuvvetil gördüler. Artık vakıt geçirmemek lâzımdı. Almanya Akdenizde bir (üssübahri) elde etmeği düşünüyordu. Gözü evvelâ Giridin Suda limanına ilişmişti, Fakat İngilterenin buna muvafakat etmiye- ceği aşikâr idi. Kiçneri Mısır fevkâlâde komiserli- ğine tayin eden İngiltere Akdenizdeki bütün Britanya kuvvetlerinin mer- kezini Maltadan Mısıra nakletmişti. Bu senelerde İngilterenin büyük bir siyasi plân takip ettiği hissolunuyor- du. Osmanlı devleti sukut ederse hilâfe. tin kfallığı ilân edilecek Misir Hidivi- ne nakli, bu süretle Hicazın, belki bü- tün Arabistanın ve Filistin kıtasının Mısır hâkimiyetine geçmesi, şarki Ak- denizde en kuvvetli hâkimiyeti elde etmek üzere Giridin İngiliz müraka- besi altına alınması, Kahire nasıl bir demiryolile Ümidbürmuna bağlanıyor. sü Elâriş - Bâsra -Cenubi İren yolile Hindistana da bağlanması, böylece İn- gilterenin Afrika müstemlekelerile As- ya müstemlekelerinin yekpare bir ha- Je getirilmesi bu'plânın umumi nokta, larından görünüyordu. ğ Bunun Almanyaya Giridde bir mev. ki vermeğe müsaid olmıyacağı şüp- hesizdi. Almanyanın Yunanistana tâbi küçük adalardan birinin kömür deposu olarak kendisine — birakılması yolundaki teşebbüsleri de akamete uğramıştı. , Acaba Almanya müttefiki İtalyanın emellerini hiçe sayarak şimdi Trablus. garbi veya Bingaziyi yahud her ikisini elde etmek üzere bir teşebbüste bulun. makta kendini muztar kalmış gibi göstermek hevesine düşmiyecek miy. di? Herhalde İtalya kendi menfaatleri namına ihtiyatlı davranmalı idi! 1909 senesinde İtalyada âyandan, mebuslardan, ricalden mürekkep giz- Ji bir içlimada 'Trablusun işgaline ka» ti karar verildi. Ancak evvelâ efkân umumiyeyi buna hazırlamak ve dey. Jetleri müessir itirazlarda bulunm- yacak bir durumda tutmak üzere si yasi teşebbüslerde bulunulmak Jâ. zamdı, Bu yolda faaliyete girişildi. İtalya bir Akdeniz devleti idi. Baş- kalarının ellerinde bulunan Septe, Sü. veyş, Çanakkale, İtalyayı bir göl için. de imiş gibi bir durumda bırakıyordu. O da hiç olmazsa Adriyatik denizi. ni bir İtalyan denizi hâline getirmek istiyordu. Bunun için müttefiği Avus. turya ile Arnavutlukta siyaseten çar- pışıyordu. Fakat işte öbür büyük ve kuvvetli müttefiği Almanya da burnunun di- bindeki Trablusta kendisini rahat bi. rakmıyordu: Almanya 1911 de Trablusa bir (1. mi heyet) gönderrçiş, ticaret gömile- rine Trablus sahillerinde bir kömtr istasyonu İhdas için Babâli ile müza- kere açmıştı. 1911 ilkbaharında Mısır hududun- da İngilizlerle Sellüm limanı ihtilâf çıkmış, Âsarı atika mütebassısı birkag Almanın o günlerde Bingazide bu. Tunması, Sellârun Osmanlı devletin. ce, üssübahri olmak “üzere Almanya. ya verileceği zehabını Uyandırmıştı. İngiltere tabii bunâ müsaid ola- mâzdı. İtalya da Almanyanın Bingezi top- raklarına ayak atmasına şiddetle mu- halefet ediyordu. Alman matbuatında infilâk eden tehevvüre rağmen Berlin hükümeti Müselles ittifaka zarar gelmek ihtima- lini düşündü. Bağdad hattı imtiyazi. le Akdenizde bir İskenderun, sonra Mersin demiryolu şirketile anlaşarak Mersin limanlarından istifade yolunu bulmuştu ya. Bunlarin iktifa ederek 'Trablusgarpte kömür istasyonu eme. inden feragat etti, İtalya Akdeniz bir İngiliz - Fransız denizi haline gelmeden evvel davran. mağı kendisi için hayati bir mesele addediyordu. İtalya Başvekili Giolitti bu lüzumu bir nutkunda (22 şubat 1912 de) şu yolda ifade eylemiştir, (Arkası var) (1) Umumi harp sonlarında elçilerden Nabi ve Rumbeyoğ'u Fahreddin beyler ta- rafından Trablusgarp, Bingazi ve on ikl ada meseleleri hakkında tanzim olunan mah» dud mikdarda basılmış muhtıra.

Bu sayıdan diğer sayfalar: