POLİTİKA Fransa harb ihtimaline karşı hazırlanıyor Çeklerin yaşadıkları Moravya ve Bohemyanın Almanya camiası içine girmiş olmasını hazmedemeyen İngilterenin Almanyaya karşı kendisine turafdar bularak bir çenber kurmağa çalışmasından çılan gerginlik ve harb tehlikesinin en ağır yökü Fransanm üzerine İngiltere askert bir devlet olmadığından muhtemel hir harpte Almanya» Mın azim kuvvetlerile uğraşacak yalnız Fransız ordusudur, Bunun için Fran- 5a kendi ordusunun noksanlarmı ikmal etmek ve eslihasını daha modern bir hale getirmek için pek büyük masraflara girmişir. Yeni bir harb Avru- paya münhasır kalmıyacak; Fransanın şimali Afrika müstemleke İmpara- torluğu ve Uzak Şarktaki Hindi Çini müstemlekesi de tehlikede kalacaktır. Müstemlekelerin müdafaasını tamamlamak üzere Fransa fevkalâde mas- raflara boğulmuştur. İngiliz donanması aynı zamanda Almanya, İalya ve Japonya ile uğraşa- lam esaslar üzerine düzeltmek ve bütçeyi tevzin etmek için vergileri son hadde çıkarmıştı. Buna rağmen Fransa hükümeti senenin sonuna kadar parlâmentodan almış olduğu fevkalâde salâhiyete binaen gayet ağır vergiler 30 emirname ile neşredilen bu vergilerin karşıhğı olarak mili müdafaa tahsisatı 17 milyar franga çıkarılmıştır. Aynı zamanda fabrika- larda mesaj saatleri haftada kırk sekiz ve hattâ elli”beş saate iblâğ edildi. Fransâdâ bütün aylıklar ve karançlâr ağır fedakârlığa tâbi tutulmuştur. Bir taraftan masrafları azaltmak üzere yol inşası azaltılmış ve buğday ko- ruma tahsisatı kesilmiştir. Fransa âdeta bir harpte imiş gibi ağır yük altına girmiş oluyor. Şimdi amelenin ve sosyalistler ile komünistlerin ne diyecek. Zleri beklenmektedir. İngilterenin oMarşfild (şehrinde oturan mister Dunsford, bundan bir kaç gün evvel çok müşkül bir vazi. yete düştü. Çünkü seyrüsefer tarife. #ine mugayir hareketinden dolayı cürmümeşhud mahkemesine gitme- ğe mecbur olduğu saat, oturduğu şehrin kilisesinde düğünü için yapıla- çak merasim saatine tesadüf etmiştir. Ayni saatte hem nişanlısı tarafın- dan evlenme merasimi (içni kiliseye çağırılan, hem de cezaya çarpılmak üzere hâkim tarafından mahkemeye Hadiselerle dolu bir düğün davet edilen mister Dunsford, ne ya- pacağını şaşırdı. Nihayet ceza için vekâleten babasını mahkemeyi gön- derdi. Kendisi de evlenmek üzere ki- Hseye gitti. Sonradan, babası düğün ziyafetine iştirak İçin salondan içe. riye girdiği zaman oğluna sevinçli bir haber getirdi, Baba, oğlunun © anda evlenmek üzere olduğundan ge Dilenciler Geçen gün Varşova sokaklarından geçirilen bir cenazeyi yüzlerce dilen cinin takip ettiği görüldü. Yırtık pir- tık elbiselerile tabutu takip eden bu dilenciler, krallarmı mezara götürü- yorlardı. Dilenciliği kendisine bir mes- fek edinmiş ve dilenciler âleminde şöhret kazanmış olan Przesil, birkaç gün evvel Varşovanın en işlek bir caddesinde bayılarak yere düşmüş ve hastaneye götürülürken yolda ölmüş- fü. Zabıta, ölünün üzerini araşlırdığı gaman 2000 Zioti nakid para ve bir- çok bankalardaki tasarruf sandıkla- fının defterlerini buldu. Yapılan tahkikatta Prsesil'in ma zeralı bir mazisi olduğu meydana çi- Gem amman kralı öldü kanıldı, Bu adam, serseri kıyafetinde bütün Avrupayı dolaşmıştı. Pragda dilencilere mahsu bir yüksek mektep açmıştı. Fakat Pray zabıtast bu mek- | tebi kapatmış ve müdürü Przesil'i ku- dud haricine çıkarmıştı. Bunun üze rine, dilencilik profesörü Lehistana giderek, dilencilerin bir Cennet diye tatsif ettikleri Çenstohav şehrinde yerleşmişti. Orada dilencilere mahsus manzumeler ve dilencilik arizaları ya- yazıyor ve bunları yüksek fiatlerle di- lencilere satıyordu. 87 yaşında olan Przesil, geçen gün Varşovayı ziyaret etmiş ve orada sokakta yere düşerek ölmüştür. Attan düştü Dün Çocuk bayramı münasebetile at üzerinde bir gezintiye çıkan Sakız- ağacında mukim 16 yaşlarında İbra. him, Mecidiye köyünden geçerken at- tan düşmüş. başından ve kollarından yaralanarak Beyoğlu hastanesine kal- Burülmuştar. Şüpheli bir ölüm Dün saat 10 da Divanyolunda Tür. be önünden geçen 45 yaşında hüviye. Muayeneyi ölümün sebebini şüpheli gördüğünden cesed morga nakledilmiştir. Taş ocağında çöküntü Kıziltoprakta taş ocağında bir top- yak kayma vakası olmuş, ocakta çalı- gan işçilerden 25 yaşlarında Mevlüd ye Abdullah çöken toprak altında ka larak yaralanmışlardır. Yaralılar Hay. darpaşa hastanesine nakledilerek te- davi altına âlınmışlardir. Biribirlerini yaraladılar 'Erenköyünde bir kahvede bilârdo oynıyan Mehmed isminde iki adaş üyun arasında birbirlerile kavga et- Mmişler ve sustalı bıçakla biribirlerini Barmaid. e Şehir Tiyatrosu artistlerinin ücretlerine zam yapılacak Belediyenin mülhak bütçeleri umu- mi meclise verilmiş ve tedkik edilmek üzere bütçe encümenine havale edil- miştir. Riyaset makamı, 937 senesi hasılatını nazarı dikkate alarak önü- müzdeki mevsimde Şehir Tiyatrosu varidalının daha noksan olacağını nazarı dikkate almış, ancak yeni ti- yatro binasının tevsii göz önüne alı- narak 939 tiyatro varidat bütçesini geçen seneden bin lira noksanile 108 bin lira olarak tesbit etmiştir. Beledi. ye bu sene ecnebi memleketlerden temsil trupları getirtmeğe karar ver- diğinden bu trupların yapacağı hası- lat yirmi bin lira olarak tahmin edil- miştir. Yeni Şehir Tiyatrosu bütçesinde artistlerin ücretlerine zam yapılması muvafık görüldüğünden sanatkârla- rın ücret maddesine geçen seneden 7920 lira fazlasile 52920 lira tahsisat konulmuştur. Belediye bu zammı yap- Mmakla sanatkârların maişet darlığı dolayısile meslekten ayrılmalarına ve bu suretle şehir sahnesinin kıymetli elemanlardan mahrum kalmasma mâni olacaktır Muaşeret falsoları: Başından anlatayım Diye başlayıp karşısındakini hiç alâkadar etmiyen bir lâfa tutmak sohbet sayılmaz, işkencedir Misafir — (Köşeye kurulup sigara» yı yaktıktan sonra) Size sevdiğiniz bir zattan selâm getirdim. Ben — (Kimden mânasına yüzü- ne bakıyorum) Misafir — Söyliyeceğim; hele sab- Tediniz; başından anlatayım: Bu sa- bah erken uyanmıştım; halbuki geç yatmıştım ya... Misafirlerim vardı: Osman beyle Hidayet paşa, Osman be Yİ otanırsmız, Hariciyede Şifre ka- lemi müdürü idi, biraz kösece... Es- zam, çamlar İçinde, kocaman havuz. Ju... Allah, Allah! Bileceksiniz, mabe- miralayı Şakir beyle içtikleri su ayrı gitmezdi, bakla kırı kısraklarını unut” tunuz mu? Ne ise, işte bu Osman beyle Hida- yet paşa... Hidayet paşayı bilmezsi- niz, fırka kumandanı idi, bir aralık Yemene gitmişti, Çapaçul Hidayet derler. Ha, durunuz bakayım, siz da- madını tanıyacaksınız, Bitlis valili- ğinde bulunmuştu, şöyle, karayağız, sol bacağı azıcık aksardı. Hatırmız dan çıkmış. Geç vakte kadar otur. duk, eski zamanı ândık, geçmiş za- man ölür ki hayali cihan değer... Misafirler gitti, ben de yatağıma gir- dim. Derken bir lodos fırtınasıdır koptu, camlar başladı mı zıngırdama» ğa? Uyuyabilirsen uyu... Sabaha ya- kın biraz dalmıştımı, telefon çaldı. Ben — Selim telfondan mı geldi mânasına yeni bir bakış). O — Meğerse yanlış numara çevir mişler; amma bir daha uyuyamadım, Baktım, hava da güzel, bahçeye in- dim. Pazartesi pazarından karanfiller almıştım. Öyle karanfiller ki... Eşleri- ni, bundan yirmi sene evvel... Hayır, Yazan: Refik Halid hâşa, yirmi sene olmadı, on altı 58- ne... Öyle ya, Cümhuriyet 1923 te ilân edilmişti, ihraç kararı evvel mi idi, sonra mı? Şöyle, böyle on beş se- Sezai beyin yalısında görmüştüm, al üstüne sarı tahrirli... Ha, sizin malü- sunuz. Gelelim karanfillere... Ben — (Hafifçe) Of! Misafir — Şu esnaf kısmı yok mu? , babam, bekle! Bereket hava müsait; Bu sene zâten kış görmedik ki... Bir gazete aldım. Aksi Şeytan, acele ile gözlüğü” mü evde unutmamış mıyım? Dön geri! Ben — (Usulca) Ahi Misafir — Bizim ev, bilirsiniz zan- buçuk liradan aşağıya Çok para!... Hem şu sırada, ya ahvali bu kadar bozuk iken boya için de avuç dolusu para sarfef cin» net! Şimdilik vazgeçtik. i Ben — (Yavaşça) Ayi Of! Misafir — Pederin bir nasihati var« dı: Yuva yükseğe kurulur, bedava verseler yalıda oturmam, derdi. Big, ailece onun bu tavsiyesine riayet ettik. Ortanca birader Serencebey yo- kuşunda ikamet eder; amcamızın ko- nağı Zeyrek yokuşunda idi, yamn Çamlıca tepesindeki köşküne taşmır. dı. Her ne İse, gözlüğümü alıp dön- düm, fakat epeyce terlemişim, Ter- den korkarım... Ben — (Pek belli etmeden) Allah! Aman! Misafir — ... Bir kurander, Şeytan kulağına kurşun, zatürre hazırdır. Ali Fikri bey, geçen sene üç günün içinde yuvarlanıp gidivermedi mi? Dağ gibi adamdı, yazık oldu... Ben — (Sararıp olarak, “kısık kısık) Ah! Aman! Misafir — Ne ise, efendim, tram- vayda yer buldum. Buldum amma meğerse yanlışlıkla Aksaray arabası- na binmemiş miyim? Halbuki Fatihe gidecektim, nüfus kaydimi çıkarmak için, şimdi Mecidiyeköyüne nakli har ne icab ediyor da... Sebebini anlata- cağım, tuhaf bir şey, şaşacaksınız. Tramvaydan tekrar in, tekrar bin, ayrıca üç otuz para vereceksin... Yok, yok, üç otuz değil, dört kuruş on para! A Ben —(Kendimden geçer gibi ola rak) Aman! Ah! Of! Misafir — Dört kuruş on para mı? Yanlış söyledim, dört buçuk... Öyle ya... kita değiştiriyorum. (Ev sahibi- ne bakar) Ne oluyorsunuz? Neniz var? (Kapıdan seslenir) Yetişiniz! Su getiriniz! (İçeri girenlere) Birden- Karşılıklı tatlı tatlı konuşuyorduk! Atatürke aid mask Ebedi Şef Atâtürke aid olan bu mask, genç heykeltraşlarımızdan bay Kenan Yontur tarafından yapılmış çok değerli bir eserdir. Sanatkân bu muvaffakıyetinden dolayı tebrik ederiz, K Adanada ikinci bir müze kuruluyor Adana (Akşam) — Adanada ikinci bir müze kurulmaktadır. Bu müze <İslâm eserleri müzesi, olacaktır, 812 senesinde, yapılan «Akçamesçid» ey- miş ve bu taleb evkaf umum müdür- lüğü idare meclisi tarafından kabul edilerek bina Adana müze müdürlü- üne devredilmiştir. Yakında binanın tamiri ile müze haline getirilmesine başlanacak ve muhitimizin bütün İslâm eserleri bu güzel tarihi binaya yerleştirilecektir. Kardeşini yaraladı İzmir, (Akşam) — Ödemişte Birgi GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Ayasofyadaki levhaları yazan hattat Kazaskser Mustafa izzet yasofya gene günün mevzuu oldu, Bu meşhur tarihi âbide camilikten müzeliğe çevrildiği sıra- da, büyük lâvhalar indirilmiştir. Mu- hafaza edilecek yef bulunmadığı için bunların çürümek tehlikesinde ol malarından dolayı tekrar eski mâ- hallerine asılmaları karar altına alınmıştır. Lâvhaların kim tarafından indirildiği de ayrıca tahkik edilmek- tedir. Şemseddin Sami. Ayasofyadan bah- sederken: <Lâvhaların celi hattı Teknecizade hattat İbrahim efendi- nindir> diyor. Fakat Ayasofya cami- sinin büyük yuvarlak meşhur lâvha- ları Kazasker Tosyalı Mustafa “İzzet etendinindir. Bu zat, diğer kazasker Mustafa İzzet efendiden ders almış tır ki, hocalık eden adaşının lâkabı Yesarizade'dir. İki hatlat kazasker Mustafa İzzet efendiyi birbirine karıştırmamak lâ- zımdır, Yesarizade olanı, 1848 de ve- fat etmiş, Tokatlı olan talebesi ise ondan yirmi sene kadar sonra ölmüş- tür. Yesarizadenin Ayasofyada yal- nız «<Hüvessemlülalim; lâvhası var- dır. Hattatlarımızın meşhurların- leri mübalâgaya, hattâ biraz da ya- lana istinad ettiği İçin zamanının şa- irlerinden biri şöyle demiştir; Yemin cise Yesarizade gerçekten yalan söyler! Dostu şair İzzet Molla da - bütün hattatların cahil olmasından kinaye « adaşı hakkında şu lâtifeyi yapmış. >” — Biz iki İzzet yanyana gelince okur yazar bir adam halini alıyoruz. — Tokatlı kazasker Mustafa İzzeb efendinin Ayasofyadaki lâvhaları, satranç usuliyle, yani murabba mu- rabba çizilerek küçük bir orijinalden resim tarzında büyütülmüş sülüs ce- Hsidir. Lâvhınların beherine bin #ltın sarfedilmiştir. Tokatlı hattat, birinci sultan Hamidin ikinci imamıydi. Ayas sofya kubbesi içindeki ezme altınla yazılı göbek yazi da ayni zatındır. w) Şoför sarhoşmuş Kamyon bir araba, bir tramvaya çarptı İzmir, (Akşam) — İzmirin İnönü caddesinde herkesi telâşa veren bir öl