zi POLİTİKA Orta Avrupa vaziyeti Almanyanın Ro- manyaya karşı alacağı vaziyete bağlı Almanya Çeklerin yaşadıkları Bohemya ile Moravyanın o Almanya; #lhak edildiğini resmen Amerika, İngiltere ve Fransa devletlerine bildirmiştir. Bu tebliğlerde Slovakyanın vaziyetinden bahsedilmemiştir. Almanya Slovak- yadaki askeri Fumandanlarna bu memleketin hükümranlık hukukuna riayet etmelerini tenbih etmiştir. Bundan Slovakyanın ilhakı mevzuubahis olmayıp bu memlekci üzerin- deki himayenin Moravya ve Bohemyadakine benzemiyeceği, müzaharet mahiyetinde bulunduğu istidlâl edilmektedir. Almanya, Moravya ile Bohem- yanın doğrudan doğruya kendi himayesi altında bulunduğunu bildirmekle beraber gerek İngiltere, gerek Fransa bunu tanımaktan istinkâf etmişlerdir. İngiltere ile Fransa Çekoslovakya Cümhurreisi ile Hariciye Nazırının B. Haitler ve Hariciye Nazırı ile imazladıkları anlaşmanın, cereyan eden ahval ve şeraite bakarak hukuki kıymeti olmadığı kanaatindedir. Fakat Almanya bu telâkkıyı kabul etmemiş ve İngiltere ile Fransanın görüşleri kukuki esasa dayanmadığını ileri sürerek bunların notalarını reddetmiştir. Almanya hükümeti yarı resmi bir tebliğ ile İngiliz Başvekilinin nutkuna da cevap vererek Münih mukarreratnın bilâkis garp devlet ricalinin Çekos- lovakyayı ve diğer Orta Avrupa devletlerini teşçi eden eski nutuklarla ihlâl edilmiş olduğunu bildirmiştir. Bu suretle son hadiseler Almanya ile İngiltere ve Fransa arasında şiddetli söz kavgalarına müncer olmuştur, Fakat İngiltere Alman hareketinin eski Çekoslovakya topraklarına münhasır kalmayıp Romanya topraklarına da yayılacağından endişe etmek- tedir. Romanya petrol ve hububatının münhasıran Almanyaya verilmesi yo- aralından ilân edilmiştir, Imanyanmn bir plân teklif ettiği ve buna mukabil Rümen milletinin Almanya tarafından tekeffül edileceği İngiltere Hariciye nezaretinin Tekziplere rağmen İngiliz ajansı Röyter . böyle bir teşebbüsün yapıldığı noktasında ısrar etmektedir. Bu mesele hakkında İngiliz Kabinesi fevkalâde bir içtima yapmıştır. Romanya hükümeti Bükreşleki İngiliz ve Fransız s6 ne malümat vermiştir. Londradaki Rumen sefiri Tilea da İngiliz Hari- Nazırı Lord Halifaxa malümat vermiştir. Romanyanın hududlarını in etmekte olduğu ve daha başka tedbirlere müracaat ettiği de haber verilmektedir. Orta Avrupa ahvelinin fenalaşıp fenalaşmaması Romanyaya karşı Nişan ve Yüzük tarihten önceki zamanairda | da kullanılırdı. Ancak parmağa alâ- | metl farika olarak halka takmak kadim İranilerde âdet oldu. İraniler- den sonra eski Yunanlılarla Romalı lar da parmaklarına halka takmağa başladılar. Fransız tarihlerine göre ilk nişan yüzüğü takanlar Musevilerdir. Mu- seviler sağ ellerine takarlardı. Bir müddet sonra nişan halkalarına ek mas koydular ve sağ elden sol ele ge çirdiler: Kalb tarafında olduğu için. İlkönceleri nişan yüzüğü dördün- cü parmağa takılırdı; daha sonra işa- ret parmağına, daha sonra da küçük parmağa takıldı. Brölanya'llar orla ın alacağı vaziyete bağlı bulunuyor. nikâh yüzükleri AKŞAM parmaklarına takarlardı. Orta çağlarda başparmga takılan halkalar yaptılar. Yüz senedenberi de nişan yüzükleri dördüncü parma- ğu takılıyor. Nikâh yüzüğünün yuvarlak olması hududsuzluğun timsalidir. Uçsuz bu- caksız bir aşkla iki kişiyi birbirine bağlar. Eskiden nikâh ye nişan yü- züklerinin içine miknatis konurdu: Çekici bir aşka remiz olsun diye. Nikâh ve nişan “yüzüklerinin sol elin dördüncü, yani yüzük parmağı- na takılmasındaki sebeb: Yüzük par- mağının bir damarı varmış ki; doğru kalbe gidermiş... Tuz resmi 1530 yılında, Şatelo'da, Jan Allere ile Klev dükasının nişenları yapıldı. Jan Allere on iki yaşındaydı. 1 inci Fransuya bu nişan münase- belile bitip tükenmek billmiyen ziya- fetler verdi, eğlenceler tertib etti... Öylesine ki, bu ziyafet ve eğlenceler devam ederken kız evlenecek çağa geldi ve Antuan Burbonla evlendi... Bu düğün münasebetile de ziyafet ve eğlenceler devam etti. Yapılan dü- ğün kırk gün kırk geceyi de geçti ve nihâyet kralm hazinesinde metelik kalmadığını gördüler... Şimdi ne olacaktı?... Hazineye pa- ra bulmak lâzımdı. Düşündüler, ta- şındılar ve buldular: Tuzdan vergi almağa başladılar, 'Tuz resmi 1534 ten kalmadır. Öğrendi! yeler' verilecektir. (AKŞAM) ın yeni müsabakası 30 arkadaş 300000 lira kazandı! Bir müessesede çalişan 30 arkadaşbir olupbir piyango bileti aldılar, Talih bu ya, biletlerine (300,000) Jira çıktı. Ve her biri (10,000) lira hisse aldı. «Zenginin malı züğürdün çenesini yorarısa da bu otuz zenginin akibet- leri herhalde merak edilmeğe değer!.. Biz de bu merakla bu otuz zenginin hayatlarını takip ettik ve oluzunun da parasını ayrı işe yatırdığını öğrendik. 'rimizi, birer resim halinde 1 Nisan 1939 tarihinden itibaren neşredeceğiz. Hangisinin parasını daha iyi bir işe harcadığını biz bilmiyoruz. Bu noktayı karilerimizin takdirine bırakacağız. Müsabakaya iştirak etmek isteyenler bu resimleri takip edecekler ve re- simlerl? beraber neşredilecek olan numaralı kuponları kesip saklıyacaklar- dır, Otuzuncu resim çıktıktan sönra, paralarını ayrı maksadlara hareiyan oluz zengin arasında hangisinin daha iyi hareket ettiğini tayin edip ku- ponlarla beraber bize göndereceklerdir, Gelen cevaplar tasnif edilecek, hangi zengin çok rey kazanırsa ona rey verenler arasında bir seçim yapılarak (50) kişiye muhtelif ve değerli hedi. Baştanbaşa sürpriz olan hediyeler ayrıca ilân edilecektir. Neden acele edildi ? Istanbulun esas plânı henüz tasdik ve ilân edilmemişken Bunun teferrüatından olan bostanla- rın plânını yapmanın sebebi nedir ? Bu istical yüzünden büyük bir yanlışlık yapıldı. Geçen gün Vali ve Belediye Reisi, fen heyeti müdürü ve fen heyeti erkânı mahallinde yaptıkları tedkikte bu yanlışa kanaat getirdiler ve tashih için teşebbüste bulunmağa karar verdiler Nişantaşında Va» likonağından de- nize kadar Uzâ- nan bostanların hikâyesinden gö çen “gün bahset- miştik, Bugün de bu işin başksi bir safhasını anlatâ- cağız. Yapı ve yollar kanunu mucibin- ce belediyeler bi- rer imar plânı yapmakla mükel- Jeftirler, Kanuna ; göre bu plân umu- mt meclis tarafın- dan kabul ve Na- fia Vekfeti tara- fından tasdik edil- dikten sonra, her- kesin gelip gör mesi için, belediye salonuna asılır ve keyfiyet gâzetelerle ilân edilir. Ancak bundan sonra muteber olur, Belediye bu plâna göre yapacağı iş- leri senelere ayırır ve her kısım için tafsilât plânları hazırlamağa başlar. İstanbulda böyle bir imar plânı var mıdır?... Hayır yoktur. Gerçi Prost, İstanbul ve Beyoğlu ciheti için bir nâzım plân hazırlamıştır. Fakat bu plân henüz tasdik edilmemiş, ka- tiyet kesbetmemişür. Plânm bir çok noktalarına fenni bakımdan iti- razlar edilmiştir. Bilhassa şehrin içinde vladük denileri köpüler vücud! getirilmesi hem çok masraflı, hem çirkin görülmüştür. Şu halde yapılacak şey imar plâ- nının katiyet kesbetmesini bekle. mekten ve pek müstacel işler müs- tesna olmak üzere hiç bir şeye el sür- memeklen ibarettir. Eminönü meydanının genişletilme- si muvafıktı. Çünkü meydan pek dar ve çirkindi, yapılacak istimlâkin parasını Nafla Vkâleti hazırlamıştı. Fakat belediye bunun gibi acelesi ol- mıyan ve sarfedilecek param hazır bulunmayan işler için de tatbik plân- ları yapnuştır. Esas “plân mevcud- ken İstbik plânı yapmak, ortada bir kanun yokken o kanunun tatbik şekline aid nizamname vücude getir- meğe benzer ki pek garibdir. Geçen gün bahsettiğimiz bostan- ların vaziyeti de böyledir. Belediye Dolmabahçede bir stadyom vücude getirmeğe karar vermiştir, Bu stad- yom eski Establiâmire ile Dolma. Valikonağı karşısındaki Ubostanlardan bir görünüş bahçe gazhanesinin bahçesinden bir kısmında yapılacaktır. sırf bu sahaya ait bir plân vücuda ge- tirmek lâzımgelirken ve bu işin bos- tanlarla hiçbir alâkası yokken bos- tanlar da stadyom için yapılan plâ- na ilâve edilmiştir. Denilecek ki bostanların stadyom ile alâkası vardır, pilânde bostanları da göstermek lâzımdır. Bu iddia doğ- ru değildir. Eminönü meydanı açı- lirken onunla alâkası olan yolların tatbik plânı vücude getirilip tasdik ve ilân edilmiş midir? Hayır... Şu halde esas prensipe riayet ederek stadyom plânını da yalnız stadyom sahasına hasretmek kabildi. Bahusus ki bostanlar ham erazidir. İmar plâ- nı katiyet kesbeltiklen sonra isteni- len şekle sokulabilir. Bu vaziyet mey- danda iken çok geniş bir sahayı stad- yom plânına ilâve etmek lüzumsuz ve fazla bir isticel değil midir? Esas plân kabul edilmedikçe ve acele bir sebeb olmadıkça tatbik plânları yapmak muhakkak büyük hatalara sebeb olur. Bunun bir nü- munesi de gene bahsetliğimiz bos- tanlardır. B. Prost imar plânını ha- zırlarken bu bostanların kâmilen ye şil saha olarak muhafazasını düşün- müştü. Fakat sonradan Emlâk cad- desi ile Eytam caddesinin sol tara- fında inşaata izin verilmesini kabul etti. İmar şubesi Dolmabahçede ya- pılacak yeni stadyom o münasebetile oranın plânını hazırlarken bir adım daha atılarak Emlâk caddesinin sağ tarafında doktor M. Kemalin Emek Günün Ansiklopedisi tiğimiz bostanların satış şekli hak- kında mülkiye teftiş heyetine bazı şikâyetler yapılmıştır. Bu meselede daha bir çok yolsuzluklar olduğu an- alşılıyor. Fakat belediyede bu husus- tatam bir süküt muhafaza edilmek- tedir. Mülkiye teftiş heyetinin bü işi essalı bir şekilde tedkik etmesi ve bütün alâkadarları dinliyerek vazi- yeti aydınlatması lâzımdır. Almanyanın tekliflerine maruz kalan ROM A NY A Imanyanın Romanyaya bir ta- kım iktisadi tekliflerde bulun- duğunu gazeteler yazıyor. Bu mem- leketi sanayiinden tecrid etmek, zi- rai bir hale sokmak tekliflerin esası. nı teşkil ediyormuş. Romanyanın mesahası 296,000 ki- lometre murabbaidır. (Türkiyenin sekizde üçü kadar.) Nüfusu 18,5 mil yondur. (Takriben Türkiyeninki ka- dar.) Yalnız idari değil, aynı zamanda sınai ve ticari merkez olan Bükreşin nüfusu 650,000 dir. (Takriben İstan. bulunki kadar.) Yüz binden ziyade nüfuslu sanayi ve ticaret şehirleri 7 kadardır. Romanyanın büyük ovaları buğday ve mısır hazinesidir. Normal zaman- larda büyük ihracat olur, Transllvan- ya sahasının ziraatı daha mütenev- vidir: Üzüm, tütün, keten, pancar. Dağlarda hayvancılık, kerestecilik vardır, Karpatların şark yakasında petrol çıkar; ki memleketin iktisadi kıymeti bundan dolayı pek mühimdir. ... Romanya, dil ve kültür cihetinden her ne kadar Lâtin ise de dinen om todokstur. ? Romanya nüfusunun 9 25 i ekal liyetlerden mürekkeptir: 1 1,600,000 Macar, 800,000 - Sakson yahud Alman (ki bunlar garpte ve Transilvan;