AKŞAM $ Kânunuevvel 1958 PAZARTESİ KONUŞMALARI: Namık IZemal | Namık Kemal, bize, iki büyük mefhumun aşkını ve heyecanını ge- tiren adamdır; vatan ve hürriyet. Kelimesini demedim; çünkü bun- ların her ikisi de Namık Kemalden | önce vardılar. Vatah, doğulan yer mânasına gelirdi; hürriyet, zenginle- rin para ile satın aldıkları köleler arasında bulunmamak demekti. Yeni Iki mefhumun aşkını ve he- yecanını getiren ilk adam, Namık Kemaldir; deyişimin delillerini şu cümlelerde bulabiliriz: «İnsan vatanını sever, çünkü me- vahibi kudretin en azizi olan hayat, havayı vatani teneffüsle başlar» «İnsan vatanını sever, çünkü mad- dei vücudü vatanın bir cüzüdür.» sİnsan vatanını sever, çünkü hür- riyeti, rahatı, hakkı, menfaati vatan sayesinde kaimdir.» «İnsan vatanını sever, çünkü se bebi vücudü olan ecdadının makberi sükünu ve neticei hayatı olacak ev- lâdının cilvegâhı zuhuru vatandır.» © wdnsan vatanını sever, çünkü-eb- nâyı vatan arasında iştiraki lisan ve ittihadi menfaat ve kesreti muvane- #et cihetile bir karabeti kâlb ve uhüvveti efkâr hasıl olmuştur.» «İnsan vatanını sever, çünkü va- tan öyle bir galibin şimşiri veya bir Kâtibin kalemile çizilen mevhum hat- lardan ibaret değil; millet, hürriyet, menfaat, uhüvvet, tasarruf, hâkimi- yet, ecdada hürmet, aileye muhab- bet, yadı şebabet gibi bir çok hissi yatı ulviyenin içtimaımdan hasıl ol. muş bir fikri mukaddestir.» Namık Kemal, bu sözlerile vatan mefhumunu telkin ediyordu, fakat tarif değil, telkininde muvaffak ol- du. Çünkü onu tarif edebilecekler ondan sonra yetiştiler; tahakkuk et- trecekleri ise yarım asır beklemek Jâzımgeldi. Namık Kemal, tanzima- tın ilânından bir sene sonra doğ- muştu > bu sözlerini otuz üç yaşında yazmıştı; yaşasaydı ancak seksenin- de idealinin gerçekleştiğini görebi- , Jecekti, Namık Kemalin vatan muhabbeti sarihti. Fakat düşündüğü vatan, hu- dudları karışık bir mefhum halinde kaldı. Hareket noktası millet olsay- dı bu ibhamdan kurtulabilirdi. Hal- buki o, millet nedir İyi anlamış de-- gildi. Lâlk ve sol beynelmileleiliği şiddetle tenkid ettiği halde sağ ve İs- lâm beynelmilelciliğinden kurtula- mamıştı. Vatanı şahıs haline getirdi. ği zaman, onun romantik hayalinde öyle bir vücud canlanıyordu ki onun bir kolu Kerbelâda, bir kolu Ravzal nebide idi. Vatan, Namık Kemal na- zamnda Hasanın, Hüseynin, Bedrin, Huneynindi. Türkün olduğunu âçık- ça görememiş ve göşterememişti. Namık Kemalde hürriyet mefhu- mu daha belli, daha aydın, daha canlıdır. Çünkü istibdada, zulme gayzı vatan sevgisinden bile şiddetli idi. Biyebilirim ki ligini gayzın- MEŞ'UM Nakleden: (Vâ - — Şermini görmeğe yarın gene gi- diyor musunuz? l — Evet. — O halde gene beraber gidelim. — İyi oluyor. Kızcağız bizi birlikte görünce seviniyor. — Zaten kendisine birşey sormak istiyorum. — Şermine mi? "— Evet. Hem ona, hem size, — Neymiş? — Nikâhımızı hangi gün tamaml. yalım? İhtiyar adam, hayretle: — Ne diyorsun? - dedi. Delikanlı sözünü tekrarlayınca, Ma Uk bey: — Ayol, çıldırdın mı? Yoksa yanlış | mı anlıyorum? Nasıl gün tayin eder- | sin? Şermin tevkifhanede. — Ne zarar var? Memurları oraya getiririz, nikâhı kıyarız. Bu suretle hem muhabbetime, kem hürmetime Ka olur. Zavallı pek veni me Aşk ve — romanı daki bu şiddetten vatan muhabbeti doğdu. (Hürriyeti Efkâr) makalesi- nin yazılış tarihi (Vatan) dan on üç ay öncedir.” Beyninin içine kadar girip oradaki düşüncelere bile musallat olan manevi bir tazyik altında in- sanın İnsanlıktan çıkacağını o kadar derin duymuştu ki: Ne efsunkâr imişsin âh ey didân hürriyet, Esiri aşkın olduk gerçi kurtulduk €saretten. mısralarında (hürriyete, onun ka- rasevdasına - tutulmuş bir âşık gibi hitab ediyordu. , Namık Kemsl, getirdiği vatan şuuru ve hürriyet duyguşiyle bizde ilk uyandırıcılardan biri oldu. Bütün hayatında iffet ve istikametlen ay- rılmamış olan bu büyük Türk, bu duygu ve düşüncelerinde bir çocuk kadar saf ve masumdu. Sultan Aziz hal' edilip te kendisi Maâgoseden Istanbula döndüğü za- man kendi gibi vatanının da hürri- yete Karuştuğunu zannetti. Bir se- neden biraz fazla bir zaman geçmişti ki Namık Kemal Midilideki mah- pesine; vatan! dü yeniden, müthiş, körkunç bir istibdadın pençesine düştüler. Her İkisi de ölüm haline gelmedikçe bu esaret boyunduruğun- dan kurtulamadılar. Namik Kemal, yanardağ gibi bir adamdı. Bütün eserleri birer feve- randı. Kırk sekiz senelik kısa öm- ründe daima sarsıldı ve her zaman sarstı. Durmadan yandı ve yaktı. Abdülhamid bu müthiş ateşi söndür- mek için onu, hep dört çevresi deniz olan yerlere sürmüştü. Midi, Rodos, Sakız... Fakat: Kurban edip vücudümü ben râhı millete Terkeyledim hayatımı fikri hamiyyete, Cismim ademde olsa da hunum boğar seni Vermem mecâl ben sana halka hiyanete!... derken, gözünün önünde daima, istibdadın meşum timsal! vardı” - Namık Kemal genç yaşında göz- lerini hayata kapadığı zaman İstib- dad, onu öldürdüm sanmıştı. Hakikat, anladık ki büsbütün aksinde imiş. Onun fikirleri ve fikirlerinin evlâdla. nı, istibdadı ve istibdadın mühteşem mesnedini bir daha dirilmemek üzere yere yıktı ve gebertti. Namık Kemal, bir feryaddı. Namık Kemal, bir isyandı. Söylemedi, hay. kırdı. Düşünmedi, duydu. Anlatma. dı, telkin etti. İlim değil, şiir yaptı. Akla değli, hisse; mantığa değil, muhabbete hitab etti. Milletin iza- nından çok vicdanını aradı, Kalkın ey ehli vatan!... dive bağrışında, onuh gür ve er. kek sesini hâlâ duyuyoruz. Namık Kemal, uyanış tarihimizin ölmez bir vâveylâsıdır ve öyle kalacaktır. Hasan - Âli YÜCEL KADIN Tefrika No. 81 — Peki amma bir adli hata olur da kız katil diye hüküm yerse? — Ben de âlem indinde cani telâkki edilen masum bir kızın kocası Olu- rum. İhtiyar adamın gözleri yaşlarla do- larak: — Ah, evlâdım... Bu yaptığın hare- ket, fevkalâde civanmerdiik... Allah seni bahtiyar etsin, Gel, öpeyim... Kollarını açarak delikanlıyı bağ- rına bastırdı ve sonra birdenbire sordu: — Annen ne diyor? — O da benim fikrimde... ni kandırdım.” Kendisi- Şermin, Adnanm kararını işitince: — Bayır! « dedi. - Asla... Bu yaptı- gın fedakârlığa razı olamam... Çok minnettar kaldım. Çok teşekkür ede- rim, Fakat imkânsız. — Amifeniçin Şermin?... Niçin?... — Çünkü lekesiz ve tertemiz olarak Fransa - İtalya EE . hâdisesi (Baş tarafı 1 inci sahifede) Bu anlaşmaya göre 1945 senesinden sonra İtalyanların Tunustaki imti- yazları yavaş yavaş kalkacak, 1955 den sonra italyan mektepleri fransız kanunlarına bağlanacak. Çocuğu fransız vatandaşı olacaktı. Bu anlaşma, herşeyi uzak istikbale birakan mabiyetile dikkati celbetti. Habeş harbinin zeeri tedbirleri İtal yayı Pransadan uzakluştırınca, ve Tunus ilalyanları ana vatana üç mil- yon liret ve yirmi bin altın yüzük hediye edince, İtalya, oluz sene sona dahi bu italyanları Fransaya bağış lamaktan vazgeçli. Şimdi, italyan matbuatı Mussolini - Laval mukave- lesinin kendi -kendini bilfiil feshetti- ğini yazıyorlar. Meselenin bu tarihi, siyasi evveli- yatına, Almanyanın Orta Avrupaya hâkim olmasile Roma - Berlin mih- verind& Berlin lehine büyük bir kuv- vet kattığını da Hâve etmelidir. Aviıs- turyanın ilhakı, Çekoslovakyanın ta- mamen alman nüfüzuna geçmesi İtalyayı pek memhun edemezdi. Fransanın, siyasi hezimeti neticesi Orta ve Şark Avrupasından tamamile elini çekmesi, Almanya ile de anlaşa- rak, Almanyayı gârb meal emin vaziyete sokması, sâde Orta Avrupayı ve Tunayı değil İtalyayı da mihver müttefikinin nüfuzu altına sokuyor, Buna khrs, İngiltere ile an- laşan İtalya, kendine Akdenizde yeni kuvvet ve kudret kaynakları arıyor. Avrupa kıtasında fermanferma Ak manyadan, İtalyanm Akdeniz serbes- tisini istemiş olmasına şaşılmaz. Fakat, bütün bunlara rağmen, va- ziyeti şimdiden ciddi addetmek, fazla bedbinlik olur. Eğer Fransa, Habeşis- tanın tek ve mühim limanı olan Ci- butiyi vermeğe râzı olursa, İtalya hem dahili politika, hem harici mu- 1965 den İ sonra da Tunusta doğan her italyan | Polonyadaki Ukraynalı- lar muhtariyet istiyorlar Polonya mebusan meclisinde çok şiddetli münakaşalar oldu Varşova 4 (A.A) — Polonya me- busan meclisinde fırtınalı bir celse olmuştur. Ukrâynalı akalliyet ome- buslarından ve meclis reisi vekille- rinden Nudrey şiddetli bir nutuk irad ederek Ukraynanın erazi bakımın- dan muhtariyetini istemiş ve Ukray- nalı mebusların bu bapta bir kanun lâyihası tevdi edeceklerini söylemiş- tir. eo Hatib, Polonya . hududunun öbür tarafından bir Ukrayna devleti- nin teşekkül etmiş olmasından dola- yı bahtiyar olduğunu beyan etmek suretile sözlerine nihayet vermiştir, Bu nutuk, Polonyalı mebuslar ta- rafından şiddetli prolestolarla kar- şılanmıştır. Hükümet - taraftarı Bir- lik fırkası mebuslarından Ostrovski, şiddetli bir nutukla mukabele ede- Tek Ukraynalı mebüsların hattı ha reketini teessüfle karşılamış ve Po- lonya milletinin bin senedenberi Po- lonyaya ald olan cenubu şarki ara- zisini kanının son damlasına kadar müdafan edeceğini söylemiştir. Ayni . fırkanın reisi ogeneral «Skwarezynski> de mühim bir nu- tuk söylemiştir. General bilhassa Po- lonyanın Macaristan ile müşterek bir hududu bulunması lüzumundan bahsetmiş ve bu lüzumun yalnız his- si esbaba müstenid olmayıp ayni za- manda Polonyanın menfaati icaba- tından olduğunu söylemiştir. Gene- rala göre Polonyanın harici siyaseti, Macaristanın Karpatlaraltı Rusyası hakkındaki âmaline müzaheret et- mek icab eder. General netice olarak, Polonya için en mühim meselenin yahudi mesele- si olup Polonya milletinin yahudile- rin nüfuzundan tahlis edilmesi lâ- zım. gelmekte olduğunu. söylemiştir. Mebuslardan Ponkieniez de Po lonyanın müstemlekeler elde etmesi muktezi ve bu emeli tahakkuk edin- ceye kadar mücadele etmesi lâzım olduğunu söylemiştir. Müstemleke işi 14 Biikknienla Almanya- da tezahürat yapılacak Kasel 4 (A.A.) — Kasel milli s0s- yalist birliği şefi Weinrich, milli müs- temleke cemiyetinin bir toplantisin- da ezcümle demiştir ki: manı ana yurda bağlamışsa, münasib vakti gelince müstemleke meselesini de o suretle halledecektir.» Haber verildiğine göre, 14 kânunu- evvelde burada müstemleke meselesi Yalfalıyet itibârtle köndini “tatmin | /$'7 büyük bir tezahürat yapılacak: edilmiş sayar. Belki de pazarlığın he- defi sadece budur. Necmeddin Sadak TASBİH Dünkü - başmakalede: asırda bir meşru'iyet turu sulhu uzun zaman korudu. cümle- sindeki (meşru'iyet) Kelimesi, tartib yan- Uşlığı neticesi (meşrutiyet) şeklinde çık» mıştır. Tashih ederiz. — N. 5. «On dokuzuncu Milânoda faşist kuvvetlerinin bir toplantısı Milâno 4 (A.A.) — Faşist fırkası ge. nel sekreteri B. Starace, dün sâbah buraya gelmiştir, Mumaileyh, Mila- nonün faşist kuvvetleri ile eyaletler- den gelmiş olan faşist kuvvetlerinin muazzam bir toplantısına riyaset, et- miştir. — Emin ol ki Şerminciğim, sen bu işten nasıl olsa, alnın açık, yüzün ak çıkacaksın. Hem düşünsene, sen be- nim yüzümden buralarda sürükleni- yorsun, Eğer şimdi nikâhlanmamızı kabul etmezsen beni katiyen affetme- diğine kail olacağım. Yapmadığım çılgınlık kalmıyacak, Öyle yalvardı, öyle ısrar etti ki, niha- yet genç kız razı oldu. Yağmurlu bir gün, Bediin tavassu- tile, tevkifhanede nikâh muamelesi yapıldı. İmzalar atılıp ta kanunen Ad- | nanin karısı olunca, Şermin, derin bir | saadetle ağlıyarak, kocasına: — Teşekkür ederim, Adnanciğım! İ Kızım onu görmüş... Bilsen sana karşı nasıl bir şükran his- si duyuyorum. » dedi, Erkek, karısına muhabbetle uzun uzun baktı. Malik beyle Gül hanım, tevkifhane müdüründen aldıkları İzin üzerine, yemek getirmişlerdi. Bos bir odada sofra kurdular, Hep birden, bir an va- ziyetin hazin halini unutarak, kendi- lerini hakikaten bir düğün sofrasın- da sanip neşeyle yemek yediler, O müddet zarfında Şerminin başı- na gelen feci vakadan hiç bahsedil- medi, Lâkin kahveler içilirken, Malik bey: — Hepimizin içini kemiren şu me- seleyi tekrar açacağım. Bu kızı Katil | Mkanlının bulunmaması doğru mu?., Mısırda Hidiv İsmail âbidesi İskenderiye 4 (A-A.) — Mısırda mu- kim İtalyanlar tarafından Mısır mil İetine hediye edilmiş olan Hidiv İs- — legitimite düs- | maji âbidesi bu sabah kral Faruk ta- rafından resmen Küşad edilecek ve merasimde İtalya âyan reisi hazır bu- Tunacaktır, 200 bomba Valansiyada 17 kişi daha öldü Valânsiya 4 (A.A.) — Bu sabah 26 Savola tayyaresi iman üzerine 200 bomba atmıştır. Bir kaç ev yıkılmış, 17 kişi ölmüştür. — Ne yapalım, amcacığım? Zavahir hakikaten o derece aleyhimde ki... — Peki amma, ötekini hasıl mesküt geçiyorlar? Hani şu gizlendiğini gör- düğün amele kılıklı genç?... Onun aleyhindeki zavahir daha müthiş... — Fakat onu bulamıyorlarmış... Ve bulmadıkları için de böyle bir şeyi be- | nim uydurduğumu sanıyorlar... İhtiyar adam, davetliler meyanın- da bulunan Şevkiye dönerek, gözleri yaşlarla dolu: — Siz söyleyin, Şevki bey... Bu de- «Führer bu yıl nasıl on milyon Al İ Demek ki mev. cud... Şimdiye kadar nasıl oluyor da onu yakalamadınız? Polis memuru, san derece mütees- sirdi, - Bu beklediğiniz olacaktır... Çok ümid ederim ki yakında bu iş temiz- lensin... Bu vesileyle size, oldukça iyi bir havadis te vereyim: Gayet esaslı bir yerden işittim ki kızınızın katil olduğuna evvelce katiyetle kanaat ge- tiren Bedi bey de şimdi mütereddijd- miş... Hattâ muamelenin baştan baş- lanmasını İstiyormuş... Gül hanım, heyecanla sordu: — O müddet zarfında Şermin bo- yuna bu zindan köşelerinde mi kala- 725 milyon Atlantik denizi ile büyük Okyanus arasında yeni bir kanal Vaşington 4 (A.A) — Nevyork Times gazetesine göre, resmi mahfil. ler ve Kongrenin Vaşington azası, Atlas denizini Nikaragua üzerinden Pasifik denizine bağlıyacak yeni bir kanalm inşasına büyük bir alâka göstermektedirler. Amerika ordusu bu projeye -müzaheret etmektedir. Zira tek bir Panama kanalı harb vu- kuunda kolaylıkla tahrib edilebile cektir. Yeni” kanalın inşası masrafı 726 milvon dolar ve uzunluğu -277 kilo metre olacaktır. 418 İtalyan yaralısı anavatana döndü Roma 4 (A.A.) — Gradisca vapuru İspanyada yaralanan 418 İtalyan lej- yonerini hâmilen Napoliye gelmiştir. Meksika petrolleri ve Almanlar Nevyork 4 Nevyork Times gazetesine bildiriliyor: Meksika hükümeli, idâresi hükümet eline alınan İngiliz ve Amerikan pet- rol fabrikalarını modernize etmek için iki milyon beş yüz bin dolarık makine, âlât ve edevatın alınmak üzere Almanyadan mühim miktarda kredi temin etmiştir, ış, vaziyetteki vahameti hafifletir... Genç kız: — Hiç üzülmeyin Şevki bey... Şim- di o kadar mesudun ki saadetimin hü İ yalile geçireceğim acı günleri düşün- | miyeceğim bile... Bunları bahtiyarlı- ğımın bir sadakası telâkki edeceğim... Birkaç saat sonra, gardiyan kapıda nezaketle göründüğünden, Şevki, ya- nındakilöre isaret ederek: — En, dağılma zamanımız geldi! - dedi, Hepsinin gözleri yaşlarla dolmustu. Öpüştüler. Adnan, karısını kucakladı. | Malik amca homurdandı: — Bizde «düğün günü hayatın en güzel günüdür!z derler... Şermin, gözyaşları arasında gülüm- siyerek: — Amcacığım! Ne olursa olsun, ba- kikaten en güzel günüm... » dedi, - Hem de, ben eminim, Şevki bey beni kurtaracaktır, hakiki katili bulacak- tır. Polis memuru, azimkâr bir sesle: — İnşallah efendim... - dedi, - Ben de buna eminim... ... Bedi, Cenana vadettiği şekilde, âmi- rine müracaat etti. Âmir, hayretle; — Ne?... « dedi. . Başka bir iz mi (A.A) — Meksikodan ©