22 'Teşrinisani 1938 AKŞAMDAN AKŞAMA “El idi ekber eyledi, biz matem eyledik. ,, Ankaradaki merasimi de radyo ba- şında huşü ile dinledik, muhabir tel graflarında okuduk, resimlerde takip ettik. Birkaç dakika evvel, düdükler çal- dı; ve olduğumuz yerde, son hürmet vazifemizi de yaptık. Derin bir boş- luk hissediyoruz. Şimdi ne olacak?.. Yarın ve öbürgün, gazeteler çıkmı- EL idi ekber eyledi, biz m Böyle bayra: Fakat on iki gündenberi, gerile ge- rile hassaslaşan âsab, insanı adeta mistikliğe sürüklüyor. Bunu bile ma- nidar buluyoruz: — Yalnız bütün milletin, bütün milletlerin değil, sanki tabiatın, örf ve ananenin de iştirakile her şey mun» tazam bir program dahilinde oldu. Husuf, Ramazan, ârife... Ve nihayet istirahatgâhına tevdi edil mdi ise: «Artık yeter! - demek istiyor. - Ben bu memleketi, içinde ebediyen ağlasınlar diye kurtarıp ıslah ve imar etmedim... Eserimin siyahlara bürün- müş olarak değil, yeis ve fütur içinde değil, şenlik içinde kalmasını, yaşa- masını İsterim...» Buna rağmen, hazin, elim, «bayramın» eşiğindeyiz... Gün geçtikçe, matemi yüreklere büsbütün çöküyor... Fakat eski ana- nelerimizde olmadığı gibi, yeni telâk- kilerimizde yelse zebun olmak yok- tur, Görünmiyen bir elin tertiblediği bir program, cidden manidarmış his- sini veriyor: Atatürk, yarattığı canlı, cevval, ümid dolu Türkiyenin kendi arkasın- dan bayram günleri yaşamasını isti- yor gibidir... atem eyledik bir “5 Muazzam bir ahlâk inkılâbı Böyle büyük bir Şef, tarihte nadir gelir, doğru... Fakat bu milletin ba- şıma mazide de pek çok büyük şah- Siyetler gelmiş, yararlıklar göstermiş- lerdir. Sırasile birçok imparatorluk. lar gören şu İstanbul şehri nice nice devlet reislerinin ufulüne sahne ol- muştur. Fakat, eskiden, hemen istisnasız olarak, şöyle bir vaziyet görülür. dü: Ölen, derhal ikinci plâna terk- edilir; hattâ nice hükümdarların üzerlerine bir kilim parçası çekilive- rirdi. Hayatta kalanlar, kendi arala. rında biribirlerinin gözünü oymağa yahut yeni hükümdara kul olup göze girmeğe çabalarlardı. O levhalarla şimdiki ulvi manzara- mizi mukayese etmeli, cimhuriyet devrinde milli ahlâkımızın gösterdiği muaheze kabul etmez üstünlük de gözden kaçmamalıdır. Yeni Şefimizi, bütün millet, can ve gönülden seçti. Bütün ümitlerimi- #İ, İnanımızı ona verdik. Bir kütle halinde şimdi onun arkasındayız. Fakat, böyle bir Şefe derhal emni. yet ve itimatla bağlandıktan sonra, bütün dimağları yine büyük matem işgal etti. Başka türlü olamazdı. Baş- ka türlü olması havsalaya sığmaz. İşte bariz bir ahlâk değişikliği. Bir de eski devirlere maneviyat asır. ları, şimdikine maddi asır derler... vr İstikbalin hürmti Zihinlerde yer eden başka bir nok- şimdiki rejim, taptaze /i kurulmuş devletlerin ömürleri asırlarla, daha iyilerinin bin senelerle ölçülür, Sonra cemiyet, za- manın tekniğine ve şeraitine uygun daha müterakki şekillere istihale eder. Kablettarihten ebede doğru akıp giden Türk camiası da, Atatürkün kurduğu rejim içinde asırlar ve asır. larla, her gün daha mesud yaşa- yacaktır. Onün namına. muazzam Aâbideler dikilmiş bulunacaktır. Tarih, yeni medeniyetlerin zuhur ederek €s- kilere ait eserleri yıktığına çok defa rastlamıştır. Fakat şurası muhak- kaktır ki, şuna katiyen eminiz ki, ilerde, kaç bin sene sonra olursa ol sum, Atatürkün bir tek hatırasına, hiçbir tahrip eli kalkmayacak, hiçbir | nazar hürmetten başka bir hisle ona bakmayacaktır. O, yaşadığı devirde olduğu gibi, ta- EELELLEELEE LER ERER Istanbulun büyük matem AEŞAM 1 Dün Taksimde âbidenin önünde yüz binden fazla halk toplandı Galatasaraya kadar İstiklâl caddesi, Ayaspaşa, Sürpagop, Tarlabaşına kadar diğer bütün caddeler halk ile dolmuştu Hatibler hararetli nutuklar söylediler. Hep birlikte and içildi ve 3 dakika süküt edildi Dün Büyük Atamızın Ankaradaki cenaze merasimi münaâsebetile yurdun. her tarafında ve bu meyanda İstan. bulun muhtelif semtlerinde de mera sim yapılmış ve Büyük Atanın büyük hatıraları tazimle anılmıştır. Evvelden tesbit edilen program mü- elbince Taksimde Cümhuriyet abide- si önünde saat 14 de merasime baş- lanması kararlaştırı)mıştı. Ebedi Şefinin eziz hatıralarını an. mak, onun manevi huzurunda hür. metle boyun eğmek için can atan İs- tanbul halkı dün sabah saat dokuzdan itibaren Beyoğluna akın etmeğe baş- Jamışlardı. Tramvaylar, otobüsler, oto mobiller durmadan adam taşıyorlardı. Yaya olarak giden kadın, erkek kafi, leleri de yolları dolduruyorlardı. Sa- at dokuz buçuğa doğru Taksim abide- sinin etrafı kesif bir kalabalık kütle- sile doldu. Herkes ön tarafa geçmek icin can alıyordu. Saat on ikiden sonra meydanın et- rafına halkalanan halk kalabalığı, adım atlamıyacak kadar sıkışmıştı. Etraftaki apartımanların balkonları pencereleri, su depolarının kubbeleri de dolmuştu. Geç kalanlar, kesif kala- balığın arkasında sık saflar halinde yığılıyorlar, jandarma, polis kordon- ları zorlukla intizamı temin edebili. yorlardı. Saat bir buçukta abidenin önünde Galatasaraya kadar büyük cadde tamâmlie dolmuş, Ayaspaşa, Pangaltı, Tarlabaşına inen caddenin ön kısmı kalabalıktan , kapanmıştı. Herkes derin bir süküt içinde merasi. min başlamasını bekliyordu. Merasim başlıyor Saat ikiye beş kala borazanın ver- diği işaretle, Belediye, Halkevleri parti spor kurumu, elektrik umum müdür. lüğü, Türk hava kurumu, Türk tica- ret barikası, Türk kaptan ve makinist. ler cemiyeti, Notrdam Dösyon Fran- sız lisesi, İnhisariar umum müdürlü. ğü namlarına getirilen çelenkler abi- de etrafındaki yerlerine yerleştirildi. Şehir bandosu da nutuk kürsüsünün önündeki yerine geçti, Tam saat 14 de bando İstiklâl mar- şına başladı. Herkes selâm vaziyeti al- dı, Etrafı dolduran on binlerce halk derin bir süküt içinde marşı dinledi- ler, Bundan sonra gene program muci- bince nutuklara başlandı. Evvelâ Halk partisi namına âvu- kat B, Mekki Hikmet nutkunu söyli- yerek 19 mayıs 1919 dan itibaren Büyük Atanın akıllara durgunluk ve- | ren büyük İcraatınm kısa bir tarih- | çesini yaptıktan sonra o en büyük | Türk söndüğü 10 teşrinisani 1938 | gününün acı hatirasını tekrarladı. Nutku, Şehir bandosunun hazin matem havası takib etti, Meşum gü- nün acı hatırasile dolan gözlerden damlalar yuvarlanıyordu, Bundan sonra Belediye namına B. Ekrem Tur'un söylediği nutuk göz- yaşları arasında dinlendi. Ebedi Şe- fin aziz hatıraları btekraralnırken yaşlı gözler âbideye çevriliyor, o ho- parlörün dört tarafa yaydığı titrek sesler arasında hazin hıçkırıklar yük- seliyordu. ç Her nutkun arkasından muzika- nın çaldığı matem havası gönülleri büsbütün hüzne boğuyordu. Beyoğlu Halkevi namına B. Osman Sipahinin nutku da heyecan içinde dinlendi. Bundan sonra halk namına üni rihte de ancak dostlarının taziz ve ibtiramile sarılı bulunacaktır. Bin sene sonrakilere şu meşhur mısra ile hitap ediyoruz: Hürmetin inkâr eden bir lâhza hürmet bulmasın! (Wi.Nü) EE Sahife 3 İSTANBUL HAYATI En elemli gecemiz Aziz ölünün mukaddes mevkibi ardından yüz binlerce çift gözün döktüğü yaşlar kururken, gecenin siyah perdesi, şehrin üzerine bir ta- but kapağı gibi örtüldü. Her tarafı, acı hakikatin en beliğ ifadesi, hazin süküt kaplıyor. Arasıra yükselen hıçkırık sesleri, karanlığın derinlik- lerinde boğuluyor. Sokak başlarında kımıldanan göl gelere yaklaşıyorum: Dröt beş genç başbaşa vermişler, konuşmak, dert. leşmek istylorlar. Ne mümkün!.. Biri, titrek sesle mırıldanıyor: — İyi görebildin mi? — Evet... Fakat... Kelimeler, hıçkırıklarla boğuluyor, gözyaşları boşanıyor. Bir fotoğrafçı dükkânının önünde Büyük Atanın resmine bakarak gör- yaşı döken kız çocuğuna sordum: — Evinizde onun fotografı yok mu? Niçin burada ağlıyorsun? Ağlamaktan şişmiş gözlerini uğuş- tura döndü: — Var. Hem dört tane var amma, ben eve gidemiyorum ki.. Sokakta dolaşırsam Atamın tabutunu bir da- ha göreceğim gibi geliyor... Gene huçkırıklarla sarsılarak fo- tografa döndü. Bütün gönüller onun aziz hatıra. sını anmak için çırpınıyor. Fakat bu şiddetli arzu, elem acılarile boğulu- yor. Bütün İstanbul, mahrumiyetin en ağır iztarabı altında inliyor. Her- kes, kendini sonsuz bir boşluk, kor- Üç dakika süküt: Taksimde Abide önü nde toplanan halk selâm vaziyetinde | yun, karanlıklar içinde yapayalnız versite talebesinden B, Kemal Baki çök heyecanlı hitabesini okudu. Hi- tabede, ebedi Şefin Türk camlasının dimağlarında ebediyen saklıyacağı muhtelif onutuklarından parçalar tekrarlanırken gözyaşları zaptedile- miyor, hıçkırık sesleri tâ uzaklara ka- dar yayılıyordu. B. Kemal Baki, Büyük Atanın hey- kellerini işaret ederek, etraftaki ke. sif ki hitaben — Sorarım size... O unutulur mu, O ölür mü diye bağırdıkça meyda- nı, caddeleri damları dolduranlar ka- vi bir imânla hep bir ağızdan: — O hiç bir zaman unutulamaz. arı etrafı çınlalıyordu. akip gazeteci arkadaş- lardan B, Aslanı Tufan kürsüye çıka- rak halkı, Büyük Atanın mukaddes huzurlarında tekrar and içmeğe da- vet etti, On binlerce ağız bir tek ses halinde gürliyerek and içerken tüy- ler ürperiyor, göz yaşları boşanıyor- du. Andın sureti: «Biz Türk milleti, Atasının bıraktığı eşsiz mirasa, onun cümhuriyetine, Onun inkılâb- larına, Onun kudretli ve kuv- vetli rejimine daima sadık kalmağa, vatanın toprağına canımızı, istiklâline kanımı- zı, verme şerefüi sumuz ve Türklü mına söz verip and içiyoruz.» Üç dakika süküt Saat on altıya beş kala merasim bitti. Hoparlörler 'Tazim sükütü za- manının yaklaştığını haber verdi. Oratlığı derin bir sessizlik kapladı. Âbide etrafına dizilen sitı meşalenin önlerinde ikisi kız ve dördü erkek ol- mak üzere üniversite talebeleri yer aldılar, Tam saat 16 da Yangın kulesinin ve vapurların canavar düdükleri çın- ladı, Birbirine sıkışan kesif kütle bir an içinde durdu. Şapkalar çıkanıl- mış, selâm vaziyetine geçilmişti. Dü- düklerin hazin feryadlarından başka nefes sesi bile duyulmuyor... On bin- lerce İnsan biran içinde taş kesilmiş, heykelleşmişti, Kudsi huzurda hu- şün varırken göğüsleri yırtmağa uğ- raşan hıçkırıkları zaptetmek için du- daklar isırılıyor, dişler sıkılıyor, sa- dece göz yaşları boşanıyordu. Hoparlörler merasimin hitamını haber verirken etrafı hıçkırık tufani kapladı. Âbidenin etrafında havagazı tertibatile yapılan meşaleler genç ta- lebeler tarafından yakılarak merasi- me nihayet verildi. Bir insan seli halinde caddeleri, sokakları dolduran genç, ihtiyar, ka- dın, erkek on binlerce halk, En Büyük Adamın marevi huzurlarında ağlıya- rak, hıçkırarak dağıldı. Gülhane parkındaki toplantı Atatürkün Gülhane parkındaki anıtı önünde yapılan merasim de çok kalabalıktı, On ikiden itibaren bin- hissediyor. Sızlıyan gönüllerin yegâ- ne tesellisi, gözyaşı ve hıçkırık. Mahalle arasında dolaşıyorum. Her tarafta hıçkırık, gözyaşı, Bir evin cektim. Artık ağlıyamıyorum... Sokak fenerlerinin soluk ışıkları altında ilelrlerken, çocukluğumuzda ezberlediğimiz hazin bir şarkının iki mısraı dudaklarımda titriyor: «Neş'eden nişan yok hiç gönüllerde «Hepsinin üstünde bir siyah perde» Sanki her evden bir tabut çıkmış, her karanlık köşede iztırab heyülâla- rı sımtayor. İştanbulun en elemli gecesi. Cemal Refik . ... lerce halk koca parkı doldurmuş, adım âtacak yer kalmamıştı. Törene İstiklâl marşile başlandı. Şopenin matem marşı bunu takib et- ti, Müteakiben kürsüye Eminönü Halkevi reisi B, Agâh Sırrı Levend gelerek bir nutuk söyledi. Nutkunda Atatürkün büyüklüğünden, kıymetli eserlerinden bahsetti ve onun dalma kalblerimizde yaşıyacağını söyledi. Bayan Meliha Avni, bütün mille- tin, bahusus kadınlığın hislerini ifa- de etti. Müteakiben edebiyat fakültesin- den Naki Tezel, Atatürkün gençliğe hitabesini okudu (Devamı 4 üncü sahifede) Ölen Atatürk... Yaşayan Atatürk...