Sahife 2 AKŞAM 19 Teşrinisan! 1938 Bu sabah Istanbul halkı Büyük Atasının mukaddes naaşını elemle dolu kalbi üzerinde taşıyarak Ankaraya uğurladı Caddelerde mukaddes ölünün aziz tabutu görünmeden evvel hıçkırıklar başlıyordu. Tabutu hıçkırıklar ve feryadlar çekiyordu İki defa kurtardığı İstanbula, sekiz sene ayrılıktan sonra, ilk defa geliyor- du: 1 Temmuz 1927... İstanbulun unutulmaz günü! On bir yıl oldu. On bir yıl önce, s- cak ve pırıl pırıl bir yâz güneşi altın. da, İstanbul en acılı hasretine kavuş- muştu. Sevinçten akan göz yaşları içinde, bahtiyarlıktan çıldırmış koca bir şehir günler ve geceler bayram et- mişti. İstanbul, ne o günden evvel, ta- | rihinde öyle süslenmiş ve sevinmişti, ne de o günden sonra, bir daha o de- rece güzel donandı ve bezendi... On bir yıl... Istanbula geldiği ak- şam, bugün mukaddes tabutunun kal- dırıldığı salonda İstanbula, «İki büyük cihanın mültekasında, Türk vatanı- ran ziyneti, Türk tarihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği» adını ver- diği İstanbula «sekiz senelik hicran attı, «iştiyakınıs | On bir yıl oldu... İstanbul Ona do- yamadı. Bugün, gamlı ve islâk bir sonbahar sabahında, hasretinin can yakan ıztıra çinde İstanbul ona son hürmet ve tazimini yaptı. İstanbulun unutulmaz günü! Atatürk, Istanbulun iki defa kurta- uldan ayrıldı. Fa- kat İstanbul Ondan ayrılmıyor, ayrı- lamaz. Onun ebedi hasre tiyakı, kalbimiz meşalesi bi İstanb: geldiği zaman İstanbul nasıl sevi: cw Fakat Atatürk hâlâ burada, hep burada aramızda, içimizdedir. Bütün İstanbul, Onun geçtiği yollarda, gez- diği yerlerde, sevdiği köşelerde daima Onunla, Onun sziz hatırasile birlikte yaşıyacak, sanki halktan bir erecekmiş gibi, kan ağla- yaşı kurumuş gözlerinin sönmez müs temile hep Onu bekliyecek... Günler. ce, yıllarca, asırlarca bekliyecek... N.S. Büyük Önderin cenaze merasimi nasıl başladı Büyük Önder vefat ödölidenberi, fa- butun baş'ucunda beklenen ihtiram nöbeli bu gece de devam etmişti. Sa ray kapıları hiç kapanmsınıştı. Ko- ridorlarda, bahçelerde, - Dolmabahçe meydanında, son geceyi tamamile uy- kusuz, heyecan ve teessür içinde ge- çirdikleri için yüzleri sapsarı insanlar görünüyordu. Bunlar belki daha ew velki geceler de uyumamışlar, hap ağ- lamışlardı, Halk ise, daha dün akşam- danberi, büyük metem törenini hür- metle, göz yaşile takip edeceği yerleri tayin etmiş bulunuyordu. Kabataş, Fındıklı civarındaki sedle- rin üzerinde battaniye ile, mangalla- rile gelmiş kadınlar çocuklar, erkekler görünüyordu. Bunlar, ön safta yer tutmak isti yenlerdi. İstanbul matemli ve donuk bir fecrin sabahiyle yavaş yavaş, ha- zin hazin uyanıpta sabah ezanı okunduğu sıralarda çoktandır dört beş saf teşekkül etmiş bulunuyordu. Ana caddelere girmenin imkânı yok- tu. Ancak vesikası olanlar geçebili- yorlardı. Büyük matem töreninin ta- kib edeceği büyük yol görülmemiş bir itina ile tanzim edilmiş, her yere kum dökülmüştü. Sabah altı buçuktan itibaren me- rasime dahil büyük üniformalı, fraklı ve silindirli zevat, saraya gelmeğe başladılar. Her iki merasim kapısı Açık bulunuyordu. i | geçerek kollarını i subay, arkalarında bir sıra er ve da- nakları da siyaha boyanmıştı. doğduğu zaman pek elemli bir man- zarayı aydınlattı: Atatürkün muazzez tabutunu taşı yacak olan top arabası sarayın İstan- bul cihetine nazır merasim kapısı önünde bahçede durmakta idi. Henüz | atları koşulmamıştı. Önünde iki nöbet- ( çi er beklemekte idi, Beyaz saçlı, çök | mahzun bir adam göründü: Kim idi? Hafız Yaşar. Dini merasime iştirak için gelmiş. Saraydan içeri giriyor. Merasim kapısından sokağa bakın- ca, İnsan kafilelerinin durmaksızın geçtiği görülüyor. Beşiktaş, Ortaköy taraflarına doğru gidiyorlar. Alayın sonu orada bulunacak. Mevkilerini almak üzere programa ittiba ediyor- lar. Protokole nezaret edecek olan Üni. | versiteli gençler, kollarında kırmızı bandlar ile yediyi on geçe bahçede gö- ründüler. Her yandan deniz sesi gibi hışırtı işitiliyor. İnsan kütleleri, biri- | | sAtatürkün birini takip eden heybetli dalgalar ha- linde yaklaşıyor, yaklaşıyor... Halkın üç gündür Atatürke ihtiram İ vazifesini ifa etmek için saraya gir- diği ve çıktığı kapılar kapalıdır. Baş- | ka bir medhalden ve sarayın içinden merasim salonuna girmeğe muvaffak olanlar, burada pek az kimsenin bu- Iunduğunu görüyorlar: Başlar eğik, eller divan du vaziyetinde, Ör- dere son tazim a nöbeti mevkiine gene T geçti, | larında Fahreddin Altay ve Salih Omurtak görünüyor. Bir albayın yaptığı yağlı boya tab- lonun ayakları, matemli bir hatıra gi- bi salonun bir tarafında duruyor. O aralık, gene generaller, nöbet bek- lemekte devam ederlerken siyah giy- miş bazı zevat, tabulun ayak ucuna kavuşturdular ve hürmet vazifesini ifa ettiler, O sırada sinemalar alınmakta ve re- simler çekilmekte idi. Yediyi elli yedi dakika geçe, Atatürkün Türk bayrağı- na sarılmış mukaddes tabutu üzerin- deki bayrak, generaller tarafından kaldırıldı, altındaki koyu kırmızı ku- maş da çıkarıldı. Beher tarafından dört aded tutulacak yeri olan tabut, kayışlarla istinadgâhlara raptedilerek ve yalnız generaller değil, erler tara- fından da başı ileriye doğru, çevrilip taşınarak büyük salondaki avizenin tam altında duran iki masanin üzeri. ne konuldu. Atatürkün cenaze nâmazı” burdda tam saat sekizde kılınmıştır. İstanbul üniversitesi islâm tedkikleri enstitüsü direktörü profesör B. Şerafeddin Yajt- Kaya imamlık vazifesini görüyordu. B. İsmail Uzan ve Atatürkün Hafız B, Yaşar Okur da müezzinlik yapıyorlar- dı. Namaz esnasında ön safta bir sıra ha arkada siviller bulunuyordu. Cena- ze namazı, duaları tamamile türkçe 4di. İlk cümlesi şu oldu: «Tanrı ulu- dur» son cümlesi de: «Tanrının esen- liği ve rahmeti size olsun dır. Bu merasimi müteakib gene başı ileride olarak tabut halkın sarayı zi- yaret için girdiği deniz tarafındaki kapıdan çıkarıldı. Top arabası da bu kapının önüne getirilmişti Generallerden erlere kadar ordu mensublarının büyük ihtiramile mer- divenlerden İndirilen tabut top ara- basına yerleştirildi, raptolundu, Üze- rine gene kırmızı örtüsü ve bayrağı mak üzere filesine refakat ediretö sını çeken bu sekiz kadanamı tr İ sup subaylarla ve erlerle çevrili ola- İ bütün İstanbu | butu taşıyan kısım üzerinde bir pi- | rinç plâkna göze çarpıyor üzerinde; | top üstünde naklinde kullanılan sehpa 19/11/9385 diye de tarihi vardı. 19 tarihi dalma Büyük Önderin mühim hadiselerine - ras- lamıştır: Miralaşlığa terfi ettikleri Samsuna ayakbaslıkları ve İslan- buldan ebediyete ayrıldıkları tarih! Bu esnada biri önde, üçü ortada, beşi arkada bir tayyare filosu, sara- yın tam üzerinden muntazam suret- te geçtiler, Diğer tayyareler de bun- ları muhtelif islikametlerde takib etti. Atatürkün tabutu etrafında ta- zimle yer alan on iki general, Türki. yenin her tarafından gelerek bütün ordu birliklerini temsil ediyorlardı. Top arâbası üzerine yerleştirme ve tanzim edilme esnasında dünyanın en tanınmış sinema operatörlerinin muh- | telif mevkiler tutup çalışıkları gö- rülüyordu, Merasimin merkezini teş- kil eden zevatla yerli matbuat mümes. | silleri ve ecnebi matbuattan bir kısmı | da bir ihtiram hâlesi teşkil ediyordu. Ankaradan tören için gelen Başve- kil Celâl Bayarın matemli, fakat va- kur yüzü görünüyordu. Dokuzu yirmi geçe siyah ata bin- miş subayın <Top, marş!» kumanda- sile cenaze arabası harekete geçti, Orgenrea! Fahreddin Altay, at üze- rinde töreni sevk ve idare ediyordu. 12 generalden bâşkâ, her sınıfa men- rak kafile yürümeğe başladı. Dolma- bahçenin büyük merasimi kapısından, yani ziyaret günlerinde halkın çıktığı kapıdan caddeye gelindiği vakit alay, ön ucu Fındıklı önlemide, arka ucu da Ortaköyde olarak teşekkül etmiş bulunuyordu. Tarihi matem arabası, 250 çelengin arkasındaki mevkiine girdi. Ve bir müddet sonra alay yürümeğe başladı. Halk bütün sedleri, bütün sokak başlarını ve çıkıntıları, pencereleri ve damları, öyle doldurmuştu ki hiç bir başın uzanabileceği boş bir yer kalma- muştı. Birinci feryat Birinci feryad, Dolmabahçe karşı- sındaki sedin - üzerinden birdenbire koptu ve işte o andan itibaren bütün İstanbul, yeniden hıçkırıklara boğul- du. Pek çok kimselerin oldukları yer- de bayıldıkları görülüyordu. 'Top ara- bası harekete başlar başlamaz bu matem nehri iki feryad sahili arasın- dan aktı. Yollar gibi deniz de, mav- nalarla, motörlerle, kayıklarla dolu Geçiş vakfeli olarak tertib edil- mişti. Yani alay, yüz, yüz elli metre kadar yürüdükten sonra duruyor, bir dakika kadar bekliyor, sonra kuman- da ile yeniden hareket edip gene du- ruyordu Bu esnada her beş top atılmağa başladı. İstanbul Atatürkü (bırakmamak ve Atatürk İstanbuldan gilmemek is- tiyor gibi idi. Tabutun arkasında Başvekil B. Celâl Bâyar, kendisine tahsis edilen mevkide yanında kalemi mahsus müdürü ve bahriyeli yave- rile yürüyordu. Halkın bu görülme- yecanından son dere mü- i olduğuna dikkat etmemek | kabil değildi | Tören, bu suretle Karaköye doğru | yol aldı Cenaze alayı Karaköyde Bütün İstanbul ayağa kalkmış | Büyük Atası dün- dakikada bir yanın en hüzi mini yapıyor. tatürl L gidiyor. Karaköyde âdeta insandan birer külçe halinde... Haliç tarafında yüzlerce sandal, mav- na tıklım tıklım dolu... damlar, pencereler... Her yer, her yer Atasına son bir selâm vermek için ge- | len vatandaşlarla dolu... Daha cena- ze köprüye yaklaşmadan çok evvel'niç. kırık sesleri geliyor, İstanbul bağrın- dan kopan feryadı artık tutamıyor. Büyük ölüden evvel, yollardan hıç- kırık geliyor, feryad geliyor, ağlama sesleri geliyor. Sanılır ki, Atatürkün cenaze alayını halkın feryadı çeki- yor. Bütün bir millet Onun mukaddes tabutunu ellerinin üzerinde tutamı- yor. Fakat Atatürkün cenazesi Türk milletinin kalbi üzerinde, İstanbul halkının yanan kalbi üzerinde yürü- yor. Atatürk geliyor! Halk kendisini pencerelerden, dam- lardan atacak... Hep bir ağızdan bir tek cümle duyuluyor: Nereye gidiyorsun Atam? — Atam, Atatürküm, nereye gidi- yorsun? At nallarının şakırtıları duyulu- yor. Biraz sonra Karaköy meydanı- nın köşesinden atlı polisler göründü: Cenaze mevkibinin baş kolu olan po- | umandanı, r. Bunları t- lisler ve önde m Daha önde bir ko kiben mızraklı süvari yordu. Süvarileri takibeden ilik bando muzikanın sesi duyuldu: Hazin ağır ağır matem marşını çalıyor, bu, şehir bandosuydu. Zaman za- man, bu sese, Ulu Öndere ha- vadan tazim vazifesini yapan tayya- relerin çelik gürültüsü katılıyordu! Belli ki en büyük Başbuğ geliyor! Bundan sonra önlerinde sancakları olduğu halde Yedek subay okulu ge- liyor. Silâhların namluları hep aşağı- da, Gene en önde sancakları olduğu haide topçu taburu. Arkadan sancağı İ ve bandosu ile geçen deniz silâhendaz- ları ağır ağır ve heybetle yürüyorlar. Bu askeri kıtaları çelenkler takip | ediyor, Hâkim rengi kırmızı ve beyaz olan yüzlerce ve yüzlerce çelenklerin geçişi yarım saat sürdü. Harp akade- misinin çelengini akademiye mensup zabitler, Şehir tiyatrosunun çelengini Şehir tiyatrosu artistleri taşıyorlardı. Mevkibin bu ilk kısmının #onunu teşkil eden bir sıra genç subay görün- dü. Atatürkün mühib ve muazzam ta- butu geliyor ... Halk hazin, vakur, ihtiram içinde bakıyor. Birden hıçkırıklar yükselme- ğe başladı: Mukaddes labutu taşıyan top arabası yavaş yavaş geliyor. Her- kes ağlıyor ve ağlıyordu... Tabutun hemen arkasında, bir ge- neralin tazim elleri üstünde siyah bir kadife yastık üzerine konulmuş bir tek madalya: Atatürkün, Gazi Mustafa Kemalin, san ve zafer harblerinde ka- zandığı muazzam nişan... Arkadan Riyaseticümhur erkânı, daha arkadan şapkası elinde, göz- derinin etrafı ağlamaktan kızar mış Başvekil Celâl Bayar, Bü- yük Millet Meclisini temsil eden mebuslâr heyeti, İstanbul valisi ve İs- tanbul kara ve deniz komutanları, bü- ü şehrimizdeki ecne- ata dahil askeri ve ti erkânı, umumi vi- ve başta rektör ve üniversite talebesi, üniformalar! besi mektepler Harp akademisi, izciler, bandolu bir piyade taburu Atatürkün arkasında bütün binalar | Minareler, | taburu geli- | ve | Cenaze töreni Eminönünde ve Sirkecide Halk gece saat ikiden itibaren 50- kaklara dökülmüş, ana caddeye çıkan #okaklar tamamile dolmuştu. Cad- deyi gören evlerin, otellerin pencere- Jeri birkaç gün evvelden kiralanmış- tı, Eminönü meydanında yıkılan duvar harabelerinin üzerleri, ağaçlar erken- den tutulmuş, birçok kimseler batia. niyelere sarınarak, gecedenberi titre. ye titreye bekleşiyorlardı. Caddeye çi- kan sokaklar nihayete kadar kesif bir kalabalık kütlesile dolmuştu. Saat 11 1 10 geçiyor... Alay köprüden Eminönüne indi. Büyük Atanın aziz naaşlarını taşıyan top arabası meydana inerken etraf çığ- lıklar, hıçkırık seslerile çınlamağa başladı. Yan sokakların nihayetinden tabutun örtüsünü görenlerin acı fer. yadları etrafa yayılıyordu. Arabanın ağır hareketini takip eden halk, büyük At görebilmek işe kakışa arka sokâ ) $uyorlar, ilerideki sokak Jara karışiyorlardı. Saat on ikiye on kala alay Sirkeci caddesine girdi. Caddeye amud kar- Şilıklı sokakları dolduran halkın göz yaşları dökerek feryadları tüyler ür. pertiyordu. Bir genç kızın tabuta karşı: — Atam, Atam, in yokluğu nasıl dayanırız? Bu mateme insan kal. bi tahammül edebilir mi? Diye olanca kuvvetile feryadı et: takileri büsbütün teessüre boğdu. / tik sesler kısılıyor, boğuk hıçkırık duyuluyordu. Her ağızdan ayni fer. yığılan- İ yad yükseliyor: — Nereye gidiyorsun Atam?.. Feryadlar, göz yaşları arasında ka- dın, erkek birçok kimseler düşüp ba- yıldılar. Alay parkın köşesini dönerken Sir- keciden Eminönüne doğru caddede ve bütün sokaklarda hâlâ hıçkırık sesleri duyuluyordu. Gülhane parkında ve Sarayburnunda Sabahleyin saat yedide mukaddes tabutu Yavuza götürecek olan Zafer torpidosu Sarayburnuna yanaştı. Gül. hane parkının kapıya uzanan yolu- nun iki tarafına Maltepe süel Jisesi ta- lebeleri, rıhtıma da deniz silâhlı efra- dı dizildi. Yavuz, Hamidiye, Savarona yatı ve torpidolarımız İngiliz, Fransız, Alman, Sovyet harp gemileri Moda açıkların- da demirli... Sarayburnu rıhtımında kül rengi halılarla bezenmiş bir duba- dan Zaferin arka köpeşlesine tabutun geçeceği iskele uzatıldı. Aziz ölünün konacağı piyedestaller koyu menekşe rengi kadife örtülerle örtüldü. Sekizi on geçe Selimiyeden ilk top atıldı. Gemilerden mukabele edildi, Sant dokuzda iki tayyare filosu tö- rene iştirak etti. Saat onda amiral Şükrü Okan, de- niz silâhlı erlerini teftiş etti, On iki- ye on kala protokole memur iki genç subay ve arkalarında çelenkler görün- dü, Sandukayı hamli olan top arabası tam saat yarınıda Zaferin önünde hazırlanan basamakta durdu; Büşve- kil, mebuslar, generaller hürmetkâr bir vaziyette sandukanın indirilmesi- ni bekliyorlardı Mukadde; ihtiram nun arkasında | du. Torpido Ya hareket elli IGazet basılmağa v râda, Atatürkün tabutu Y: sına çıkarılıyor ve gerek Yavuzun, rek diğer ecnebi harp gemilerinin. on iki generalin torpldosu- yere kon- müteveeccihen inde