— AKŞAMVAN AKŞAMA Medeni zekât Sivas şehrinden geçerken: — Bravo belediyeye! « demiştim, - Ne iyi çalışıyor... Bir bahçenin önündeydim. Burada, çocuklar için bir oyun yeri var; halkın sandalla gezinmesi için barajlı bir ha- vuz mevcud; oturmağ mahsus sıralar, kameriyeler, ilh... Hülâsa muhite gü zellik veren bir park Benim bu takdirime karşı cevap ver- mişlerdi: — Burası belediyenn değil, bir vatan; daşın eseri... Kendiliğinden yapmış, umuma tahsis etmiş. Âdeta şaşırmıştım. Zira devrimizde nadir raslanan bir iyilik severlik... Hal- buki bu zihniyettekiler eskiden öyle çokmuş ki, memleketimizde her adım başında bir çeşme, bir imarethaneye, bir camiye, bir vakıf müessesesine ras- lanır... Eski zenginlerimiz, behemehal, ser- vetlerinden bir kısmını bu gibi işlere ayırırlarmış... — Asri zihniyet... Şimdi bizde de es- diyecekler» Rica ederim «Bizde de» denmesin. Yani ikinci «de» tamamile yersiz... Baş» ka memleketlerde zengin sınıfının ta- bii vazifelerini bizdeki derecede ihmal ettiği vaki değildir. Her Avrupa hele Amerika şehrinde, zenginlerin kurup yürüttüğü içtimai müessesat o kadar çoktur ki, bir şahsın hissiyatına karşi- lık iyilikleri gösterilse: — Adam sen de!.. O kadar kazan- mış... Elbette yapacaktı! - demek âdet olmuştur... Bu tarz iyilikler, bizde eskiden 7€- kât verilmesi kabilinden bir mecburiyet telâkki ediliyor... — Nerede efendim, zengin sınıf biz- de? Bu itiraz da kabul edilmez... Hususi otomobillerin miktarına bakınz; yet- miş liradan fazal kirası olan apartı- manlara bir göz atınız; hususi müesse- seleri ve gün geçtikçe artan ticnreti dü- şününüz... Çok şükür, iflâs ve tedenni halinde bir cemiyet değiti; bilâkis in- kişaf ediyoruz, maşallah... Geçen gün İstanbulun muhterem | Defterdarile görüşüyordum: İ — Geçen senelere nazaran bu sene vergi beyannamelerinde halkımız üç milyon lira fazla bir para bildirdi! - de- di. Yani, İstanbulun müreffeh hemşeli- rileri, vergilerin de inmesine rağmen, üç milyon lira daha fazla vermeğe ken- diliklerinden talip olmuşlar. Hükümete karşı borcunu ödemeği istemek çok âlâ şey... Fakat cemiyete karşı ayrıca bir borç vardır ki işte o ödenmiyor. Şu İstanbulu arayınız, ta- rTayınız; hususi servet sahibi olanlar arasında kaç kişinin yaptığı hayrata raslarsınız?.. Medeni zengin - evlâdına miras bi- raklığı gibi - kendinin ve ailesinin bü- tün bir hayat imtidadınca vasati sevi- yeden yüksek yaşamasını temin eden cemiyeti düşünmelidir, Meselâ farze- delim ki vaktile küleci çocuğu imiş de şahsi sâyile yetişmiş değil mi? Bu sı nıf çocuklar için bir yatacak yer yap- mağı, eski ıztıraplı günlerinin hatıra- sına karşı borç bilmelidir. Yahud fakir bir gazeteci imiş de kitap parası bile tes) darik edemezmiş; sonra Faruk gibi bir matban sahibi olmuş; ihtiyarlayın- ca, kütüphanesini Babâli caddesine vakfetmelidir. Karısı, kızı boş saatlerinden bazıla- rını bu teşekküllerde çalışmağa has retmelidir. Her zengin, hattâ orta hal- Mi adam, cemiyetin geri kalmış ve ken- — Her insanın kabiliyeti bir $€79 ölur derler a, çok doğru bay AMCA.» Yağmurdan sonra hava serinledi Termoetre 35 dereceden 25 dereceye indi EE | Birkaç gündenberi devam eden bo- ğucu sıcaklardan sonra evvelki gece hava kapanmış, sabaha karşı yağmur yağmağa başlamıştır. Yağmur dün öğ“ leye kadar devam etmiştir. Öğleden sonra hava açmıştır. Evvelki gün termometre 35 derece- ye kadar çıkmışta, Dünkü yağmur €8- nasında 18 dereceye kadar inmiştir. Yağmurdan sonra tekrar yükselmiş ve 25 derccöye çıkmıştır. Yağmur, İstanbul civarma ve Trak- yaya da yağmıştır. Yağmurdan bos- tanlar çok istifade etmiştir. Yağmur- suzluk yüzünden sebze sıkıntısı baş- lamıştı. Yağmur bunlara, mısır mah- sulüne, kavun ve karpuza faydalı ol- muştur. Orta mekteb ihtiyacı Yüksek tedrisat müfettişleri yurd içindeki ortamekteplerde, yaptıkları tedkik seyahatinden dönmüşler ve Ta- İ porlarını hazırlıyarak vekâlete ver- | mişlerdir. Müfettişler ş€ rimizde bu- lunan orta tedrisat müdürile de gö- rüşmüşler, seyahatleri üzerinde iza» hat vermişlerdir. Memleketin birçok yerlerinde orta» mektebe ihtiyaç olduğu tesbit edilmiş- tir. Yeniden mektepler açmak müm- kün olmasa bile ortamekteplerde de çifte tedrisat usulünün kabulü zaru- ri görülmektedir. Ayni zamanda yük- sek tedrisat müfettişliği kadrosunun da tevsil icap etmektedir. Mektep kitapları Hesab, Hendese kitabları bastırılıyor İlkmekteplerde bu sene ok! hesap, hendese kitapları için ortamek- tep mualiimleri arasında bir müsaba- ka açılmıştı, Muallimlerin hazırladık- ları kitaplar Ankarada bedkik edilmiş ve biri seçilmiştir. Müsabakayı kazanan müallimin ki- tabı bugünlerde Devlet matbaasına gönderilip bastırılacaklır. Bu suret le kitaplar mekteplerin açılmasından çok evvel satışa çıkarılacaktır. Eğlence yerlerinden alınan resim nasıl taksim edilecek Sinema, toyatro. bahçeler, müsame- reler, çaylı danslar, tenezzüh seferleri, | oyun yerleri ve saire gibi mahallerden alman belediye, darülâceze ve damga resimleri yüzde 40 dan yüzde ona in- ilmişti. Sh yüzde onun da, yüzde yirmisi | damga, yüzde otuzu tayyare, yüzde otuzu Darülüceze ve yüzde #kisi de bo- lediye vergisi olarak tesbit edilmiştir. İY emma dini muztarip eden bir başarmak için bir fedakârlık göstermelidir. Bizde maalesef pek noksan olan, ak- si gibi de pek muhtaç nm ee bir manevi taraf budur. Madem ki mil letçe yavaş yavaş genginleşmek üzere- yiz, medeni zekât diye birşey olduğu- nu da unutmıyalım... Egnistçe hep kendimize, hep kendi- mize olmasın... (V.Nü) sahdumun modern kabiliyeti var: limeleri ezber bilişor!.. edebiyata fevkulâde Bütün argo kel Haklı şikâyetler Hiç bir mahalle buzsuz bırakılamaz Sultanahmedin Akbıyık cihe- tinde yepyeni bir semt vücude gelmiş bulunuyor. Yeni, büyük apartımanlar, küçük modern &v- ler... Fakat buranın sakinleri ek- seriyet itibarile orta halli insan- lardır. Birçok ailelerin buz dolap- lart yoktur. Halbuki bu sıcaklar. da buz, İstanbullular için ihmal edilemiyecek bir ihtiyaçtır, Böyle olduğu halde Sultanah- medin Akbıyık cihetinde tek bir buz deposu yoktur. Buz bayiliği, su, tütün bayiliği gibi umimi ihtiyaçlara cevap ves ren bir teşkilâllır. Buzu şehrin her köşesine tevzi etmek bu teşkilâ- tın vazifesidir. Velev ki bazı mahallelerde 20- rar etmek ihlimali bile olsa, şeh- re buz tevziini üzerine alan bir teşkilât, vatandaşları İstanbulun her tarafında buzsuz bırakmama- Hidir. Kaldı ki bu semtte bir buz depo- su zarar değil, kâr getirir. Buz bü- yiliğinin dikkatini celbederiz. U, Üç genç arasında kanlı bir vaka 16 yaşında Ahmed, 14 yaşın- da Necibi muhtelif yerlerin- den yaraladı Dün öğle üzeri, Nişantaşında üç genç arasında kanlı bir vaka olmuş- tur. Hâdise hakkında yapılan tahki- kata nazaran, vakanın teferrüatı şöy- tedir; On altı yaşlarında Ahmedin komşu- su on yedi yaşlarında Hasan ile bir müddettenberi araları açık bulun maktadır. Dün iki genç münkaşaya tutuşmuşlar ve boğaz boğaza gelmiş- lerdir, Bu sırada Hasanın arkadaşlarından 14 yaşlarında Necip işe karışmış ve Hasan ile birlikte Ahmedi döğmeğe başlamıştır. Necip, bir aralık Ahmede fazla kız- mış olacak ki, üzerinde taşıdığı bü- yükçe bir bıçakla atılmış ve Ahmedi kasığı ile kaba elinden olmak üzere muhtelif yerlerinden yaralamıştır. a Ahmed, kanlar içinde bir tarafa yi- kılınca, carih çocuk kaçmak İstemiş, bu sırada yetişen polisler tarafından yakalanmıştır. Yaralı Ahmed hasta» neye kaldırılmış, diğer Hasan da tu- tulmuştur. Carih ile arkadaşı hâkkın- da lâzım gelen kanuni takibat yapıl. maktadır. Bir torba içinde 740 gram esrar bulundu Galatada oturan Cemil isminde bi- ri, elinde bir torba ile caddede İlerle- mekte iken şüphe üzerine polisler ta» rafından çevrilmiş, torba muayene edilince içinde 740 gram esrar bulun- duğu görülmüştür. Cemil, Emniyet direktörlüğüne ge- tiriimiş, hakkında tahkikata başlan- mıştır. Pangaltı cinayeti muhakemesi Ropen mahkemede cürmünü tamamen inkâr etti Bir müddet evvel Pangaltıda Poyraz Sokağında sevgilisi Anjell pastırma bı- çağile dokuz yerinden vurup öldüren Rupenin muhakemesine dün Ağırce- za mahkemesinde başlanmıştır. Son tahkikat karamamesinde Rupenin kasten adam öldürmek suçundan mu- hakemesi yapılmak isteniliyordu. Evrak okunduktan sonra Rupenin istlevabı yapıldı. Maznun mahkem de cürmünü famamile inkâr edere — Ben öldürmedim; Ben ne yaptı gımı bilmiyorum. Anjeli ben vurma- dun, Diye ısrar etti, Halbuki ilk tahki- katla ve sulh ceza hâkimi huzurun- i da yapılan sorgusunda cürmünü iti- | raf ederek, Anjeli çok sevdiğini ve kıs- kançlık yüzünden bu cinayeti İşledi. gini söylemişti. Bu ifadeye karşı ne diyeceği sorulunca, Rupen bunları da reddederek; — İfadeler doğru değildir. O zaman ben kendimi kaybetmiştim. Ne yaptı- gımı bilmiyordum. Oraya ne yazdık- ardan da haberim yok de kendimi bilmiyerek bunları söyle- mişimdir. Bu sözler yanlıştır. Dedi. Dinlenen iki şahid, ifadelerin. de Rupenin, Anjeli vurduğunu gör- düklerini söylediler, Maznun Rupen, bunların ifadeleri- ne itiraz ederek bu cinayeti kendisi yapmadığını ileri sürdü, Gelmiyen şa- hidlerin çağırılması için muhakeme başka güne bırakıldı, Batan kotra Henüz kime aid olduğu anlaşılamadı Adada oturan bir zatın ihbarı üze- rine, zabıtaca kayıp bir kotranın âki- betinin tayinine uğraşıldığını dünkü nüshamızda kaydetmiştik. İhbarı yapan zat, kendi kolrasile dolaşmakta iken diğer bir kotranın battığını gözlerile gördüğünü söyle- diğinden, ehemmiyetli surette bir araştırma başlamıştı. Bu tahkikat yapıldığı sırada, Fe- nerbahçeden İzoni isminde bir İtal- yanın iki kadınla beraber kotrasile Marmaraya açıldığı, gece yarısına ka- dar dönmediği anlaşılmış ve şüpheler bu kotra üzerinde toplanmıştı. Fakat dün yapılan tahkikatta bu kolranın sabaha karşı Fenerbahçeye döndüğü tesbit edilmiştir. Buna nazaran, kotranın civar sahil şehirlerinden birinden olması ihti. | mali üzerinde durularak tahkikat de- rinleştirilmektedir, Kraliçe Mari için âyin yapılacak Romanya valide kraliçesi Marinin cenaze merasimi münasebetile 24 temmuz pazar günü saat 1130 da Taksimde Kabristan sokağındaki Sainte Trinitö kilisesinde bir Ayin ya- pılacaktır. Âyinde Romanya sefaret ve konsoloshanesi erkânı, mahalli hü- kümet erkânı, süfera ve konsoloslar, matbuat erkânı, Romanya kolonisi bulunacaktır, . Her hal | Tabiat ve eğlence İstanbulun eğlencesizliğinden şikâ- yet eder dururuz, Fakat garibdir. Eğ- lence denince bir çoklarımızın aklına çalgılı bahçeler, gazinolar, içinde gü- zel variyeteler oynıyan barlar, tiyat- rolar, sinemalar gelir... Halbuki bir çok medeni memleket lerde en lüks, en makbul eğlence tabi- atten istifade etmektir. Meselâ bir Amerikalı için kırda, de- nizde, dağda geçirilmiş bir gün en bü yük eğlencedir, en büyük zevktir. Nev- yorkta dünyanın en meşhur gece ku- Yübleri, barları, türlü türlü eğlence yerleri oluğu halde Amerikalı denize girmeğe bir türlü doyamaz. Haftada bir gün karlarda dolaşmaktan kendini alamaz, Kışın ya Niyagaraya gider, ya dağlara çıkar... Bugün Nevyorklular için deniz me- rakı âdeta tatlı bir salgın haline gir- miştir. Bunun için Nevyorkun yaki- ninde Atlantic City isminde büyük bir plâj şehri ortaya çıkmıştır, Cumar- tesi günü tatil saatinde yazıhanesin- den, işinin başından çıkanlar doğru soluğu Atlantic Cityde alırlar, Cenub- da Miami ne ise şimalde de Atlantic City öyle yüzme ve deniz şehridir, Oralarda deniz ve kır o kadar güzel bir eğlencedir ki bir nişanlıyı, bir sev- giliyi en lüks bara, gece kulübüne, iğ eğlence yerine götürünüz, pek o kadar makbule geçmez, Fakat ayni nişanlıyı, ayni sevgiliyi bir kıra, yahud denize götürecek olursanız ona en güzel gü- nü geçirtmişsiniz demektir, Tabiat sevgisi orada öyle bir hale gelmiştir ki bir çok ailelerin en büyük zevki, deniz kenarında, kırda, dağda kamp kurmaktır. Bir çok ailelerin de kırda, dermeçatma yapılmış odaları vardır, Cumartesi günü hemen budeniz kenarındaki yahud kırlardaki odalara giderler, tatillerini buralarda geçirir. ler, Göri or ki pek çok yerlerde in- sanlar tabiatin kendilerine verdikleri eğlencelerden hakkile istifade ediyor. lar, İstanbul ki tabiat itibarile dünya- nın en zengin yerlerinden biridir. Biz; — Şehrimizde eğlence yok!,. derken tabiatten istifade etmek niçin aklımı- za gelmiyor?.. Kaç ailemiz deniz kena- rında, kırda yazları ucuz bir kamp hayatı yaşıyoruz. Haydi akamp henüz bizde Adet ol mamıştır» diyelim... Fakat acaba denizden, kırdan, gü. heşten, tabiatten lüzumu kadar istifa. de edebiliyor muıyız?.. Eğlence denilim- ce neden aklımıza daima dört duvar arası yerler geliyor?.. Evet muhakkak ki sinema, gazino, tiyatro, bar da insanı oyalıyan yerler» dir, Fakat bunların yanında bir de tabi- atin verdiği eğlenceler vardır, Hem bu tabiat eğlenceleri sıhhati de kuvvet lendirir. Vatandaşlar... Denize, kıra, güneşe ve tabiate!., Hikmet Feridun Es ar Galata köprüsü altındaki büfeciler camekân O yaplıracaklar Galataköprüsü altındaki büfecile- rin gıda maddelerini camekân içinde bulundurmaları Jâzmken açıkla toza, toprağa maruz bıraktıkları gö- rülmektedir. Eminönü kaymakamlığı camekân yaptırmalarını büfecilere son defa ihtar etmiştir. Buna rağmen camekân yaptırmi- yanlar hakkında zabıtai belediye ts- limatnamesi tatbik edilecektir, » Bacanak da hesaba Kabiliyetlir.. Üç sene evvel ödünç verdiği elli kuru- şu faiziyle beraber hatırlıyor!,. ». Methetmek gibi olmasın, bende- nizin de muamma halletmeğe kabili. yetim vardır: En zor bilmeceleri şıp diye buluveririm!,. B. A. — Aman öyleyse gel, şu levha da yazılı kutuları buluyer!.