, — n is g n past KEY UETTTETTFTYTR ATE TART MT LADTETE e iii, 16 Şubat 1938 R â Ta Du Paro Moliâre, tahsilini bitireceği sıralar- da, bir kaç arkadaşı ile bir amatör iyatrosu kurdu. Bu tiyatro pek kısa Samanda profesyönel bir trup mahi- yetini aldı. «İllustre Thâatre» adile temsillere başladı. Mollâre'in bu tiyatrosu, meşrutiyet- tenberi bizim tiyatrolarımızın uğradı- İÜ akıbete uğradı; para kazanamadı, Sanatkârları borçlandırdı ve Moliâre'in tiyatrosu haczedildi dekorlar haraç mezad satıldı. Meşrutiyette büyük Behzad'ın da tiyatroya getirdiği eşya- Jar böyle satılmıştı. Mollöre Üümidsizliğe düştü, daha doğrusu Paristen ümidi kesti, taşra- da dolaşmağa başladı. 1646 dayız. ç Moliğre'in kırılan ümidini kuvvet- lendirmeğe çalışan bir kadın var; Ak- İris Madeleine Bejart... Bu kadın gü- zel bir kadın, Moliğre güzel erkek, “Kadın Moliâre'e; — Paristen gidelim, diyor, şöhreti- Mmizi taşraya yayalım, adımız nasıl visa Pariste duyulur. Yedi sene Fransa içlerinde dolaşı- yorlar, Moliöre gittikçe ustalaşıyor, aş 'ine gittikçe kadınlaşıp güzelle- 1653 deyiz. Moliöre Lyonda L'Etour- ül'yi temsil ediyorlar. Eser, temsil ve bilhassa aktris De Brie çok beğenili- yor. Kumpanya Avignon, Pezenas, Narbonne, Bezlers, Grenoble «Le Depit Amoureux» eserini alkışlıyor. 1658 deyiz. Moliğre, Rowende, Cor- Deille'in, «Psyehö» sini temsil ediyor. Bu temsilden sonra Cornellle ile dost Oluyor. Parise geliyor. Louvrede, ha- nedanın huzurunda Corneille'in Ni- Gomâde'ini oynuyor; çok beğeniliyor. 1661 deyiz. Mollâre, kralın emri ve Yardımile Palais - Royal tiyatrosunun müdürüdür. Saint - Honorâ sokağın- ş da, Madeleine Bejart ile beraber otu- Tüyor. On sene De Brieile sevişen Moliâre, gene ilk göz ağrısı Madelei- Me'e dönüyor. Evde Madeleine'in an- nesi, Marle Herve, çocukları Genevi- €ve Bejart, Louis ve bir de Armande Böjart var, Moliâğre otuz dokuz yaşında bir genç, Madeleine kırk üç yaşında bir . Moliğre kadından hevesini al- Miş, üstelik De Brle de genç sevme- Min tadını tatmış ve bu tad damağın- da kalmış... Bir gün hazin hazin aşk isteğini bağrında yuğururken yanından Ar- Mmande geçiyor: On sekiz yaşında sü- Hin gibi bir kiz. “Moliöre'in gözlerine; bir zamanlar Sabnede ilkbaharı temsil eden aktris Du Pare geliyor ve yavaş yavaş üç Benç ve güzel kadın, Madeleine, De Brie, Du parc gözlerinden siliniyor, Armande'a bakakalıyor. Kız gözlerini Moliöre'in gözlerine , dudakları nemli, göğsü çar- Pıntılı, yavaş yavaş yaklaşıyor, kolu- MU uzatıyor, avucunu Moliğre'in alnı- Ba dayıyor; saçlarını sıvazlıyor... Bun- Sonra ne oluyor? Kız ne diyor?: «Seni seviyorum mu?..» diyor, «Bana sahnede rol mü ver?» diyor. Burası Meçhul, Bilinen bir şey var. Moliöre, Metresine; — Ben Armande'ı seviyorum, kız le evleneceğim! diyor. Madeleine pişkin kadındır; aşkın dinlemediğini biliyor: — Pekil diyor. 1661 senesi paskalyesinde Mollâre Re Madeleine'in kız kardeşi Armande art nişanlanıyorlar. ... Armande Bejart kimdir? kütüğünde Madeleine'in kız Kardeşi olarak görülüyor. Fakat dost di herkes: Kızıdır! diyor. 20 kânunusani 1662 de nikâhları Kiinca, inin istida veriyorlar ve , metresinin kızını aldığını Resmen bildiriyorlar... rem Ta Du Brie Büyük annesi Armande'a onbin ira ağırlık veriyor. Bu parayı nere- den bulup ta veriyor? Madelelne'den. Madeleine ölürken, bütün servetini Armande'a bırakıyor, öteki kardeşle- rine bir şey bırakmıyor. Şu halde Armende kızıdır. Buna şüphe kalmı- yor. ... Madeleine, La de Brle, La Du Parc- dan sonra Armande... İşte Molidre'in gönlüne giren dört kadın. Fakat ilk dır. Başrolleri de karısı oynuyor... Saadetleri devam ediyor mu?... Ka- Ti kocanın arasında bulunmağa lü- zum yok. Moliöre'in, 1662 den 1664 e kadar yazdığı eserler dikkate değer. Aksu bugün Aksu vapurunun kurtarıldığını İstanbulda yapılacaktır. mektedir. Fevzipaşa yolunda bir kamyon devrildi Gaziantep (Akşam) — Fevzipaşa dan Antebe gelmekte olan şoför Meh- medin idaresindeki kamyon Kömürler köyü ile İçerisu arasında patinaj yar parak yolun solundaki çukura yuvar- lanmış; şoför Mehmed ile muavini Cuma makinenin altında kalarak öl- müşlerdir. Kamyondâki müşterilerden iki kişi başından ve ellerinden hafif surette yaralanmıştır... Sıvaş (Akşam) — Divrikte Halkevi 20 şubatta merasimle açılacaktır. Hole metresiniz ızmır ali Kardeşini mi7 Madeleine Bejart Aksu vapuru karaya oturmuş vaziyette Sinop civarında İnceburun yakınlarında Lalyes mevklinde karaya oturan yazmıştık. Vapur b Orada tamir edilecektir, Tamirat bir hafta kadar sürecektir. Asıl esaslı tamir Aksu vapurunun yükünü alan Tar'nın bugün şehrimize gelmesi beklen- AEŞAM Yazan: Arif O, Denker kervanı, Armand Bejart «Kocalar mektebi» nden sonra «Ka- dınlar mektebi» ondan sonra da «Zor nikâh» hep elli yaşında bir adamın, yirmi beş yaşında bir kızla evlenmek istemesi ve hep: «Evlensem mi iyi olur &vlenmesem mi?» kaygusu... Bunun sonu ne oldu: Husran ve ... Armande yirmi dört yaşında gür- büz hir kadın, Moliöre kırk iki yaşında bastahklı bir erkek... Ayni zamanda da kıskanç, müstebid, hırçın Bir adam: «Beni istediğim gibi ve istediğim ka- dar sevmiyorsun» diye karısını dur- madan hırpalıyor. O zamanki eğlenceleri de gözönüne getirirsek, Armande'ı mazur görürüz: Dekolte kadınlar, yüzlerce meşale ışığında erkeklerin kollarında geziyor. Prensesler, kontesler, düşesler, park- larda, ay ışığından ağaçların altları- na kaçıyorlar ve orada sevdadan ko- nuşuyorlar, Sevmiyen erkek, sevilmi- yen kadın yok. Molidre'in hayatından bahseden Maurice Donnay, Armande'i müdafaa çin: «Öyle bir devirde genç kadının ah- Yâkı düştü ise, esbabı muhaffefenin kaba döşeğine düşmüştür» diyor. Ve nihayet Armande anasının kızıy- dı. Madelelne'nin hayatında hiç değil- se sekiz on erkek sayıyorlar. Moliğre, Armande ile on bir sene yaşadı. Bu on bir sene içinde çektiği İleride akan buz gibi ve berrak memba suyu, çayırlık, karlı dağlar, çam or- manları, temiz hava, velhasıl bütün güzellikleri bir araya olan bu muhitten insan hiç ayrılmak iste- mezdi, Ne yapalım ki Güldostun içi rahat değildi. O, büyük kervanı ve Hasan beyi her an tehlikede biliyor ve bu endişe kendisine hiç rahat ve huzur vermiyordu. Bostan - Terekde Ahmed Abudig yaptığı mülâkat ta kızın en- dişesini bir kat daha artırmıştı. Ah- medin iddiasına bakılacak olursa Ha- san bey o anda Takla - Makan çölü- nün cehennem gibi yanan susüz kum- kapanınca şiddetli bir öksürük yaka- ladı. Bu gıcık, sön nefesini verinciye kadar kesilmedi. Moliöre sabaha kar- şı öldü. Moliöre tarihe, Armande da hiçliğe karıştı. > j a — Şimdi kervan da kurtarılabilirse > HARİ intikam büsbütün yerini bulmuş ola- caktır. Diyordu. Ertesi sabah Güldost ile Merton ci- vardaki Kırgızların yurtlarını ziyaret- le vakit geçirdiler. Kadınların büyük bir faaliyetle çalışmaları, erkeklerin 4se tembel tembel oturdukları dikkat, nazarlarını celbetti. Kadınlar ya iplik büküyorlar, bez dokuyorlar; yahut ke- çi ve koyun sağıyorlar, çocuklar sürü- lerin başında çobanlık yapıyorlardı, halbuki erkekler ellerinde sitar ve ya- hud kaval, çalgı çalıp şarkı söylemek- le vakit geçiriyorlardı. Güldost ve Merton Kırgızlarla ko- nuşurlarken bir ihtiyarın ağzından Kırgızların menşei hakkında şu garib hikâyeyi dinlediler; «Bir kazak beyinin kirk kızı vardı. Bu kızlar bir gün nehirde yıkanırken nehir kenarında uzanıp giden bir be- yaz köpük gördüler. Bu köpük kızla- rın hoşuna gitti, onu vücüdlerine sür- düler, yalnız bununla kalmayıp o kö- pükten içtiler de. Bunun üzerine kır- kı da gebe kaldılar. Dokuz ay, dokuz gün, dokuz gece, dokuz saat sonra bi- rer oğlan çocuğu dünyaya getirdiler. İşte Kırgızların ecdadf bu Kırkkızdan doğan çocuklardır, 'Tabil masaldan ibaret olan bu hi- kâye hiç bir tarihi hakikat ifade et- mez. Yalnız, Kazaklara mensub olduk- larını iddia eden Kırgızların bu iddia- Yarını kuvvetlendiren bir efsaneden ibarettir. Muhtelif etnologların iddialarına nazaran, Orta Asyadaki büyük millet göçleri esnasında Kırgızlar da Mongo- Mistandaki vatanlarından çıkarak Or- ta Asya dağlarının metruk ovalarına yerleşmişlerdir. Çin Türkistanında Sinop limanına çı Boluda-balo Bolu (Akşam) — Çocuk Esirgeme kurumu menfaatine Halkevi salonun- da bir balo verilmiştir. Maksadın kud- #lyet ve Ulviyetini takdir eden Bolu halkı bu baloya büyük bir istekle işti- rak etmiş üzerine düşen hizmetleri sevinçle yapmışlardır. Baloya daha fazla bir önem vermek bu suretle geliri artırmak maksadile bayanlar arasında milli bir kıyafet müsabakası düşünülmüş ve bu müsa- bakaya iştirak edenlerin adedi 30 zu ESRARENGİZ KERVAN Güldost'un içi rahat de; beyi > Sahife 7 'Tefrika No, 85 ildi, o büyü üşünüyordu riayet etmezler. Mongolistandan raber getirdikleri bazı pütperestlik itİ- kadları hâlâ bakidir. Yukarıda da yazdığımız gibi Kır- gızların erkekleri yalnız yurt denilen çadırlarının kurulmasında çalışırlar, bir de atlarına bakarlar. Diğer işlerin işe kadınlar ve çocuklar görür- Erkekler bütün yaz mevsimini dostlarını, akrabalarını ziyaretle geçi- rirler. Bu maksadla üç, dört hafta kaybolurlar. Çünkü gittikleri yerir? ekseriya çok uzaktadır. Yola çıkmıyan erkek ise mutlaka çadırının önünde oturmuş, kaval veya saz çalıyordur. Tabii av meşgalesi bu tembellik saatlerinin haricinde kalır. Ellerinde bulunan ağizdan dolma çakmaklı tü- feklerle o kadar meharetle avlanırlar ki buntı görüp te hayret etmemek mümkün değildir. Güldost ve Merton o gün Kırgız beylerinden birinin ter- dılar. Kırgızların €kseriyetle birer karıla- rı vardır. Zeriğin Kırgızlar, biribirin- den uzak muhtelif yerlerde yurtları ve sürüleri olduğu için bir kaç defa evlenirler, her yurda bir kadın yerleş- tirirler. Bu kadınlar zengin kocaları- nın emlâkini ve sürülerini idare eder- ler. Erkek, bir kadınla kava edecek olursâ gidip bir iki gün uzak- taki yurtta oturan kanısında teselli arar, ' Fakat, böyle bir kaç kadına sahib olmak ancâk zengin bir Kırgızın kâ- ridır. Çünkü kızlar çok bahalıya satı!- dığı için her'erkek birden fazla kız alamaz. Sihhafte ve iyi görünen bir kızın asgari fiati yüz koyundur. Hat- tâ ihtiyar bir Kırgız karısını sekiz yüz koyuna satın aldığını anlatarak Gül- dostu hayrete düşürdü. Güldost: — Demek ki, dedi, üç dört kız ba- bası olan bir Kırgız zengin bir adam sayılır, Merton kendisine mahsus olan müs- tehziyane bir tavırla şu sözleri ilâve etti: — Ona şüphe mi var! Ben bu Kır- gızları gördükten sonra artık her şey- den vaz geçtim. Gelip burada boyuna serbesttir. Erkeklerle serbest ve lâüba- li bir surette konuşur. Kırgızlarm yurt dedikleri çadırla- rında gördüğü konfora İngiliz Merton hayret etti: Yaşadığı muhitin tabiati- ne uymağa mecbur olduğu için göçe“ be hayatı yaşamağa mecbur olan Kır- gız, oturduğu evini de göçebeliğe uy- gun bir tarzda inşa etmektedir. Kır- gızların yalnız ovaların müntahasin- daki kışlaklarda sabit binaları vardır. Bunlar da yalnız hayvan sürülerine mahsustur. Kırgızlar bizzat yaz ve kış portatif evlerde yaşarlar. “ (Arkası var)