maa RAM — AM ğe Büyük türk filozof ve takili : İbni Sinâ Büyük Türk filozof ve tabibi İbni Sinanın 900 üncü ölüm yılını 21 ha- ziranda büyük merasimle ilk defa kutlıyacağız. Bu kutlama törenine önayak olanları bu isabetli teşebbüslerinden dolayı tebrik etmek lâzımdır, Çün- kü İbni SHinâ, büyük 'Türk milleti ara, sından çıkmış, yalnız şarkta değil garp dünyasında da şöhret salmış bir dâkidir. Hattâ İbni Sinâ öleli do- kuz asır gibi uzun bir zaman geçtiği halde bugünün tefekkür tarzına ay- kırı gelmiyen öyle mühim sözler söy- Jemiş ki onu, bugünün adamı da ad- Gedebiliriz. İbni Sinâ, Buharada Alfşina kö- yünde doğmuştur. Annesi gibi baba- sı Abdullah da Beihi bir 'Türk idi Dedesi de Sinâ adında bir Türktür, Tahsilini Buharada bitirmiş, yirmi yaşına vardığı zamanda gerek felse- fede ve gerek tababette herkese ken- disini tanıttırmıştır. İbni Sinânın, o sıralarda hastalan« miş'olan Saman oğulları hükümda- rını büyük hazakatle tedavi etmesi, kendisine hem hükümdarın tevec- cühünü kazandırmış, hem de Saman oğulları hanedanmın oBuharadaki zengin kütüphanesinde mevcud eski eserleri, ve başka bir yerde nüshala- rı bulunmıyan Farabinin, Ebu Zeydi Belhinin eserlerini okumak ve serbes- çe tedkik etmek, malümatını geniş- etmek imkânını vermiştir. Saman oğulları kütüphanesinin İbni Sina- nan ilmi tekâmül ve inkişafında bü- yük bir vol oynadığını kaydetmek lâ- zamdır. Saman oğulları devleti sersılınca ve babası da ölünce genç filozof, Bu- haradan Harzeme gitmiş ve Harzem hükümdarile tanışmıştır. İbni Sinâ, Harzem htikümdarının sarayında, za- manın en büyük âlimleri olan Ebu Sehli Nesimi ve Ebu Reyhanı Bisuni İle temasa gelerek ilmi kudretini bu büyük âlimlere de tanıttırmıştır. Ar- tık büyük Türk filozof ve tabibinin, şöhreti, Buharadan, Harzeme ve bü- tün orta Asyaya yayılmıştı, Herkes namını, hürmetle anıyor. Âlimler, ilmi kudretinden ve malümatından istifade ediyorlardı. İbni Sinâ, Harzemde bir müddet kaldıktan sonra İrana gitmiştir. İran bu devirde büyük bir anarşi içinde. yüzüyor, dahili harpler, bütün şid- detile devam ediyordu. Büneyh har nedanı İle Kâkveyh, oğlu birbirlle çarpışırlarken, Gazneli Mahmud da İrana saldırıyor ve bu dahili harp Me hariçten yapılan bu tecavüz, İran dahilindeki anarşi ve kargaşalığı art- tarıyordu. İbni Sinâ, hereümerç içinde yüzen bu memlekette, evvelâ Isfahandan Reye, sonra Reyden Hemedana göçet- meğe mecbur kaldı ve bu göç esna- sında heyecanlı ve tehlikeli bir hayat sürmeğe başladı. Bir gün taht üze- rinde hak iddia eden bir prensin ve- ziri öbürgün rakibinin esiri oluyor, fakat hayatının büyük tehlikelere maruz bulunduğu o heyecanlı zaman- larda İlmi tedkiklerine devamdan bir dekika bile vazgeçmiyordu. Çünkü İ hayatını, zekâsını, vaktini ilme ve İedkikata vakfetmişti. Onun zevk al- dığı yegâne şey, ilimden başka bir şey değildi. İlme kendisini o kadar vakfetmişti ki, düşmanlarının takiplerinden kur- tulmak için saklandığı yerlerde bile daima okumuş, daima yazmıştır. İş- te İbni Sinâ, İslâm dünyasında ve asırlarca müddet Avrupada fikir âle- mine hâkim olan o büyük ve ölmez eserlerini böyle yerlerde, böyle müş- kül ve tehlikeli şartlar ve anlar altın- da yazmıştır. Teni Sinâ Hemedanda, hayata güz- lerini o kapadığı zaman arkasında, şark ve garp âleminin asırlarca müd- det İstifade ettikleri bu ölmez eser- lerden başka, ilminden ve tedkikle- rinden feyiz almiş binlerce güzide genç bırakmıştı. Türk âliminin eser- leri Çin hududlarından Avrupada Pirene dağlarına ve Afrikada Atlas dağlarına kadar yayılmıştı. Avrupa- hlar, ilmi bilgilerini genişletmek ilmi müşküllerini halletmek için İbni Si- nânın bu eserlerinden istifade etmiş- lerdir. Bu, ancak Türk dâhisi İbni Sinâya nasip olan büyük bir maz- hariyettir. İbni Sinâ, fenne ve ilme olduğu kadar Türklerin ilmi kudret ve İstidadlarını da bütün dünyaya ilân ve ispat etmek suretile de Türk- Yüğe, büyük bir hizmet yapmıştır. Eserleri derhal Lâtinceye tercüme edilmiş ve mevcudu kapışıldığı ci- hetle birçok defalar basılmıştır, Bütün orta çağ zamanında İbni AM Mısır mektupları 16 Haziran 1937 . Mussolininin en Mısırda kadınlık davası etrafında münakaşalar Mısır kadınları, dünya kadınlarına verilen hakların kendilerine de Kahire (Hususi muhabirimizden) — Elezher üniversitesi talebesi, artık si- yasetle uğraşmamağa karar vermiş- lerdir. Üniversitelilerin bu kararı, bü- rada hayretle karşılanmıştır. Zira bu- Yada değil üniversiteliler, fakat 10-12 yaşındaki küçük talebeler bile, sokak- larda yapılan siyasi tezahürlere işti- rak ediyorlardı. Elezher üniversitesi talebesi, siyar setle uğraşmanın ancak buna ehil o- anlara bırakılması lâzımgelen bir iş olduğunu takdir etmiş olacaklar ki, bundan vaz geçmeği münasip gör- müşlerdir. Fakat siyasi meşguliyetleri, sinesin- der çıkarmağa. karar veren Elezher Üniversitesi, başka mühim bir mese- lenin münakaşasile hergün meşgul ölüyor. Bu mühim mevzu şudur: Ka- dınlar, umumi hayata karışmalı mi, karışmamalı mı?, Lâlk fakülteler müdavimleri, umu- mi hayatın bütün sahalarına erkek- ler gibi kadınların da karışması pren- sibini müdafaa ettikleri halde Elezher- ciler, bu nazariyenin ve muhtelit ted- risatın aleyhinde bulunmakta ve ka- dmların ev işlerile meşgul olmaları icap ettiği noktui nazarını İleri sür- mektedirler, Bu mevzu yüzünden, muhtelif far külteler müdavimleri arasında, poli- sin müdahalesini icap ettiren kavga- lar eksik değildir. Elezhercilerin, ka- dınlığın inkişa'ına karşı bu dar zih- niyetleri, vekayi ve hâdisatın seyir ve İnkişafı karşısında boyun eğmeğe mecburdur, Mısır kadınları Avrupalı hemcinsle- rinden daha az zeki, ve daha az isti- dadlı değillerdir. Mısır kadınları, Türk kadınlarını örnek ittihaz ederek yaş- mak ve feraceleri atmağa başlamış- Jardır. Bu sahada Mısır kadınlığı, mü- him terakki adımları atmıştır. Mısır kadınlığının hukukunu talâkatle mü- dafaa eden birçok münevver Misırli kadınlera sık sık rast geliniyor. Bütün medeni memleketlerde ka- dınların hak ve vazifelerini tamamile müdrik bu münevver kadınlar, yeni nesilleri daha iyi yetiştirmek için her | sahada terakki ve inkişaf etmek isti- yorlar. Mısır kadınlığı cereyanının başında bayan Hida Şarav) gulunuyor. İstan- bulun da yabancısı olmıyan bu mü- m Sinânın eserleri Avrupada tsbabet #leminde, felsefede, heyet ve tabii ilimlerde yegâne merci ve hâkim ok zauştur. Bu makalemizi bitirmezden evvel şünu kaydedelim ki, İbni Sinâ Adana sebzeleri| . . büyük düşmanı i Roselli Pariste esrarlı bir surette öldürüldü Daily Herald bildiriyor: İtalyan dev- Je rölsi Mus Yininin en ii verilmesini istiyorlar mamış bir bomba bulunmuştur, Bu bomba ile katillerin cinayetin bütün emarelerini ortadan kaldırmak iste- dikleri zannediliyor. Carlo Rosselli Mussolininin hiç sev- mediği adamdı. 1929 senesinde mev- kut olduğu Lipari adasından küçtık- tan sonra Pariste İtalyan faşizmi aley- hine amansız bir mücadeleye girişmiş ti. Bu münasebetle adalet ve hürriyet namında bir parti kurmuş ve kendine faşizm aleyhtarı birçok taraftar edin- mişti. Bir de gazete neşretmiye başla mıştı. İtalyadaki malümat kaynakları o kadar iyi idi ki, Mussolininin en giz- Hi sırları bile birkaç gün sonra bu gâ- zetede neşrediliyordu. |,| Bayan Hida Şaravi Ha nevver bayan, yılmadan ve yorulma dan kadınlık davasını hararetle mü- dafaa ediyor. Montreux muahedesile ecnebi bo- yunduruğundan kurtulan ve tarihin- de yeni bir dönüm noktası açan Misir içtimal sahada da inkılâplar yapma- ğa hazırlanıyor. —İ. A. Karamana bol sebze pi Adana elektrik fabrikası gidiyor ve ucuz satılıyor —— Adanadan aldığımız bir mektubta elektrik #iatlerinin o pahalılığından Adanadan çok miktarda taze sebze | bahsediliyordu, Adana elektrik şirke- gelmektedir. Yerli sebzeler yetişmek | tinden bu münasebetle şu mektubu üzeredir. Bugünkü piyasada yerli ka. | aldık: bek 2-3, Adana fasulyesi 5-7, domates «Adanada elektrik fiati 20 kuruş 10, patlıcan 25, salatalık kilosu 5-6, Sai e yi m : at MM vekâletince en marul tanesi 1-3 kuruşa satılmakta- ez iğ : bir formüle göre vekâlet komiserliği- dır. Bugünlerde oldukça mebzul mey- valar gelmekte ve kaysı 6, erik 10, ki. | Vin TEİSlİĞİ alında Adana belediyesi Tez 10, vişne 12-15, kuruşa satılmak- ve şirket mümessillerinin iştirakile ei Yerli dale Peynirlerin kilosu | toplanan tarife komisyonu tarafın. 16-20, 50-60, yoğurt 5-7, —— dan tespit viii z : ta 7-8 tanesi 5 kuruştur. vi gi al Yazdığımız fiatle elektrik şirketi 30, keçi 20, ekmek 10, ikinci halk ek. | Din bildirdiği Hat urasında pek v3 meği 8,5, yemeklik tuzlu yağlar 50.g0, | ir farK vardır. 19,20 kuruş da yük- 5 55-66, pekmez 15-18, sektir. Bunu ucuzlatmanın yolunu ei le air Bağda | Pülmak hem balk için, hem girkeb yın kilosu da 45 kuruştur. Ziraat ban: | Wil iufafik olur. kası fazla miktarda mal almaktadır. Karaman (Akşam) — Karamana Manisada bir inek kudurdu Manisa 14 (Akşam) — Osmanın ino şarklan ziyade gurple tanınmış, eser- | ği ani olarak kudurmuş, bu hastalık leri şarktan asırlarca müddet evvel | köpeğine de sirayet etmiştir. Kimseye Avrupada basılmıştır. Gelecek yazı- | zararları dokunmadan her ihtimale mızda İbni Sinânın eserlerinden bah- | lâf edilmişlerdir. Osman her ihtimale sedeceğiz. A.H. İ karşı müşahede altına alınmıştır. Esad Mahmud Karakurd SON GECE!L.. - « Ben de mecburen susuyordum. Yağmur taneleri, sarı yüzünden oluk- tan boşanır gibi akıyordu, nihayet bizim siperlerin önüne geldik, Durdu. Gene dudaklarında o haşin, mağrur 8es.... «Geldik işte yüzbaşı dedi!.> Atlardan indik, 'Tam gece yarısı idi. Bizim tarafta tek bir ışık yanmıyor- du, Bir değneğin Üzerine beyaz bir mendil bağladık. Etrafta Rumen nö- betçiler dolaşıyordu. Kardeşin iki- de birde bu askerlerle konuşuyor, bir geyler söylüyor, sonra gene dönüp yanıma geliyordu. Aradan bir kaç da- kika geçti. Birdenbire: «Heydi yüz başı hazır olun, bir el eteş edeceğim Jar, kendimizi gösterip yürümeğe baş- Jarızl..> dedi. Anladım ki, o da verdi- ği sözü tutmak için benimle beraber gelmek istiyordu. Süvariyi savmağa çalışıyor. Hemen ona doğru bir adım ilerile- dim, «Mösyö Polivds dedim, tebek ederim siz hakikaten merd bir asker- mişsiniz!.. Bu asli hareketiniz, bu &- Tefrika No. 68 siz civanmerdliğinizle bana hayatım- da doyulmıyacak, unutulmıyacak bir zevk verdiniz! .» Elimi uzattım. «<Alls- ba ısmarladık Mösyö Polivas buradan ayrılalım artık» dedim, Birdenbire kaşlarını çatarak, «hayır diye bağır- dı, Sizinle geleceğimi.» «Gelmiyecek- siniz!» «Geleceğim!.> Öyle sert bir sesle konuşuyordu ki!.. «Hayır Mös- yö Pollivas gelmiyeceksiniz dedim». «Söz verdim ben sözümü tutar ada- mım!.» «Verdiğiniz söz, beni İbralle bırakmaktı. İşte bırakıyor ve sözünü- zü tutuyorsunuz. Bundan fazlasını yapmağa hakkınız yoktur!.> «Hayır» dedi. Hâlâ gelmekte ısrar ediyordu. Bunun üzerine ben derhal JAfını kes- tim!.. «Mösyö Polivas; siz iyi bir as- kersiniz, iyi bir asker, daima kanun- lara hürmet eder, Dünyanın üzerinde hiç bir askeri kanun yoktur ki; her ne suretle olursa olsun tekrar vatanı- na kavuşan bir zabiti, düşman cephe- sine geçmeğe müsaade etsin!.. Bunun bizimi kitapta bir İsmi vardır: Alçak- lıkl.ş Biran “oldüğu yerde" sarsıldığını gördüm. Gözleri çakmak çakmak ol- du. En hafif yerinden yakaladığımı anladım. Dudakları titriyor, yüzü sa- rarıyordu. Yalnız, «peki öyle İse.» dedi ve hemen atladı atın üstünel.. 'Tek bir kelime konuşmadı. Elindeki tabancayı biribiri arkasmna bir kaç el steşledikten sonra, mahmuzlarını beygirin karnıma yerleştirdi ve bir de- fa biledönüp arkasına bakmadan, yıldırım huztle karanlıkların içinde kaybolup gitti!.. Ben de hemen beyaz mendili havaya kaldırarak bizim ta- rafa geçtim!.. Yüzbaşı Maryoranın ince, esmer parmaklarını, avuçlarının içine alı- yor... Saçlarından okşuyor... Sonra ellerini onun, dudaklarına götürerek — İşte böyle Mariya diyor; karde” şinle müthiş bir gece geçirdik!.. Sonra, kızm için için ağladığını gö- Terek hiddetle başını çeviriyor... — Ama niçin ağlıyorsun Mariya; ağlamağa sebep var mı şimdi?.. İşte nihayet kardeşin de kurtuldu... Ağla- mak değil, gülmek, sevinmek, heye- çan duymak zamam!.. Bu gecenin, bizim en mesud, en neşeli gecelerimiz- den biri olması lâzım gelmez mi?. Yapma Mariya! Haydi «ll gözlerinin yaşını!., GÜL biraz!.. Gül ki; içim ne- $e, gözlerim heyecanla dolsun!.. Hey- di benim güzel, canım Mariyacığım.. yâpmal, Ki Seç * gk ii - yorl,. Zabit, parmaklarının ucile, onun esmer yanaklarında, bir çiçeğin üstü- ne düşmüş çiğ damlaları gibi parlı- yan yaşları siliyor... — Mariye; bugün o kadar güzelsin ki; sana bakarken gözlerim kamaşı- birdenbite onun dudaklarının üstüne koyuyor... — Ben sana bu hikâyeyi hüzün versin diye değil; neşe, saadet, heye- can aşılasın diye anlattım?.. Tekrar tekrar kızı, saçlarından, yar naklarından öpüyor... Kızı bileklerinden tutarak çekiyor!.. — Oh ne güzelsin, ne muhteşemsin — Yapmayın Faruk bey!.. Bitkin | bu sabah Mariyal.. bir haldesiniz!,. İkimiz de çok yorgu- Kız, gene-zabitin kolları arasında nuz!.. Haydi uyuyun artık!... çırpınmaktadır!.. — Uyumaktan korkuyorum Mari- — Yapmayın Faruk bey, yapma- yal. yin! — Niçin korkuyorsunuz?.. Kim dinler bu sesi, kim işitir bu ri- — Uyurum da, bir iki saat seni gö- | cayi?.. Dünyanın, kadın namı altın- remem diyel.. da toplanan en güzel, en kıymetli — Faruk bey!.. varlığı, böyle damarları bin bir ihti- Kız, zabiti siyah, islak saçlarından | ras ve arzu ile kıvrılan, yanan 31 ya- okşuyor... şında kuvvetli bir erkeğin kolları âra- — Artık iyice ısındınız değil mi? El A Üşümüyorsunuz ya?.. nir mi hiç?!., — Hayır hayır üşümüyorum!., Sevdiği erkeğin kolları iie — Haydi ben gideyim de siz de ya- | dünyanın en büyük zevkini, en bü- tani, yük heyecanımı duyan bu küçük kadı- Kız, ellerini yere koyarak kalkmak | nın da, seven her kadın gibi şimdi, istiyor. Zabit, hemen onu biliklerin. | Kendini müdafaa edecek yalnız iki den yakalıyor. Çekiyor kendine doğ- | vasıtası vardı: Çırpınmak ve yalvar- rul., mak!.. Fakat ne yazık!.. Artık ikisini — Faruk bey; gene başlamayın de yapmağa muktedir değil!... Ne çır- ramazlığal,, Şimdi sırası mı hem bu. | Pınıyor, ne de yalvarabiliyor!.. Bütün nun?.. Bırakın anlattığınız şu büyük kuvvetinin, bütün kudret ve enerjls hikâyenin hüznü, yaşasın bir kaç sa- sinin, damla damla, perde perde eK« at içimizdel,, sildiğini, tükendiğini hissediyor... Ar Zabit dinlemiyor... Dudaklarımı, | tüKhiç bir şey düşünecek vaziyette den ğildir!,. (Arkası var) ği * ii > izi ei .