9 Mayıs 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

9 Mayıs 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- Kaba külçeler n AKŞAM asıl sevimli para oluyor? Darphanemiz çok mükemmel bir mü- essesedir. Hele temizlik ve intizamı.. 3 ambar, ağzına kadar para dolu... Buradan para almak lâzım gelince kürek kullanılıyor Solda: Darphane müdi B. Fuad Erciyaş, orlada: Darphanenin en kiymetli ustalarından B. Tahsin yeni on paraların kalıbı üzerinde çalışıyor, sağda: Basılan paralar sayılmıya giderken Parsyı kazanmak ne kadar zor, ne kadar müşkül ise, onu yapmak tao kadar, hattâ ondan yüzlerce defa .da- ha zahmetlidir, Darphaneye, manzâ- rası, hiç te hoş olmıyan külçeler veya çubuklar halinde gelen gümüşlerin se- vimli yirmi beş kuruşlar, güzel ellilik- Jer, cana yakın liralar haline gelinci- ye kadar kaç kişinin elinden geçtiği- ni, narı beyzâ halindeki kaç fırına gi- rip çıktıklarını, yüzlerce ton ağırlığın- da kaç çekiç tarafından döğüldükleri- ni, kaç makinede ezilip, kaç makinede yöntulduklarını bilseniz paraları sa- dece kazanmak vaziyetinde olduğu- nuza bin kere şükredeceğiniz muhak- kaktır, Darphane denince aklınıza üç dört kocaman makinenin güldür güldür işliyerek paralar bastığı basit bir yer gelmesin. Darphane 375 kişilik kadro- su, en son sistem muazzam makine- leri, müteaddid lâboratuar ve tesisa- tile memleketimizin en geniş, en gi- rift, fakat buna rağmen tasavvur edil- mez bir ahenk ve intizam içinde işli- yen iftihara şayan bir müessesedir. Darphaneyi yağmurlu bir günde 2i- yaret ettik. Ardına kadar açık olan büyük kapısından girince insanın yü- züne gülen, son derece temiz bir avlu- Yu geçtikten sonra basmağa kıyama- Glğumız gicır gıcır merdivenlerden çi- karak Darphane müdürünün yanma girdik. Bizi büyük bir nezaketle kar- şilyan Darphanenin kıymetli müdürü B. Fuad Erciyaş Darphaneyi ve Dam- ga matbaasını gezmek arzumuzu da eyni nezaketle kabul etti. Biraz ötur- Sağ taraftaki köşeye doğru yürü- l yoruz... Üzerinde geniş limon yap- ““ #âkları sarkan büyük bir saksının ar- kası... Yüzbaşı Faruk ile matmazel Maryora konuşuyorlar... Ellerinde bi- rer fincan kahve var... Madam Miha- Mesku, arkada ev sahibi ile oturmak- tadır. Müzik devam ediyor... — Hele şükür yüzbaşı!.. Arada sira- > da bizi hatırlıyarak yanımıza gelebi- Uiyorsunuz!.. Görüyorum, bu gece çok neşeli, çok heyecanlısınız!.. Hattâ he- yeranlarınız, refakat etmekte olduğu- | nuz kadınlara vazifelerinizi unuttu- racak kadar kuvvetli!.. Tebrik ederim | bakın bütün kızların gözleri sizde!.. Müthiş sükse yapıyordunuz!.. Yüzbaşı, uzun, Kıvırcık kirpikleri arasında pırıl pınl yanan iri siyah gözlerini, kızm gözlerine rikmiş öyle bakıyor... — Matmazel Maryora; niçin böyle göylüyorsunuz? Kabahat benim de- gil kil. Görüyorsunuz işte, bir daki- ka yakamı bırakiyorlâr mı? » Yüzbaşı; gözlerinizin içi gülü- iğ duktan sönra beraberce, bu büyük müessesede tam iki buçuk saat süren seyahatimize başladık. Külçe halinde gümüş yığınları Darphane bugünlerde, piyasaya son çıkarılan gümüş paralardan yirmi beş ve elli kuruşlukları basmakla meşgul olduğu için ilk girdiğimiz dairede boy- | ları tavana kadar yükselen gümüş çu» | bukları istif edilmiş bir halde duru- yordu. Burada ayrıca bir de fırm var- | dı ki külçe halinde gelen gümüşler f1- rının kazanına sokularak eritildikten sonra çubuklara dökülüyor, ve para basan dairelere sevkedilmek üzere ha- zırlanıyordu. Kazanın içinde erimiş gümüşü iki kişi uzun demirlerle mütemadiyen ka- rıştırıyorlar, kazandan arasıra mavi bir alev yükseliyordu. Bu eritme dairesinin diğer kısmın- da altın eritmeğe mahsus kazanlar vardı. Merkez bankası mübayaa etti- ğİ altınları Darphanede eritilip ayarı tesbit edilmeden kabul etmediği için bu kazanlar da altın geldiği zaman fa- | aliyete geçiyormuş. Teraziler Darphanede en çok kullanılan âlet | lerden biri de terszidir, Darphaneyi dolaştığımız müddetçe her girdiğimiz odada, her salonda, kimyahanelerde, riakine dairelerinde muhakkak üç, dört ve bazan daha fazla teraziye te- sadüf etlik. Dünyanın en hassas te- razileri, kılı tartan, odada dolaşan bir sineğin tevlid ettiği hava cereyanın- dan müteessir olan küçük, büyük te- ECE!.. Tefrika No. 30 sekten konuşan bir haliniz var ki!.. İnce, kırmızı dudaklarının üzerin- de mânalı bir gülüş kımıldıyor ... — Haklısınız; dedim ya müthiş sük- se yaptınız!.. Genç kızlar etrafınızda pervane gibi dolaşıyorlar. — Bu gece ben değil, bilâkis siz çok neşelisiniz matmazel; yalnız söz- Jerinizle değil, gözlerinizle de alay edi- yorsunuz!.. — Ben mi ne münasebet!.. Hakika- | ti söylüyorum. Burada herkesin şim- di sizden hoşlandığına şüphe yok!.. — Biran bu lâtifenizi hakikat ola- rak kabul etsem bile, ne faydası var bana bu hoşa gitmenin?. — Ne faydası mı var dediniz?.. — Tabil!.. — Dünyada arzu edilen, sevilen bir adam olmaktan büyük fayda, saadet | tasavvur edilebilir mi? — Bence bu zannettiğiniz kadar büyük bir saadet değil matmazel! Sevilmek, hoşa gilmek güzeldir am sizin de ayni hissi duymanız şartil, — Yani? — Yani! Evvelâ seymelisiniz, son- raziler eamekânlar içinde duruyor- lardı. Hassasiyetinden şüphe edebileceği- iz, İnsan boyu kadar büyük bir tera- sinin bir gözüne Darphâne müdürü ufacık bir kâğıt parçası koyduğu za- man ibre derh: anki bir kilo ağırir ğında bir sikle, konrhuş gibi yana yattı. Bunun âsıl iftihara şayan tarafı, bütün bu terazilerin ecnebi memleket- lerden gelmemesi, Darphanede imal edilmekte olmasıdır. Kimyahanede Maden eritme ve çubuk yapma dal- resinden Darpharenin geniş Kimyaha- nesine geçtik. Burada Darphaneye ge- len altın ve gümüşler para İlaline ge- tirilmeden evvel tahlil eğiletek safiye- ti tesbit edilmektedir. Ve ihemleketin en kuvvetli maden tahlilâtı yapan kimyahanesi burasıdır. İçeti girdiği- miz zamân kimyager büyan Fethiye bir tahlil işile meşguldü, diğer bir kö- şede yine genç bir bayan ufak altın pulleri sıra ile tartarak defterine kay- dotmekte idi. Çok ince bir miligramın yirmide birine kâdar hassas olan te- raziler de burada toplanmıştı. Çün- kü darphaneciliğin en ehemmiyetli tarafı daima tartı, paraların nizami tğırlğını daima hassasiyetle kontrol işidir. Bir para kalıbı nasıl yapılıyor? Kimyahâneden sonra içinde yirmi, otuz kişinin çalıştığı kalıp dairesine girdik. Para yapılmadan evvel onun tir kalibı yapılacağı tabiidir. Bu ka: ra sevilmelisiniz! — O halde hemen işe başlayınız... Kaybedecek bir dakikanız bile yok... Bakın sizi, bu gece İbrailin en güzel, en şuh kızlarının toplandığı bir salo- na getirdim, Bütün gözler, içi arzu ve heyecan dolu bakışlarla size çevrili- yor... Şu sigara dumanları arasında birer gölge gibi kımıldıyan genç Kız- lara bakınız: Kumral. esmer.. beyaz. pemibe!.. 'Tam bu sırada, sarı saçlarında bir bahar güneşinin . rengini parlatan genç bir kız yanlarına yaklaştı. Mar- yora sözünü tamamlıyamadı... Kız hemen atıldı... — 0000 Maryora!.. Gene yüzbaşile başbaşa vermiş ne konuşuyorsunuz bilmem?.. Artık bu kadarı fazla!.. Bu gece olsun onu bize bırak... Haksız- ık ediyorsun!.. Maryora gülüyor... lâkayıt bir bükülüş!,. — İsterseniz, bütün geceler sizin ol- sun!.. İşte meydanda duruyor. Alın tutan yok!.. Sarı saçlarında güneşin rengini parlatan kız, hemen yüzbaşının bilek- lerinden yakalıyor... — Gelin bakın; Tunanın üzerinde ay ne güzel!.. Sizinle kapalı balkon- dan yıldızları seyrederiz biraz!.. Yüzbaşının bir tek söz söylemesine meydan vermiyor, çekiyor... O sıra- Dudaklarında Izmitte sakallı bir genç kız Hafif bir sakal bayanları güzelleştirirmiş! İzmit (Akşam) — Bir zamanlar dedikodusu dal budak saran İzmirde- ki sakallı kadınlar bugünlerde İzmit» te de görülmeğe başlanmıştır. Burada Şık giyinmiş, bülbül gibi tatlı konu- şan genç bir kızın çenesinin altımdan başlıyarak kulaklarına kadar ince ve yumuşak hir sakalı olduğu görülmüş» tür, Bayanlar ve bilhassa genç kızlar a- rasında eni i bir hareket uyandı- ran bu sakalı bayan, İzmite yeni gelmiştir. Sakalından pek memnun- dur. Daha garibi hafif ve yumuşak rasıları pek güzelleştir. Buranın mâruf bir doktoruna bun- dan behsettim, Güldü — Bundan gayri tabii birşey yok.. Fena mı? Sakalları olursa sö: de dinlenir. deği İzmitte pazar kurulma günü değiştirildi İzmit (Akşam) — İzmitte cuma günleri pazar kurulmaktadır. Aynı gün de komşu vilâyet ile bazı kaza ve nahiyelerde de pazar kurulması alış verişin azlığını mucib olmakta dır, Bunu dikkate alan vilâyet ve parti badema pazar kurulma günlerini per- şembeye çevirmiştir. Bu çok isabetli kararım henüz tadbikine başlanma- mıştır. Söylendiğine göre belediyenin mümanaatı vardır. Fakât bu müma- naat yerinde değildir. 9 Mayıs 1937. KADIN KÖŞESİ Krep dö şin elbise gi Eteği plise, yakası ve j(lesi beya, çiçekli krep dö şinden elbise. e Elâzizde dolu yağdı Elâziz (Akşam) — Şehrimize yağı Mmurla karışık fındık büyüklüğünde dolu yağmıştır. Şehir 15 dakikada do- lu tanelerile beyaz bir örtüye bürün- müştür. Meyvaların çoğu düökülmüş- 4 nn rr rm lplar evve mumla veya zırlanır ve bilâhare çeliğe dök i Yat yapılan bu İlk kalıp erkek kalıp- tır, Halbuki paralarımız kabartma ol- duğu için dişi kalıp lâzımdır, Ana ka- Nip daime dişidir. Çeliğe dökülen kalıplardan dişi ka- ıplar elde edildikten sonra bunlar 1800 derecei hararette narı beyza ha- line gelinciye kadar ısıtılır ve fırından çıkan kalıplar derhal bir banyo içeri- sine batırılarak su verilir, bu suretle mukavemeti arttırılmış olur, Arlık bu- nu para basma makinesine yerleştir- dikten sonra pâra besılma faaliyetine geçilebilecektir. Kalıplar burada pa- ranım parlak olması için cılalanmak- tadırlar, Artık Darphancinin bütün daire- lerine sıra ile girip çikiyoruz. Kalp dairesinden sonra girdiğimiz büyük dairede yukarıda çubuk halinde gö düğümüz gümüşler Naddeden geçiri- lerek inceltiliyor ve diğer bir makin de bunları yuvarlak para biçiminde | kesiyordu. Burada Londra darphane- sinin on son sistem doğrama makine- lerinden bir tane vardır. Ayni sistem diğer doğrama makineleri de burada, Darphanede yapılmıştır. Para basılırken Bir tarafta paranın kalbi hazırla da bir kız daha geliyor, sürükleyip götürüyorlar onu!.. Maryora; üzerinde £eniş limon yap- Takları sarkan büyük sâksının arka sında yapayalnız kalıvcrmiştir şimdil. Müzik devam ediyor... Yüzbaşı ile kız ağır ağır dönüyor- lar!., — Ne güzel gözleriniz var yüzbaşı, karanlık bir gece gibi simsiyah!.. — Siyah gözlerden hoşlanıyorsu- nuz galiba matmazel!.. — Çok, hem pek çok!., Kız, biran susuyor... Sonra dudak- larını çapkın çapkın bükerek: —'Tam sevilecek bir erkek tipisiniz siz diyor... Zabit, biran hayret içinde kalmış- tır. — Ne dediniz? — 'Tam sevilecek adamsınız diyo- rum... Yalan mı, niçin hayret ediyor- sunuz? — Şey!.. Bizde kızlar erkeklerle bu şekilde konuşamaz da!.. — Niçin konuşamaz? — Ayıp sayılır da onun için!.. — Allah Allah!,. Genç bir kızın bir adamdan hoşlanmağa ve hoşlandığı- nı söylemeğe hakkı yok mudur? — Bilmem?.. — Siz hoşlandığınız bir kadına bu- nu söylemez misiniz? . Sü b — Ben başka!.. Nihayet ben bir er- nır, diğer tarafta gümüş yuvarlaklar kesilirken yeni girdiğimiz büyük bir binanın geniş salonunda sıra ile dizik miş makineler mütemadiyen para ba» sıyordu, Paralar basıldıkça koğalara dodurularak ük mermer masaları üzerin? dökülüyor. Üç dört kişilik gruplar mütemadiyen para sayıyorlağ ve sonra büyük ambarlarâ boşaltı- yorlardı. İstanbul tramvayları büyüklüğün- üç ambar ağzına kadar gümüş yirmi Leş ve elli kuruşluklarla dolu idi. Bu- radan para almak icab edince memufe lar kürek kullanıyorlardı. Makineden basılıp çıkan paralar aye Yırca banyo dairesine gönderiletek muhtelif ilâçlar, soda ve sabunlarla yıkandıktan sonra temiz bir halde yi- ne sayıcıların eline geliyor, ârızaliları ayrilıyor, teker teker sayılıyor, teker teker tertiliyor, keselere dolduruluyor, yine tartılıyor, her daireden her dak reye gittikçe yine tartılıyor ve fassas teraziler bunların içinden bir töne alınmış olsa derhal hâber veriyor. Jardı. Bir paranın nasıl basıldığını gör mek üzere girip çıktığımız hor daire, her salon ve her köşede gayretli Türk işçilero büyük bir ciddiyet içinde çâ- lışıyorlardı. Hep kendi sahasinda eşe siz bir usta idiler. keğim!., — Ha, girmek erkek olursanız.zara» rı yok, kadın ölusamz gü nah öyle mi?.. Ne gurib âdet!.. Allah dünyanın size âit olan parçasında, insanları yaratırken kadınlara ayrı, erkeklere ayrı hâk vermiş olacak gar Jiba! . — Bir kadının bir erkekle bizim ce- miyetin anlayışma göre hoşlandığın» dan bahsetmek sadece bir evlenmek talebini izah eder. Hattâ kızlarımız, bunu bile bir hafiflik telâkki ederek ekseriya söylemezler!,. — Tuhaf şey!.. Ya kadın ewlenmele istemiyorsa?.. — Ng demek, evlenmek istemiyor. sa, niçin o erkekle meşgul oluyor?., ; — Belki eğlenmek için!.. — Eğlenmek için mi dediniz?.. Ha o yasaktır işte bizde matmazel!.. Saçlarında güneşin rengini taşıyal Rumen kızı, küçük kırmızı dudaklar rm kwrarak gülüyor... — Erkekler için de yasak mıdır? — Canımı bu işe erkekleri niçin ka rıştırıyorsunuz, biz şimdi sadece Ka dınlardan bahsediyoruz... Kız birdenbire kollarını zabitin boynundan alarak parmakları ile bi- leklerinden yakalıyor. . Çekiyor. #ol tarafta bir köşeye doğru yürüyorlar. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: