ZI Nisan 1937 “Cuma günü BAM ki bin genç subaylık diploması alacak İçlerinde muallim, mühendis, mimar, hâkim var, fakat > in Yirmi üç nisan milli hâkimiyetin elde edildiği tarihin yıldönümü ol- duğu için en büyük,çocukların bay- Tam günü olduğu için en sevinçli, kahraman Türk ordusuna yeniden iki bin genç subayın iltihak ettiği tarih olduğu için en aziz bir gündür. Her sene yirmi üç nisanda milli hâkimiyet bayramı kutlanır, çocuk- lar bayram yaparken yedek sübay okulunda kahramanlar elinde ye- tiştirilen iki bin Türk delikanlısı da sübaylık diploması ve ordunun ilk şerefli rütbesi ile orduda vazife ba- gına koşar. Dün bu münasebetle yedek sibay Okuluna, içinde kahramanlık talim edilen bu aslanlar yuvasına gitti ğimiz zaman ordunun genç sübayla- n son talimleri yapıyor, büyük ku- mandanların yapacağı son teftişe hazırlanıyorlardı. Daha kapıdan iti- baren her tarafta, önmüze açılan bol ağaçlı geniş avluda, uzun kori- dorlarda büyük bir faaliyet göze çarpıyor, Kapıdan bizi karşılıyan nöbetçi onbaşısı o önümüzde yürüyor. Yedek sübay okulu kumandanının yanına gidiyoruz. Koridorda yürürken birer birer dershanelerin önünden . geçi- yoruz İçimde büyük bir heyecan var. Biliyorum ki cihana merdlik dersi vermiş olan ecdadımın ilk ışık aldı- ğı ocak buradadır. Biliyorum ki Ça- makkalede, - Sakaryada, . İnönünde düşmanın ateş ve güllesine karşı gö- ğüslerini siper ederek çarpışan yi- gitler bu mektepte okumuşlar, bu önünden geçtiğimiz dershanelerde yi- ğitlik dersi almışlar, yürüdüğümüz koridorlarda dolaşmışlardı. Ve gene lur ve olacaktır. Nöbetçi onbaşısı bir kapının önün- de durdu — Buyurumuz! dedi, Yedek subay okulunun değerli mutanı, her sene orduya illihak eden iki bin zabitin hocası kurmay yar- Behzad Kökerin yanındayız. içeri gir ie ler veriyordu. etti, yer gösterdi, Bu sene mektebimizden çıkan talebe iki bine yakındır, dedi, Bun- ların mühim bir kısmı piyade ve topçudür. İçlerinde istihkâm, leva- ım, nakliye, hava, muhabere sınıf. * Yarına mensup olanlarla süvariler de yardır, 23 nisanda diplomalârını me- rasimle tevzi edeceğiz. Ondan son- tayin emirle- adan geldi seneki o talebelerinizden 12? Bizim elimize gelen talebe her sene aynidir. Sade isim- leri değişir. Hepsi müvaffak olur. lar. Çünkü hepsi türktürler. Onun İçin bu sene de hepsi yetiştiler, As yalnız bir mesleğin adamlarile konu biliyordum ki her Türk ç subayı bu kudsi mabedden mezun 0- | içeri girin. | ko- | yanma giren komutanlara emir- A Bizi nezaketle kabul N Yedek sübay okulu komutanı kurmay yarbay Behzad Köker kerlik fenninin inceliklerine nüfuz ettiler. Ustalaştılar.. Kendi kendime düşünüyorum..Her Türk asker doğar, bu mektepie sa- dece ustalaşırlar. Değerli komutan: — Bahçeye çıkınız, diyor, onların arasına karışın, kendilerile konuşun, yakında vazifeleri başına gidecek- leri için son talimleri yapıyor, son derslerini alıyorlar. Yedek sübay Okulunun büyük av- lusundayız. Gayet güzel bir bahar havası var. Güneş avludaki ağaçlar nn arâsından süzülerek (yerlerde Genç stlbay- parlak şekiller çiziyor. şuyorum : Asker! — . ii lar grup grup toplanmışlar, Dördün- cü bölük içtima halinde... Tam teçhizatla kumanda yorlar. . Dördüncü bölük komutanı yüzbaşı Nihadın keskin bir kuman- dası üzerine bir anda «hazırol> va- ziyetine geçtiler. Bütün bölük san- | ki yekpare imiş gibi... Mektep komutanı kurmay yarbay Behzad Köker bölüğü teftişe geldi: — Merhaba arkadaşlar! Bütün avluyu çınlatan, çelik gi- bi bir ses. — Sağol! — Nasılsınız? Gene bir ağızdan çıkan âyni gür ye heybetli ses; — Sağol! Komutan bütün bölüğü gezdi. Hepsini ayrı ayrı, çocuklarının üze- rine titriyen bir baba gibi gözden geçirdi. Bundan sonra «rahat!» ku- mandası işitildi. 23 nisan günü yarsubay ünifor masını giyecek olan genç talebeler arasnda dolaşıyorum. Hepsi yük- sek mekteplerden mezun olmuşlar, içlerinde hâkim var, müddelumumi var, kaymakam var, muallim, mü hendis, mimar, devlet dairelerinde yüksek makamlar işgal edenler var. Fakat yalnız bir mesleğin adamları ile konuşuyorum: Asker! Onlar şimdi en şerefli mektepten mezun oluyorlar ve iki gün sonra en şerefli vazifeyi üzerlerine alarak yur- dun dört köşesine dağılacaklar. Ş- HR. bekli- | Tefrika No. 77, “Itihad ve Terakki, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Sahife 7 mi Yazan: Mustafa Ragıb Amerika sefirinin teşebbüsleri - Salt Halim paşa hayatını tehlikede görmeğe başlıyor | bey, artık Sali Halim paşanın mevki- Sadrazam, Enver paşadan niçin çekiniyordu? Said Halim paşa, «İttihad ve Terak- kiz erkân ve ricali içinde en nütuzlu ve en zeki telâkki ettiği Talât beyin sözlerine herkesten ziyade ehemmiyet veriyor ve onun fikrine göre hareket etmekte biran bile tereddüt etmiyor- du. Diğer taraftan Enver paşanın sözlerine o derece ehemmiyet vermi- yordu. Hattâ Enver paşanın yaptığı bir teklifi, sadarete gönderdiği mühim bir resmi muameleyi, Talât beyin fik- rini almadan, tatbik ettirmiyordu. Said Halim paşanın Enver paşaya karşı bu ihtiyatlı tavır ve hareketinin sebebi vardı. Mısırlı prens, Edimenin istirdadı Üzerine İzzet paşanın (geçenlerde ve- fat eden eski sadrazam) Harbiye ne- zaretinden nasl uzaklaştırıldığını, bilhassa o zaman henüz kaymakam rütbesinde bululan Enver paşanın kendisine doğrudan doğruya mü- racaat ederek hemen hemen Zor- la Harbiye nezaretine geçtiğini hâlâ hatırlıyordu. Said Halim paşa, o gün- denberi Enver paşaya karşı derin bir korku ve çekinme hissi | besliyordu. Binaenaleyh bu kadar ulüorta hare- ket eden Harbiye nazırının sadaret vasıtasile yaptırmak istediği her şeyi -Talât beye danışmadan. icradan çe- kiniyordu. Talât bey, sadrazamm bu haleti ruhiyesini pek yakından bildi- ği için şimdi prensi istifaye sevkeder- İ ken Enver paşanın şüpheli hareketle- ri etrafında Sald Halim paşanın na- zarı dikkatini celbetmeği faydalı gör- dü, Esasen.Talât bey, bir taraftan En- ver paşa aleyhinde tertibat alırken, diğer taraftan Harbiye nazınnın da mukabil bir harekete geçmesi ihtima- ile her gün endişede idi. Binaenaleyh bu endişesini biraz mübalâğalı bir şe- kilde prense anlatmak, niaksadı istih- sale kâfi idi, Amerika sefiri de işe karışınca... Bundan başka Talât beyin maksa- dını kolaylaştıracak ve Said Halim paşayı büsbütün korkutacak bir me- sele daha olmuştu. O sıralarda henüz harbe iştirak etmiyen Amerikanın İs- tanbul sefiri Morgontave sık sık sad- razamı, Dahiliye nazırını ziyaret edi- yor, memleketin dahili işlerine müda- hale eder şekilde bir çok taleblerde bulunuyor. Bilhassa İttihad ve Terak- kinin tehcir siyasetini şiddetle tenkid ederek hükümet erkânının İstikbalde- ki mesuliyetlerini tebarüz ettirecek şekilde bazı sözler söylüyordu. Amerika sefirinin bu sözleri, bir ko- miteci cesaret ve seciyesile hareket eden Talât bey üzerinde hiç bir tesir yapmiyordu. Hattâ bir gün Talât bey kendisile arkadaşlarının istikbaldeki mesuliyetlerinden- bahsetmek istiyen Morgontava şöyle bir mukabelede bu- Yunmuştu: — Harbin sonu iki ihtimal.dahilinde neticelenebilir;- - Ya galib geliriz, ya mağlüb. Birinci ihtimale göre mütte- fiklerimizle vaziyete ve cihan siyase- fine hâkim olacağımızdan şu veya bu sebepten dolayı yapılan işlerden hiç kimse bize bir şey sormak, hiç bir kuvvet bizi mesul etmek mevkiinde bulunamaz. Mağlüb olduğumuz tak- dirde ise, bu, bütün memleket için bü- yük bir felâket olacaktır. Bu felâket karşısında şahısların, ferdlerin mesu- iiyeti hiç kalır. Talât beyin bu yoldaki cevaplarına rağmen Bald Halim paşa, Amerika se- firinin şikâyet ve tehdidleri karşısın- da âdeta şaşırıyor, bin bir dereden su getirerek kendisinin ve umumiyetle hükümetin siyasetini müdafaaya ça- İşıyordu. Fakat sadrazam, bu tehdid- lere artık mukâvemet edecek cösare- ti kaybetmişti. O; yarının neler doğu- racağını, günün birinde hayatını kur. taramamak — vaziyetinde kalacağını da düşünerek endişeli günler geçiri- yordu... İTalât bey, Enver paşanın bir hü- kümet darbesi hazırladığını Sadrazama söyledi Morgontavın bu mürecaatleri kar- şısulda prensin nasıl korkulu rüyalar- la gecelerini geçirdiğini bilen Talât ini muhafaza etmek için daha fazla israr edemiyeceğini tahmin ediyor- du. Şu haldessadruzamı istifaya sev- ketmek içim Talât beyin elinde iki va- sıla var demekti :Bir taraftan Enver paşanın vaziyelinden bahsetmek, di- ğer taraftan Amerlkan sefirinin mü- racaat ve tehdidlerini mevzuu bahse- derek harp hâdiseleri kadar siyasi iş- lerin de fenasgittiğini söylemek sure- tile prensin eesaretini büsbütün kır- maktı. Talât bey, bu maksatin bir gün Sa- id Halim paşayı ziyaret ettiği zaman harp hâdiselerini, memleketin dahili siyasetindeki fena vaziyetleri uzun uzadıya anlattıktan sonra sözün Si- rasım Enver:paşaya intikal ettirdi. Ve Enver paşanın gizlice ve el altın- Can bâzı tertibat aldırdığıhı bu terti- battan mskşadı, bir darbe ile bütün kabineyi devirmek, sonra sadrazam olarak askeri bir hükümet kurmak olduğunu -izah etti. Dahiliye nazırı, bu sözlerine sadrazamın büsbütün ka- naat getirebilmesi için bazı misaller de bulmakta güçlük çekmedi, Ezcüm- le Romanyanın islilâsı üzerine Enver paşanın pek hodgâım ve söz dinlemez bir tavır takındığını bunun canlı bir misalini âyan meclisinde Ahmed Rıza beyi dövmeğe kalkışmak suretile is- pat ettiğini anlattı. Said Halim paşa Talât beyin sözlerini dinlerken renk- ten renge giriyor ve mütemadiyen sorduğu süallerle bazı izahat almak istiyordu. Said Halim paşa, artık hayatını tehlikede görüyer Said Halim paşa o zamana kadar (Yakub Cemil meselesi) nin sırf En- ver paşayı imha etmek maksadil> ya- pıldığını ve Yakub Cemilin ideamile bütün bu meselenin kâpanıp giltiği- ni biliyordu. Fakat «İttihad ve Te- rakki: ye'ait işleri, bahusus cemiye- tin gizli faaliyetlerini münhasıran Talât beyin Jisanından öğrenen sâd- razam, şimdi Dahiliye nazırından bu hâdisenin.- güya - içyüzünü öğröni- yordu! ' Talât bey, prehse Yakub Ceiil hes selesi etrafında yeni ve gayet mevsuk deliller elde ettiğini bu delillere göre Yakub Cemilin vaktile Envet paşa ta- rafından tahrik ve himaye edildiğini Harbiye nazırının bütün maksadı, Ya- kub Cemil vamtasile Babıliyi basarak » tıpkı Kâmil paşa kabinesini Iskat ettiği gibi - bir (Laklibi hükümet) ile kendilerini mahvetmek istediğini, fa» kat sonra iş meydana çıktığı için En- ver paşanın işe başka renk verdiğini ve Yakubun: kendisini imha etmek üzere hazırlandığını iddia ederek Ya- .kub Cemili feda ettiğini söyledi. ' «İttihad ve Terrakıs Komiteciliği- nın mahiyetini, bilhassa Enver pe- şanın ne kadar şidddüi hareket eder bir karakterde olduğunu bilen Said Halim paşa; Talât beyin bu sözlerine tamamile inanmıştı. O derecede ki Enver paşanın Yakub Cemil vasıta» sile akim kalan teşebbüsün bu s:fer daha tertibli ve daha esaslı surette tekerrür edeceği hakkında Dahiliye nazırının: izahatını büyük bir korku ile dinledi ve artık heran için bir teh- )ike karşısında kaldığını takdir etme- ğe başladı. Esasen prens, harbe gir- diğimiz gündenberi, yapılan icrant- tan mümfell olan kimselerin, yâni <İttihad ve Terakki; muhâliflerinin bir tecavüzüne maruz kalacağını ve Mahmud Şevket paşanın akıbstine uğrıyacağımı düşünüyordu. O, böyle bir tehlikeyi hariçten beklerken, şim- di mevki ve hayafınin bizzat Enver paşa tarafından imha edilmesi tasay- vuru karşısında büsbütün irkilmişti! Amerikanın harbe girmesine Envet paşa sebeb olabilirmiş Yakında - geleceğine kani olduğu bu musibet o kadar korkunç olabilir. di ki buna Karşı korunma tedbirleri almak kabil olamazdı. Çünkü Enver paşa gibi hükümet erkânı içinde en kuvvetli bir şahsiyetin yapacağı « beyi hangi polis tedbirile önler kabil olacaktı? (Arkasi v 9