ld ve ep AKŞAM, “Hindistan ne istiyor ? Üç senelik sükün devresinden sonra , » yine karışma temayülü başladı ri Pi 28 i ş gütereden istiklâl istemeye varacak kadar sesler ytikseldi. 1917 genesi,. Harbi umum! bütün leyin bir Türk bataryası ilerliyor. Gece- leyin uzaktan bir köşk görünüyor. ses sada yok.. kapısını kınp içeri giriyorlar, Zabit *) Mırıldanıyor: — Âlâ!.. Hepimizi bu gece barındı- racak kadar büyük bir yeri, Birdenbire tabancasını SR doldurun diyor!. Tek bir emirde Birdenbire Karenlığın içinden bir takım karışık ve madeni sesler yükse- yor... — Şirrek!.. Şımık!.. Şırrak!., Yüzbaşı, şimdi bir elinde tabanca, öbür elinde elektrik feneri, ağır ve ih- tiyatlı adımlarla yıkılan kapının Üs- tünden atlıyarak entreye giriyor... Arkasında her an ateşe müheyya dört süngülü asker!.. Antrenin sonundaki merdivenlere doğru yürüyorlar... Yüzbaşının sesini duyuyoruz: — Haydi çocuklar çıkalım yukan!,, yaadleri unutuyor. Hindistan milli- yetperverlerinin arzularına ârkasını çeviriyor, Bunun üzerine bütün Hin- distan ayaklanıyor, Amritsar isya- nında 600 Hintli hayatlarını kaybe- diyor, Bir sene sonra Gandi pasif muka- vemet siyasetine bâşlıyor;'Hartal nâ- mı verilen bir nevi dini oruca müra- tandır. İngiltereye satvet ve kudretini ECE!.. Tefrika No. 2 Yalnız dikkatli hareket edin!.. Her an bir pusuya düşmek ihtimali vari. En önde yüzbaşı, arkada eskerler merdivenleri ağır ağır çıkmağa baş- hyorlar. 'HÂJâ ne bir 465... Ne bir ayak patır. İşte birinci basamak. ikinci basa- mak.. üçüncü, dördüncü, beşinci ba- samaki., Birdenbire yukarda bir gürültü oluyor... Bir kapi açılıyor ve kapının açılması ile beraber üst sofada büyük 'bir lâmbanm yanarak etrafı kuvvetli bir ışığa boğması bir oluyor... Düşün- meğe ve bakmağa vakit yok!.. Uzun boylu, beyaz sakallı, saçları biribirine karışmış bir ihtiyar, elinde tuttuğu bastonuna odayanarak yukardan merdivenlerin son basamağına doğru ilerliyor... Sanki meçhul ve hiç gör- mediği bir âlemden gelen insanları seyrediyormuş gibi hayretle, dehşet- le gözlerini açarak merdivenleri çı- kan Türk askerlerine ve başlarındaki sabite bakıyor... Birdenbire elindeki bastonu kaldırarak, boğuklaşan, çat- Kunun en sağlam ve emin temeli yi- kılacaktır. Dünyanın en aristokrat üniversite- sinden yetiştiği halde en fakir ve mü- tevazı Hintli gibi yaşıyan ve her işini kendi görerek kendi elbisesini kendi Örmeğe kadar ileri giden bu adamın feragati nefsi karşısında bütün Hin- distan halkı huşu İle eğilmekten ken- dini alamıyor. İngiltere, milliyetper- verlik cereyanını her tarafa, en ücra köşe ve bucağına kadar aşılıyan bu adamı tevkife cesaret edemiyor. Gandi hapiste Fakat karışıklıklar gittikçe çoğalı- yor. Nihayet Gandi tevkif ediliyor. Kendisine bir mevkuf değil, bir mi- safir muamelesi yapılıyor. Altı sene hapse mahküm olüyor, Pasif muka- vemet tarafları olan Gandi buna bo- yun eğiyor, fakat hapishanede halka mukavemete devam etmeleri tavsiye- sinde bulunmaktan çekinmiyor, İn- giltere, bu karışıklıklara nihayet ver- mek arzusu ile niheyet 1929 senesin- de, harp esnasındaki vaadini yerine getirmeyi düşünüyor, Sir John Simo- nun riyaseti altında ve bütün İngiliz partilerinden mürekkeb bir komisyon Hindistana hareket ediyor. Komisyon vaziyeti ince tedkiklen geçirdikten sonra bir kanumı esasi hazırlıyacak- tı. Bütün Hindistan halkını ve hükü- metlerini temsil eden ve yuvarlak ma- sa namı verilen bir konferans iki d“- fa toplanıyor. Gandi ikinci konferars- ta hazır bulunmak üzere Londraya gidiyor. Uzun seneler süren bu mesâ- inin neticesi olarak 1934 Hindistan kanunu esasisi neşrediliyor. Bir çok münakaşalardan sonra parlâmento- da kabul ediliyor. İşte bu kanunu esasi bu sene 1 ni- sanda mevkii meriyete geçmiş bulu- nuyor. Hindistan sükünunu şimdi tehdid eden mücadele bu kanunu esasi etrafında dönüyor. Kanunuesasi kabul edilmiyor Hindistan milli kongresi bu kanu- nu esasiye göre 35 milyon Hintlinin rey vermiş olmasına ve milliyetper- verlerin on bir eyaletten altısında ek- seriyet temin etmesine rağmen kanu- nu esasiyi kabul etmek istemiyor. Bunun İngilizlerin 1917 deki vaadle- rinden çok geri-düştüğü iddia edili- yor. Fakat bu mücadelenin arkasın- da Hindistan halkından ziyade Hin- distan miltiyetperverliğini yaratan Gandi ve onun şakirdi Yavaharlal Nehruyu görmek mümkündür, Bundan iki sene evvel Gandi taraf- tarlarına veda ederek & siyasi hayat- tan tamamile çekildiğini söylemişti. laklaşan bir sesle: — «Haltl.> (almanca, edur; de mek) diye bağırıyor... Sakalı, gözleri, elleri ve dizleri titriyor... Bir daha bağırıyor... — Halti.. Zabit duruyor... İhtiyar, gene almanca boğuk bir hırıltı halinde; — Kimsiniz ve ne istiyorsunuz!.. diye haykırıyor? Yüzbaşı, hiç istifini bozmamıştır. Tabancası elinde ve parmağı da ta- bancanın tetiğindedir.. fasih bir al- manca ile kısa ve JAkayd şu cevabı veriyor: —'Türk ordusuna mensup bir müf- reseyizi.. Geceyi burada geçirmek is- tiyoruz!., — Bana sormadan ellerinizde ta- banca ve süngüler, gece yarısı kapı- mi kırarak bir eşkiya çetesi gibi evi- me baskın yapmağa ne hakkınız var?, Yüzbaşı, ayni soğuk kanlılıkla ihti- yarın parlıyan ve büyüyen gözlerine bakıyor. hafif hafif gülümsüyor: — Şimdi söyledim ama galiba an- Jatamadım; tekrar edeyim. geceyi burada geçirmek istiyoruz. — Benim evim otel değili.. — Bir düşman * memleketini işgal eden muzaffer bir ordu için o memle- ketin bütün evleri oteldir!., Esasen Gandi Hindistan için bir si- yasi önder olmaktan-ziyade bir dini emsalsizdi, Bütün kudretine rağmen onlar gibi yaşıyan bu adama, onların derdlerini kendilerinden daha liyan, ve bütün tahsiline rağ, lara anlayabilecekleri bir İlsanla hi- tab eden bu mütevazı insana halk «Mahatma> «büyük ruh» namını ver- mişti, Fakat Gandi pasif ve şiddetsiz mu- kavemet siyasetinin şiddete yol açti- Banı görünce felsefesine mugayir olan bu hareket karşısında kongre başkan- lığından istifa etti ve siyasi hayattan çekildi. Esasen o Hindistanın, her şeyden evvel sosyal vaziyet ıslah edil- dikten sonra hürriyete kavuşabilece- ğine iman edenlerdendi Hindistanda sınıflar Malümdur ki Hindistanda sınıf sis- temi elân bakidir, Hindistanda mil- yonlarca halk vardır ki bunlara «do- kunulamıyanlar? tesmiye edilmekte ve Hindu dinine nâzaran diğer sınıf- Jar bu kimselerle katiyyen münasebet tesis edememektedirler. Bir dokunu- lamıyanın bulunduğu vagona başka sınıfa mahsus kimse katiyyen girmez, Onun alışveriş ettiği dükkâna ayak basmaz. Hattâ o kadar ki bir çok Hint şehirlerinde dokunulamıyanların geç- tikleri sokaklar bile ayrıdır. Gandi işte bu sınıfı ortadan kaldırmak, da- ha doğrusu bunları diğer Hintlilerle mezcetmek istiyor. Bu suretle biribi- rinin can düşmanı olan milyonlarca Hintli birleşirlerse bir tesanüd yara» tılmış olacak, mütesanid Hindistan karşısında İngiltere rücudan başka çare bulamıyacaktır. İki sene evvsl Mahatma siyasi ha- yattan çekildiği vakit sosyal sahada- ki mücadelesine daha ziyade vakfı nefsetmeyi teklif ediyordu. Hindista- nın bu «büyük ruhuş inzivada doku- nulanıyanlarla beraber yaşıyarak, > gündüz çıkrığını çevirerek Hint ına emsal teşkil etmek gayesini ae Gandinin kongre reisliğinden isti- fasını şimdiki reis Yavaharlal Nehru ile mücadelenin neticesi diye tefsir edenler çoktu. Yavaharlal Nehru ge- ne İngilterede tahsil görmüş, ve Gan- di gibi avukatlıktan siyasi hayata atılmış bir şahsiyetti. Fakat o, Avru- pa müilliyetperverliğinin siyasi felse- İselini tamamile benimsemişti. Büyük na etmek suretile tahakkuk ettireme- diği gayelerini cebrile tahakkuk ot- tirmeyi teklif ediyordu. — Evvelâ kayıtsız şartsız istiklâl, sonra ıslahat! Hindistan kendi ken- dini idrak eder, diye mücadeleye gis rişmişti. Halbuki Gandi: — Sosyal ve ekonomik tekâmül bi- 3i istiklâle götürür iddiasında !di, Avrupa tahsili. görmüş bütün genç- lik hareket, tarafdarı Nehru ile bera- berdi. Fakat bu gençlik Hindisten nüfusunun pek ehemmiyetsiz bir yüzdesini teşkil ediyordu. Bu iki zıd felsefe mücadele etmedi. Gandi 80s- larının tirtir titrediğini görüyoruz. Bastonuna dayanarak bir adım da- ha ileri doğru yürüyor... Sonra boğu- lur gibi bir sesle haykırıyor!.. — Çıkınız evimden ve beni rahat bırakınız! Yüzbaşıda ayni lâkaydi ve ayni te- bessüim!.. — Maatteessüf çıkamıyacağız!.. Bi- lâkis yataklarınızı bir kaç saat için bize vermenizi ve bu müddet zarfın- da da rahatsız edilmememizi rica ede- ni — Eski bir Rumen generali bir düş- man zabitine yatağını değil, günahı- nı bile vermez efendi!.. Yüzbaşı birdenbire toplanıyor... Yüzünün bütün çizgileri bir anda de- gişiyor... Ciddi ve keskin bir bakış... 'TA dizlerine kadar sapsarı çamur içinde duran çizmelerini biribirine vurarak «tırak» diye bir selâm veri- — Karşımda düşman dahi olsa e$- K bir kumandanls bu vaziyette bu- Yunmaktanı müteessir olduğumu der- hal arzederim. Dudaklarında tatlı me kımıldıyor... — Generalim; siz eski bir askersi- niz, halimizden daha iyi anlarsınız!,. Acele yapılması lâzımgelen bir vazife almış bulunuyoruz ve iki gün, iki ge- bir gülümse- reisti. Onun halk üzerindeki nüfuzu | bir organizatör, ateşli bir hatibdi. İk-- “bu durmak bilmiyen uğursuz | rim. 11 Nisan 1937 “KADIN KÖŞESİ SAÇ TUVALETİ aziantepte umumi meclis dağı Gaziantep (Akşüm) — vilâyet umu mi meclisi son antısını ilbayın başkanlığında yapmış, ve gelecek iç- timam 1/Şubat/938 tarihinde yapı mssına karar verilmiştir. Bundan son- ra daimi encümenler seçimine geçile- rek gizli reyle yapılan intihapta Muh- tar Göğüş (Gaziantep), Abdülkadir Salih (Bilis), Sadık Abalıoğlu (Pazat- cık), Bahtiyar Patpat (İslahiye) dak mi encümen üuzalığına seçilmişlerdir. İzmir (Akşam) — İzmir kızens- titüsü talebeleri, geçen hafta Buca nahiyesinin Kozağaç mevkiine, bu hafta da Nazilliye birer gezinti ter tip etmişlerdir. Çam ormanları ve sıhhi sularile meşhur olan Kozağaç- da eğlenen talebeler, Nazillide yeni inşa edilen Kombinayı gezmişlerdir. Resmimiz; kız enstitüsü talebosin- den bir grupu Kozağaçda eğlenirken gösteriyor. yal ve ekonomik alandaki faaliyetine devam etmek ve Hint köylüsünün va- ziyetini ıslah etmek için inzivaya çe- kildi, Nehruya siyasi alandaki faali- yetine devam edebilmesi için meyda- ni boş bıraktı. Nehru iki senelik faa Jiyeti neticesinde intihabı kazandık- tan sonra gene Gandiye dönüyor. Ekseriyeti kazandıkları eyaletlerde milliyetperverler yeni kanunu esasi- ye göre iş başına"geçsinler mi, yoksa yeni kanunu esasiyi boykot ederek kayıtsız şartsız bir istiklâl için müca- deleye devam etsinler mi? Hindista- nın mukadderatı gene halkın nabzi- nı en iyi anlıyan Gandinin o cılız el lerinde, — Nuri M. Eren yağmurun, çamurun. içinde yürüyo- Tuz... 48 saat var ki daha bir dakika gözlerimizi kapamadık, perişan bir haldeyiz... Şurada şafak atana kadar kalacağız.. ne olür müsaade edin biraz dinlenelim, biraz ısınalım şura cıkta!.. İhtiyarın gözleri karşıda bir nok- taya takılı duruyor... Kirpiklerini kırpmıyor... Başını eğmiyor bile!.. Ayni ses, ayni hareket!.. — Evimden çıkınız diyorum size efendil.. Yüzbaşı hayretle ihtiyarın yüzüne bakıyor: — Generalim; bir asker olmak $ıfa- tile bu anda duyduğunuz ıztirabı an- lamıyor değilim!.. Barınabilecek bin yer olsaydı şimdi derhal buradan uzaklaşırdım. Fakat yok.. binaena- leyh çaresiz kalacağız. Müsaade edin! .' — Hayn müsaade etmiyorum, Bu- rası benim hususi meskenimdir, gis diniz evimden!., — Generalim; eğer yalnız olsays dım derhal emrinizi yerine getirir ve şimdi atıma atlıyarak giderdim!.. Fa- İ kat yalnız değilim; arkamda koca bir batarya Vvoelli asker var... Onları düşünmek ve himaye etmek mesuli- yetini yüklenmiş bulunuyorum. Onun için maatteessüf bir kaç saat kalmak mecburiyetinde olduğumu tekrar ede« (Arkası var)