Ahmed Ferdi yazhanesinde otu- Frken kendi kendine gülümsedi. Ka- Bina adam akıllı bir sürpriz yapt” caktı Hemen yazı makinesinin önüne Mürdu. Yazmağa başladı: #Muhterem bayan, Zevciniz size ihanet ediyor, her İSİ günü saat dörtten sonra Taksim- bir apartımana, genç, güzel bir bayanın âpartımanına gidiyor.. Hür- Metler Sizi seven bir arkadaşınız...» Bu mektubu yazdıktan sonra içine biz korku düştü. İcabında karısına Mektubu kendisinin yazdığını isbat #tnek lâzımdı, Bunun için de mektu- bun bir suretini çıkardı. Cebine koy- du. Kası bu mektub işine kızarsa en cebinden mektubun suretini Gıkaracak; . — İşte. Ben mektubu kendi tlimle yazdım. Bir süreli de <ebimde,, diyebilecekti.. mektubu zar- İs koydu. Yazhaneden çıktı, Apartı- Mâ geldi. Kapıcıya görünmeden içe Yİ girdi. Belki merdivenlerde kendisini İarıyan olur diye elektriği yakmadı.., ranlık merdivenlerden çıktı, He- Yetan içinde kendi katına geldi, Mek- tubtu kapının altından içeriye attı... nrü yine merdivenlerden koşarak » Dişarı çıktı, Mektubun arkasın- dan hemen eve gelmesi olmazdı. Bu- Mun için bir birahaneye gitti. Bir iki #aal Kadar kaldıktan sonra çıktı. Bu- Sün de günlerden salı idi.. Ağzı sanki Bittiği yerde Hikör içmiş gibi hafif bir İspirto kokuyordu. Apartımanın kapı- Sini çalarken sanki hakikaten bir ka- at yapmış gibi içinde bir heyecan duyuyordu. «. Lâkin hayret Şadan kendisine karşı ne kadar da iyi idi. Ahmed Fer- nin içine bir kurd düştü: Acaba Mektubu kendisinin yazdığını anladı Mu?.. Yoksa Şadan ona hiç birşey his- *ettirmeden gelecek salı kendisini takib ederek yakalamak mı İstiyor. dn? İçine bir de şüphe geldi: Yoksa Şadan kendisini hiç mi sevmiyordu? Miç mi kaskanmıyordu... Her halde bütün bunlsri öğrene- “ekti, Fakat işi Şadana belli etme den beklemesi tâzımdı. Yemeği oldukça dalgın düşünceli Yedi. Aradan bir saat geçti geçmedi... Alttaki kattan müdhiş gürültüler, erkek feryadı yükselmeğe başladı, bay Aziz avaz avaz bağı- Yiyordu: — Vallahi değil kancığım. Billâ- Al değin... Merhamet et. Arkasından bay Azizin karısının Perde perde yükselen sesi: — Sus herif sus.. ya bu mektub?, — Düşmanlarım tarafından kale- Me alınmış olsa gerek... ri Salı günleri kaybolmana ne de- — Kaybolduğunm filân yok.. içtimsa gidiyorum.. — Sana bundan sonra öyle bir iç“ ma veririm ki alamadan gidersin. 6€- ni alçak, yüzsüz, ırz düşmani herif seni.. evde gül gibi karın durürken.. — Evde gül gibi karım dursun... Ben birşey yapmıyorum ki.. — Bak bak bak. ne haltlar eği- yor.. «Evde gül gibi karım dursun ha... Sen de dışarıda fingirde.. alçak namussuz Kınlan tabakların, camların şan- gırtısı ayuka çıkıyordu. Ahmed Ferdi şaşkın şaşkın bunları dinliyordu. oİhanet.. Mektub. Salı günleri.. Saat dörtten sonra... Bütün bunlar ne idi.?... Eyvehlar olsun... Şimdi işi bütün dehşetile anlıyordu. Karısına sürpriz yapacağım diye © heyecan içinde ve merdivenler de ke Tanlık olduğu için mektubu bir kat aşağıdaki komşusu bay Azizin kep sından içeri atmıştı. Bu aksilik nasıl olmuştu?. Bir kat daha çıkmadan mektubu dalgınlıkla nasıl atmıştı?.. Tuuu., yazıklar olsun.. Şimdi zavallı komşusu bay Azis dayak yiyip duruyordu. O böyle dalgın dalgın gürültüyü dinlerken karısı Şadan sordu: — İşitiyor musun gürültüyü?.. — İşitmemek kabil mi? — Acaba ne oldu?.. Ahmed Ferdi kıp kırmızı kesildi, ce- vap verdi: — Bilmem ki... — Baksan a.. Bay Aziz karısına ihanet ediyormuş.. şu erkekler hiç de göründükleri gibi değil. halbuki ne kuzu gibi, ne kendi balinde bir adam görünüyordu. Halbuki ne Don Juan- mağ, Ertesi günden itibaren bay Azizin ismi «Uçar çapkın» diye çıktı. O ken- di halinde kuzu, kuzucuk adamcağı- xa herkes ters ters bakmağa başladı. Ahmed Ferdi, bir gün Karısile müd- hiş bir kıskançlık kavgası yapan bay Azize spartıman (merdivenlerinde rastladı. Bay Aziz ona derd yandı: — Birader.. dedi, evde ne sükünet kaldı, ne birşey. işte bir kere ismimiz <Uçarı çapkın.» diye çıkmış. ne ya- pahm? (Bir yıldız) Akba müesseseleri Ankarnda her dilden kitap, ga- zete, mecmua ve kırtasiyeyi veuz olarak AKBA müesseselerinde bu- labilirsiniz. Her dilde kitap, mec- mua siparişi kabul edilir. İstanbul gazeteleri için ilin kabul, abone kaydedilir. Undervodd yazı ve he- sap makinelerinin Ankara acentesi, Parker dolma kalemlerinin Ankarada satış yeridir. Telefon: 3377. 22 Mart 957 Pazartesi İstanbul — Öğle neşriyatır Saat 12,30 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Ha- vadis, 13,5 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 San, Akşam neşriyatı: 17: Konferansi Üniversiteden naklen inkılâb dersleri, Mahmud Esad Bozkurt, 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Çocuklara ma s2): İ, Galib Arcan, 20: Rifat ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30; Ömer Riza ta- rafından arapça söylev, 20,45: Safiye ve arkadaşları târafından Türk mu- sikisi ve halk şarkıları, Saat âyarı, 21,15: Şehir tiyatrosu Dram kısmı (Kavalerya, Rüstikana), 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,30: Plâkla #ololar” opera ve operet parçaları, 23: Son. Ecnebi istasyonların bu akşamki en Müntehap Programı Starsburg (49) — Saat 1700 Bet- hovenin eserleri, Münih (405) — Saat 20,0 Yeni Alman Musikisi, Leipzig (382) — Saat 20,10 Betho- yen - List - Dvonrakın eserlerinden. Viyana (506.8) — Saat 21,10 Straus İtalyada op. 16, Brüksel (484) — Saat 21,30 Bach « Matthaus Passion, Budapeşte (330) Saat 2135 Doynanyi dirije ediyor: Doynanyi - Çaykovski - Brahams (4 üncü Senfoni) Roma (421) — Saat 22,10 Pembaur piyanoda Chopin ve Liszti çalıyor. Dans Musikisi Toulouse (329) Saat 1,05 Britain National (1500) Saat 23,55, Londra (347) Saat 23,25 Roma (421) Saat 23,15, Milâno (360) Saat 23,15 Lük- semburg (1293) Saat 23,50, Budapeş- te (550) Saat 23,05 Varşova (1339) Baat 22.30. 23 Mart Salı Istanbul — Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla 'Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Son, Akşam neşriyatı: 17 Konferans: Üniversiteden naklen inkılâb dersle- Tİ Mahmut Esat Bozkürt, 18,30 Plâk- la dans musikisi, 19,30 Eminönü Halk- evi sosyal yardım şubesi namına ba- yanı Şüküfe Nihal (Cemiyetcilik bakı- mından sosyal yardım), 20 Belma ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 Ömer Riza ta- rafından arapçe söylev, 20,45 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları: Saat ayarı, 21,15 Şehir tiyatrosu operet kısmi (Lüküs hayatın 2 ci perdesi), 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi gü- nün programı, 2230 Plâkla sololar, Darüşşafaka mezunları kurumundan: 27/3/937 cumartesi günü saat 14 de Eminönü Halkevinde kurumumuzun se- nelik, toplantısı yapılacağından değerli âzalarımızın teşrifl, KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER P. SERTELLİ — Demek şu yerde yatan aslanı da senin hançerinle yaraladı.. öy- emi? Çingenenin çeneleri tutulmuştu. Artık sorulacak sözlere cevap vere- Miyordu. Palosa gelince. o gün bu 'klere dost görünen ve daima yal eden Kalita'ı meyhanecinin İs- Meayol hafiyesi olduğu anlaşılmıştı. 'angın yerine gecenin karanlığı Sökmüştü. Denizciler ışık olsun diye tahta par- yakıp sorularına devam edi- > Rüstemin katilleri bulundu!. Diye bağrışmalar.. ve: — İkisini de liman ağzında ateşte Yâkalım, Naraları yükseldikçe yükseliyordu. Katilleri yaralı levendle birlikte sa- hile getirdiler. Adanın liman ağzında sabırsızlıkla 'Türk denizcileri hâlâ Rüs- temin sağ olarak döneceğini umuyor- 5 Rüstemin sahilde cansız olarak yat- iğma hiç kimse inanmıyordu. No 138 Recep reisin: — Katilleri yakaladık.. ve bir şehid daha verdik. Ayvansaraylı Ahmedi de Jayıp öldürdüler. Sözü bütün denizcileri çıldırtmıştı. Kemal reis sahile yanaşan amiral gemisinin kıç güvertesi üzerinden gür sesile bağırıyordu: — Kalilleri gemiye getiriniz! Mayorkah çingene ile meyhaneci Palosu yumruk ve sopalarla, paşa ge- misinin güvertesine çıkarmışlardı. Recep reis: — Artık takatım kalmadı. şu herif- lere soracağım sor da hemen ipe çeke- Mim. Urganlar yağlansın. Diye söyleniyordu. Kemal reis yumruklarını sıkarak katillerin üzerine yürüdü: — Bre nankörler... Bre hain domuz- lar... Bu aslancıklara nasil ve niçin kıydınız? Ne istediniz onlardan? Hesap vermek sırası Palosa gelmiş- ti. Yedi aydan beri içki yüzünden "Türklerden birçok paralar kazanan bu nankör adam, nihayet kisaca şu ceva- bı verdi: — Geçen gün Hazreti Mesihin yer- yüzündeki vekili Papanın İspanyayâ bir rahip gönderdiğini duydum vebu rahibin İspanyol milletine hitaben neşrettiği beyannameyi okudum. Sin- yor Ciyovani bu beyannamesinde (Türkleri İspanyol sahillerinden püs- kürtmek her yalnız milli değil, ayni zaman da dini bir vazife- sidir!) diyordu. Ben de cennete gitmek için, dananmanız gitmeden, hiç ol mazs bir Türk kanı olsun dökmeğe karar verdim. Akşam üstü Rüstem kaptana raslamıştım. Kendisine içki teklif ettim.. ben içmedim, ona içir dim.. kandırdım. Şu adalı çingeneye de bir fıçı şarap vadederek yanıma &i- dım.. adanın arkasına gittik. Rüste- min işini kolayca becerdim, Cennette bir yer kazandığıma eminim. Şimdi cezama razıyım. Palosun verdiği malümat bütün de- nizcileri hayret ve dehşet içinde bırak- Duştı. Rüstemin. ölümünde de rahip Ci- yevaninin milessir olduğu anlaşılmış- u. Gece güvertede toplanan kaptanlar ve nişancılar: — Palosla birilkte kara cübbeli şey- tarı da asalım.. Diye bağrışmağa başladılar. Geminin seren direğine takılan ip- | opera ve operet parçalar, 23 Son, m nn Toprak bayramı dün merasimle kutlandı Halkalı Ziraat mektebinde köylüler toplandı * nutuklar söylendi, eğlenceler tertib edildi wi Dünkü toprak bayramı merasiminde yemek yiyen köylü çocukları "Toprak bayramı dün, Halkalı Ziraat mektebinde büyük merasimle kutlan- mıştır, Merasimde köylüler, birçok şe- hirli vatandaşlar bulunuyordu. Saat yarımda bandonun çaldığı İstiklâl marşile merasime başlandı. Ziraat mektebi talebeleri hep bir ağızdan bandoya iştirak ediyorlardı. Marşı mü- teakib üstüne, içi toprak dolu iki kü- çük saksı konmuş olan hitabet kür- Süsüne ziraat odası reisi bay Raşid çıktı, köylülere hitaben bir söylev ver- di ve onlara toprağın ehemmiyetini anlattı. Bay Raşid ezcümle dedi ki; «Eskiden memleketimizin iaşesi için hariçten buğday gelirken bugün bu ihtiyacımızı kendimiz temin ediyoruz. Hariçten buğday almak şöyle dursün, buğday ihraç ediyoruz. Bu muvaffa- Jayet önünde hürmetle eğilmek hepi- miz için borçtur. Toprak, hayat şartlarını kendinde topliyan bir kaynaktır. Tabiatın en zengin bir gıda anbarıdır. Bundan Azami istifade etimek, toprak işlerile uğraşanların en büyük vazifesidir. Topraktan gıda almak bilgili olmak lâzımdır. Fennin bize söylediği yollar- dan gitmeliyiz. Bilhassa köylü ve çif- çi arkadaşlar toprağın kudretini bile- rek vaktinde sürüp işlemelidirler. Bugün 18 köye toprak hafriyalında yardım eden ziranl, odası bu yardımı- nı çoğaltacaktır. Müşküleri olan köy- lü arkadaşlar ziraat, odasına müracaat etmelidirler. Fabrikalarımızın iptidai maddelere ihtiyacı vardır. Bunun için ziraati çeşitlendirmeliyiz. Köylü arka- daşlar ihtiyaçlarını bize söyliyebilir- reisinin bu nutkunu ziraatcilerden bay Hamdinin söylevi takib etti. Bay Hamdi de toprağın ve ler yağlanıyordu. Kemal reisin sabri tükenmişü. — İnsan demirden yaratılsa, bu manzara karşısında erir.. mahvolur, Diyordu. Vücudü tirtir ütriyen Türk amiral; — Haydi, çekin çu hainlerin ipleri- nil Diye emretti. Urganları katillerin boynuna astılar ve bir anda direğe çektiler. '.. DONANMANIN İSPANYADAN çok müteessirdiler. O gece akın akim her şemtten sahile inerek Türklere özür dilediler. ağladılar.. Kemal reise heyetler göndererek kendilerinin de bu cinayeti nefretle karşıladıklarını ve Türklerden ayrıldıkları için acı duyduklarını söylediler. — Rüstemin mezarını Mayorkada bir tek müslüman kalıncıya kadar muhafaza edeceğiz. ve bir mabede tapar gibi her gün başı ucunda diz çö- küp ağlıyacağız. Dediler. Ertesi gün Mayorka lma- nının ağzındaki büyük meydanın ke- narnda. bir mezar kazdılar. Rüstem törenle bu mezara gömük dü ve Kemal reis mezarin üstüne ken- di elile birkaç kürek toprak attı.. me- zarı iyice kapattıktan sonra bir tah- bayramın &€hemmiyetinden bahsetti ve alkışlandı. Merasim bu suretle ni- hayet bulduktan sonra devetliler mek- teb yemekhanelerinde hazırlanmış olan sofralarda öğle yemeğine oturdu- Jar. Bu sırada yüzlerce köylü beşer al küçük köylü kızları muhtelif Köy kılarile bu güzel kır ziyafetinin neşe: sini arttırıyorlardı. Yemekten sonra mektebin büyü bahçesinde istirahate çekilen dav ler dün güzel bir gün geçirdiler vanın güneşli alması toprek bay nın çok güzel olmasına vesile teşkil etti. Saat üç buçukta Ziraat mektebi talebeleri bir müsamere verdiler, Dün memleketimizin her tarafında köylülerimizin bayrama iştirak etme- leri dolayısile tarlalarda (o çalısılmadı ve toprak 24 saat için istirahate ter- kedildi. KÖYLÜLERE YARDIM YAPILDI Dün öğleden sonra Halkalı Ziraat mektebinde civardaki köy ihtiyar he- yetleri üyeleri ve ziraat odası erkânı- nm iştirakile bir görüşme yapılmış; köylünün ihtiyaçları üzerinde konu- şulmuştur. Neticede köylülere yazlık keten tohumu dağıtılması kararlaştı rılmştur. Köylünün ekim hususunda- ki diğer ihtiyaçları da tesbit edilecek» tir. Aynı zamanda obağcılıkla uğras- mak ve bağ meydana getirmek istiyen- Jere de çubuk dağıtılması karar altına alınmıştır. | tanın üzerine: (Türk denizcisi Rüste- min ruhuna fatiha) ibaresini yaza- rak mezarın başına diktiler. Yerli müslümanlar buraya büyük zarif bir taş dikeceklerini ve etrafını parmaklkla öreceklerini o vadetmiş- lerdi. Kemal reis mezarın başından ayris lirken: — Endülüs seferi kalbimi kopardı. Onu burada gömüp bırakacağımı ak- lımdan geçirmezdim. , 'Dedi.. ağlaya ağlaya gemiye döndü. "Tekrar donanmaya hareket işareti- ni verdi. Gemiler yelkenlerini şişirdiler.. Demirlerini aldılar, Dahs önceden hazırlanan göçmen gemisi limandan çıkarken, yerliler; — Ne mutlu sizlere! Türklerle bir- likte gidiyorsunuz! Biz kime sığına- Cağız. Yarın, Türklerin İspanyadan döndüğünü haber alan İspanyol gemi- leri buraya gelirse, halimiz ne ola- cak?, Diye bağrışıyordu. Recep rTels kendi gemisinin güver- tesinde sancak direğine dayanmış, dalgın ve müteessir etrafı gözden ge çiriyardu. Gemi yavaş yavaş limandan çıkı- yordu. Recep reis birdenbire ellerini adaya uzatarak: (Arkası var),