21 Mart 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

21 Mart 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İki dost, masanın başına olurmuş- lar, sadakallen bahsediyorlardı. şte, böyle, diyordu, karım be- te alıştırdı. Bunu düşündü- ğüm zaman bana yaptığı bir oyun geliyor. Kendisine karşı duyduğum muhabbet ondan sonra bu kadar kuv- vetlendi, — Aman nasıl şey, anlat bunu ku- sum — Pakize ile ben pek genç evlen- miştik. Pek güzel bir kızdı. Çocuğa benziyordu. Beni çok seviyordu. Âde- ta sıkacak derecede seviyordu. Saat birde gelecek yerde eve saat üçte döndüğüm vakit, şikâyet etmezdi, ba- na hep ayni merak ve itina fle sual- ler sorardı Yorgun musun? Rahatsız değil- sin ya? Beni seviyor musun? Bu son «beni seviyor musun? 8U- aline mutlaka «evet» diye cevap ver- mek lâzımdı. Bu kadarı da fazla idi, Böyle bir kadına karşı insan dalma sadık bir erkek vaziyetini takınmak mecburiyetini duyar. Fakat nihayet bir yorgunluk, bıkkınlık hisseder. Bu hal devam edemez. Çünkü karşımız- daki kadın canlı - bir tevbih ve mü- ahaze heykeli halini alır. Tahammül edilmez bir şey olur. İşte bende ta- hemimül. edemedim, gidip Saadetin kolları arasında saadet aradım. Bir gün, Saadetin evinde idim. Ka- pı çalındı. Biraz sonra hizmetçi kız içeri girdi. Saadete pembe kurdele ile bağlanmış bir paket verdi. Bir de mektup vardı. Paket te mektup ta ka- nm tarafından gönderilmişti. Pake- tin içinde sökük birkaç çamaşır ile delik bir iki çorap vardı. Bunlar be- nim çamaşırlarım ve çoraplarım idi, Pakize mektubu şöyle yazıyordu: «Mademki işin zevk taratın payla- şiyoruz, zahmet tarafını da paylaşa- hm Pakize» Saadetin yüzü kıpkırmızı kesildi. Ben titremeğe başladım. Nihayet, ça- maşırları ve çorapları başka birisine tamir ettirmeğe karar verdik, hiç bir mukabelede bulunmadık. Kâmilin dostu güldü: — Demek çocuk dediğin Pakize yır- tci bir kadın haline inlalâp etmişti? — Hem de nasıll Ertesi gün, âdet hilâfına tanı saat birde eve öğle ye- meğine gittiğim vakit, sofranın yal- nız benim için hazırlanmış olduğunu gördüm. Pakize sokaktan gelmemişti, Ben sofraya oturacağım sirada, Saa- detin geldiğini hizmetçi haber verdi. Düşün bir kere, Saadet bizim evde, nerede ise Pakize avdet edebilirdi, Ne kadar müşkil mevkide kalacaktım. Saadetin böyle bir münasebetsizlik et- mesine hem şaşıyor hem kızıyordum. Dostu: — Aman hikâye gittikçe ehemmi- yet kesbediyor! diye yerinde kımıl- dadı. — Saadet içeri girdi. Pakizenin bir KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ. Türk donanmasının bu cesur ve atılgan çocuğu Gamataya kadar gi- dip geldiği halde camna kıyan bir Kemal reis, Rüstemin cesedini ar- 'kadaşlarının omuzunda görünce hid- det ve tesssüründen fenalaşmıştı. Liman ağzında bir gürültü koptu. Bütün denizciler: — Felâket.. felâket.. Rüstemi bura- da mı bırakacağız? Diye ağlaşmağa başladılar. Kemal reis meş'um sıtmaya tutu- larak İki ay hasta — yattığı halde bu derece sarsılmamış.. ve gemiciler O günkü kadar derin ve büyük bir aci duymamışlardı. Receb reis: — Ben yolda gelirken and içtim. katili bulmadan bir yere gidemem, Demişti. Bütün kaptanlar Receb reisle birlikte katili aramağa Karar verdiler. Rüstemin cesedini sahilde bırakarak tekrar, sular - Kararırken küm) | mektubunu bana i gösterdi: | bugün öğleyin sizi görmek ihtiyacın- İ dadır.» Başka hiç bir şey yoktu. Pa- kizenin bu oyunu içimde yalnız biç arzu uyandırdı: Bütün kadınlardan kaçmak! Hemen Saadeti başımdan defettim. Artık bu vakadan sonra onunla kat'ı münasebet etmek mec- buri idi. — Ya sonra ne oldu? — İşin en güzeli en sonrası! O ak- şam ben eve gitmedim. 'Ta sabaha karşı eve döndüm. Salonda lâmbayı yeni yakmıştım. Apartımanın çıngıra- ğı çaldı. Bir dakika sonra, Pakize maskara kıyafetinde içeri girmez mi? Kamaval mevsimi idi. Cigara du- manı ve ağır Jâvanta kokuyordu. Ya- tak odasma gitmek için önümden ge- çiyordu. Yolunu kestim. Çıkışmağa başla- dım. Namuslu bir kadının geceleyin kocası yanmda olmadan sokağa çık- mıyacağını, bu kadar geç dönmiyece- gini söyledim. O gayet sakin bir surette cevap verdi: — Sen Saadet He münasebete baş- ladıktan sonra ben namuslu bir kadın değilim! Dehşet içinde kaldım, — Fakat Pakize, dedim, ben sen- den soğumadım. Seni unutmadım, bi- rTakmadım. Müstehziyane mukabele etti: — Bırakmadın amma, ihmal ettin. Bu daha fena bir harekettir. Pakize küçük sandık odasını bo- şallarak oraya kendisine bir yalak odası yapmıştı. Beni endişe ve dü- şünce içinde bırakarak yeni yatak odasına çekildi. Aramızda, birkaç gün bir nevi mü- tareke hüküm sürdü, Nihayet... Dostu merak ile sordu: — Ey, nihayet? — Nihayet, bir gün, Pakize bana kendi yatak odasım sempatik bir de- kanlıya Kiraya vermiş olduğunu, annesinin yanma gitmek istediğini söyledi. — Tuhaf şey. Senin apartımanın- da, o yatak odasını kiraya veriyor ha! — Evet, benim apatımanımdaki odayı kiraya veriyor. Düşün bir kere! Benden on para bile kabul etmemek yol parasını bu suretle tedarik et- mek fikrine düşmüştü. Ahbapların- dan bir kadının ahbabının kuzeninin kuzeni imiş, iyi bir delikanlı imiş, onun için rahatsız olmazmışım! — Aman kuzum, neticeyi çabuk söyle. Sanra ne oldu? — Gayet sade, Bu hırçın küçük ka- dımı yakaladım, kollarımın arasında sıktım. Kiraya vermek istediği ya- tak odasına götürdüm. Kadınlar sev- dikleri zaman gayet kuvvetli ve mu- zaffer olurlar. Ben de şimdi kendisi- ne gerçekten sadık bir kocayım. Hikâyeci No 137 Mayorka sokaklarına yayıldılar, Receb rels aylardanberi Rüstemin Mayorkada kimlerle düşüp kalktığını biliyordu. Diğer arkadaşları da şüp- helendikleri kimseleri yuldular. Şehrin içi yangı'dan sonra bir ha- rabeye dönmüştü. Ne çarşısı, pazarı belliydi; ne de haşerat yuvasını an- dıran meyhanelerden eser kalmıştı. » Neronun yaktırdığı Roma şehri bi- le bu kadar perişan, bu derece kül ol- mamışlı. Reveb reis meyhanelerin ankazı arasında dolaşırken, yerden, bir Türk denizcisinin böğrüne uzanan bir hançer gördü.. süratle yetişti.. bu ha- in eli yakaladı. Denizciler biraz ileride dolaşıyor- Yardı. Receb reisin tuttuğu eli hiç kimse görememişti. Receb »els, arkadaşın oböğrüne uzanan hançeri bir hamlede yakala- yıp aldi ve yüksek sesle bağırdı: — Sen kimsin a hair? Ankaz arasından bir seş cevap ver- İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13: Beyoğlu Halkevi gösterit kolu ta- rafından bir temsil, 14: Son. Akşam neşriyatı: 18,30: Varyete müziği: Ambâsadörden naklen, 19,30: Konferans: Selim Sırrı Tarcan Ordu saylavı, (Roma), 20: Müzeyyen ve ar- kadaşları tarafından Türk.musikisi ve halk şarkılârı, 20,30: Ömer Rıza ta- rafından arabca söylev, 20,45: Mu- zaffer ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları: Saat aya- rı, 21,15: Orkestra, 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün prog- ramı, 22,30: Plâkla solololar, opera ve operet parçaları, 23: Son. Ecnebi İstasyonların bu Akşamki En Müntehâp Programı Breslau (316) saat 16,00 Sehuberi- Mozart konseri Roma (421) 171,00 Bet- kovenin 4 üncü senfonisi, B. Molinari tarafından idare edilecek. Viyana (506,8) 17,40 Schütz, Matthaüs Pas- sin. Prag (470) 18,00 Vilner - Mozart-! 'Bethoven piyano konseri. Hamburg (332) 18,30 Reger - Puccini - Straus, Münih (405) 19,00 Corelli - Bach - Bivaldinin eserlerinden. Britain Na» tional (1500) 22,50 Listin musikisi, Frankfurt (251) 24.00 Hayân - Cho- pin konseri, Dans Musikisi Paris (432) saat 24,00 - Strasburg (349) 0,15 Toulouse (329) 23,40 ve 1,30 Milano (369) 23,55, - Prag (470) 22,30 - Budapeşte (550) 22,10 - Bel- grad (437) 2250. 22 Mart 937 Pazartesi İstanbul — Öğle neşriyatı: Saat 12,30 Plâkla "Türk musikisi, 12,50 Ha- vadis, 13,5 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Son, : Akşam neşriyatı: 17: Konferans; Üniversiteden naklen inklâb dersleri, Mahmud Esad Bozkurt, 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Çocuklara ma- sal: İ. Galib Arcan, 20: Rifat ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30: ÖmerRiza ta- rafından arapça söylev, 20,45: Safiye 21,15: Şehir tiyatrosu Dram kısmı (Kavalerya Rüstikana), 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,30: Plâkla sololar' opera ve operet parçaları, 23: Son. Akba müesseseleri Ankarada her dilden kitap, ga- zete, mecmua ve kırtasiyeyi ucuz olarak AKBA miiesseselerinde bu- labilirsiniz. Her dilde kitap, mec- mua siparişi kabul edilir. İstanbul gazeteleri için ilân kabul, abone kaydedilir. Undervodd yazı ve he- sap makinelerinin Ankara acentesi, Parker dolma kalemlerinin Ankarada satış yeridir. Telefon: 3377. di: «— Ölüm arıyan bir fedal..> Receb reis şaşırlı.. tuttuğu el bir- 'denbire geriye çekilmiş ve ses kesil- Ölümden kurtulan Türk denizcisi birdenbire başını arkaya çevirmesile, göğsüne bir başka hançer daha uzân- dı. hançer bu sefer boşa gitmemişti. iri boylu Jevend kalbinin üstünden yaralanarak omMuvszenesini kaybetti ve yere yuvarlandı. Receb reis: — Çocuklar! Koşun buraya... ler adam öldürüyor!.. Diye bağırdı. Türk denizcileri vaka mahalline koşuştular. İri boylu bir arkadaşın kanlar içinde yerde yattığını görün- ce çileden çıktılar. yerdeki ankan araştırmağa başladılar, Yarı yanmış bir takım tahta par- çalarının altına saklanmış olan iki adalının burada saklandığını gördü ler, “Receb reis buyllardan birini tani- dı: —'Tutun şu Kalitalı meyhaneciyi.. Diye bağırdı. Öteki katilde yerli arap çingenelerindendi. Biri İspan- yol, öteki hangi dinden olduğu bilin- Mmiyen ve zahirde müslüman görünen bu iki canavarın tahtalar arasından çıkarılması işi çok sürmemişti, Şinidi Cin- Okuyucularımız ——Z — Bize ne bildiri Yazıhanelerin kapanma saati «Her âkşam sekize kadar çalışan bir memur; imzasile aldığımız mek- tupta deniyor ki; «Bir kaç satırla size hususi yazı- hanelerde çalışan birçok o memurla- rın bir şikâyetinden bahsedeceğim, Akşamları saat yedide dükkânlar kapanmak mecburiyetindedir. Şirket- ler ve resmi müesseseler, zaten onlar bu kanun çıkmazdan evvel, saat beş ile altı arasında hepsi kapıyorlardı. Yalnız hususi yazıhanelerin kapan- ması patronların vicdanlarına bira- kılmıştır. Biz hususi | yazihanelerde çalışan zavallı memurlar da ekseriya saat sekize kadar kalmak mecburiye- tinde kalıyoruz> AKŞAM Dükkân ve mağazaların akşamları saat 19 da, bakkal, kasab gibi gda maddeleri satan yerlerin de saat 21 de kapanması şehir meclisi daimi en- cümen karam iklizasındandır. Istanbul 20 Mart 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât İst. dahiif o 96,75)iş. B. Hamiline 10,30 Kuponsuz ye » Müessis 83,— a ,—İT.C. Merkez Dnitürk” yi Bankası gü, » Ni 18,90,—) Anadolu his. 23,— » M 1880) Telefon 6,25 Mümessil | © 42,55) Terkos 11,25 » N 4050) Çimento —— 1445 . NM ktihat değir. 10,90 İş Bankası o 10,50) Şark o» o 1,10 Para (Çek fintleri) Pare o 17,22,25) Prağ 22,66,34 mi 618, —| Berlin 1,96,60 7906 —| Madrit © 1144,— Müâno o 15,04,94 ha ie Cenevre | 3,47,16 ve Brüksel (| 4,69,45) Pengo 4,00,50 Amaterdam 1,44,56| Bükreş (107,928 Solya 64,40,12| Moskova (— 24,68,— Encümen, belediye kanınının | Ticaret ve zahire borsası 15 inci maddesinin üçüncü fıkrasına miştir. Binaenaleyh yazıhaneler, cu- martesi günleri sant 13 den sonra ve pazar günleri kapanmağa mecbur oldukları halde, sair günlerde iste- dikleri saatte kapanmakta serbesttir. ler, Vaziyet bu merkezde iken haziha- ne sahiplerini yazıhanelerini saat 19 da kapamağa mecbur cimeğe ka- nunen imkân yoktur. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Halâskârgazi caddesinde Halk, Taksim: Nizamedin, Tar- labaşında Nihad, Beyoğlu: Kan- guk, Dairede: Güneş, Galata: Tap- çular caddesinde Sporidis, Kasım- paşa: Müeyyed, Hasköy: As€0, Eminönü; Agop Minasyan, Hey- beliada: Tomadis, Büyilkada: Merkez, Falih: Saraçhanede İbra- him Halil, Karagümrük: Ali Ke- mal, Bakırköy: İstepan, Sarıyer: ler, Aksaray: Cevrahpaşada Şerej, Beşiktaş: Vidin, Kadıköy: Sögüt- Tü çeşmede Hülüsi Osman, İskele caddesinde Saadet, Üsküdar: Mer- kez, Fener: Balatta Hüsameddin, Beyazıt: Asadoryan, Küçükpazar: Necati, Samatya: Yedikulede Te- ofilos, Alemdar: Cağaloğlunda Ab- duülkadir, Şehremini: Topkapıda bir anda parçalıyıcaklardı. Türk de- nizcileri Rüstemden. sonra, bir de gözlerinin önünde yârülanan aslan yapılı levendin kanlar içinde yere se- rildiğini görünce itidallerini kaybet- mişlerdi. Receb reis de Kendini güç- Yükle tutuyordu. Rüstemi de acaba bunlar mı öldürmüştü? İşte Receb rels bu noktayı arağ- ırmağa başlamıştı. İlkönce Mayorka çingenesine sordu: —“Rüstemi hanginiz götürdü de- niz kenarma?.. Çingenenin yumruk yemekten omuzları çökelmişli.. bütün suçu sr- kadaşına yüklemek ister gibi gö- ründü: — Kabahat bende deği, dedi, beni de kandırdılar. Receb res bir ipucu yakalamıştı: — Bu bir itiraftır. Demek Rüstemi ikiniz öldürdünüz. öyle mi? Çingene vaziyeti biraz aydınlat: mak istedi: — Ben gözcülük ettim.. Palos öl- dürdü. — Palos kimr.. — İşte bu ndam, Kölalı meyha- ki necl., — Rüstemi nasıl götürdünüz ada- nin arkasına kadar? 20 Mart fiat ve muameleleri 1 — İhalât: Buğday 475 çavdar 30 ar- pa 75 razmol 30 1/2 kepek 15 irmik 12 kaşar 1/2, susam 61 3/4 wn 92 zey- tahmili tonu 12 sterlin 10 Şi kilosu 7 Ke, Bü an Nisan tahmili 100 kilosu 130 B. Frank kilosu 5 Kr. 53 San, Liverpul ei Mart Nisan tahmili 100 ibresi 9 gilin 2-144: Pikan Gr. 25 San. Şikago Hartvinter Mayıs tahmili buşeli 136 1/8 sent kilosu 6 Kr. 31 San, Vini- pek buğday Manitoba Mayıs tahmili bu- geli 134 1/2 sçnt kilosu 6 Kr. 24 San. Hamburg iç fındık Giresun derhal 100 kilosu 156 R: Mark kilosu 79 Kr. 35 San, Hamburg iç fındık Levan derhal tahmil 100 kilosu 135 R. Mark kilosu 79 Kr. 35 San. odaya götürelim de eğlenelim!) dedi, Ben de Kandım onun sözlerine, — Oraya varınca iş değişti n-? — Evet. Önce Palos bini tehdid etti. Kayalarm önünde dur. etrafa bak.. kimse gelirse bana hızlıca ök- sür, dedi. Biraz sonra acı bir feryad duydum. Rüstemi kanlar içinde yör« de yatarken gördün. , — Peki. Ondan sonra ne yaplınız? — Bizin < gideceğinizi biliyorduk, İzimizi kaybetmek için buraya gel dik., yangın yerindeki ankaz arasıng — TTahtaların arasından İlk hans çeri uzatan hanginizdi? — Palos uzattı. — İkincisini?.. — Benim hançerimi aldı. onu d4 Palos uzattı, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: