“Hayat, Yat ba e bir kitaptır: diyen büyük kulakları çınlasın. Eğer ha- kitapsa muhakkak ki bu kita» Meraklı sahifelerinden biri de ii siliye koridorlarıdır. İnsanın Bücü olmamalı da bu koridorlarda akik bir iki saatini geçirmeli. öyle i yat sahnelerile karşılaşır ki *& en büyük edebiyat eserini Mücüde eetirmek kabildir — 1o$ koridorlarda dünyanın en UhÇ vakalarının şahidlerinden n& kadar nice nice simalar Börüreğiy, | Ni Şir kanıdan içeri girdiniz. Bıyıkla- | Pek haşmetle bükülmüş vestiyer Mru İn ep, &ne Bü zat İstanbul adliyesi €ski simalarından biridir. Uzun ndtivede hizmet etmiştir, ni #rukatler için cübbe-usulü ka- lm diği pündenberi gardirop me- AĞU etmektedir. , Prdan her giren avukat bir kere e cübbesini giyer, Adliye bi- in * kimin olup olmadığını ondan İN Avukat bay Rami burada rmı?. Üibbeci şöyle vestiyere bir göz atar: Mayır.. daha gelmedi. cübbesi burna, Ya kabe memuru bay Hüseyin avu- de Müyet a ArİA düşe kalka hukuk işlerinden dehşeti surette anlamağa başla- dahi Hattâ ona âkıl danışan dava Dileri de az değildir. Adliyenin en tiki ği simalarından olan cübbeci iye binasının yangınında: Gitti cübbeler.. gitti gülâhler... ll önünde çranmış, dr. Etçiyor.. a an kat merdivenlerde top pat- tiz Bibi bir kahkaha çınladı. Şimdi İçinizden belki: >— Seneler var ki bu kadar neşeli çalana işitmedim.. diyeceksiniz. Bibi doğrudur. lâkin bu top güllesi iy, Pallıyan neşeli kahkahanın sahi- Yok, , EUN Uzun düşünmeğe lüzüm a tanbulda bu kadar candan gülen, neşeli kahkaha savuran kim a, ile, Belediyenin meşhur avuka- aç şa yakın entarisi, ve kıymetli * derisinden karagözlerile meşhur Y, bay Rami,.. kaş rinde yürüyen meşhur ceza avu- bay Sadi Rızaya: tep Birader, diyor, yeni bir entari Tan hiç sorma... Yakalarında su ». Enfes enfes... Batarisini anlatırken ilâve ediyor biç Bizim bayan &uyarsa beni kıtır keser. kaş kemerde, bilhassa davada li wessteciler olursa bir kah- a elen karngözcü avukat eye “e, yanında bayanın Iâfı geçin- SÜR Bimer, kesilir ... Eh ne yavarsı- kılıbık Kolay sanat değildir. V Mâhkemenin ka xn, is da, en komik hâdiserin kah- Mnan; Adliye koridorlarında bato bir göz atınız... Eski İstanbul müddei- umumisi avukat bay Esat Çetin bir karı koca davasile meşgul. SİGARA TİRYAKİLERİ Lâkin avukatlar arasında ne kadar müthiş sigara tiryakileri var. İşte bay Hasan Hayri.. bir sigarasını söndür. meden ötekisini yakıyor... Mütemaği- yen etrafa dumanlar püskürüyor.. iş- te İrfan Emin... Günde üç paket si- garayn kâfi demiyor... Eski şairler. den olması dolayısile bir yandan da koluna girdiği arkadaşına şiirler oku- yor. kara cübbeliler arasında yalnız şiir okuyan o mu ya?. İste bay Avram Nom.. o da kendi yazdığı saf aşk mıs- Yaş düzelten mahkemenin önündeki kalabalık Talarını terennüm ediyor.. Gene avukat ve şair olan İhsan Mukbll yeni ve güzel rosralar düşü- nüyor gibi dalgın dalgın dolaşıyor. AĞIRCEZA MAHKEMESİNİN ÖNÜ. Ağırceza mahkemesinin önü tıklım tıklım... İçeride gizli bir celse var... Gizli celse bitti. Salondan kıpkırmı- a olmuş bir genç kızla, bir delikanlı Dokuz senedenberi bütün cinayet davalarını takib eden “Ağır ceza,, nın gedikli dinleyicileri.. reis muavini ve avukatlar rını görürsünüz, Meselâ bunların içinde bir bay Arif vardır, Eskiden polis memuru imiş. 'Tekaüd edilmiş... Bu zatın bütün me- rakı cinayet davalarını dinlemektir. Dokuz sencdenberi hiç bir cinayet da- vasını kaçırmamış... Âdeta cinayet mahkemesi salonunda dinleyiciler ta- rafında hususi yeri var gbi... Bir muhakemenin her csisesinde bulunu- yor.. tıpkı mabandli tefrika takib eder gibi davaların celselerini takib ediyor.. BU DA BİR MERAK Kendisile konuştum: — Bir muhakeme en meraklı celse- sinde kalmıştı. Bir kere İstanbulda müthiş bir kış olmuştu. Hatırlarsınız değil mi?, Yollar kapandı. Ben kalk- tım, Çapadan yayan mahkemeys 'din- lemeğe geldim. Bu da bir tiryakilik... Hakikateri öyle olsa gerek. çünkü | bay Arif gibi cinayet mahkemesi din- leyicileri arasında bir çok gediklileri var. İşte yanımızda ottâ mektep talebe sinden bir grup geçti. Başlarında ho- caları genç bayan.. hayat bilgisi dersi yapmak için adliyeye gelmişler.. Bayan boca birer birer gösteriyor: — Burası ticaret mahkemesidir. ticaret işlerine, para işlerine bakar... — Burası icra dniresidir... Vazifesi. ilâh ilâh.. YAŞ TASHİHİ DAVALARI Lâkin sulh mahkemeleri önündeki kalabalığa hiç diyöcek yok... Üstüste baş dava dinledim. Beşi de «tashihi sin» e dair... Ondan sonra dr şarıda bekliyenlere baktım, Daha böy- Je 20 - 30 irişi var. meğer İstanbulda yasını beğenmeyip le, tashihi sinne kalkışanlar ne kndar çokmuş... Genç bir kız hâkimin huzurunda... Nüfus kâğıdı iki yaş küçük çıkmış... Biran evvel yaşının tashihini istiyor. Muhakemesinin başka bir güne bıra- kılmasına katiyyen taraftar değil. Hâkim: — Evet ama kızım.. diyor. Bizi ik- Adliyenin eski maruf simalarından: Cubbeçi ! Telrika No. 25, «İttihad ve Terakki » nin son devirlerinde suikasdlar ve entrikalar Cemiyet nasıl battı? Teceddüd fırkası niçin doğdu, nasıl dağıldı ? 2 Mart 1987 AKŞAM e .— Adliye koridorlarında 2 saat.. İstanbulda yaşlarını tashih ettirmek istiyenler günden güne çoğalıyor.. Yazan: Mustafa Ragıb Talât bey Canbulata: “Fena yaptın,, diyerek Kara Kemali çıkarmağa muvaffak oldu, Hacı Adil bey de Kara Kemal beyi teskin etmeğe gayret ediyor, arka- daşlar arasındaki ihtilâfların ve bu ka- bil hâdiselerin dışarıya sızmaması için Kara Kemal beye itidal tavsiye edecek sözler söylüyordu. (Merkezi umumi) - nin bir odasında vereyan eden bu gü- rültülü hâdise, binada bulunanlar ta- rafından işitilmiş ve Canbulat bey oda- dan çıkarken, Kara Kemal beyin yanı- na girenler hâdisenin bu çirkin saf- hası karşısında Şehremini aleyhinde stp tutmağa başlamışlardı. Bahaeddin Şakir bey, Canbulat be- yin tekrar geriye dünerek yeni bir va- kayn sebebiyet vermemesi için bu ele avuca sığmaz hırçın tabiatli arkada- şile beraber (Merkezi umumi) binasın- dan birlikte çıkıp gitti. ARTIK TALÂT BEY DE KIZMIŞTI. (Merkezi umumi)deki bu hâdi büs yük bir süratle Talât beyin kul: yetiştirilmişti. Dahiliye nazırı, son gün- lerde Canbulat ve Kara Kemel be; arasında geçen hâdiseleri yakındı liyor, ancak ilk önceleri bu hâdise ve Şehremininin hareketleri etrufında- ki dedikodulara ehemmiyet vermiyor- du. Fakat, işin rengi değişmişti: Gerçi Canbulat beyi tahrik eden dedikodu- ların Kara Kemali beyle arkadaşların- dan geldiğini görüyor, bu bakımdan Canbulat beyin asabileşmesine hak veriyordu. Ancak, Canbulat beyin de bu dedikodulardan kendisine şikâyet edecek ve kendi müdahalesini davet edecek yerde; kenüi başına kozunu pay- laşmağa kalkışması «İttihad ve 'Terak- ki» Yiğerini kızdırdı Talât bey, vaziyete -gene eskisi gibi- 1 bi- İ seyirci kalmanın doğru bir hareket ol- mıyacağını takdir ediyordu. Çünkü iş bizzat cemiyet mensupları üzerinde fe- na bir tesir yapacak -harp gibi nazik ve sıkıntılı bir zamanda- <İttihad ve Terakki» ye manevi rabıtalardan ziya- de, maddi menfaat ve alâkalarla bağ- lı olan zümrelerin emniyetini sarsacak- tı. Artık iş ne safhaya girerse girsin; | Canbulatı Şehremaneti başında bulun- durmak caiz değildi. Bahusus o, Talât beyin pek büyük bir ehemmiyet verdi- fi, cemiyet erkân ve mensupları ara» sındaki birlik ve samimiyeti de bu ha- reketile bozmağa çalışmıştı. Dahiliye nazırının fikrine göre, Canbulatın Ka- ra Kemalın yüzüne indirdiği tokat ve «Seninle arkadaşların tek başıma bir kaşık suda boğarıml; tarzındaki sö- şü, yalnız cemiyetin İstanbul murah- hasıma değil, bütün «İttihad ve Terak- kiznin Şahsiyeti maneviyesine karşı ya- pılmış bir hareket olarak tavsif edilebi- Mir, «ARTIK BEN, ÇALIŞAMIYACAĞIM, ÇEKİLİYORUM!'» Nitekim, Talât beye yapilan şikâyet- lerde hâdiseyi bu mantık çerçevesi içinde izah ediyordu. Dahiliye nazırı, meseleyi bizzat halletmeğe karar verdi, Ve istifasını temin etmek Üzere Canbu- lat beyi ziyaret etmek istedi, Tam Ba- bığliden ayrılacağı sırada odadan İçe- riye Şehremininin girdiğini gördü. Canbulat bey, sert adımlarla ilerledi, bütün tavır ve hareketterinden son de- rece hiddetli olduğu, hâlâ sükünet bul- madığı görülüyordu. Elinde tuttuğu bir kâğıdı şefine uzalarak: — Artık ben seninkilerle çalışamıya- cağım: çekiliyorum! dedi. kadaşını bir kat daha sinirlendirme- mek için kolundan tuttu ve yanına 0- turttuktan sonra: — Anlat bakalım İsmail, dedi, ne öldu? Niçin istifa ediyorsun? Caribülat bey, olan biten bütün iş- lerden Talât beyin dakikasında haber- dar olduğunu pekilA biliyordu. Dahili- ye nazırınımn bu tecahülüne hayret et- mekle beraber, izahat vermek Tüzumu- nu hissetti, “BAHA ŞAKİR ARAYA GİRMESEYDİ..» Canbulat, bey, Şehreranetine tayin müdafaa etti edildiği günden beri Kara Kemal bey- 16 arkadaşlarının kendisine nasıl menfi bir vaziyet alarak müşkülât çıkardık- larını uzun uzadıya anlattıktan son- râ nihayet kendisinin cemiyet aleyhin- de bir ihtilâl hareketi hazırlamakla şid- detli bir iftiraya uğradığını hikâye et- ti. Ve bundan son derece müteessir v6 münfeti olarak nasıl (Merkezi umu- miyye gittiğini ve Kara Kemal beyle aralarında geçen hâdiseyi anlatarak Kara Kemal beyin yüzüne kuvvetli bir tokat indirdiğini söyledi ve: — Baha Şakir araya girmeseydi, Ke- ağımın altında ezecektim! İşte n ibaröttir. Fakat anla- fazla koruyorsun! Anlıyorum. Onun için istifaya karar verdim: İşte şimdi evime gidip Otu Zum. Canbulat bey » bu tafsilât, oldu. zu gibi anlatmıştı Hatfa,<İttihad ve Te rakki» camiası içinde İstanbul teşkilâ- tında Talât bir vekili vaziyetin- de bulunan Kara Kemalı tokatladığını da söylemekten çekinmedi TALÂT BEY, CANBULATA «ÇOK FENA YAPTIN!» DİYOR <ittihad ve Terakki; lideri, bu hır- çın ve titiz arkadaşının verdiği izahatı baştan sonuna kadar sükünetle ve hiç kesıniyerek dinledi. Fakat çok ileri gi- den, asabiyeti yüzünden mevkiini ve vaziyetini unutan Canbulat beye de gönlünü kırımaksızın- fakat kati bir li- sanla ihtarda bulunmak istedi ve; — Evvelâ şunu söyliyeyim ki, dedi, sen bu son hareketinle çok fena, am- ma tasavvur edemiyeceğin kadar, çok fena bir şey yaptın! Senden ve bütün arkadaşlardan böyle bir şey üm'd et- mezâim! Zaten biribirimize emin, sadık kaç kişiyiz? Biz de, bütün işleri bıra- kıp da, aramızda boğuşursak, bunun sonu neye varır? Bir kere düşün!, Son- ra benim onları koruyup, seni ihmal etmekliğim de sıri senin ters düşünü- şünden başka bir şey değildir. Sen şeh- remini olur olmaz, bütün istediklerini, tekliflerini yapmadım mı? Hazırladı- ğın nizamnameyi, kanunları çıkarır. ken Kemala mı danıştım; kimden izin aldım? Hep senin muvaffak olmakli- ğın için çalıştım. Şimdi de onları ko- Tuduğumu söylüyorsun!, İsmail, iyi bilmelisin ki, benim nazarımda. sen, Ke- mal, bütün arkadaşlar müsayisiniz. Herkes, kabiliyetine, ihtisasına göre giriştiğimiz davada birer mevki sahibi- dir! Onun için bir daha bana böyle bir şey söyleme! Böyle saçma bir fikri de kafandan çikar!. «DEDİKODUYU HARİÇTE ARAMAK LÂZIM!» "Canbulat bey, Talât beyin bu kali ce vabile şefinin kendisini tahtie ettiğini görüyordu. (Merkezi umumi)deki hâ- dise münasebetile yaptığını haklı gös- termek için dedi ki: — Fakat çok ağır bir itham ve de- dikodu karşısında kalmıştım: Açata- Sonra bunlarla ihtilâl yapacak cemi yeti düşürecekmişim! Bu çirkin iftira- ya tahammül edilir mi?. Bu masalı o kadar çok söylemişler ki, halkın ağzın- da bile doi başladığı kulağıma çalındı. Sen benim yerimde olsan ne ya- pardın?. Talât bey, muhatabının fazla söz Söylemsine İmkân bırakmamak için cevap verdi: — Böyle pis bir dedikodu ile karşı- lâşmmca kımzağa hakın var. Fakat bu iftirayı Kemalle etrafında bulunanla- rm uydurdukları muhakkak değil. Sen benden de pek iyi bilirsin ki, bin bir çe- şld adam, bize muhalif, düşman birçok kimse var. Bizi biribirimize düşürmek için böyle herkese yakıştıracak tezvir- ler, İftiralar yaparlar, Sen bile bu de- dikodunun halkın ağzında dolaştığını söylüyorsun.. anlaşılıyor ki, bunu ce- müyet içinde değil, hariçte aramak lâ- zun, (Arkası var)