Her akşam bir hikâye O kadar güzel, şirin bir şeydi ki ar- tık sokakta bir kızın peşine düşemi- yecek bir yaşta olmakla berâber kon- dimi zaptedemedim. Bilâihtiyar adım- larım onun adımlarını takib etmeğe başladı. İ uzaktan yürüyordum. Erte- si güzü biraz yaklaşmağa ceğaretet- tim, Kendimi ona hissettirmek isti- yordum. Nihayet, cesaretimi topladım: —oMatmazel, bir söz söylememe Müsaade eder misiniz? dedim. Bunu söylerken, hem hafif hafif, gülümsü- yor, hem de şapkamı çıkararak ihti- ramkârane bir selâm veriyordum. Fakat genç kız hiç şaka götürmez, i ciddiyetten ayrılmaz bir şeye benzi- * yordu. Benim lâtif tebessümüme ta- mamen lâkayd kaldı. Söylemek iste- genç kız bir evin kapısından içeri gi- rip ortadan kayboluverdi. Artık ne kadar canım (sıkıldığını, nasil bozulduğumu size uzun üzün tarif etmiyeceğim. Böyle şeyler başı- nızdan geçmişse tahmin edebilirsiniz. Mağlüp olmuştum ama cesâretim ve ümidim kırılmamıştı. Mektebin yo- Junu tuttum. Gene geç kalmıştim, Ço- cuklâr benim gelmediğimi görünce fırsat bu fırsattır diyerek gürültüye başlamışlardı. e Dershanedeki sıralar şimdi bir düşman siperi hizmetini görüyorlardı. Asıl muharebe de, hoca kürsüsünün yanında cereyan ediyor. du. Sınıftan içeri girmem ortada bir mütareke husule getirdi. Muharib ta- raflar hiç istemiye istemiye silâhları- Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ “Türk ömirali Garnstada olup biten- lerden haberdar olamıyordu. Mayor- kaya yalan yanlış haberler aksedi- yordu. Ayşe vsziyeti anlattı; — Melik Kbu Abdullah tam mana- sile İspanyollara sıtılmıştır; “dedi, ar- tek Endülüs müslümanları'bu hain hükümdardan hiç bir şey beyliyemez- | Jer.. ve beklemiyoz!ar, Şimdi müslü- | manlar gözlerini Sevlle çevirdiler. — Emir Yusuf mücahedesinde mu- vaffak.olacak mı acaba? v — Etrafında üç binden içok'müca- hid var: Mücahidlerin sayısıgün geç- #kçe artıyor. Siz de birazi"yardımcı gönderirseniz, İspanyollarbü kaleyi kolay kolay ele geçiremezlör: — Kale müstahkem midir? — Endülüsün en yüksek e sağlam kalelerinden biridir. Yüz, bin kişilik bir ordu ile muhasara edilse bile, ka- leyi ele geçirmek kabil olmaz. — O halde Endülüsün atisinden emin olabiliriz. Mademki elde böyle büyük, müstahkem bir kale vardır. Söz söylemek müsaadesi ni bıraktılar, Ders başladı. Ben çocuklara bir hesab meselesi yazdırırken içimden de: — Şu dakikada acaba benim kara gözlü güzel kız ne yapıyor? Diye düşünüyordum. Ah ona söylü- yeceğim sözü söyliyebilseydim! Çocuklardan biri soruyordu: — Hoca efendi, metre murabbat mi, metre mikâbı mı? — Ne dedin? — Metre murabbat mı, metre mi- kâbı mı? — Metre murabbaı çocuğum, met- re murabbaı... Söz söylendiği vakit dikkat ediniz! ... — Hoca efendi, bir şey söyliyeceğim, müsaade eder misiniz? — Hay hay, se Çocuğa bu müsaadeyi verirken içim- dön de kendi halimi düşünüyordum. Güzel kız bana da böyle söz söylemek müsaadesini verseydi ne kadar bahti- yar olacaktım. Söz söylememek aci- sının ne olduğunu kendim pek âlâ tekdir ettiğim için, çocuğa gayet müşfik davranıyordum. — Haydi söyle, ne istiyorsun? — Koridorda kız kardeşim var, Si- zinle azıcık görüşmek istiyor. — Kız kardeşin mi? — Evet. Çocuklarla - konuşmaktan ise kız kardeşlerle konuşmayı tercih edece- ğim şüphesizdi. Fakat bunu tabit ço- cuğun kendisine söylemedim, Koridora çıktım. Bir de nie göreyim? Peşine düştü- güm o güzel kız değil mi? Doğrusunu isterseniz yüzünü pek göremedim. Çünkü etrafımda mektep fırıl fırıl dönmeğe başladı. Yüreğim çarpıyor- du. Şaşırmıştım. — Hoca efendi, bir söz söylememe müsaade eder misiniz? Şimdi genç kız bir şey - söylemek için benden müsaade istiyordu. — İsterseniz yüz şey söyleyiniz... — Kârdeşim Yorgi nasıl? Kendi: sinden metünun musunuz? > — Pevkalâde. Talebelerimin en iyi- si odur. Sene nihayetinde zannederim sınıfın birincisi o olacak. Çok üslü, terbiyeli, çalışkan bir talebe. Böylesi- ne daha hiç rasgelmedim! — O halde, başka bir söyliyeceğim yok. Çok teşekkür ederim efendim. — Şimdi matmazel, siz'de bana bir söz söylememe müsaade eder misiniz? — Orüvuar hoca efendi. Bunu söyler söylemez, hafif adım- larla uzaklaşmağa başladı. Ayakları- nın sesi koridorun taşları üstünde başıma tak tak çarpar gibi aksediyor- du. O kadar ters suratla dershaneye girdim ki çocuklar gerçekten korktü- lar. Bir hafta sınıfta çıt çıkmadı. Yorgi yerinden Kalktı: — Hoca efendi, dedi, ben sınıf başı KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ No 103 leri de ele almak gerektir. — Zaten kardeşim Yusuf Hayyatın da yapmak istediği şey budur. O, «var- sın Garnata yıkılsın. Endülüslüler yaşadıkça ve başlarında Emir Yusuf gibi yurdsever bir hükümdar bulun- dukça, İspanyollara esir düşmek teh- likesi bertaraf edilmiş olacaktır» di- yor. Kemai reis bu sözlerden biraz ümi- de düşer gibi olmuştu. Zaten Endülü- sün kökünden yıkılacağını kim tah- min edebilirdi? Kemal reis: — Endülüs, Garatasız da yaşıya- bilir. Diyordu. Bu konuşmadan sonra, — Hayır. Bir gece Şelir dağına çik- tık.. o Sevile gitti, Ben de sahile in- dim. — Yalnız mı çıktın yola?.. — Evet, — Maşallah. Böyle cesur bir kadına ilk defa raslıyorum ömrümde, 12 Şubat 1937 Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı: 17 İnkılâp derlesi: Üniversiteden naklen, Mahmut Esad Bozkurt tarafından, 18,30 Plâkla dans Tet Şefik, 20 Vedia Riza ve arkadaşları, tarafından Türk musiklis ve halk şar- kılaları, 20,30 B. Ömer Riza'tarafından arapça havadis, 20,45 Cemal Kâmil ve tra, 22,10 Ajans ve borsa hâberleri ve lolar, opera ve operet parçaları, 23 San. Ecnebi İstasyonlarının Bu Akşamki En Müntahap Programı Roma (4208) saat 21,40 Yüsehi ope- reti, Triyeste (263,2) 22 Senfonik kon- ser. Peşte (549,5) 20,30 Operadan na kil. Brüksel II (321,9) 22 «Polonyalı kanı; opereti. Tuluz (328,6) 0,15 «Mig- hons dan müntehap parçalar. Viyana (506,8) 20,50 Wagner Festivali, Liyon (215,4) 22,30 Senfonik konser. Berlin (356,7) 23,35 eski oda musikisi. Peşte (549,5) 24 Tzigan musikisi. Londra (Kisa dalga) saat 0,30. 13 Şubat 937 Cumartesi İstanbul: Öğle neşriyatı - 12,30 Plâk- la Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı:, 14 San. Akşam neşriyatı; 18,30 Plâkla dans musikisi, 19 Şehir tiyatrosu komedi kısmı tarafından bir temsil, 20, Türk musiki heyeti, 20,30 Bay Ömer Riza ta- rafından arapça havadis, 20,45 Münir Nureddin ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, saat Ayarı, 21,15 Orkestra, 22,10 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün prog- ramı, 22,30 Plâkla sololar, opera ve ope- ret parçaları, 23 Son. KONFERANS Eminönü Halkevinden: i Evimizde tertib edilen Felsefi ve İç- timal - konferansların “altıncısı Türk Fel- belesi ve Tarihi döçenti bay Hilmi Ziya tarafından bugün saat (17,30) da veri- lecektir. Mevzuu (İlliyet o meselesinin mubtelif şekilleri) dir. Davetiye yoktur. Herkes gelebilir, sesasünesaniessasssner0azere0sa0as1000ass0sase olacağım, deği mi? Çocuklar kahkaha ile gülmeğe baş- ladılar. — Otur yerine münasebetsiz! diye bağırdım. Senin gibi yaramaz, dik- katsiz, tenbel çocuk birinci olur mu hiç? Ne cesaretle bana böyle bir şey soruyorsun? — Fakat, hoca efendi. Müsaadeniz- le bir şey söyliyeceğim. — Olmaz! Kimseye söz söylemek müsaadesi vermiyorum! Hikâyeci çer ama sefahat, eteklerini pa de Seksenini ezmiş. İçki, hasmını ye- nen güçlü bir pehlivan gibi erkekle- rimizi ezdikçe eziyor. — Demek Endülüs erkekleri içkiye çok düşkündürler. öyle mi? — İçkisiz yaşıyamazlar. Bunun ha- ram olduğunu bildikleri halde, hem içerler.hem de Allahtan af diliyerek camie giderler. namaz kılarlar. Kemal rels gülümsiyerek ayağa kalktı: fis içkiyi görünce, ibadeli unutuyor. Fakat, bütün bunlar, bir insanın yur- dunu unutması için bir sebep teşkil etmez. İspanyollardan neden ibret al- | mıyorlar? Onlar da gece gündüz içi- yorlar ama; hükümet kendilerini hiz- mete çağırdığı zaman derhal #llâhla- rına sarılıp cephöye koşuyorlar. #öe MAYORKA ADASINDA TARİHİ BİR TOPLANTI... Ayşeyi müslüman (zenginlerinden birinin evine yerleştirmişlerdi. gün Ayşeyi ziyarste gider ve hatırını sorardı, Kemal reis, ertesi gün, donanma kaptanlarile bütün relsleri amiral ge- misine davet, etmişti. İlkönce (Yusut Hayyat) in gönder. musikisi, 19,30 Spor müsahiabeleri: Eş- arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları: Saat ayarı, 21,15 Orkes- ertesi günün programı, 22,30 Plâkla s0- İ — Gerçek Endülüsün şarabı hiç bir | memlekette bulunmaz. İnsan bu ne- | Rüstem, Kemal reisin emrile, her | ! Güzel, sağlam ve Iştahli! Çünkü: RADYOLiN Kullanıyor! Çocuklarınızı küçükten Radyolin kullanmağa, Radyolinle günde iki defa dişlerini fırçalamağa alış- tırınız. Gürbüz yetişmelerini te- min etmiş olursunuz. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Asım, Taksim: Kürkçiyan, Firuzağada Ertuğrul, Kalyoncu- kullukta Zafiropulos, Beyoğlu: İs- #iklâl caddesinde Galatasaray, Tü- nelde Matkoviç, Galata: Okçumu- sa caddesinde Yeniyol, Fındıklıda Mustafa Nail, Kasımpaşaâ Vasıf, Hasköy: Halıcıoğlunda Barbut, Eminönü: Mehmed Kâzm, Hey- beliada: Tomadis, Büyükada: Mer. kez, Fatih: Veznecilerde Üniversi- . te, Karagümrük: Mehmed Arif, Bakırköy: Merkez, Sarıyer: Nuri, Tarabya, Yeniköy, Emirgân, Rü- melihisarındaki ecganeler, Aksa- ray: Ziya Nuri, Beşiktaş: Nail, Ka- dıköy: Pazaryolunda Merkez, Mo- dada Faik İskender, Üsküdar: Se- limiye, Fener: Dejterdarda Arif, Beyazıd: Yeni Lâleli, Küçükpazar: Hikmet Cemil, Samatya: Çula, Alemdar: Ali Riza, Şehremini: Ah- med Hamdi, Eminönü Halkevinden: Eminönü “Halkevi tarafından her ay Gikarılmakta olan (Yeni Türk) ün 50 inci sayımı çıkmıştır. Bu sayıda; Agah Sırı Levend, Ziyaeddin Fabri, H. Namik Orkun, Nahit Ser, Salih Mü- nir Çorlu, Reşat Gökdemir, Naki Tezel, Nusret Sefa Coşkun gibi tanınmış imza- larin yazıları vardır. Gençlerle münevverleri alâkadar eden yazıları toplamış bulunan bu mecmuayı okuyucularımıza tavsiye ederiz. diği mektubu okudu: — Sevilde yeni kurulan müslüman devleti bizden yardım istiyor, Melik Ebu Abdullah Garnatayı İspanyolle- Ta teslim etmek için gi le yapmış. SİZ ne ? Türk denizcilerinin bir kısmı İstan- bula gitmeğe hazırlanırken, Endülüs- lülerden gelen bu yeni teklif karşısın- da bülün kaptanlar hayret etmekten kendilerini alamadılar. Hüsrev reisin adımlarından biri: — Malkaya da yetmiş kişi gönder- dik.. onlar da orada mahvoldu, Sağa sola düğün parası serper gibi, levend- lerimiz! Endülüs memleketlerine ser- Pip bırakacak miyız? Diye cevap verdi. Bir başkası da: — Gidenler gelmiyor. Diye bağırdı. Kemal reis: — Garnataya giden Rüstem sağ | olarak geldi. Malkadaki denizcilerimi- zin de öldüklerine dair bir haber al- madık. Ben onların yaşadığını sani- yorum, dedi, Hüsrev relsin adamı tekrar atıldı: — Yaşasalar da neye yarar? Bura- da kırk yıl onları mu bekliyeceğiz? Rüstem de söz almıştı: — Malkanın düşman eline düşme- sini istiyorsanız, oraya gönderdiği miz arkadaşları geri çekmek güç bir İBORSaj| Istanbul 11 Şubat 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât İst. dahit (o 96, Jİş. B. Hamiline 10,— Kuponsuz 1933 » Müessis 83,— istikrazı 98,5ğ|T.C. Merkez ÜnltürkT 22,30,—| Bankası 9M,— » Anadolu his. 24,50 » CM 2115. —| Telefon 6,50 Mümessil | 42,15 Terkos 11,50 » N 39,35) Çimento © 14,65 » M İttihat değir. 10,90 İş Bankası ( 10,—İ| Şark o» 110 Para (Çek fintleri) Paris 17,02,—)| Prağ 22,71,14 Londra 617,—| Berlin 1,97,40 Nev York 79,30,—| Madrit 11,35,75 Milino © 15,08,25 Atina © 88,49,25 so re Cenevre (o 3,48,— az Brüksel 4,70,90) Pengo o 4.57,60 Amsterdam 1,45,75| Bükreş — 108,42,75 Sofya 64,34,50| Moskova 24,65 Ticaret ve zahire borsası 11 Şubat fiat ve muameleleri 1 — İhalât — Buğday 220, arpa 30 çavdar 15 yapak 59,4 tiftik 4 4 mınr 105 beyaz peynir 12 un 38 mercimek 11 fasulye 3 bulgur 6 pamuk 8 1/4 zeştin- yağı 12 4 pamukyağı 38 ton. İhracat — Toktur: 2 — Satışlar Bağday yumuşak kilosu 6 kuruş 22 4 paradan, buğday sert kilosu 6 kuruş 33 paradan 6 kuruş 37 $ paraya kadar, buğ- arpa Anadol : kilosu 4 kuruş 37 paradan day kızılca kilosu 6 kuruş 4 paradan, 5 kuruşa, mısır sarı kilosu 4 kuruş 38 paradan 5 kuruş 4 paraya kadar, susam kilosu 17 kuruştan, afyon ince kilosu 510 kuruştan 550 kuruşa kadar, tiftik mal kilosu 140 kuruştan 150 kuruşa kadar, yapak Anadol kilosu 66 $ kuruştan, ya- pak Trakya kilosu 75 1 kuruştan 79 ku- ruşa kadar, peynir kaşer kilosu 39 kü. - ruştan 40 kuruşa kadar, zerdeva derisi - çiti 5100 kuruştan, sansar derisi çifti 3500 kuruştan 4000 kuruşa kadar, kum- duz derisi çifti 1275 kuruştan 1600 ku- ruşa kadar, tilki. derisi çifti 400 kuruştan 955 kuruşa kadar, porsük. derisi çifti 625 kuruştan 650 kuruşa kadar, çakal deri- si çifti 200 kuruştan 230 kuruşa kadar, tavşan derisi adedi 21 kuruştan 25 kuru- şa kadar, 3 — Telgrafları 10/2/937 Löndra Misin Laplatâ şubat tahmili korteri * 24 şilin 1-4 peni kilosu 3'Kr. 418. Londra keten T.-Laplata şubat tah- mili tonü 1İ-eterlin 15: şilin kilosu 7 Kr. 12-5. Anvers arpa Lehistan şubat mart tahmili 100 kilona 123 B. frank kilosu 5 Kı. 85 5, Liverpul: Buğday mart tahmili 100 kilosu 6 şilin 7 3/4 peni kilosu 5 Kr.80 5, Şikago: Buğday Martvinter ma- yıs tahmili Buşeli 135 3/4 sent kilosu Kr. 28 8, Vinipek: Buğday o Manitoma mağıs tahmili Buşeli 128 4 sen kilosu 5 Kr. 95 5. Hamburg: İç fındık Giresun derhal tahmil 100 kilosu 155 R. mark kilosu 76 Kr. 41 S. Hamburg: İç fındık Levan derhal tahmil 100 kilosu 154 R. mark kilosu 77 Kr. 905. iş değildir. Diyince, Hüsrev reis taraftarları: — O halde ne duruyoruz? Hemen oradaki topçularımızı geri çekip gide- lim. Diye cevap verdiler. Kemal reis bu toplantıdan Endü- Tüslüler hesabma bir yardım umduğu için, konuşmaların bu şekle dökülme- sinden çok müteessir olmuştu. — Bu vaziyet karşısında Malkadan İ hiç kimseyi geri çekemeyiz, dedi, Türk tükürdüğünü yalamaz. Yarın tarihte kötü bir nsm bırakmak mesu- liyelini ben üzerime alamam. Geçen- lerde Malkadan gelen iki Türk deniz- cisi, bizim oraya gönderdiğimiz, as- lanların çok işe yaradıklarını ve kale müdafaasını tamamile ele aldıklarını söylediler. İki bin kadar da müslüman mücahid Malkanın imdadına koşmuş. Düşmanı Malka limanından iki mil uzağa kaçırımağa muvaffak olduk- ları bir sırada, oradaki bir avuç yar- dımcımızı nasıl geri çekebiliriz? Her- halde biraz daha beklemek gerek... O gün bu toplantıya, Hüsrev reis rahatsızlığını bahane ederek gelmedi- ği için, ikl gün sonra tekrar emira! gemisinde toplanmak üzere o günkü müzakereye nihayet verilmişti. Kemal reis kaptanların fikir ve te mayüllerini yakından öğrenmişti. (Arkası var)