AKŞAM - VWiyanada oturuyorduk. İşlerim ica- Bi Viyanadn ayrılamıyordum. Ailemi de getirmiştim. Epiyce para kazan- dığım için rahat bir hayat sürüyor- duk. Viyana bir aralık İstanbulun Komşu kapısı gibi idi. Avrupaya se yahate çıkanlar mutlaka orada bir mola verirler, şirin Viyanayi gezer- lerdi, O zamanlar semplon ekspresi de yoktu. Onun yerine Oryan eks- pres işlerdi. Bu trenin yolu Viyana- dan geçerdi. İşte bu sebeple Viyana Paris seyahati üstünde bir merhale tdi, İstanbuldan eş dost, hattâ uzak- tan uzağa ahbaplar bile Viyanaya Uğradıkça bize gelirler, alaturka ye- Mek yerlerdi. İstanbulda yüzüne Dakmadığımız bir pilâv, bir yoğurt- M patlican, bir su böreği Viyanada Pişti mi, kusurlu olsa da pek makbu- le geçerdi. Onu niçin, Viyanada işi- mizin gücümüzün mühim bir kısmı- mda bizim vatandaşlara Adeta lo- Kantacılık etmek, karınlarını tıka ba- 88 hamur işleri ve pilâvlarla doldur- mak Olurdu. Bir kere, Viyanays oldukça mü- Bim bir heyet geldi. Bunların için de Anadolu mebuslarındanda bir Iki zat vardı. Bu heyet bir kaç gün kaldıktan sonra Almanyaya gide- cekti. İçlerinden tanıdıklarımıza bi- Kim evde bir ziyafet vermek icap ediyordu. Evde karım ile düşündük taşındık. Biraz özenmek muvafık olacaktı. Fakat İstanbuldan henüz yeni ayrıl mış bu zatlara alaturka bir ziya- fet çekmek bize her nedense muva- fık görünmedi. Bahusus yeni tuttu- ğBumuz Viyanalı ahçı Sacherde ça- tışmış olduğu için pek nefis alafran- ga yemekler yapıyordu. Bizim me- buslara ve İstanbuldan gelen dost- Tara Viyanalı ahçımızın marifetleri- Mİ göstermek hevesine düştük. Ahçıya ki gün övvelinden tem. “bih ettim, Herif titiz bir şeydi. Han- Bi yemeğin hangi yemek ile iyi gide- Meceğini bilir, münasebetsiz bir şey ismarlanırsa itiraza kalkardı, İkisi beraber yenmez! diye ayak direrdi. Hani ısrar etsek bırakıp gitmeğe ha- kırdı, Böyle garip bir adamdı. Onun için listenin tertibini tama- men kendisine bıraktım. Haydi ah- çıbaşı, göreyim seni, benim yüzümü kara çıkarma diye biraz da pohpoh- Tadım. AAhçıbaşının meharetini tecrübe et- miş ve çok beğenmiş olduğumuz için #iyafetin o mükemmeliyetinden (hiç şüphe etmiyordum. Onun için öğle yemeğine davet edi- len misefirleri hiç pervasızca Karşı- Jadık, sofraya oturduk. ' Bane sorarsanız, shçı hakikaten hayret verecek kadar bir nefasetle bir ziyafet hazırlamıştı. Fakat Viya- nalı ahçıların garip bir âdetleri var, Yaran: İSKENDER F. SERTELLİ İşte o gece, bu hâdise, Kemal reis taraftarlarile Hüsrev reis taraftarla- ını açıkça meydâna çıkarmıştı, Receb reis; — Arkadaşlar! dedi, Görüyorsunuz ki, donanma iki fırkaya ayrılmıştır. Hüsrev rels ve adamları bizi kendi buyrukları altına almak istiyorlar, Ar- tık her şey meydana vuruldu. Açık konuşalım: Kemal reisi amiral olarak tanıyanlarla ona karşı aykırı kalanlar ortaya çıksınlar. İspanyadaki müslü- manları kurtarmağa gelen Türk de- nizeileri böyle yabancı sularda ayrılık ve isyan emareleri gösterirse, bu hal, her şeyden ve herkesten önce düşma- nın yüzünü güldürecektir. Biz İstan- buldan buraya düşmanın yüzünü gül- dürmek için mi geldik? Şafak söküyordu. Ortalık aydınlanmağa başlamıştı. Sahildeki meyhaneler birer birer açi- hyor, limandaki balıkçı kayıkları yel- kenlerini çekerek balık avına çıkmağa hazı ordu. Pa hep bir ağızdan söz verdiler; — Receb reisin dedikleri doğrudur, Bir ziyafet ; KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ - yemisinde toplanan kaptanlar | Bizim gibi bol ziyafet yemeği, onla- rın zihnine sığmıyor. Onun için, | yemek listesi pek uzun değildi. İpti- | da, güzel bir vol au vent geldi sof- raya. Misafirler turka izaz ve etmiyerek kendilerini bir tane ile iktifa ettiler, Sonra tavuk geldi, ograten makar- na geldi, Pöche Melba geldi ve ye- mek bitti. Güzel Ren şarapları da içtik. Ziya- fet nihayete erdi. Likörler geldi, ala- turka kahveler geldi, türk sigaraları içildi. Yemeklerin . nefaseti misafirlerin takdirini celbetmiş olacağına hiç şüp- he yoktu. Onlar da memnun görü- nüyorlardı. Biraz oturdular, uzun bir müddet konuştuk. Teşekkür ede- rek ayrıldılar. Memleketten ilk de- fa dışarıya çıkan misafirlerimiz Av- rTupa tarzındaki yemeklerin cidden güzel ve hafif olduğunu da ilâve edi- yorlardı. Biz de kendilerine icap ettiği derecede itina ve ehemmiyet ile mihmannüvazlık göstermiş oldu gumuzu düşünerek memnuniyet his- sediyorduk. Akşama doğru refika ile beraber sokağa çıktık. Hava güzeldi. Grabenâ doğru yürüdük. Muayyen bir işimiz yoktu. Camekânları Mâkayt nazar. larla seyrediyorduk. Çay vakti gelmiş- ti. Orada meşhur bir pastacı dük- kânina girerek akşam çayını İçmeğe karar verdik. İçiçe bir kaç odadan terekküp eden dükkândan girdik, azacık ilerleyin- ce, içeriki odada bizim misafirleri gördük ve irkildik. Çünkü gördüğü- müz manzara hakikaten hiç beğe- nilmedik bir manzara ârzediyordu. Bizim misafirler büyük bir masa- nın başına geçmişlerdi. Aman yâ- rabbi masanın üstünde neler yoktu. Briyoşlar, tuzlu ve tatlı ekmekler, gatolar ve saire ve sâire. Fakat yal- niz tatlı ile de kalmıyorlardı. Soğuk söğüşler, galantinler, sandoviçler de tabak tabak duruyordu. Ayni za- manda koca koca filcanlarla sütlü çay... Kendilerini rahatsız etmemek için biz olduğumuz yerde kaldık ve bir kenara çekildik. Onlar hizi görmeden biz onları seyredebiliyorduk. Karınlarını ancak şimdi doyurma- ğa muvaffak olduklarını anlayınca, karı-koca birbirimizin yüzüne -bak- tık. Yediler, yediler ve gündüzkü aç- | Tıklarını çıkardılar. Onlar yedikçe biz kızardık, onların karnı doyduk- ça biz terledik. Adamcığazlara fk- ram edelim derken kendilerini aç bi- rakmış olduğumuzu büyük bir he- yecan ile takdir ediyorduk. Ondan sonra, artık tövbe ettim. İs- tanbuldan biri geldi mi, kendisine koca bir tabak pilâvdan başlıyarak zorladıksa da No 101 Biz buraya Türkün kuvvetini göster- meğe ve müslümanlara yardım etme- ge geldik. başımızda yalnıZ"Kemal re- Isi görmek İsteriz. Başka bir baş tanı- miyoruz. Güneş doğmadan cesedi kaldırdılar. Dümenci Mehmed çabuk can ver- işti. Fakat, onu herkese göstermek ge- rekti. Mehmedin cesedini direğe çekti- ler. O sabah Mayorka sahiline üşüşen yerliler, direkte asılı olan gemiciyi hay-| retle seyrediyorlardı. Receb rels bir aralık Rüstemin ya- nına sokuldu: — Aslanım, dedi, Kemal reis bu meş'um hastalığın pençesinden kur- İ tulmuştur. Onu bu kadar ıztıraplar- İ dan sonra, sefil bir mahlükun pençe- | | sine düşürsek, çok yazık olur. Yurdu- na bu kadar faydalı hizmetler gören meşhur bir deniz kartalını her türlü tehlikeden korumak bizim vazifemiz- | dir. — Ne yapmak gerekse yapalım. Ben onun yaşaması için, canımı bile ver- 10 Şubat 937 Çarşamba İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30 Plâkla Türk musikisi, 12,60 Havadis, 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musiklis, 19,30 Konferans: Doktor Ke- mal Cenab, İnsanda his ve ruhiyet dün- yası, 20 Nezihe ve arkadaşları tarafın- dan Türk müsikisi vehalk şarkıları, 20,30 Bay Ömer Riza tarafından arap- ça havadis, 20,45 Türk musikisi heye- ti: Saat ayarı, Orkestra, 22,10 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,30 Plâkla sololar opera ve operet parçaları, 23 Son. 11 Şubat 937 Perşembe İstanbul: Öğle heşriyatı - 12,30 Plâk- la Türk musikisi, 12,50 Havadis, 19,05 Muhtelif plâk neşriyatı:, 14 Son. Akşam neşriyatı; 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Tayyare Cemiyeti namı- na konferans: Kâmiran Kaftancı tara- fından, 20 Rifat ve arkadaşları taratın- dan Türk musiki ve halk şarkıları, 20, 30 Bay Ömer Rizz tarafından arapça havadis, 20,45 Safiye ve arkadaşları ta- rafından Türk musikisi ve halk şarkı- ları: Saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,10 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi gü- nün programı, 22,30 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23 Son. Ecnebi İstasyonlarının Bu Akşamki En Müntahap Programı Triyeste (263,2) sat 21,40 orkestra konseri, Praga (470,2) 20,80 Çaykofs- kinin «Oneyin» operası, Peşte (549,5) 20,30 «Marthas operası, Operadan na- kil, Viyana (506,8) 20,35 Kabasta ida- resinde senfonik konser, Hamburg (831,9) 21,45 Mozart, Verdi ve Wag- nerden parçalar, Breslav (315,8) 21,45 Bethovenin odokuzuncu (senfonisi, Liyon (463) 22 senfonik konser, Brük- sel TI (821,9) 23,15 (Straus) dan par- çalar, Brüksel I (483,9) 20,55 Viyo- onsel konseri, Peşte (549,5) 24,10 Tzi- gan orkestrası. Dans Musikisi Frankfort (251) saat 2330 — Tu- Muz (306.6) 24,45. Selâmi İzzet TİYATRO KONUŞMALARI Her kitapçıda bulunur. Fiati: kurüştur. ne kadar ağır hamur işleri ve zeytin- yağlılar varsa onları takdim edi- yorum. Hem İstanbuldan bizim Ah- med sğayı da getirttim, İstanbul mi- safirlerine İstanbul yemeği... Hikâyeci meğe hazırım. — Canını vermeğe lüzum yok şım- di, Onun kapısında - iyileşip kalkın- cıya kadar - sen nöbet bekliyebilir mi- sin? — Niçin olmasın? Elbette beklerim.. — Gündüzleri herkes ayaktadır. Reisin odasına girmeğe ve ona fenalık yapmağa hiç kimse cesaret edemez. Sen gece nöbet bekliyeceksin! — Ya gündüzleri?.. — Gündüzleri başka nöbetçiler br- rTakırız. Sen uyursun! Kısa bir zaman için gündüzlerin gece ve gecelerin gündüz olacak. — Söz veriyorum, ağam! Her gece sabaha kadar Kemsl reisin kapısında | bekliyeceğim.. | ... ENDÜLÜS KALESİNDEN KAÇAN KADIN. Rüstem bir kaç arkadaşile Mayorka adası sahilinde dolaşırken küçük bir yelkenlinin dalgalar arasında bocala- dığını gördü. — Bu kayık Endülüsten geliyor, ar- kadaşlar! Denizcilerden biri sordu: — Nereden anladın Endülüsten gel- diğini?.. — Bende Endülüs sahillerinden böyle bir kayıkla gelmiştim de, Müs- Jümanların kullandığı kayıkların bü- Ticaret ve zahire borsası 9 Şubat fiat ve muameleleri 1 — İtbalât: Buğday 391, kepek 15, arpa 60, çavdar 45, mercimek 32, mı- sr 15, tüftik 8 1/2. sasam 17 1/2, nu 96, fasulye 26, iç ceviz 8 1/2, pa- muk 9, iç fındık 38 1/2, yapak 24 1/2, nohüt 5 ton, afyon 146 kilo. İhracat: Tik 33, iç ceviz 7 1/2, arpa 4 kuruş 39 paraya ka- dar, çavdar kilosu 6 imi üsse kilosu 4 kuruş 38 paradan, iç ceviz ki- losu 37 kuruştan, pamuk kilosu 51 ku- Tuştan 53 kuruşa kadar, güz yünü ki- losu 79 kuruştan 90 kuruşa kadar, ya” pak Anadol kilosu 62 kuruştan, yapak Bergama kilosu 73 kuruştan, zeytin yağ yemeklik kilosu 52 kuruştan 62 kuruşa kadar, zerdeva derisi çifti 5100 ku Tuştan 5300 kuruşa kadar, sansar de risi çifti 3400 kuruştan 4225 kuruşa ka- dar, kunduz derisi çifti 1200 kuruştan 1500 kuruşa kadar, tilki derisi çifti 900 çakal derisi çifti 225 kuruştan 240 kuruşa kadar, tavşan derisi adedi 21 kuruştan 25 kuruşa kadar. 3 — Telgraflar 8/2/937 Londra Mısır Lâplata şubat tahmili korteri 24 Şi, Ki, 3 Kr. 40 Sa., Londra keten tohumu Lâplate şubat tahmili to- nu İl Ster. 15 Şii Ki 7 Kr, 13Sa, An- vers arpa Lehistan şubat mart tahmili 100 kilosu 125 B. Frank Ki 5 Kr. 31 Sa,, Liverpul buğday mart tahmili 100 ibresi 8 Şi. 8 3/4 Pe, 5 Kr. 93 Sa,, Şikago buğday Hartvinter mayıs tah- mili büşeli 135 1/8 sent Ki, 6 Kr. 25 Sa., Vinipek buğday Manitoba mayıs tahmili buşeli 129 3/8 sent Ki, 5 Kr. 99 Sa,, Hamburg iç fındık Giresun der- hal tahmli 100 kilosu 155 R. Mark Ki. runları kalkık oluyor. Küçük yelkenli biraz sonra kayalık- lar arasına girdi. kayıkçılar yelkeni indirdiler. Hallerinden ve kıyafellerin- den belliydi ki, bu kayık ve bu yolcu- lar Endülüs kıyılarından geliyordu. One?! Kayığın içinde bir tek yolcu vardı. Hem de kadın.. Rüstem kayalıklara doğru koştu. Kayıkçılara seslendi: — Nereden geliyorsunuz, arkadaş- Jar? Kayıkçılar, bu delikanlının Türk do- nanmasına mensup olduğunu kıyafe- tinden anlamışlardı. İçlerinden biri: — Sevilden bir yolcu getirdik. Dedi, Başka bir şey söylemedi. Kadın yolcunun gözleri görünüyor- du. başı örtülüydü. Rüstem birdenbire bu kadının ya- nına sokulmak istemedi. Fakat, mera- kından çatlıyordu. Sevilden bir genç kadın Mayorka adasına nasıl ve niçin gelebilirdi? Kadın kayaların üstüne atladı. ya- vaş yavaş yürüyerek Rüstemin yanına sokuldu. Bayanın hakkı var RADYOLIN parlatmak ve uzun ömür temin etmekte rakip- siz bir kudrete malik diş macunudur. Istanbul 9 Şubat 1937 XAKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât İst, dahür o 96, Şiş. B. Hamiline 10,— e 1933 » Müessis 83,— 98,50!T.C. Merkez ee 22,40,—| Bankası 99,— » ii 21,25,—| Anadolu his. 24,50 » 1 21,10,—| Telelon 6,50 Mümessil | 42,—| Terkos 11,50 » MN 3940) Çimento o 1475 » MM —| iühat değir. 10,90 İş Bankası (o 10,—| Şerk O» (O110 Para (Çek Fiaileri) Paris 17,06,25) Preğ 0227675 Londra o 616,—| Berlin 197,50 Nev York 79,50,—| Madrit © 11,36,75 Milâno 15,09,10| Belgrad 346590 am İde yl Brüksel 470,90 Pengo 4,46,42 Amsterdam 1,45,12| Bükreş ( 108,76,62 Solya | GA,AA,ROİMoskova << 24,91 cemiyet işli taki dileklerini a maksadile 137, 2/937 cumartesi günü saat 14 de Emin- önü Halkevi salonunda Yeşilay genç- ler birliği üyelerine mahsus olmak üze- re bir toplantı yapılacak, konferans ve konuşmalar münasebetile cemiyet üye- leri tarafından teşkil edilen bir heyet tarafından bir konser verilecektir. Bü- tün Yeşilaylların bu toplantıya gelme- lerini dileriz. imaraasrenaran sas ean ss EasErAAUAE EaaArEERA 78 Kr. 61 Sa., Hamburg iç fındık Le- van derhal tahmil 100 kilosu 154 R. Mark Ki. 78 Kr, 10 Sa, Dedi.. genç kadının yüzüne ve göz lerinin içine dikkatle baktı. Bu sırada genç kadın yüzünü iyice Genç kadın tekrar peçesini indirdi. Yalnız gözleri peçenin deliğinden gö- rünüyordu. Ayşe: — Beni buraya Yusuf Hayyat gön» derdi. Kemal: reise bir mektup getir- dim. dedi. Ayşe... Rüstem bu kadını Garnatada mü- cahidler reisi Yusuf Hayyatın evinde bir kaç kere görmüş ve konuşmuştu. Son günlerde Yusuf Hayyatın vaziyeti ( tehlikeye düştüğü için, Ayşe de evden başka bir yere gönderilmişti. Rüstem; — Yusuf Hayyat hayatta demek, öyle mi— Diyerek sevinçle gülmeğe başlamış tı, Rüstem, Yusuf Hayyalın son gün- lerde birdenbire ortadan kayboluşun- — Rüstem bey, beni tanımadınız | dan şüpheye düşmüş ve: «Nihayet onu mi? da öldürdüler. Rüstem birdenbire şaşaladı. Hükmünü vermişti. Rüstemi tanıyan bu kadın kimdi? Demek mücahidlerin cesur ve kah- — Tanıyamadım ama, bu ses bana | yaman reisi Yusuf Hayat, ölmemiş, yabancı gelmiyor, i 0 Sarkası ON b oi DM