8 Nisan 1936 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

8 Nisan 1936 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Nisan 1936 Hauptman nasıl idam edildi? Idam resminde bulunan bir gazeteci gördüklerini anlatıyor Hauptmanın idamında bulun- ında ve şu taf- silâtı bildiriyorlar — Hauptman si odasına gir- diği zaman etrafına bir göz geZ- dirdi, Bizi, seri bir nazarla tetkik etti. İdam odasında, kısmı azamı ei olmak üzere 60 kişi var- 1. hkümun halinde hiç bir kor- ku, hiç bir sinirlilik, hiç bir hid- det ve yahut meydan okuma eseri İF pantalon, sırtında da kül r sinde bir gömlek vardı. Cellâd Elliot mahkümun başına ik reyanını nakledecek olan madeni miğferle sağ bacağı- Da bir elektrik teli bağladı. Pan- talonunu da dizine kadar yukarı- Ya kaldırdı. Bu ğe yapılırken mah- kümun yüz: n ufak bir ta- ağlanmış olan elleri bile titremi- ordu. Mahküm, elektrik sandal Yesine otururken hiç bir şey söyle“ memiştir. Memeliler bittikten sonra cel- ecek ©- lektrik Sar verilir pi hafif mz Alkabind ipin Hauptman idam iskemlesinde miş, sendelemeğe başlamış, ba- yılacak derecede bir züânf göster- miştir. Artık işimiz bitmişti. ikişer iki- çıkarak hi tad bir hararet duyuyorduk Alni- mızdan terler akıyo: Madam Hauptman son dakika- ya kadar kocasının Kartalın m idamını öğ- rı ll çıka- rarak yere yıkıldı ve: — Niçin bunu yaptılar niçin? hasta bakıcı kadını iterek ban odasına girdi ve arkadan adl dak, lek kilitledi. Zavallı Ne e ie na kı e Şeke yam beşe ramen be Yapısı Hil zarureti hasıl ol- ne: doktoru elektrik san di. vor ya kA ağır ve ciddi bir sesle: — Bu adam öldü, diye bağırdı. Odada hüküm süren ölüm süküne- ide bozuldu. Odadakilerden ba- valisi, soğuk ha kaybet- Mem Banyo odasına girenler, Madam Hauptmanı yakalıyarak alıp — türdüler ve yatağına yatırdılar. O esnada genç kadın şöyle söyleni- ordu: -— Manfred! Bana Manfredi getiriniz. Otelci genç kadına oğlunu ge- tirdi. Madam Hauptman oğlunu görür görm ez, kolları arasına aldı ve hüngür hingür ağlamağa baş- ladı. < AKŞAM Sahife 9 GJ e doğru, Necati Şişlide ki ii Hava müsa- it olduğu an, her pazar günü Hürri; esi doğru bir gezin- ti yapmaktan pek hoşlanırdı. Ora- da, eski zamanlarda olduğu gibi, güzel kızlara tesadüf etmek zev- kini bir türlü bırakamıyordu. senelik memuriyet hayatı şimdi tekaütlük onun ebediyyen gel kalan kalbinden mesut zamanla- rın hatırasını silememişlerdi. Yir. mi yaşında iken yüzüne memnu niyetle, gülerek bakan Ke kendisini hâlâ o zamanki gözler- le seyredecekleri hulyasında idi. Bekârlık hayatının kolay mu- vaffakiyetleri onu pek şımartmış- tı, Hâlâ temiz, şık giyinmeğe çalı- şıyor, zarafeti bırakmi O gün, güzel bir kış ilini idi. Güneş vakitsiz bir Eee orta” lığa ılık bir neşe veriyordu. kenarlarında pe Se A mışlardı. Necati, altmış yaşının yüklerini hiç hissetmiyor gibi görünen taze çe ya sisli hava içinde slayer veni küm verilemiyordu. Bu ras; ilmi kızı mı idi yoksa bir ib kadını mı? Şimdi zaman değişmişti. Eskisi gibi, bir kadını ilk bakışta anla- mak kabil değildi, Kadın yle tı, ies? tinin yamndan yordu. za) re mi güzel “ileği gözi — Ne güzel! Ne aklikat diye mırıldandı. Ah neden on beş yir- mi sene daha genç değilim! cati bu hasretle içini çeker- ken, adımları bilâihtiyar istika- değiştirmişti Şimdi genç a, Şişli metlerini ve güzel kadının arkası sır: istikametinde yürüyordu. Genç kadın acele acele ki er sayti bi bir iğinin far- ki Mi Necati güzel kadı- nın bıraktığı cazip koku dalgaları içnide hem yürüyor, Hem kendi kendisini muahaze ediyordu: — Bu yaşta böyle bir delilik! ve ge evde rahat doğru olmaz mı? ği kadın Şişli ee geçiyordu. Arkasından yetişmeğ. çalışan Necati, etrafın a dikkat edemediği için, Mecidiye köyü ta- SON HÜ rafından gelen bir otomobilin bir- denbire önüne çıkıverdi, Otomo- | yine eden yak bütün gay- rağmen, otomobil Necatiye Le O bir dini ileriye uzatârak yi yuvarlandı ve kendinden geçi Bi az sonra gözlerini açtığı za“ man, yanında ufak bir kalabalık toplanmış olduğunu gördü. ir arasında biraz evvelki güz dın ile bir delikanlı ei iri Kadın delikanlıya çıkışıyordu: O kadar hızlı gidilir mi? di- yordu. Ben gördüm... Çılgın gibi arabayı koşturuyordunuz. Sonra, Necatiye doğru iğildi ve rdu: — Çok iztırabınız var mı? Mu- hakak, yeralan Zavallı, yır. r şeyim yek... Doğrusu, nis Genç kadın ısrar etti: — İnsan birdenbire farkına va- ramaz, Müsaade ediniz de bir e&- zahaneye kadar size refakat ede- yim. — Teşekkür ederim, ben doğ- ru eve giderim. Yalnız : başınız amı? Kabil de- dr Sizi evinize kadar götürm bu beyin borcudur. Ben de bera- ber geleceğim. Kazaya sebep olan delikanlı tereddüt eder gibi görünüyordu. Fakat genç kadın pek hiddetli olduğu için, red cevabi veremedi. ban a Necati adres verdi. Genç kadın acıyan bir sesle: — Sizin yaşınızda böyle yere yuvarlanmalar çok tehlikelidir! gep yaşımda mı? Hayır sizi temin ederim ki... çünkü ben.. Necati pek müteessir olmuştu. Bu kazadan ümid edilmedik bir muvaffakıyet çıkarmak istiyordu. Otomobil durdu. Delikanlı indi, Necatiye yardım için elini üzattı, — Hacet yok, ben inebilirim! Genç kadın rica etti: — Aman bir ihtiyatsızlık etme- yiniz. — Merak etmeyiniz. Yukarı bu- yurmaz mısınız! Birer kadeh por- to içeriz. Necati kendisine uzatılan kola LYASI adan merdivenleri ım başına oturmuşlar, a Fe Kek Delikanlı: — Doğrusu, çok mahcubum, pek esef ederim, İliş rdu, Genç kadın mukabele ediyor- du. — Siz biraz delisiniz! Çok şü- kür ki neticesi fenaya varmadı. Şimdi genç kadın kazayı affet- miş görünüyordu. Necati onun bir- az acele ettiği fikrinde idi. Hem bu «çok şükür ki» ne demek? Ortada affetmeğe salâhiyetli bi risi varsa o da kendisi olmak ica ken ne kadar tatlı ve sıcaktı! Necati kendisini göstermek için oynadığından tü, o Fakat genç kadın ile delikanlı onun likırdılarına kulak vermiyorlardı. di gel adı otomobi- hal teklifsiz olmuşlardı, — ardı.. ie Biraz sonra, ikisi de İslice veda ettiler, İkisi de bir arada çıktılar. Yalniz kalan Necati pen- i açtı; ğa baktı. Kaldırımın üzerinde hâlâ konu şuyorlardı. Birdenbire, genç ka- dın kararını verdi, otomobile bin- di, Kapı bir top atılır gibi gürültü ile Necatinin yüzüne karşı kapan dı, Necati pencereyi kapadı, kendi- sini bir koltuğun üzerine attı, Üzeri bir düşme demekti. Hem de birin- cisinden çok daha âcı. Çünkü son hulyalarının : ölmesini ifade edi- yordu. hazırlanınız. NiL ÇOC İskender Fahreddin Eğer servetini de âilesile bir- Tikte getireceklerse, Habi bu pa valarile Mikerinosu tahtından dü- şürmeğe çalışacaktı, Servetini ver- medikleri takdirde Cizede hiç bir Prens Ha ko ile dost olmuş Habi, bu e elliksk istifade et- meye karar verdi. is prens, Anakoyu Firavun aleyhinde bir İsyan çıkarmağa müsaid görmüş- tü, İki cambaz bir ipde. i Anakonun evinde konuşuyorlar- a; rime giden kumandan. ye karı Mısırı acaba benden iyi mi İdare edecek? — Kim bilir? Kene Anako! İki... — Hiç zannetmem, UKLARI Tefrika No. 110 ri ti zamanında hiç kimi urnu kanamamıştır. Tükel “Misir halkı bi yem iğ nın m altına eliz kolay irem. çi — Halk, kumandanın mü altına değil, diği e altına girece! giden vali, firavunun bir ör ur, — Mikerinos buna neden lü- zum gördü? İki asırlık prensliği yıkmaktan ie zevk duyacak? Biz yukarı Mısırda onun için bir kuv- vet idik. — Me Tİ karşı mı? — öyle a., Şabaka yarın başı- nı kaldı ii olursa, ilk önce bi- zimle karşılaşacaktı. Anako gülmekten kendini ala- . -— Ne ire prens Habi? Şabakan: ordusuna siz mi karşı du a kip Fakat, hangi asker- hangi kumandanlarla71.. beşistan sınırlarını il daima lğ tekrar yüksek sesle gül- dü: — Siz Şabaka ile karşılaştınız mı hiç?.. — Hayır. Çünkü o benden her ilki çıkaca — Şabaka ölümden yılmıyan meşhur bir muhariptir, Sizin bir ç askerinizi tek başıma bile amini Eğer o, atalarının öğüt. lerine bağlanmış olmasa, kuvvetli bütün dünyayı istilâ Prens Habi mevzuu değiştirdi: — Şimdi benim vaziyetime ge- lelim, Anako! Ben Cizede bir ma- iyet zabiti gibi ne zamana kadar e e Sen benim tekrar es- ki eayışisama yardım edemez misi Anako meli diyorsun, prens Habi? Ben size nasıl yardım edebilirim? man korkardı. Karşıma ne ce- 4? i Yerinize giden kumandan yi Mısırda emmel ve yeni idare Karaali Halk bu ün den çok memnunmuş, Sizi aramak şöyle dursun, tel'in si ediyor- muş! Vaktile kapa bütün mabetler açılmış. Yerliler refah ve Bürriyete kavuşmuşlar. Tekrar oraya gitmeyi düşünmek, kendi ayağınızla ölüm aramaya gitmek demektir! — Denize düşen, yılana sarılır, Anako! Sen benim candan dos- tumsun!.. Bana böyle bir zaman- da yardım edebilirsen, dünyanın en değerli mücevherlerine kavu- şacaki Anakonun mücevher meraklısı bir adam olduğunu sezen prens şimdi muha a can alacak da- marını bulmuş! Anako ayl — Çok değerli KL ÜR, malik olduğunuzu işitmiştim, prensim! Bunlardan bir kısmını bana vermekle ne temin etmiş olacaksınız? — Eski saltanatımı.. ve sizi ka- zanacağım! — Benden ne umuyorsunuz? Tr şey.. Sen istersen Mike- — Her rinosun bei bile başından alabi- | lirsin, O KYN bir sesle cevap Vi — Ne dedin, prensim? Mikeri- nosun tacını başından etili miyim?! Fakat, onun tacda yok ki.. Onun bana yaptığı li siz hükümdar olsanız da yapamı sınız! — Ne yaptı sana?,. Söyle he g lem vali, hem zendicine vezir yaptı. Mısır ülke- sinde firavundan sonra, benden büyük adam yok. — Bizi unutuyor musun, Ana ko? Mısırda firavundan sonra, iki prenslik vardır. Halk bize de boyun eğer.. de verir. Böy mi vun bir n, hatta Cizeden uzaklaştırır. e. böğ- ründe, ortada kalırsın! Cizeye (Arkası var) “a

Bu sayıdan diğer sayfalar: