mavi bir gök. 5S di ze size ağır gel e başlar. yle i kitap okumağı lk im cam istemez.. Şöyle bir bi- alı Maha ia ut > bir yeşil çayırlı- kad gitmek ister. de ie günlerden birinde rTsiteye gittim, e bir tek MZ okumak hevesi yok... Bir Salik tanıdığım aliden biri: & >—Siz bizim asri kütüphanemi- Bördünüz mü?. diye sordu.. m, de n «bu güneşli, ılık, mas- ii göklü bahar gününde ne ka- vve olursa olsun bir kütüpha- dgörmeğe tahammül edilir mi?» s İsteksiz isteksiz > pi en mlm i A.. Öyle ise büyük bir ka- Nin Hemen sizi > gö- m geniş pencerele- birind dışarıdaki bir na iv attım, Sonra istemeye isteme- yi Bbabımın arkasına takıldım... b sâlona girdik... Üniver- R Un asri Kaiöhemesi kl a fevkalâde ve salik dei ye ışık tertibatı göze çarpı- ii, u. Öyle zannediyorum ki Şe- m su sahnesinde bile bu ar mükemmel değildir.. Bura- yok.. Herkesin önün- da elektrik teli.. nmmadan yukarıdan geliyor... m sa erkek yüzlerce talebe- duğu oca salonda en iç Şit bile yok... Herkes önün- kitaba o kadar dalmış ki Parmaklarının ucuna basa dai Mak Bim. Istanbul üniversitesinin asri okuma salonları asa içeri si girenlerin hiç kimse farkında bile olmuyor... İşte şu kenarda LL ciltlik bir felse- fe kitabının üzerine abanmış, Mı- sır Vu ülü gibi sapsarı saçli dökülmüş bir genç kız ki liiüdil geçmiş, b mış gibi saatlerdenberi öylece du- . Yalnız ara sıra kıpkırmı- yüz ruyor. manikürlü tırnaklarile kocaman ciltlik kitabın sahifelerini çeviri- şi beler çalışmıyor... kimi matruş, kimi saçlı sakallı, ki- mi de yalnız küçük sivri Troçki sakallı Alman profesörleri önlerin- de bir sürü kitap harıl harıl oku- yorlar... Meğer türkçeye çalışı- miş... aarif vekâleti ile ecnebi pro- ıkl üzere... Bunuı dört el ile türkçe öğrenme! şıyorlar... Kendi e çalı- aralarında Ür a p w X w 5 < ge z gi m m Bu talebesine ilk defa olarak türle çe ders veren profesör Hirştd Kendisine türkçe nasıl ders ver- diğini sorarsanız: Aman.. diyor.. Ben bir şey yapmadım ki... Yalnız kekeledim durdum.. Fakat adamakıllı öğre- neceğim..» ütalea salonunun yanında bin- lerce cilt kitabın üstüste durduğu «— kütüphane... İstenilen kitaplar burada.. merdivenle çıkılıp öyle alı-' nıyor. Buradaki memurlar, talebeler, AKŞAM stanbul üniversitesinde bir saat İnsana ılık bahar gününü, mavi gök yüzünü unutturan bir salon.. İşte şu köşede binlerce sahifelik büyük bir kitabın üstüne abanmış bir genç kız. hocalar hepsi sanki radyo daire- sinde imişler, bir yerde açık bir oparlör varmış ta seslerini sanki e e bütün dünya inmeli bi gayet yavaş konuşuyor- e Fısıltı halinde: — Umumi felsefenin dördüncü cildini istiyorum. — Froydismi GEM — Roma hukuku... san kitaptan nefret etse, canı ne kadar okumak e isteme- sin burada, bu güzel ve asri ışıklı salonunda, çıt bile işitilmiyen de- rin sessizliğin içinde öyle bii mak hevesine tutuluyor ki.. da her şey insana okumal riyor.. ve o kadar dalıyorsunuz ki dışa, m sy ılk bir bahar gök mü var? « Bir ak, yerleşmi a ve denizlere ötmek aklınızdan bile geçmiyor. Posta ittihadıma dahil olmayan ecnebi memleketler: Seneliği 360 a) ü es tela için yirmi beş Il gi öndermek lâzımdır. İkinci beş senelik endüstri plâ- nında, konservecilik sanayiine de mühim bir yer ayrılmaktadır. Türkiyede irler alınacağı gibi, mühim lerinde at fabrikaları da açılacak: ır. Bu fabrikalardan birinin yeri mik olarak intihap edilmiştir. sanayi kanunu ç yekâr gül eleri ve milli mamulâtı himaye tedbirleri tatbik edilmeden evvel de konserve fab- rikaları mera Fakat o za- man bu fabrikalara yemesi usul leri tatbik edilmediği için, dar bir saha dahilinde çalışıyorlardı. 927 sanayi kanunu- t yede ilk defa olarak ihracat ya- pan bir sanayi haline elimi Avru; ve Amerikadaki tica- ret mümessillerinin ticaret odala- rına ve alâkadar makamlara gön- derdikleri lek Türkiye | ie servelerinin b ağbet gördü- den bahsediliyordu. Alıcı memleketler arasında Mısır, Suri- ye, Yunanistan birinci plânda bu l aktadır. Bu ara- ma Fransa da karışmıştır. İhracat m tetkik e konser- olmakla beraber, bu mal üzerinde daha ziyade ihracat yapmak fik- rine sahip olabiliriz. Amerika da - ha ziyade zeytinyağlı sebzeleri bilhassa «imam bayıldı» konser- velerini almaktadır. Bu malların Amerikada, vaktile Türkiyede mahdut İtenildiği anlaşılmaktadır. Fran- sadan da gene zeytinyağlı dolma- lar, ve imam bayıldı gibi konser- veler istenilmektedir. çeşitli ons: istenilmektedir. Fakat bütün bun- ların miktarı rakkam itibarile pek azdır. Senede epi 100 bin li- rayı bile bulmi Konserve ekime daha ziya- kün değil mi- I Her şeyden amele Bu — sürül İkinci bir mı daha var. Kı pahalıya irk kili Teneke dışarıdan gelmektedir. Maliyet fiatini arttıran mesele- ler arasında şu da vardır. Sebze diğer senelere nisbetle pahalıdır. Sahife 11 Eski bir sanat şubesi Konserveciliği ileri götür- mek kabil değil midir ? Bunun için maliyet fiatini indirmek, ucuz satmak lâzımdır Hatta, fabrikalar bol miktarda sebze bulamıyorlarmış.. Bu işler- e alâkadar bir zat diyor ki: — İstanbulda sebze sarfiyatı azalıyor. Bunun sebeplerini Md tırdık. Sebze en ziyade fakir baka tarafından istihlâk edilmeli tedir, Bu tabaka arasında kadın izli çoğalmaktadır. Evvelce evd ıp, yemek pişiren kadın İşçile T, öğle yemeklerini, hatta bazıları da akşam yemekle- rini fabrikalarda yiyorlar, kadın mele a bu tabii bu tabakanın gıda şeraitini de değiş» Seti. Kadın Kil fabrikalar- da im Bani .gihi kuru ye- mekleri yemektedir. Hat düşünen bir iki fabrika, bahçivan- larla anlaşmak suretile sebzesini temin etmekt edir. Görülüyor ki, konserveleri daha ucı lecek olursa, ihracatın artacağına hiç şüphe yoktur. Konserve sanayii, dahili pazar- da, eskisine nazaran daha fazla Keriş ire r. Bilhassa balık konserveleri müşteri li balık k iyası yı alm; Denilebilir ki, bu- günkü şerait altında Avrupadan pek miktarda balık konservesi gelmektedir. Bilhassa a Geliboluda malları p kânında, balık e ekseri- sini, yerli malı teşkil etmektedir. Halbuki bir kaç varları ear hi onservelerile, o dışarıda! balık meni arasında büyük tini ucuzlatmak tedbirlerini ara- malıyız. Bundan başka meyva konserve» ir” de ileriye sürebiliriz. Bilhas- Ereğlide, o Bursadaki meyva konserve fabrikaları, son. bir kaç lere bile ihracat imkânları hasıl olacaktır. karıda ikinci beş senelik en- adedini arttırmak me lâh etmek ve bunun ucuza mal eden konserve fabrika» H.A. ları açmak lâzımdır.