N AL SA EE ET ga) . HEM HATIRLAR, HEM GÜLERİM DIN HOCALARI “ Ayda 25 sarı altın, o nisbette harcırah, gelemez mi oğlum !,, Şam, Medine ve Bağdad arasın- daki vâsi çölde seyyar bir halde yaşayan ve Allahtan başka hiç bir rine gönderilmesi irade iktizasın- dan idi. Hocalar yz Tisanını iyice öğ- nmek ii da bir müddet kal- dar, Bunlardan Hacı N, efendi ile ahbap oldum. Haftada iki defa bize gelir sabah çaylarımızı bera- ber sö bir gün sordum: Hocam, ne zaman hareket edeceksiniz? — Vali paşaya bakılırsa daha altı ay Ky ız, dedi. — bi? Arapçi a Bğlelköeğik; Bahu- sus böleni d dilini taallüm edeceğiz. unları bilmiyor mıydınız?. — Bizim bildiğmiz «kale, kava- le» burada para etmiyor. Otelciye bile derdimi güçlükle anlatıyo- rum, — O halde?.. — Ayda yirmi m sarı altın, o me harcırah, gelinmez mi oğ- lam — il ünlnmeyekiğii ne kadar sü- Tecel — Allahüğlem sekiz on sene bu- radayız amma vali paşaya kalırsa bizi bir müddet sonra iade etmek fikrinde.. — Ba iradei eyi — İşteodaon — Hocam, bine sey dak e yeceğim. — Buyurun. — Bura; vii sekiz günlük mesa- fede Kerek merkezinde Amerikalı silk bir müesse- “kurmuşlar. Mükemmel hasta- am ei aşhaneleri var, Bede viler va yerler kadi üste de si ra a Siler Fakat elli sene- r bedeviyi protestan yapa- mamişlar. — Acaip — Siz Eli, nasıl yola getire- ceksiniz?, Tardı. Hocam tırma, Bizim daha başka vazi- felerimiz de var.. — Ya!... ve Sustum. #e# Bir sene sonra hactan gelen ka- fileyi karantine bekletmek üzere Orada bizim hoca N efendi karşıma çıktı. — Vay hocam, bur..da mısınız?. vet, dedi, tamam altı ay- dır e Bedevilere din der- si veriyorum, Fakat henüz abdest almasını, o Peygamberin cismini öğretemedim. Şimdi gene derse gidiyorum. Beraber geliniz de halimi bir silmeyi ismini H . Deve ahırı gibi bir yere girdik. — kadar yı bek- iki datilür. caya yüksek bir kürsü yapmışlar yanına bir leğen ibrik koymuş- kollarını sıvadı, sarı- — Bi doğru itti. Derse baş- — iie bu, dirsek, sizce müreffik. Üç defa yani selâse marra gusul, diyerek ibrikteki su ile kollarını üç defa yıkadı. İşte bu baş, sizce res, kezalik üç defa vani selâse marra gusul... Bedeviler baktım hiç ven Sn yoktu. Uyuklu- yorlardı. Hocaya döndüm: — Bunlar sizin söyledikleriniz- dei öğrelemeiim, vay halimize, Kendilerini bile buraya zorla jan- darma kuvvetile toplatıyoruz. Bun- lar insan değil, başka türlü mah- lük.. ocam, ibrikten akı! suya ağızlarının suları akıyor, Siz bunlara evvelâ birer yudum su veriniz, sonra da birer dilim ek- mek. Jandarmalara hiç lüzum yok. Hergün buraya su içmek ve ek- mek yemek için gelirler. Siz de rahat rahat ders verirsiniz. Sizin vallıların midelerini düşünmek lâ- Ecnebi profesörler) Ders senesi başından itibaren Türkçe ders verecekler Üniversitedeki ecnebi profesör- lerin üç sene sonunda türkçe ders vermeğe mecbur oldukları ve bu zamanın geldiğini lavman Rektörlük, profesörleri ders vemeğe bir kat daha rel malarını temin etmek üzere bu müddetin önümüzdeki ders senesi başından başlanmasına karar ver- iştir 50 sandık vesaik Türk - Yunan muhtelit mahkemesine aid evrak Faaliyetini tatil eden Tür-Yunan muhtelit mahkemesine aid 50 san- ık vesaik ve evrak hariciye ve- kâleti evrak mahzeninde muha- ii # Atinaya hareket etmiştir. Türk - Fransız Pi > mesi reisi M, ye kadar neticelenmeyen Türk - Fransız mahkemesine aid 12 dava- yi bir ayda bitirecektir. Belediyeye verilen bina d. lediyece mayısta tesellüm mea ve binanın tamir ve tadiline hazi- rTanda başlanacaktır. Erzincanda balo Erzincan (Akşam) — 15 şubat gecesi, Gazipaşa okulu ene oksul vaffakıyetli bir balo seriler. Aser na ka- “dar şehrimizde Mek ve LR KADIN KÖŞESİ j Elmaslı Mi enli bilezik mo: m ediyor. 2 Altn üzerine pm ve rin n bilezik ayni taşlar ve şekilde Y de mi 2 — Duman rengi kristalden bileziğin ortasında iri bir pırlanta vardır. enli bilezikle! oi — Demek e kadar boş ye- re nefes rmuşum. e şüphe. Bu gidişle kı- yamete kadar bir şey öğretemez- siniz, — Sebebi?. — Sebebi bedevi dilini öğren- meli ve yahud bu kârdan vaz geç- meli. — Allah din ve devlete zeval vermesin. Ayda i beş sarı altın ve o nisbette hârcırah nasıl bun- dan vaz geçilir... Bu hocafendiler meşrutiyet ilâ- nına roma ir kaldılar. Zan- bu arfında bir baleye ibi almayı öğreteme- Çarşıdaki dükkânları soya! iki küçük hırsız tutuldu . Muhallebicide tatlıları yemişler, elbis ciden yeni elbise giymişler, öteki dükkânlardanda bıta m çarşıda | bir çok in ânlar an iki UrSIZ ln e Ruhi ve Selâhaddin adlarında, on iki li bu iri dilrelleri eze civarında bir tatlıcı dükkânının damından içeriye girerek tatlıları yiyib karınlarını (o doyurduk! sonra artanını da alıb götürmüş- rdir, Küçük hırsızlar zabıta tarafın- dan aranırken evvelki gece kapa- lı çarşıya girmişler ve arka tarafta fi adında birine aid saman de- posuna saklanmışlardır. Çarşı kapandıktan sonra Selâ- haddinle Ruhi sabaha karşı giz- lendikleri yerden çıkarak evvelâ o dl ii Bekirin dükkâ- rib oradan birer kat yeni elbise imleri dir. m aşırmışlar! iyeceklerini temin eden a bundan sonra gene da bir gramofoncu dükkânın mişler ve dükkânden bir ta ile saat vesaire aşırmışlardı” ni sokakta mobilyeci Murad ayakkabıcı Ziyanın dü de soyduktan sonra ellerinde” ya ile kaçmak isteyen k küçük” sızlar çarşı bekçisine tesadül mişlerdir Beki bunları yakalamak ce er biraz evvel iy çekerek bekçiyi korkutmuş “€ si de sıvışmağa muvaffak ol” lardır Polis ikinci şube müdürü murları dün bu iki hırsızı ları eşya ile birlikte sakal tahkikat — Canım oğul, işi o kadar ka- Hüseyin Suad devam ediy: de gördü zaklaştırıyor ve başka aşklara Ba aşını göğsüne ii öl A V Sl hasta bir ai içimi doğru koşuyordu. Artık busele- | kapadı, sapsarı kesildi ve “ parçaladı. Yüksek sesle haykır. | rini, okşamalarını, kokuları vermedi. Bileklerini avuçli Yi M. Uygaç md ki 5 Sonra, bir bıçak demiri gibi giden bir esvap şi bir fikir birdenbire zihnim- değ mi e Onu eskitmek de doğdu: Elena henüz gençti, güzeldi, her e 0 söylerken karşısına geç- zamankinden güzeldi. Mutlaka | miştim. Yatağın öbür tarafından başka birinin olacaktı!.. kendisine bakıyordum. Baktım ona. Yatağın üzerine Kaşlarının arasında hafif bir biraz eğilmiş duruyordu. Esvabımı | çizgi hasıl oldu ve çarçabuk geç- itina ile devşiriyordu. Bu esvabı | ti. Cevap vermedi. İşitmemiş gibi Elena pek ği için sık sık gi- wrandı, esvabı bir ii 1 yerdim. üstüne b — Sükütu bozmak için: Muhtelif esansları karıştırarak, 'u esvabı çantaya koyma, de- olduğu bir levantayı sü- b Yolda giyeceğim. rünmüştü. Nerden O, işini yarıda bıraktı. Dudak- | da kokudan bir iz kalıyordu. Tarında sakin tebessümle; Biraz evvelki düşünce —B k isti ? ihnimdi i na henüz pek dedi, Ne münasebet! Çok açık. | gençti, güzeldi, her zamanki: Yolda berbad olur. güzeldi. Mutlaka başka birinin o- Elleri esvaba yaslanmış, zn lacaktı, bir vaziyette dururken yan. “Aşkın terbiye eps olduğu bir- len mail güneş şuaları altında ye az sarhoş gözlerle m ahenkli zü parlıyordu. vücudunu Süel kaki bir — Ne ehemmiyeti, var? dedim. | adamla yaşayacağı odayı, yatağı, rine esvapların ve çamaşırların a- rasına Öte tarafta, bir ei çük masanın üzerinde, büyük çerçeve m giarbe gü- zel bir fotoğrafisi Ai Camlı resim arasında kuru menekşeler duruyordu. Resmin üzerinde, bir köşeye şu T yazılmıştı: «Daima senin... Elenay altında da deden bütün sözler gibi boş kelimeler! Fakat şu daki- kada bana büyük bir istihza gibi göründüler, Şu ebedi aşk komedya- sında son ince ve zalimane bir şa- ka... u dakikada bizim ayrılmami- zın bütün kabahatını aşka bulu- yorum. Elena beni kendinden u- » nebi ilm hayalimde görüyor- ri Düşünüyordum: Zavallı vi Seni yakında, b hatırası beni artık senin içinde ya- şamaktan menedecek, Bir aralık, Elena yanıma geldi, yatağın üstünde, çamaşırlar a sında bir şey arıyordu. Pei iradeye galebe çaldı. Hemen yakaladım, kendi- sini Hee may arasına çektim. Du- daklarnı kıstı, nagihani bir hare- ketle benden uzaklaşmak istedi. Neden beni itiyorsun? dedi: BE Nasıl iztirap gektiğimi görmüyor ; musun?, içinde bırakarak yanımda yordu. Hafifçe dizime daya” Dai ee doğru çekerek vaşça sord J tün KM sana dei vermiyor mu?. Beyhude imiş gibi, müt eri bir jest ile başını salladı. Be” ettim: — a hiç aye cağı çimen gibi, işitmek yi yor gibi, dimdik d dudakla: bikdei reme görüldü. Bu, telâffuz miş bir kelime kadar mi Hem onun hüznünü hem nümü arttırmak i için aklı söylemek hoşuma gi idiyordi seni küçük o ceğim,