Şubat 1936 AKŞAM Sahife 9 « > En Kiyak arzum müna- (er şam be me | TELEFONDA İ sib bir eşle evlenmek..,, Emine kavalyesinin göğsüne da- | çocuğa meme vermezler. sıkılganlığını hatırladı ve bu mü n e 0 e : v pm maze olduğu bu Er — Yüzüm tutmaz, çok sıkılır | nasebetle aklına gelen şeyi sordür Paris güzellik kraliçesi | yetki am my lr Mi ünl iğrİ kabe e Ma gazetecilere böyle diyor matmazel balest Paris güzellik kraliçesi 1936 yılı Bi Ve kraliçe- liğine Matmazel Madelen Balest Mamında bir a seçilmiştir. Paris sini, jüri heyetinin ciddiyetine at- fedi B kadar Paris €r güzelidi e Bendis isi sek sade ızdır, Bi İçesinin diğer bir meziyeti de fevkalâde güzel bir sese malik . Masıdır, çok genç ve şöhreti Susamış besi r Paris özeli. min öyliyeceği şarkıları bestele- ekle ar, k Parisli elekler mize ia ika hakkındaki ümitle- Mi yıldızı olmak en li bisan mere Esasen sinema- yabancısı değilim. girmeme arzu» filminde ama- tör sıfatile rol oynadım. yanmayı sever misiniz? Kadınlarının hiç vi şehirde yaşasa dım ne kadar bahtiyar olarda. vi üzün güzelliğini uhafaz. —— için hususi bir hi > imi aa eder misiniz? i budala- — O halde vücudunuzun bu Ye muhuaza için muhak- kak spor yaparsınız? yapmak için bir çok Ibuki bende bu fsiz ye- gâne spor, danstan ibarettir, Biraz tenis oynarım. boşa e bu kadar.. Bence kadının en büyük liği, kadınlık sair edildiği EK güzel lmadı- Zımı bi VE M bir şey varsa, o zi Me çok şen ve çok hassas olduğumdur, Yegâ- güzel e mişti. Bu saatte, küçük is annesi kim bilir nc kad erak ediyordu. Şüphesiz sözüünii iyki girmiyor, ei seste bakıyor- du. Yanında da küçük Azize mi- gil — a u. Emine çocuğunu yalnız bırakıp ta baloya eliğim! iyi etmediğini 'akat arkadaşı Zeh- Bu elile dikmişti binde, güzel bir es- sab. Onu çalıştığı terzihanede en son Paris modelinden kopye et- mişti, — Demek her gün çalışıyarsu- nuz? — Her gün. Hem buna şükredi- yorum. Çünkü annem var, çocu- ğum var. Onlara ben bakacağım. Kocamdan ayrıldım. — Siz ne iyi bir amel dim mi Genç küdik baloya geldiğine pişman olmuyordu. Pek çok sğlniyabdi Oturdukları masaya ahbablar gelmişler, likör ikram etmişler, neşelenm işlerdi. yirmi sekiz yaşındayım. — İĞİyiEm galiba pek neşeli geçmiyor. — öyle. Fakat çocuk hı utturuyor. Bir parça dah in kazanabilseydim... — Anl mi “i.e ha- nımin RAN re Birinci makastarım. Bir sene evvel ıracaklarını vadettiler. de iş adamıyım. Tecrü- isilik itimad ediniz. Ağlamıyan rzum, seveci ve hoşuma vlecek bir €ş e sile yuvası kur- maktır. Parir güzelinin bu beyanatını neşreden Fransız nci şu nok- tayı da ifşa ediyor: Şimdiye ka- dar on iki zengin genç, Mis Paris- Te evlenmek istemiştir. — Görü; reteyim. lime ne kadar işinize yarıyacak. — Nedir? — Ga; lay bir kurnazlık. Ben kaç kere ei ettimse — tutmazdı. Fakat iz bu çareyi buldum: Telefon — Telefon hi Anlamıyorum. —N tutmadığını tahlil edecek olursanız karşınız- daki adamdan sıkıldığınızı anlar- sınız. — Ah, pek doğru söylüyorsu- nuz. e bunun için, telefonu aç- mah Ne istiyorsanız söylemeli. O , sıkılmazsınız, istediğiniz Önleri edebilirsiniz. — Aman şunu bir ei ede- yim, bakayım. Şaş On beş nra sinemadan çıktıkları ük delik anlı Emine: ye ilk defa olarak aşkından bahs- ediyordu. Emine ii için bu , hiç bel o 8 e , EE a EE SEE a fa biribirlerini görmüşlerdi. D. adının kumral güzel- Tİ | liğine karşı bir meclübiyet hissedi- yor ve en de ie saklamıyor- du. M ının ne > bir ln anlıyama- mıştı. Bugün Emineyi o kadar güzel buldu ki ge kendin tutamıya- rak kalbini — Bu Me üne neden söy- lüyorsunuz? — Canınız mı sıkıldı? Halbuki bundan daha tabii ne olabilir? Emine kızarıyor, cilâlı tırnak- larına bakıyor, bir cevab veremi- yordu. — O kadar yorgunum ki, dedi, bugün pek fazla çalıştım. ine, neden lakırdıyı de- Kepiriyoruumuz? Söylediğime ce- vab versenize.. — Ne eni Delikanlı bir an için içinden dü- şündü: Belki beni sevmiyor, fakat o halde neden benimle beraber ek yacından mı? Sonra, genç kadının ine lâkırdının başka tarafa intikal etmesinden pek memnun oldu: b — Size nasıl teşekkür edeceği- mi bilemem, dedi. Telefonu aç- tım, maaşımın arttırılması için 15» rar ettim. .Dediğimi yaptırdım. çok harikulâde bir usul, Size idden minettarım. Delikanlı: — Biliyorum, diyordu, bir ço cuğunuz var, bir anneniz var. Bun- seviyorsunu. Ben sizi sevdik- ten sonra onları da leniriz. Bana cevab veriniz, Emine, Halbuki vab vermi- yordu. Eve geldikleri zaman, gü- lerek delikanlıya biraz müsaade edini de düşüneyim, dedi. Bu akşam o kadar yorgunum ki... Yarın ceva bımı söylerim. sa elefo nin sesi e yor. ze karşı doğru hareket et- in. Ne yapayım, 2 sıkılgan bir gri bana evlenme teklifinde bulundunuz. Bu beni peki — Bunun ari geç farkına var« dınız! ©! ek Halbuki melün telefon başıma ne das açtı! Hikâye. Tramer Kek İNiL ÇOCUKLARI| > yatan o mad) ihti Yar timsahı görmi Bir haftadanberi yüzünü Medikleri > o dakikadi ei Yada uza zanmış yatıyordu. bu imsah N e sesini duydu- için mi, için mi die ln inerek suyun ine dalıvermişti. imsahlarla — Slip ara- W hiç te iyi deği Mike (Nil mel vi inerken os bağ — timsah suya girer girmez Aygırı ğe başlamıştı. e li timsahın uzun — diş iF yerini ya m çekin- 8İ için, ağzını sık sık açıp ka- Piyarak etrafını boşluklarla dol- » sonra bu küçük anaforlar- ii gürültüden bir- Tefrika No. 63 âra: — (Nil mabudu) bizi ölümden kurtardı. m kayıktan karaya atla- leküm o güne reel Nilde hiç bir su aygırına rastlamı Bazan küçük timsahların kayin çarpıp geçtiklerini görürdü. Fa- kat, bunlar, kayığın sırtı 1 ve geniş o! olduğ — Nâra! Şimdi inandım ki, (Nil mabudu) sana âşıktır... Se- sini duyunca, aygırın ürürüle na- sıl atıldığını gördün mü? ye bir müddet dinlendik- tekrar kayığa binip m Garip bir tesadüf eseri olarak, kayığın Ma ebii sepetin içi ba- lıkla dolmuştu. Mikerinos serili güçlükle bildi. irili li on beşten fazla ınmıştı. Ve bu balıkla- imdadımıza nasıl yetiştiğini gö- zünle gördün y. a ikerinos ei kendine gülü- yordu. Elefanın kulübesine yaklaşmış- NM. Firavunun oğlu: — Şabaka bu esek gözile gör- seydi, ihtiyar öldürürdü. Diye mırıldandı. girerse Habeş kralı Şaba- kanm senelerdenberi sev- diğini ire O güne kadar kız kardeşile bu mesele etrafında konuşmamışlardı. Su aygırları çok Nilde vüc luklar, kayığı bir anda altüst €- der, yolcular da bu suretle çarça- ei aygırin ağzına düşerdi. e kucakladı. Kumun üs- tüne uzandılar.. Korku ve he biz sil rın aleliğı o on kiloya yakındı. — içini çekerek, başını en- Nâra: ginlere çevir: Kİ Matmilsiei kii ballalnzmö 0 şim, b kadı k ude getirdikleri boj- ması ikram ğim... larda yaşıyor... Diye seviniyordu. “a” Mikerinos: tükçe lili bip lll Prenses Nâra, Habeş kralını s kayığı sahile çekti.. | olmalı ki, bir haftadanberi semti- düşünürken mize uğramıyor, dedi, fakat ya- Aylar geçiyordu. yecan | rın sabah kulübemizin önüne ge- Mısırda bir değişiklik olmuyor, leceğini umuyorum. Firavun Kefren hâlâ tahtında otu- ar timsah imdadımıza — (Nil ma budu) mabutların | ruyordu. içinde konuşuyorlardı: — ihti; yetişmeseydi, aygırın midesine en el mikiiz, Mikerinos! Mikerinos köylü kılığile Nil boylarında obanlara s 3 sorüyor, Kefrenin zulüm ve işken- yiye herkesin nefret ve lânet le bahsettiğini öğreniyordu. Prenses ia da kılığını ei j öğleniik f tirmiş ken $ 5 ması için ime kadını lipmki > girmişti. ş on günlerde Şa- Güzel prenses k ür sık sık düşünmeğe başla lından bahsederken — Yeryüzünün en ale i madenleri Habeş mi j a dünyg Buna rağmen prens Şabak nın en zengin kralı sayılamaz. Demişti. Nâra sordu: — Memleketinde bu kadar Soğ altın madeni varken, neden dün- yanın en zengin dani sayılmız yor? Hi — Habeşliler yeraltına el uzağ” mayı günah sayarlar. Şabakanın ecdadından biri ölürken şöyle vas siyet etmiş: ğ MR MRR R RRR İRnknlmn onun öbür ucunda Emine | rdu: a ma şu dolaşırken, rasladıği 5 önde n i sek Elefan ona Habeş kra-