Gülhane hastanesinde bir dolaşma Kara tahtada yapılacak ameliyatların İsimleri yazılı, en başta: Apandisit.. Bevliye servisinde çıkarılan mesane taşlarından duvara yazılar yazılmış Operatör bay Murad ameliyat yapıyor, ği #meliyat görüyor, profesör Şükrü rontken dersi vey ng ortada baş , göz mütehassısı doktor Niyazi İsmet bir çocuğu muay: loktor bay Süreyya Hidayı r henüz silinmiş. Üni Güliz ki, yürürken ayağınızın kaymaması çe adam akıllı dik- kat etmeniz Hem e eş eleği “300 yataklı bir hastane, hem de VUF binasını pi kadar temiz tutmak bir mesele- dir. Lâboratuvarlarda en modern aletler... Tül bitiren genç doktorlar mikrozkopların üstüne eğilmiş harıl bii çalışıyorlar... Vakıa koğuşların perdeleri, yatak- lar, örtüler Amerikan bezinden, e iie temizlikten tiril tiril titriy Rehberim izahat veriyor: kadar çalışmıştır ki, hayatımı da bu uğurda vermiştir, Rider Haydarpaşada şimdi lise Yaatı sabah er bir müddet sonra ölmüştür. e doktorları bu büyük ,ilim amına bir ilim kahramanı na- ie bakmalı ve hürmet etmeli- Yü üyoruz, Her tarafta baş di kıymetli dahiliyeci Sürey- t ie titiz elinin izi görü- ir küçük salon.. içinde berber se usturasını sallıyor. € ataktan kalkabilecek her erkek SF ve maneviyatı bozulur.. onun İçin mükemmel bir berber salonu- Müz e Birer birer servisleri ei Z. İşte hariciye servisi.. yapılacak birçok am. sene var... Kara te ada yapı pılacak ameliyat- e apandi- duğu halde öyle süratle kesiyor ği y Fuad Kâmilin servisi.. Tale lalu den çıkan ilân dan gayet zengin bir müze var.. içlerinde kaz yumurtasından bü- ük taşlar r... İşte mesane taşlarından yazılmış bir yazı: «Mesane taşları».. Karşıdaki servisin birinde meş- hur gözcü Niyazi İsmet kanter için- de çalışıyor. Öbür serviste bay Sa- ni Yaver kulaklara, boğazlara ba- ıyor. Seyir önü tıklım tıklım.. ayakta tedaviye gelenler.. bir gün içinde 300 den fazla e <aat ediyo yıl içinde yalnız röntgen servisine Ladik edenler 8000 den fazla. Bay Süreyya Hida; — Bu kadar kalabalik içinde yankesiciler ire geçecek di- sine a der e dikkat ediyoruz. Tabalığın ire bizim iki er memurumuz vardır.. yanke- sicilere karşı göz kalake olurlar... Mutfakta nefis yemekler eğ idim Kanlanıp cahlaninze öze yor.. için k mek yazılan hastaların yemekle- ri: Tavuklar, mahallebiler, rosto- lar, köfteler, şiş kebapları, Sekiz dokuz ahçı beyaz bonaları başla- rında dumanlar arasında çalışı- ir, Cereyanlar, kitaplar » Mektep vxmemleket Bay Yahya Kemal: «Biz den bahseden edebiyat ir di ye arrirlerini, memle- kete dönmeğe davet Sirer. Eski edebiyatın diriltilmesini, gazel ve- ya koşma yazılmasını mı teklif ediyor? Hayır; şark irfanından e ii olmamızı, Avrupa kültü- mektebi'ne girmemizi hayırlı balo, «Mektebx» kelimesini, tır- nak içine aldım, çü b li. me bay Yahya Kemal'e bir «for- Mektepten memlekete, Bay Yahya Kemal icaz müleyü kim bilir ne kadar sevmiş- il adeta elle yama bir hale getiriyor, onu en canlı, en ez ikmali 3 arasına karıştırıyor. Fakat böyle bir «formule» bu- i diyarı an- latıyorlar ki?. bime arasın da, Sainte - Beuve'ün Baudelaire için söylediği gibi, bir «edebiyat Kamçatka» sına kaçmak istiyenler yok değil; bazıları da, bay Yahya Kemal << > hulya gene yorlar.., İşte bulaşık dairesi... Saatte 2400 tabağı ken: keni: ir böylel li tabaklar otomatik makine... Kir! bir taraftan giriyor, öteki taraftan son derecede temiz bir halde çıkı- Ça amaşır dairesinde Viyana w- sulile yıkanan İkon. bü- e ayağını ün olursa burayı bir rum.. balkonun üstü camla ka- derler.. geniş iskemlelerinde gazete | okurla: r, biraz müzik dinlerler... Ve bri ğe daha ziyade nasiple- rini alırlar. Hani dilimizde «hastane köşe- si» diye bir söz vardır ya... Gül hanenin temizliğini, ööhekierini hastalarına gösterilen şefkati gör- ükten sonra bu tabirin lüzumsuz- Tuğuna kail oldum. Hastane köşe- si her halde Gülhane için kullanı- Tamaz... Ayrıca mektep kısmile de Gül hane en meşhur tıp hocalarını top- lamış kıymetli bir irfan ocağıdır. H.F. lk» ağ» (Akşam) — muallim mekte leri a müdür üz Masala Rahmi Balaban uy halde Yas manlar dağına bir gezinti tertip ve çok güzel vakit ei etmişi ilin Resmimizde talebeden Kalabalık bir pa mektep müdi lerile bir arada dağ gezintisinde görünüyor, # İğrek 2 ŞE ar e meğişa rim şair, gerek hikâyeci, muhar- rirlerimizin oçoğu bize bizden, memleketten bahsetmek istiyor- ar, mağ ama edemiyorlar. ye e > Bu din haklı yöre fakat dikkat edin, böyle şikâyet kete bakmadıkları i a değil, bak- tıkları halde göremedikleri için bize bizden bandemiyrr On- ların görmesine engel olan mek- tebin leşi değil, gözlerinin amasi dür rig Gi onların ya- zılarında ii şka emleketin, mektebin anı vi talaş böyle de olsa bu, m n iyice istifa- de e egri bibl Hikâye- yi bilirsiniz: Hoca, talebesine mantık ei fakat imtihan et- meden önce: «Hele bir çarşıyı A zarı gez, bakalım ne göreceksin © tmış; ho- tığı anlamışsın, sig da lü- zum kalma dem A Vrupa inde sl da bi- ze bizden ebe geleni Bay Yahya Kemal'in: si abs mektebine girdik» sö; doğru diye kabul eder gibi sözlük. tük, Ama gerçekti O mektebin yolunu tuttuk, kapısı- ia vardık, içeriden ça p duyduğumuz sesleri, dersin bütü- nü sandık dersek acaba hakikate memleketin edebiyatı tarihini, Lanson'un veya Doumic'in kitap- larını okuyarak değil, başlıca mu- harrirlerin eserlerini okuyarak öğ- renmiş kaç kişimiz vardır? Kim- seyi gücendirmekte; «5 mart» diye tercüme ederel bahsedenler bulunm Kimseye taş a istemiyo- rum, ben de Vigny'yi, daha birçok büyük Fransız muharrirleri gibi, iyi bilmem, Bunu ei a latmak için söylüyorum: Avrupa edebiyatları irin & en çok ta- nıdığımız Fransız edebiyatını da MAHEH dolma biliriz: Eskilerin- den bir iki şair, François Copp&e, Alphonse Daudet, Guy de Maw- passant, Nowvelles | liftöraires, Candide ve emsali gazeteli Bittabi bir iki isim daha sayabili- yorum.) Bunlardan başka ne bili- riz? Balzac'a hayran olduklarını söyliyenlere, — değil, üç romanı- an “ai selin doğ- Tu cev. çıkar mı? (Bittaki orlee DO ın dan bahsediyorum; roman merak- “rai arasında, yani Balzac'ı «mek- iz diye değil, sırf vakit geçsin iye okuyanlar arasında birçok Grabii bulunabilir; ama bu, bir şey ispat etmez. Niçin böyleyiz? Avrupa kültü- rü mektebine gerçekten de onun için. Bir kültür: in, daha bunlar gibi bir hayli insanın kendisine baktıklarını hissetmiyen adam, bilmem hangi üç buçuk (yahut 15) franklık romanından aşırdığı hi- kâyeye «milli roman» demeğe utanır. Nefi, rken, Hafız'a, İbni Yemin'e, Hayyam! ei 'k ister, onları omuz başında görür: «Hafız-u İbni gazeli kıtada ger. Söylesem bel. ki rübaide olurdum Hayyam.» a değilmiş, ne çıkar/ onlarla ölçüşmek istiyor ya! Bizim omuz başımızda ya Clöment Vautel var, ya Paul Morand. Bunlar Avrupa ültürü mektebirin hocaları değil, son sıralara çekilip kutu oynıyan haylazları, Hayir, Avrupa kültürü mektebi- tik yapıldığının; yani o mekte; etrafa bakmak dersi sre; G9 uharrir, iyi muharrir bn görüp gösterebilendir. Si — in dediği yi bir edebiyat elmilel olabilmesi için milli, e dlsbilmeti için de ferdi oi ması lâzımdır. Fakat gerek Gide'in ugün bu memlekette hayli tehlikelidir, Bunu başka bir gün anlatacağım. urullah Ataç iŞ