Ye pe KA 17 Kânunusani 1936 muhafaz Delikiadir Facia kurban tekait topçu yüzbaşısı Louis Dele- tandır, Büyük harbe iştirak Mi olari topçu yüzbaşısı, umumi mi © den bir bir msrmi sami sile ğ n o yaralanmı Yüzbaşı Louis hastanede tedavi elce m > felç arasıra lar zavallı geliy. hai mala, bir türlü konuşami yordu. Üç hafta evvel, karı koca, Pa- ris sinemalarından birine gider- oi gene zavallı kocanın dili fel- uğramış, Zzevcesinin sorduğu bi bir türlü cevap vermeğe ker eni sit mer, rı koc: re vaz iel sekili ia mü; Döv malül, dehşetli bir kri- orfin şırıngası yaj ığa mecbur kalmıştır. Ertesi gü ütekait yüzbaşının krizi gene nüksetmiş, gördükçe, yeis ve kederi du. Bir hafta içinde zavallı malül madığını katiyetle GM Paris civarında bir facia Genç bir kadın kocasını öldürdü, kendisi de kalp durmasından öldü Kadın, hasta kocasının çektiği ıztırab- lara dayanamıyarak bu cinayeti yapmış. Geç etan lada! | Gerek hasta ve gerek zevcesi hakiki bir facia başlamıştır. Bir gün mütekait le zevcesine kâğıt ve kalem iste- diğini anlatmıştır. Zevcesi deri istediği hokka, kalem ve kâ a kocasına » Yü rek bir elle şu snbtalik vee rim tır: — Ölmek istiyorum, çektiğim Me beni ölüm kurtarabi- ve Deletan kocasını teselli etmek için elinden geldiği kadar aliş doktorların iyi olacağını disine Ginleikerini temin et- rig Fakat Bü gayretleri itmiştir. Ma Tülün hali gün mekke fenalaşıyordu. dee çok geceleri u; reçirmişti. Doktorlar hasta; k için çok kuvvetli uyutucu ilâçlar ver- mişler, fakat tesir etmemiştir. Madam Deletan kocası > ola- mıyacak olduktan sonra a bu müthiş işkenceleri gelirine in- safsızca bir hareket olduğunu dü- ünmüş ve bu işkenceye bir niha- et vermeği kararlaştırmıştır. Ko- casına Re verdiği uyutu- cu ilâçlardan mümkün mertebe alin içirdikten sonra ı 10cu sahifede) e LŞAM” pie akşam bir hikâye İ — Avukat Hulüsi bey burada Mi b — Azıcık dışarı çıktı hanıme- fendi. Bir söyliyeceğiniz varsa ba- na söyleyebilirsiniz. Çünkü arka- daşiyım, beraber saya . Ben kocamı yorum. — e Zan ra ediyorsunuz? urunuz e ni eiezim yordu. Gayet zarif ve sade bir su. rette giyinmişti. Nihayet söze Dai ladı: — Size kısaca nasıl anlatayım ız iken Hulüsi ile kiye idim. Onu ei ii İaca; ümit ederek > Kim bil bilir, belki böyle daha i ite ya 'du. Hulâsi o zaman fakir bir tale- be idi. Anam babam beni başka birine varmağa zorladılar. Çol borç almıştı. Teklifi reddedecek o- Tursam babam çok zor vaziyette kalacaktı. Kocam beni Rumelihi- sarında kocaman bir aç götür- dü. Görseniz ne berbat bir şey! evvelki sahibinin bir merakı va: mış. Bahçeyi türlü türlü heykeller- le doldurmuş. Fi elle- rin her biri âdeta karikatür gibi gülünç ve korkunç şeyler. Bu Yy e ” Bir karı koca kavgası e tasvir edilmişti. Heykeli geceleyin koymuşlardı. Sa- balenin dışarı çıkınca birdenbire gözüme çarptı. Avaz avaz haykır- dım. leri bu korkunç heykel rü- yama girmeğe başladı. Avukat gülmek istiyor, fakat irin tutuyordu. Yalnız: Kipi şu heykeli- ! dedi. meyiniz, de- da tabancam yi e ne ateş ettim. te geri çekildi. İ — Tabancası elinde değil, l rak etmeyiniz. İsterseniz çağıra» İ yım buraya? Sizi öldürdüm diye kakayarla. Çok şükür bir şey ek mamışsı Hol an ayaklarınızı öpeyim, i buraya çağırmayınız. Ne olur ne olmaz. Ben gideyim de sonra ge- İ lirim, i enin mutlaka karar mii mi? —E — Ama sizin de kabahal var. O heykel yaptırılır da merdi- ven başına kiceNi mu? Eğer bü ahk al kuvvetli vr maili ul: — Aman ne e iğ yarın gene sizi Rİ O ai gördüm, Hiç sesi çıkmadı. Yolu- ma devam ettim. Otomobile bin- m. Şimdi de işte eN aj Zanna iyorum ki ölm metçi içeri eba pe birisinin kendisini peni istedi- ğini, fakat ismini mediğini ber verdi. Avukat, amini şe bitişik odaya geçmesini ri- ca el in elli yaşlarında kılık kı- yafeti itinasız, boyun! ie rastge! Füme bir adam öz gözleme gi Mn ar nazik eser le için müracaat ie Ka- n yrılmak istiyorum. Yar- almak için böyle biçimsiz bir hey- Kocamın da tabiati tıpkı yalı- nın eski sahibi gibi idi. Orada yalnız başımıza, kasvetli bir ömür ğ olmadı. Bütün ei? vaktile sevmiş ol- duğum resmine bakarak içimi Sildim ibaret kalmıştı. Bir gün a Birdenbire üstü. me geldi. V u seviyorsun değil mi? Fi afı imden aldı. Bir müddet sonra, merdivenin üstün- de Hulüisnin heykelini görmiye- yim mi? Tıpkı bahçedekiler gibi . ve korkunç bir sur: , Hulüsiye benzemiyor değildi, e ne kadar çirkin ve fena bir geldim. en dolayı iiğidikem nız? Bir aldatma meselesi mi? — Hayır, Manevi bir şey... — Bu a değil, açtı, üzerime ateş etti. UR sini bal ek m kaladım. Yanında mış. Onu kaldırınca imei e ceği anlıyarak hemen kendimi yere attım da bereket versin ca- nimi kurtardım. iyi ii d ? li ediyorsunuz azi- zim? Tabancalı kadının arkasın- dan koşulur mu? Neye gülüyor- sunuz? — Tuhaf bir tesadüf var da o- rum, İçeriki odada kim var, biliyor musunuz? — Ki o . gayriihtiyari suret- | priz pen da bir adam düğü zaman arkadaşı vakayı ken- Hulüsi büyük bir te- can ile içeriki m koştu. Güzel 1 lal bir kol ş, dışarıya bakıyordu. iht tı. Evvelâ kumral, genç ve yakı- şıklı Hukuk talebesi gözünün ö- | nüne geliyordu. Şimdi o eski sev- | gilisi: Seniha sen misin? diye Si na ye app Ka n başını çevirdi. Tanımi- zulmasını farketmiyerek irdiya başl Sevi ildiğin ini za gi neden bir adam gururile lüyor, gizli bir larlibi a hazırlıyordu. Kadın dinliyor, ara- da başını sallıyordu. Uzun sene- lerde hulya ettiği o sevgili şimdi ne kadar değişmirti. Yerine bütün o gülünç ve k er in 5 biç Bir azap hisse den e Kendi kendisi rabbi, ya kocami öldürmüş e diyordu. İki gün sonra, karı koca barış- mış bir ale eski yaya döndü- ler. Heyki aşından yorgun yorgun tebessüm ediyor. Hiköyeci Tefrika No. 33 RI) İNİL L ÇOCUKLA — Ona söylemeyi de unutma ki, Mikerinos şehre girmek isterse Yüz bin kişilik bir ordu ile karşı- aşacaktır! Mutkaş yanına altı muhafız &- larak atına Ve Firavunun söY- ye lerini M anlatmak araydan Gökler” 0. ve re yağdıran hirbazlar! te karam için Kefrenin ehramlara gönderdiği adamlar birer birer Mikerinos ta- rafından yakalanıyordu. Mikerinos te anlamıştı ki, lerini gizlice prense an- Itmağa başladı: — İşçiler s me ve ıztırap için- de inliyorlar, prensim! Bu zaval- z mahlüklara enik vadeder- açıktan yüz bin een bir EE kazanmış oluruz. Zaten canızin güvendiği Kiel de işçilerden başka kimseler değik dir. gün Mikerinos ehramlara gitmeğe ve işçileri aşma topla- mağa karar vermişti ako, ei önle de şarıya çıkar çıkmaz, hiç ummadı- ğı bir manzara ile Alar agam tekrar çadıra “da ne akrep var, — Aman prensim, gökte en çiyan ve akrepler yağıyor... Dışarıya çıkmayınız! Mikerinos şaşalamıştı.. Çadırın aralığından dışarıya baktı. Gök yüzünü kara bulutlar sarmıştı. Havadan küme küme çiyan ve ak- repler yağıyordu. Anako dişlerini gıcırdatarak homurdandı: — Amcanız Mısırın bütün sihir- bazlarını saraya toplamış diyor- lardı. İşte şimdi marifetini gös- terdi. — Ne yapacağız, Anako? — Yapılacak bir şey var: Or- dumuzu derhal geriye çekmek. 03, sihirbazların saraya luyunca gük uruna rastlamıştım. sihi irbazlardan biri ban ine öyle görünüyor. ii bir « sihirdir, Orta- ne de çiyan!» demişti. Hattâ Bühçemise düşen bir avuç im? — uzattığı za- man, onların bir yığın paçavra parçasından başka bir şey olma- b ını gözü — ii anlatm ye giz e Kefrenle sonra he- saplaşızız. 2 askeri iki üç kilometre ye çektiler, Anako da askerle birlikte gitmişti. Mikerinos sihirbazların yağdır- dığı akrep ve ŞAM kork- yanik İlk konakladığı yerde beş yüz kişilik bir muhafız kolile ii li un maksadı ehram- si ecileri elde etmekti. id o Aeg SR & ş mler yüz esiri ie öllürdüğünü ik muştu. olda gelirken çevrilen bir esi prense ehramlarda olup bitenleri anlatırken, ehram nazırının yap- tığı zulümden de bahsederek: — Bu adamın işkencesinden u- sandık. Bir kadının keyfi için beş yüz kurban veren Mutkası başı. mızdan almasını bütün mabutlars. dan - yıllardanberi - diliyoruz. Demişti. Mikerinos: — Bu kadın e Diye sorunca, e: — Tamara adlı Bir ii Diye <irilgda ermişti, > er adını e gi lerden biri onu iki akreple öldür müş, prensim! le diyorsun.. Tamara öldü. mü? vet.. Asyalı bir genç, gö sündeki akreplerden ikisini na: rın taraçasına fırlatmış. Akrepler Tama m yapımlar. İlkönce bir gö: r, vücudünü emen e saat Me ii ii