Ea YENE -21 -Kânummeyvel 1935 TEE AKŞAM Kömürsüz, İZ meliliei Dünyayı elektrikle dolduracak olan bu makine nasıl işliyecekmiş? Rıfat Ertan diyor ki: “Tam yedi senedir uğraşıyorum, üç seneden beri küçük bir Dom izale için geceli güme çalıştım..,, bi, bir kapı tak vur: varlara yazılmış şu büyük ilin lam la karşılaştılar: Fenni savaşımız. «Rifat Ertan kömürsüz ve hiç biz #nâsrafsız işliyen bir makine icat et 42. Makinesi i i i yarıp geçmeğe çalışan bir otomo- bil ilâm önünde döolam bir merak- liya çarptı, Polisler geldi ve ilânlar asıldık- larından bir eğ sonra caddenin intizamını ihlal ettiği için polis ta- rafından Melen kaldırıldı, »bahleyin pastahanede bazı Oturdu, bir çay istedi ve: « — Altındağdan geliyorum, diye söze başladı. Dün akşamki ilânları gördünüz mü? Şafaktan- beri bu kömüzsüz ve sair masraf- bir men Sanma diye Altında- ği terkett Fakai see? olun ki çocuklar, şöhreti göklere sıkan meşhur Edi- mecburiyetini hissetmiştir. Fakat «Altındağı, numara 10'u bulsaydım, şimdi hepiniz: atlamış- tınız, Hep beraber gülüştük ve biraz sonra masa dağıldı. Foto muhabirinin koluna gir- dim ve ikimiz birden bağırdık: «Altındağ, numara #“. Altındağ a min bu- lünduğu pan >. a bey nmış küçük iklerle Betil. Ve ik iki eg etikleri tarihi Roma bendi bii leştirir, Rıfat Ertan Bu gece Ankaraya ilk kar dü. iş e ein çıkan patikalar ça- Barr kıvırdık ve dağa iy; Öyle tehlikeli yerlerden geçiyo- ruz ki bir aralık içimizde 'alpinist- , muhabiri geniş ad ie e m "Bir taşa oturdu. V bir tavırla başını girik — Mucidin esinden tam 490 ev uzaktayız, dedi. Biraz dinlendikten sonra yeni- — Nerede imiş? — Makinesini gördünüz mü? Yolumuza devam ediyoruz. Bir aralık dağın arkasına doğru gi- den bir yola saptık. Aman yarab- bi! Evlerin kapılarındaki numa- ralar gittikçe küçülüyor. 170, |, 168... Numaralar daha çabuk küçül- sün diye koşuyoruz. 40, 30, 20... Bir duvardan aşağı atladık: 15, 14, 12, T1 ve nihayet: «Altindağ numara 10> *.» Harap eski bir kulübe... Tahta Rıfat Ertan makinesi hakkında muharririmize izahat veriyop.. : sim tak msn — Kim o? — Açar misınız? — Siz kimsini; — Biraz görüşmek istiyoruz. Ve kapı yavaş yavaş açıldı. Ba- şı kasketli zayıf yüzlü, elleri ki- reç içinde, uykusuzluktan gözleri. şişmiş, orta yaşlı, işçi kıyafetli bir adam. — Rifat Ertan siz misiniz? — Xi şu dün akşam sokak- lara e İlinlarda,. — Evet. — Kömürsüz, e işliyen makineyi icat e Evet. Emin 2 ve Amerikayı stof Kolomp uzaktan ve m Alt 10 numa» rayı bulan şu iki gazeteci kadar Yün meeeei li ci oldu ğ Rifat Ertan bizi içeri aldı. yaz odaya girdik. Yerlerde çocuk oyuncağı kalıpları, alçı rı, ve en dün akşam raoğlan asıldıkları man mürur ve yen ihlâl lip il kazasına sebep olan yal- b siya. ilinin. — Fakat tad mürsüz ve masrafsız işliyen maki- neye benzetemiyoruz. — Bize makinenizi gösterir mi- siniz? Rıfat Ertan şiddetle reddimiştir: akinem henüz sırrını muha- faza ediyor Onu 29 ikinci kânun nl lk nlp CEREYANLAR, KİTAPLAR. Sahife 7 Tolstoy ve Dostoyevski olstoy'un kitaplarını goktan- ya on beş, ya on altı yaşı er halde daha çocuk idim. «Nelson» koleksi: iki cildini elimde aylarca, arkadaşlarımı kendime alay ettirinciye kadar taşıdım. En sonra. da bitirmeden O bıraktım. Anna Karenina (gerçi bizim de <Anna een dememiz yha de kısaltılmış tercümeyi değil, Fran- sizcada yanılmıyorsam ilk (defa olarak çıkan tam tercümesini (1). İtiraf edeyim ki yine de merakla, sabırsızlıkla, şöyle tatlı denen su- rette okumadım, Anna Karenina sıkıcı bir romandır. Ağır ağır yü- rüyor, hikâyeyi meraklı bir yerin- de kesip büsbütün başka bir şey- den, lâ o zamanki Rusya'da toprak işçisi meselesinden söz açı yor. Bir romanda hiç yeri olmıyan, bizim öyle sandığımız mü- nakaşaları anlatıyor. Bir çok sa larr göyle bir göz Yinlkip Kali Mi istiyoruz; Giz dı, | d ih mak isterseniz (Bay Raif Nedet'in Türkçe tercümesi zannederim ki: Taylikla bulunuyor), dişinizi sr Kın her, sayfasım güzel mi? de- gil mi? diye giri eğ sabırla okuyun. Bir büyük adam ü miş, iz we şeyler, slam biz Pek ş enme- pazar ne sereceğim. Fakat makinem hak- kında bazı izahat verebilirim. Karşıda yastığa dayalı bir kâ- ğıd çubuğu aldı. Bir ucundan tu- tarak sarı! a Z Ve gözümüzün önüne bir metre uzunluğunda baş tarafı kömürsüz, masrafsız işliyen makinenin şema- sı bulunan. alt tarafı izahlı bir küğid açıldı. Rıfat Ertan anlatıyor: — Makinemin adı (ADAN) dır. Tabiidir ki makinemin bütün sırlarını zise söyliyecek değilim. tec; göreceksiniz. Fa- mütevasıl kaplar esasına istinad etmektedir. Tam iü nu bu suretle medeni- yaya isbat edecektir. Hele şu son günlerde o kadar v ki: gece uykularımi Bir haftadır uyku uyu Artık mecalim Kalma» , (Devami 11 inci sahifede)) sıkıldınız mı, kii Er elinizden br rakıp bir hülyaya dalın. İşte eserin büyüklüğünü, kuv- vetini o zaman pr ma Hülyaya dalmak elinizden gelmi- yecek, loy” nımdaki 'un Toma ——— ve küçüklü o bin bir insi özleriniz önünde mi imi ik Onlar sizi, kendilerini istediği bir hülyaya sürükliyecek. Anna Karenina'dan, Herhalde benim için böyle oldu. Tolstoy'un bir romanını okur- ye kalkışmamak elden gelmi- yor. Ben Dostoyevski'yi sevmiyen- lere düşman olacak kadar severim; insanı kavrayıveren bir hava Dp makata onun kadar usta belki dünyaya gelmemi; , Ka- kamazpElar, Ra le prens lıkla bağırtacak sözler yle Fakat Anna Karenina ... Onu ii sonra, Ürer ceğim; fakat onun hilesini, yala- nını anladım. Dask sev mekle Me bayağı sayı Edgar ya benzemek istemez, dim; EA NA arasında bir yakın- lık bulunduğunu, Tolstoyu okur- G3 hislerini tabrik ederek hi imposer» ediyor. m bir kuvvet değildir; fa- ranlik renklerle bunal- a avlamalrta doğru: t hali veriyor, Levin ölürken acıyoruz, ü yoruz, çi xmal gerçek hayattaki ölüm, Dostoyevs- ki'nin romaalanlşğa, we, meyha- öylenen şarkı bile bir kâ- anlatmak çok daha zor, daha ince bir ii iştir. Tolstoy'da kendini bırakmak veti var; o öyle nadir hisler, ahneler peşinde ko: or. se bir tezad değil mi? Kitabı olur yun, bakın o sahifelerde bir bü- yüklük yok mu? Böyle «banalit&» lerden kaçmamak, onlarla sanat eseri yaratabilmek ancak en bü- yüklerin harcıdır. Bunu Doste- hek de yapabilirdi, fakat bunu büyültür, büyültür, üzerimize çö- ken, nefesimizi tıkıyan bir heyula nna Karenina gündelik esi yatın, e lek adamların roman! midir? Öyle :” olur mu? öz yor; bizi ha üneeli kandırıyor. Tolestoy bu kanla biten aşkın yanında bize Levin'in alevsiz, skandalsız aş- kını, ailesini de anlatıyor. Biz i- sayede her iki tarafı da daha iyi seziyoruz. Dostoyevski, insan oğuk ları arasında belki bazılarının, kendi -bir parça serer ib lunanların başına gelecek ih lari, felâketleri anlatır; aile oğlunun başma ge vira felâketi ve saadeti (Dos saadetin ne olduğunu e asıl zeliş böğle bir şeyi bilmek de istemez) gösteriyor. Bu sanat, hiç bir zaman melo- drama kaçmayıp daima tragedina- da kalan bu sanat, hiç şüphesiz Dostoyevski'nin a edebi- yatından üstündür. Narallahi Ataç ,(1) 2 cilt, 80 frank (Gallimerdk.