10 Teşrinisani 1935 AKŞAM Sahife 9 Tefrika No. 179 pi Her akşam S k h k li i Radyo TAOLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR bir bikâye | ME OYA 10 Teşrinisani Pazar z g İstanbul, 12,30 Plâk neşriyatı, 18 Tox ( EN IN a heykeli çıplak | alevi, hayatı idi, Onun uğrunda iken kz EŞ akil, çay wv 10 İ İ birçok şeyleri ayaklar altına al- e ze İSKENDER FAHREDDİN Deve üstüne konacak denklerden birine Sultan Rükneddin, ötekine de güzel cariyesi binmişti.. ki gün sonra, hâkandan habersiz olarak, Karakurumdan Sultan Rükneddin, Selçuk Kervanila Kaçmak isterken. Rükneddin afyon çubuğunu çek-| tikten sonra, yavaş yavaş anlat- Mağa başladı; — Seni hakan sre el et ti, yavrum! Hüküm. r, başka- poma e m ad- larını bile anmazlar.. iki gün son- Ta şehrin batı kapısından çıkac. olan Sel ervanı arasın r vi enin kadar insanı kendine çekici ir kadın yoktur, Sen ne kadar se- i, ne kadar cana yakın bir m leksin!, Murg, Sultan m ken- disini kaçiracağını anlayı: l a tüy- ©ri ürperdi.. Sultana iii aylin “öyliyemedi.. çubuğunu ateşledi: -, Hakandan habersiz mi gi- deceksi iniz? İ BE Evet, anın haberi olsa, ” Salami kolay kolay bırakır z adami —— sky bu fikrinden vaz geçirmek istedi: —— Hakan müsaade ll Kakurumdan ayrılabileceğinizi 'orum!, oyma Şehir kapısından çi karken, ri yi mi anıyı, irrdi çünkü şehir kapi- ları “sam zabitleri tarafından tutulmuştur. İçeriye girip çıkanlar Ke geçirilir, Karakuruma gi- yabancılarin peşleri boş bıra» kılmaz. Peş $$ > De üstündeki piri denkleri de araştırırlar mı? hiç merak etme, Yavrum! Bir devenin ayip > görecekler, ii eyip ağ MD h Ni birin ei e bulunaca- inde de ram yüreği ğa baş- e er kolay kol 3 kaçabilir mi urg imi topladı: ; k — Ben e Kii gitmeğe Azırım, sultanı Diye cevap e e Sultan Rük din o gece sevinç meşe rs sabaha k h vE pm - Rülne, neddin sabahleyin kalktı.. Briyesini çağırdı: Meh, Seni Selçuk m a med Selmana receğim. im ii ee 5 rmeden mai ver, e mektubu uz bay Me Meran koy- — Cevap alacak mıyım? diye sord Rükneddin başını salladı: kaçacaklardı! Sultan yay atma seri er ve larından hiç biri: mek is- temiyordu. Yanında ie da- ha eiamptaz kimsesi yoktu. mektubu alır almaz sara- ya bi Keyük henüz yatağında yatıyor- du. Genç kadın sarayda hassa ku- mandanı ek ile karşılaştı: — Saba in kargalar yuva- sından ii buraya nasıl ve niçin pare — Hakanı görmek i — İki ek erki ei | — Beklemeğe vaktim yok. U- yandır... 'Tuga güldü: — Hakanı tatlı uykusundan u- yandırmak için, ya gökten taş yağ- malı.. yahud şehir kapılarına düş- man orduları dayanmış olmalı, Murgun beyninde müthiş bir o- ğultu vardı.. Sultanın firar teşeb- büsünü hakandan başka bir kimse- İr- Mei le gece yarısı a olsa, bana gelip ha- > vermelisin! Ee ka- anı koparırım... urgun Bönleri döndü.. ayakta titriyordu. Tuganın göğsüne da- yandı: — Saydığından daha mühim bir felâket var... Haydi, Ulu Haka benim geldiğimi haber ver 'Tuga, saray rm baka nı sık sık rahatsız ettiklerini ve her zaman mühim sebepler gös- tererek hakanın yanına girmek is- te kadar oturdu.. uykusuz kaldı. b nim Sillini Rükneddi- nin vii bulunduğumu ve ha- kanı sık sık ziyarete geldiğimi bil- miyor mueini Ph kar?! Sultan Rükneddin Wi dı mı yoksa?.. Sen onun hastalı- ğından sık sık bahsedersin?, sultandan gizli geldim.. eğer şimi imdi dönersem, hakana gö: terilmek üzere getirdiğim mahrem bir mektubu, yerine göl lim diri mecbur olacağım!, Ve sen, e ol ki, bu hareketinden dolayı lülmie gazabına uğrıya: aksın! Bu deldi kapının tüylü perde- si aralandı.. Keyükün başı görün- dü. Münakaşayı azıştıran Tuga selâm vaziyetinde geri çekildi.. ve hakanın sadık cariyesi yerlere ka- panarak: — Beni affediniz, dedi, size çok önemli bir mektup getirdim. Su tan Rükneddin kaçmağa hazırlar nıyor. Hakan bu sözleri işitince kaş- larını “azar bağırdı: neden uyandırmadın, Tuga?, ileri in öteki kadınlar gibi boş yere ikkat et.. onun in geldiğini Mini gör. bir küçük kadını temsil ediyordu. Başında eski asırların zarif bir prukası vardı. Çıplaklığı içinde afifti. Porselenin şeffaf rengi na bir hülya dünyasının cazibe- sini veriyordu. Zavallı mini mini heykel çok mesud günler görmüştü, Kibar bir hanımın salonunda, mavi abajorlardan sızan yumuşak bir aydınlığın o okşamaları altında lin kalmıştı. Şimdi onu bir masanın üzerine, karma karışık > çok eşyaların arasina bie le koymuşlardı. Müzayedeye çi- karılmak için sıra bekliyordu. Kalabalık arasında gözlerini ona dikmiş biri vardı ki dikkat- le bakıyor ve satış sırası bu hey- kele gelmesini bekliyordu. Bu, genç denilemiyesk, fakat ihti- yar lamıyacak bir el dı. Yamak Sakso heykeline pek dikkatle baktığı ğini farketmişti, rdu ok mu hoşunuza gidiyor? Bilme: em, kararsızlık işte! bunu e düşünüyorum, bir is- emiyorum ., — Nedeni böyle? — Bilmeme, kararsızlık işte! Bir taraftan o kadar tum olan aziz dos- nama gidiyor. Bir taraftan da.. Sözünü bitiremedi. Çünkü Sak- yoktu , CUZ MU e bu hanımın üze- rinde k sö Şimdi küçük Saksonya Der keli kendisine lâyık başka bir londa güzide bir yer bulmuştu, Güzide hanımefendi, meafizani gittikten sonra, salonda yalnız oturuy Fakat bütün bütün yalnız de- mek pek doğru olamazdı, Çün- kü bu Saksonya heykelinin de bir şahsiyeti, bir rliğ rdı. Güzide bir kitap karıştırıyor, zih- nini kitaba vermek isti ey- e e gidiyordu. Şimdi kendi salo- na sanki yabancı bir kadın yer- e gibiydi. Biraz sonra kitap elinden düş- tü, gözleri heykele dikildi, Şimdi bu heykel onun zihnine ve haya- line hâkim görünüyordu. Güzide- nin içinde acı, yakıcı bir takım hatıralar dalga dalga canlanıyor. şi aya ii gitiğini e Dün- yada en çek sevdiği erkek. birgün k 'ndisine: «Güzide, artık biribi- e rimizi hiç görmiyeceğiz!..» mişti, Bu erkek onun gençliğinin mesin. Keyük, cariyesinin kolundan çe- kerek odasına almıştı. Tuga, perde my ce sonra, kendi kendine mırıldanıy: Hakar yerine getirmeli?! Gece yatarken, sE. 28 g gi s 5 ş dığımı soruyor! Büyük kapıya hiz- mt etmek, ne güç bir işmiş!, (A kasi nü mıştı, Bütün hen sr şer tesiri dedikoduları hiçe sa ve derin aşka tekmil mendile atılmıştı. Halbuki bu erkek şim endisine geliyor ve artık bir daha biribirlerini göremiyeceklerini söyliyordu. Güzide çılgın gibi sormuştu: çma ve sathi bazı se- gösterm Fakat işin ler rmişti. içinde alçakça bir intirika bulun de kendisini müdafaa bile edemi- nkü ne söylediğini bil- müdafaadı mı vardı? | Kibar âleminde sır pek ender pi Ortadaki o dedikodular Güzi bu darbenin le sonra (o öğretmi gelin aksonya heykelinin kabi O sev- İli KÜÇÜK İLÂN koydurunuz! ili dostu ona bu k tı, Bu Pe ayaklarının altın- > o sedirin üstünde aleyhindeki yalanları, iftiraları sevgilisinin | ka bine bir zehir gibi sokmuştu. Güya u kadın, şimdi hiç bir şeyden haberi yok- muş gibi, Güzideye aşkını anla- tıyor, Güzidenin elinden aldığı erkekden Güzideye bahsederken: beni nekadar l miş olduğu — Evet erkekler hep böyle söy- lerler... — Bu öylesi değil, Hem öyle olsa bile, dün sana söyledi, bu- p bana söylüyor... Ne zararı ar? Güzide ii geç Si bu inti- | kamdan katiyen pek memnun de- Zildi. Neden bu heykeli satın al- aştı? Bu sırada, ihtiyar bir hizmetci kadın içeri girdi, Garip bir ziya- reti haber vermeğe geliyordu. Gü-” zide tam bu sırada hizmetcinin ağzından çıkan i ce hayretle gözlerini açtı. Kapı- nın eşiğinde bir kadın sesi: — Rica ederim, beni niz! diyordu. o eski dostu idil Fakat nekadar dinleyi- tanıdığı © güzel, kibirli kadın değildi. Hayatın ezip parçaladı- ğı zavallı bir mahlük idi, — Sana yalvaran bir anadır, Güzide, onu reddetme! diye in- liyordu. Acı bir hikâye anlatmağa ba Tadı. Başında öyle bir felâket var- dı ki ona ai üzide mani ola- bilirdi. Oğlu, bulunduğu işte bü- yük bir münasebetsizlik ve kaba- hat yapmıştı. n işinden 1 sokağa atacaklardı. Bel- ki de abii mldı sürünecekti. Oğlunun bütün istikbali, namusu mahvolacaktı... Halbuki Güzide ağzımı açar da bir tavsiyede bu- Tunacak olursa sözünün reddedil- mesine imkân yoktu, Çünkü bütün bu işlerde en son sözü söyliyecek zat Güzidenin çok yakın ve ken- disine vi hürmetkâr bir akra: bası idi. — Biliy yorum, Günde, ie a Gs oil en detlei şe ei ERK Bayanlara jimnastik, Ba- zade İla 18,20 Hafif müzik Ga, 18,50 ii Ga Aracan konuşu- ş g, E ge . 8 z 5 z tegaço N» e az ve tarae sale 1,33 Piyango numaraları, kısatılmış opera. Iş bulmak için Uzun uzun düşünecek yerde AKŞAM gazetesine AKBA Ankarada ber dilde gazete la aylığı 1000 kuruşt — Adres tebdili için kuruşluk pul samimi kağ Şaban 18 — Kasım 8 İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı vi 1204 de 7,01 943 12 134 Va. 5,00 6,32 11,38 14.38 16,56 18,30 İdarehane: Babiâli civarı Acımusluk Sok. 13 No, seneler var ki Obirimizi görmü- yoruz. Fakat düşün, sana yalva- ran bir anadır! Kadın karşıda duran Sakson- — ez gördü. Fısıldar gibi so) Bunu niçin satın aldın? Te doğrudan doğru vap vermedi. Fakat kendilerini ayıran erkeği sordu. — Nasıl, haberin yok mu? — Neden? — Beni bırakıp gitmişti, Ben- den nefret ediyordu. Sana yap- tığı hareketten dolayı büyük bir içini kemiriyordu. dım ki... bu hatıraları eş Güzide. Ar- tık yalnız bir anayım... Sana ev- lâdımı kurtarmak için yalvarma: ya geldim. Reddetme beni Bu dakikada Güzidenin yi büyük bir sarsıntı ve değişiklik vukua geliverdi. Kollarını açtı. Felâketzede kadını göğsünde sık- tı. İki kardeş gibi biribirlerinin kucağında kaldılar. e iğ)