pir. 15 Teşrinievvel 1935 SARAY ve BABLÂLİNİN İç YÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI IRTEM — Tercüme, iktibas bakkı mahfuzdur — Tetrika No. 572 Babıâlinin ihtiyar delikanlısı, Berlin sarayının Kok paşası Hariciye nezaretinde, devlet riyasetinde slanmeş ilm Kürd Said paşa Babıâlininibtiyar nı bilirdi. Binaenaleyh'idari veya siyasi Bir üse bizzat girişe tense lara seyirci olma» ği terci eder; fakat mensi kalma» ğa da gönlü razı olamazdı. Zava- hiri muhafaza eden taassup dairesi içinde zekâsile müşkülât tan kurtulmak yollarını bulurdu. Ağır; ağır terakki etmiş; niha- yet Berline elçi olmu Berlinde ikameti eki im Fransızcayı iyi bilirdi; bu lisa nın inceliklerine vakıf olduğu için irüst yazardı; hoş ko İmparator kendisini celp eder, ona bin bir gece ma gere vi anlattırırdı. ndi “den pek amirini, Şarkı gör- memiş greşenler onda tam bir şarklı e ear here daf le bulunduk: Gnl “nezdindeki itibarı hiç sarsılmamıştır. İmparatoriçe. bi- le kendi kok »- horos » paşa! diye yadederdi. Said paşa bu lâkabın takılmasına se- bep olarak şu pain anlatırdı; Mithat paşa El taaddüdü insani bir ihtiyaç değildir. Bir nevi ho- rosluktur Derdi. Bu söz Said paşanın ha- tırasında nakşolmuştu. Kürt Satd paşa dairesi reisi bay Nuri, Said paşanın ağzından; dinlemiş olduğu nile bana şu fıkrayı nakletmiştir (Bismarkın siyasi hayata gir- diğinin 25 inci yıldönümü tesid ediliyordu. a sarayında Bismark ş mişti. İhtiyar imparator el n her birine tatlı Gen bii du. Said paşaya da: — Said paşa! Nasıl prens Bis- markın bu mazkariyetinden mem- usun? ği hizmetler mukabilinde bu'jübi- le hakkr değil mi? Diye sorar. Said paşa: — Prens. Bismark ta kim? Diye tecahül gösterir, İmpara- tor Said paşaya uzun. bir nazar at- file: — Ne demek istiyorsun? Prensi bilmez olur musun Der. Said paşa gene ayni te- yırla: — Tanımıyorum! vabını verir. Bu defa impa- — Said paşal Ne söylüyorsun? Said ga Deyince — Haşmetpenah ben Berlinde ta israrın; mânasını iptida kavrayamıyan im» paratorun biraz çatılmağa bap |, Tamipiişlari Güzeli; yüzünde Bis iptisam: hasıl olur. İhtiyar adam sesinde hissolü- nan bir ihtizaz ile; — Mersil Mersi Said paşa! Diyerek paşanın elini sıkar geçer.) 2 paşa bu hadiseyi anlatır- ken — eği sözümü! bitirince alimal- eme gördüm. yerinde ne tesirler yapar! Berlinde geçirdiği zaman bü- Said paşaya - sadrazam kü- çük Said paşadan tefrikan kendi- sine büyük denilirdi . Alman siya- setini sevdirmişti. aid paşa sonra gerek hariciye nezaretinde, gerek şürayı' devlet riyaseti; inde lunduğu (o sene- sadraz, ki: çük Said paşa gibi kirli ve “ei dosyaları uzun uzadıya İZ müağa hiç lüzum görm Fakat o daima Babnâlinin ihmali kabil olmıyan; simalarından bi olarak kalmıştır. Kürd Said paşa himayetkâr ta- vırlarile Babi erkâm ve me murlarr üzerinde daima e baba gölgesi tesirini hasıl eder Hele sözleri hiç eb mi sefir iken imparator | rator; (Arkasi var) ii tevec- per mazhar olduğu için sa- ray ziyafetlerinde kendisini çok defa gayri resmi olarak bulundu- rurlardı, Bir gün imparator ailesile Av- nlarından ğu bir ziyafete Said paşa da da- vet edilir; ziyafet esnasında pren- seslerden biri şarkta —— taaddüdü meli ortaya Ve bunun. dini se! ve im ni paşadan sorar. Said paşa dini ve içtimai Bepleri irad ve tadad ederek can sıkmaktan ise Mithat paşanın sö- zünü tam o anda tahattur eder; bununla pi altından çıkmağı tercih eder — Şarkta izdivaçta horosluk Soli galip ve faiktir. Bir ho- os on, on beş tavuğa psi âlâ ce- ai verir, hepsini idare eder. Bu hokta düşünülürse meselenin da- ba Tersi izah olunacak bir ck heti k maz! : ye ce etraftan Mleleie yayılır, alkışlar tebessümler, ko- ç bir v3 paşa > (Kok paşa) lâka- bını hak eder Esbak Daktilo aranıyor. Maden Tetkik ve Arama ENSTİTÜSÜNDEN: Almanca ve Fransızca iyi bilen kuvvetli bir daktilo işe ama Ena Türkçe, alınacağından, isteklilerin titüsüne bizzat kaleme alabilen namzetler rada Maden Tetkik ariyle müracaatlari. Bu dillerdeki yazı ve Ar lari icabinda tercih olunacaktır (2797) (6034) çyözayı devist ipi vi (Oh1 birazıyahartirs: İşte uykusuzluktan. kıvranan s iiriMertn Bitmez Gkenmea” dpeklei a İstenilen salâh gelmez, ber” — ertan siren şişallirik Kad me ertesi gün dö yorgüm argın, KİŞ bir r $€p yapımına aksa Kral bu felâketten kurtulmak Üğin ku batıya şi m ME ni lir A a TAÇ ar yok a a e ve 20 kempineyi ai ema Knoll Ar 8 ie maddeler ür hiz YASEMİNLER ARASINDA — © zaman ne o lâzım iss istedikleri hak- larini elde ediyorlar, Çok kere de ikleri mal Ma bol bol Acısını çıkarıyorlar Alf — Fakat, siz çok müthiş şeyler söy- lüyorsunuz. Sosyetenin temelle- rini yıkı; niçin her zaman böyle- sinizİ Neden sizinler hiç ciddi |, 7 bir şey konuşu! — Küçücük “bir şaka etmeğe de çi ie yok mu? kadar alay edi- niz, el EA anl hoş. Sizi pek âlâ tanı — Hera| Katil, bana pek > vermi gil i görünü —Pek az... Lâyık ollağnuluz kadar, anladınız mı şimdi? Nahid genç kızın lâkırdıları- m büyük bir dikkatle dinliyordu. olduğu gib göstermek arzusuna tutulmuş denilebilirdi. Fakat sonra, birdenbire sustu. Başını: öne eğdi. Ne: etrafındaki adamlara, anındaki. gençlere bakmadan yürümeğe başladi. Alfröde Didime yanlarından ayrıldı. Nahid genç kızla biraz daha beraber kaldı. Onun: muttasıl süküt etmesi Na. hidi biraz sıkıyordu. Biraz evvel vve almiş: olduğu çiçek- leri ona takdim etti. Ambretta menğşeliz gülerek aldı, — Bonsuvar matmazel, uvar, — — Sizi bir daha görebilir mi- 7 Genç kız Nahidin yüzüne bak- ti. Elini uzattı. Artik gölmüyor- 7 a& sonra başıni çevirerek Kr tekrar baktı . Aradan iki gün geçti. Nahidin tekrar gör- Üçüncü günü ona «Suk» da ras geldi. Bir lâvantacı dükkânının önünde'dur- muşlu. Kapalı çarşı miskü amber ko- kuyordu. Boğucu ve durgun bir hava vardi. Meydanda pek az Avrupali 5 rülüyordu. Kapali daracık kakları hep arap ve bedevi ka' te balıği dolduruyordu. Yahudiler, zenciler ve fellâhlar da çoktu. mi bu kalabalık derin bir içinde (o kımıldamıyordu. eli birer hükümdar imiş gibi mağrur görünüyorlardı. ye loş dükkânlarında: ha- rın üzerine bağdaş kurmuşlar, hara ği müşterile- n. gayet istihi Me gibi Mi > üşünceli, sanki bir âyin İcra ediyormuş gibi kah- vesini İçi; Kimisi. kocaman gil, | Me hayret edi ; fikir verecekti! 40 anasıl İspanyol Tefrika No. 71 bessüm dudaklarında beliriyordu. uhkirane bazı kelimeler mırık dananlar da oluyordu. Yahudiler bunu işitmemiş gibi söle Ambretta bu tatlı ve güneşli sabah ealaekle yirmi yağının ne şe ve canlılığını etrafa neşredi- | yordu. — Bu sabah yalnızsınız | Hayır, Hadiye (beni Sular un e bekliyor. — Ufak bazı. şeyler al- ei Sizin fikrinizi so- rakilir miyim? — eN iZ ç kız zevk sahbi telâkki iyordu. O bir Bu: ne garip şey: Şimdiye kadar onu at göstermekle: mükellefti, Onun için, Nahidi onu şaşırtmıştı. le ondan fikir sorulabilir miydi? olan madam cukları üzerinde âdeta ilk çağla- idane ve hâkimane a tatbik ediyordu. a mı fikir danışacaksı- nız? — Tabii değilmi? Siz burala- , rmı pek iyi bilirsiniz, — Ben bir şey anlamam ki! Ca- “hil bir kızmı Kendi kendisile eğlenmekte de- am etti, fakat Nahidin de ya- dadli ayrılmadı. İçinde yaşadığ kapalı dünya yal ım granit temeller üzerinde hiş sarsılmaz itikatlar, âdetler ve gö- reneklerle moderri lk Dere met gösteriyordu. Geni di yaptığı hareketlerle kendi gi disini âdeta kanun harici bir va- ziyete sokmuştu. Attığı adım geri almamak hususunda şiddetli bir azim gam kle beraber ara- sırada cudunda bir tü Teme, kalbinde. çılgın bir korku hissediyordu. Bu onun bütün ka- rarlarından, bütün muhakemele- rinden daha kuvvetli bir şeydi. Kendisini. birisinin gözetleme- ki korkuyor, birdenbire ba- şını arkaya (çevire; etrafına dikkatli dikkatli bakınıyordu. Son omuzlarını sil sanki ra, üzerindeki korkuyu atıyordu. — Ambretta... İsminiz sahiden böyle mi? — Evet, Neden s ? — Çok güzel bir isimde... Doğduğunuz vakit ilmiş bir isme benzemiyor. İnsan öyle zan- nediyor ki. sizi — çabuk seven biri bir gün bi rengi- nizi ve tatlı eeileriniğ hatırlıyas rak bu adı vermştir; nç kı: şu güzel sabah aydınlığından. daha güzel imişler gibi er Nahi- din yüzüne güldü. — Daha ancak yirmi yaşında- siniz, — vo ilke — ii kadar az, mı? Niiçn? Ben bir ço- cuk değilim ki! ©