Tefrika No. 149 TAOLARI ÇİĞNEYEN HÜZKÜMDAR (CENGİZİN O İSKENDER FAHREDDİN << — — sevin Turakina hâlâ kıskançlıktan 2 Akay, pehlivan Mirzayı ölümden kurtarıyor. Dövüş meydanında (Nagata)nın oyunl larını seyretmek için topla- nan binlerce insan kalabalığı, â#- lanların demir arasın dan kurtulduğunu görünce kaçış- mağa başlamıştı. Uzma gelen atlının birdenbi- Te yere atılarak aslanları başına toplaması herkesi hayrete düşür- mi Seyirciler biraz sonra, Uygur ilinden yü ze kızını tanı- yarak, hep bir ağr — Akay imdada elişi Kosk may Diye bağırıştılar, Oktay yerinden kalkmıştı. göz“ 7 inanamıyordu. Aki a tek başına nasıl gele- bilirdi?. : Mirza Aliyi aslanların pençesin- den kurtaran Akay, yavaş era vaffak olduktan sonta, hanın ça- dırı önünde durdu. Oktay, dağların kızını yanına ğa Akay hanın ayaklarına andı — Uygur ilinden geliyorum, Ulu Hakan! Kardeşiniz sağdır. Fakat, ben ondan habersiz m için, size selâm getire, - Oktay, hardeşinin sağlık habe- .Tini alınca sevindi; — Çanataya sormadan neden yola çıktın?, aşka bir kadına göz koydu. e evine aldı, Bana da yol görün” hü, Sen hâlâ eskisi gibi, hiç de- işsin, ay! İnsan koca- sından izinsiz soka ağa çi mı? ie e kimbilir ne kadar Ml yalva: rdı: — Beni ng alıkoyunuz, Ul Hakan Benim gözüm Kara- da m. ben burada öl- pi isterim, ns karısı olarak ilinde aktansa, ka- Pı bekçisi kr Karakurumda 'urmaya razıyım. Beni kapınızdan beli bulmadı.. fakat, ona b omuzunu okşadı: . — Çagatay arayncaya kadar sarayımda kal! cüsseli pehlivanı ös! —- Mirza Aliyi ölümden kurtar. mamış olsaydın, şimdi seni ei züne ni dedi, hâlâ eskisi gibi e arkadaşlık yapıyor musun? - öyle asil hayvanların dost- uğunu kaybetmek ister miyim? Önlarla her zaman, her yerde be- raberim. Oktay o gün bu dövüşten hiç de kalmamı: (Nagata)ya balişleri verdi: unlar senin hakkındır! de- Sonra Çutsaya döndü: . — Mirzayi muhafız alayına al dım, Ona sarayda yatacak bir yer gösteriniz. Ben ava gittiğim za- | lar. Idil,, “a mano Sn adamlarımla birlikte pe- çe rs kuşku sapan Akayın Uygur ilinden Karaku- ruma gelmesi, en ziyade me nanın işine Çok iyi hatırlardadır ki, Lia kina, sd > seferinden d ini çok İlel akit Çagatayın göz koyduğu e aki kız Kara- kurumdan e Turaki- na: «Baş belâlarından biri inden kurtuldum!» ür eo Tam lâsını da başından savacağı sırada, Akayın ekrar sa- raya — ye kam küplere bindirmi Halbuki Oktay şimdi eskisi ka- dar kadınlara düşkün değildi. Tu- vak birkaç kerre: rahat uyku uyuyabi- hirsin! Gece ya gözdelerim- den hiç birini yanımda a alıkoymu- lum işti. Turakin a, Oktay hanın sözlerine inanmı &odh Onun bu kada: ie değişeceğini, gece eleri kadınsız yatacağını aklına sığdıra- mıyordu. z Oktay en çok Ankinle kalkar, ava gittiği zaman olarak yalmız yanında onu gölürür- dü. benmi pe kendine şöyle düşüp adın düşünüyo! Olay Ole elini çek- miş e ava gdierken Ankini ına almazdı. Ben, hiç bir er- keğin -gözü dünyayı gördükçe ve beyni işledikçe- elini ve gözünü kadından çekeceğine inanan bu- dalalardan deği Ms Turakina bir sabah Akayı sara- n bahçesinde an gördü. re çok ir e toprak gibi kapkara olm çekildi.. aynanın ö- pencere Sini ne bak- ĞLU | Akay, aslanları hemen başına topladı. seyirciler ye e: ti. nünde durdu. kendi yüzüi tı, WE Ben ondan e güzelim. or tay artık onun yüzüne mirygi Diye söylenerek, ize yata- ğının kenarına uzan i boyunda, uzun © — n bir kadının. hâlâ kıskanç- lıktan vaz geçme çok gülünç ve ayıp olaca urakina ini için pini dünden kopa' atmak, uslu, sessiz ve uysal bir ri dın olmak istedi. AAnkin gözünün önüne geldi. Oktay hâlâ ak$a! e per yem yemiyor si ye Ankinin m düşüm ündükçe, Oktayın her şeyden elini çektiğine emr du. Birden gözlerinin içi ateşle doldu.. yumruklarını e hay- kı mları onunla rdı: — Ya o.. ya ben. İkimizden bi- ri bu saraydan gidec (Azkasi var) AKBA da her dilde gazete — 5 ita pları bütün ekteğ tan kala ve ? kartaziyeyi olarak AK ucuz Ol KBA müesse- selerinde tedarik Telefon : 3377 * Tar ri köşesi” | e emi b in ve ek tan başka zinetleri kullan- dığı, bu; Dİ müzesinde bulunan eriş devirlere aid eşya arasında göze çarpmaktadır. Profesör Ernst Herzfeld'in bul- uğu tunç ve demir eşya arasımla uzunluğunda ve kalın başlı demir çivilerin, eski devirler. 'de büyük binalarda ee ileri ee unu inkâr, hacet yoktur ki, bugün Ur, Karga- miş ve Sirtellâda ipli çıkarı- lan büyük bina harebeleri, eski Türk medeni; inin sanayi, Zi- rai ve mimarisile ne kadar ilerilemiş olduğunu gösterir. Büyük göçlerden sonra, Ortaas- yanın kapıları garbe açıldığı asır- ürkler ıl Çine, üyük akıp git- tilerse; girdikleri ve yerleştikleri yerlerde de büyük ve yeni mede- “irad yaratmışlar, ve bugüne r yaşıyan ve değerli e- le bırakmışlardır. — Bundan yedi asır evveline ka- dar, en az dokuz bin yıl, kâh ö- nünde durulmaz yıkıcı ve yutucu seller, kâh kumlar altında ii sular gibi yürü ürüyen büyük Türk her girdiği iii göçleri, Türkü, teendiği alleinildi geri bırakma» mıştır. Sirtellâda yapılan yeni araştır- malar, Türke, daha eee kabartıcı vesikalar “yeke sm Hava tehlikesi Yeniden üye yazılanların isimleri Ankara 9 (A.A.) — Hava tehlikesi- ni bilen ipi imi Gülgân 200, 9451 Anafri 5, 9453 o i Her akşam İ bir hikâye O gece trende az ve fena uyumuş-| tum. U) açık pencereden 81ç- rayıp gitmiş denilebilirdi. Niha- yet şafak sökmeğe başladı. Macar ovaları sanki sedefle işlenmiş gi- bi lâtif görünüyordu. Karşımda orta yaşlı, üstü başi temiz bir adam oturduğunu çi nen hareket ettiğimiz partimanda maz Yolda, si uykuda iken binm olacaktı. Başımla hafif bir Sall im. Yı için rai Ağ zaman, benim zetelerimden birini e olduğu nu gördü — Affedersiniz dedi. gazete gördüm de — Türkçe bilir misiniz? — Uzun seneler İstanbulda bulundum — Türkiyeden hoşlandınız de- r Türkçe ım. daya — Cennet gibi yer? Ah tekrar bir Türkiyeye gitsem diye o kadar isti Karım da seneler- <e İl çalışmıştır. — mı? Eve İorembergde zengin bir ailenin kaz i idi. Fakat tali fena gittiği için, Türkiyeye mürebbi- yeliğe gitmeğe mecbur o Sonra benim sükütumu bir hay- ret manasında alarak izahat ver- meğe başladı: — Karım benden çok gençtir... seyahatta çar teferruatını biraz evvel hiç tanı- madığı kimse! — Biz, diyordu, rig severiz ki evd hep türkce Lek Hele karım türkce için çıldırır. Çocu- da ii Siz evli değil siniz değil mi ayır. ençliğiniz geçmeden evle- Sustu. Benim bekârlığımı âdeta bir kabahat telâkki ettiğini görü- . Biraz sonra, güler yüzle er Hira başladı: r kaç seneye kadar işten & çelileceğlin. Türkiyeye gelip Bo- Posta ittihadına dahil olmayan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 190 üç aylığı 1000 kuru Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. szmigi ii — Hızır günü ni ” İN : vE 6,24 mi Va. 429 ce? 12,01 Ür e 19,08 İdarehane: Babıâli civarı Acımusluk Sok. 13 No. elik Telefon: 24240 Anadolu sahili için bayılır. En çok sevdiği (Kanlıcadır. Dedim ya, size mürebbiyelik ve Kanlı- cada iki çocuğa aşi Ben de li e teme Çok gençtim. Şimdi bir Almanın ağ- zından Kanlıca ismini bütün vücudumda âdeta Yanımızdaki köşkün bahçesin- den iki çocuğun berrak sesleri ve onlarla beraber bir alman müreb- yn!, rd kız selâmıma mukabele — Ne m ü değil mi? — Çok güz — Güneş ayda parlak yanı- OK. Lakırdımız çok uzun sürmedi. ukların yanıma git mek için özür dileyerek ayrılmak istedi. Bir hatıra — Çocukları yatırdıktan sonra tekrar geliniz, fröylayın. Neden? — Gökte o kadar parlak yıl dızlar varki! Ve o da geldi. Du- yarın üstünden öpüştük. Kolla- rımla onu sıkı sıkı e baris m. «Bösse» diye beni güya azarlıyordu be: n de tekrar tekrar üyordum. , Sonra aşk başladı. Gözlerimi- daha tatlı tatlı, ti titreşe bakışıyorduk. Artık elle- sıkmağa cesaret edemi- yorlardı. Dudaklarımız titriyordu. ir akşab, onu okşadığım sırada, kis tuttu, göğsüne bastırdı, aci- tacak kadar sıktı, Kendimden ge- çiyordum. Sonbaharın çılgın ko- kularile birleşen sevkitabii her mü azaya galebe çaldı... Adı «İlsep idi. Ancak yirmi yaşında var m a koca- man çalını mesud idiler e Birbiri- mize bir çok vaadlerde bulun- duk. Tatlı istikbal hulyaları kur- duk. Çocuklar uyur kir İlse ken disini bi- ze dar gelirdi. Kolarda dolaşırdık, Yıldızları, sabaha karşı mehtap- ları seyrederdik. Bir ei, İlsenin mavi gözleri oldu. Boğazını hıçkırıklar — ü, gözlerimi öpü- ri m gecemiz olmuştu. Sonra birbirimizi bir daha göremedik. enden ayrılmadan evvel, boy- nundaki ince bir altın zinciri çe karmış, benim boynuma takmış, küçük madalyonunu ete ği min altına saklamak istemi Ertesi günü Mw dönü- yordu. Ben ondan sonra uzun ve mahrum gecelerde ne kadar göz yaşı dökmüştüm. Karşımdaki vi arkadaşı artık susmuştu. Pencereden dışarılarıni seyrediyordu. — Affedersiniz, dedim. Kari nızın adı Berta Seiler midir? (Mahsus yanlış bir isim söyle- miştim). — Hayır dedi. İlse Blumenfield ir, vücudumda bir hissettim. Kendimden peer i boynumdan Karşıdaki adamın hayretle ba- a kan gözleri önünde onu parçala” dım. Yarısını ona uzattım. Gü- Tümsiyerek: — Rica ederim, dedim, bunu karınıza veriniz. Bu zincir birçok sene evvel bana hediye edilmişti, — Iğur getirir. ğ Karşımdaki adam şaşırmıştı. Ne söyliyeceğini, ne yap — Neden parçaladınız bu zin- ciri? diyordu. — Aklıma böyle esti, Memle- ketimizi bu kadar seven bir ec- nebi kadınma bir hatıra hediye etmek istedim. Trende gördüğü- nüz bir a bunu yolladığıni yiniz O! Tik eledi indi. Arkası dan kaybolucaya kadar kli A Neden bunu yapmıştım? Ben- de kalan zincir parçasını avucum- 5 Zavallı İlse, hatırlatmağa kalktım. Bu lüzum- suz eğri ne A vardı? ağ ye yaraya» gi rs yaptım ie) . (Hikây: #»