Sahife, a Bld 10 m — 19 SARAY ve BABIÂLİNİN İç YÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI RTEM > Teretme, iktibas hakkı mahfozdur — “ofrika No. 569 İdari ademi merkeziyet usulü, büyük Tuna vilâyeti teşkili Abdülâzit Misirdan avdet ey- eket ahvali- in kol, kol memurlar . Müfettişlerden gele- hele hemen İcra mev- kiine konulması için Babıâlide bir komisyon ve bu komisyon maiye- tinde zi bir kalem teşkil edi! İmişti; komisyona askeriye ve maliye dairelerinden birer âza ta- yin edilmiş, bl Cevdet pa- şaya tevdi olunmu Müfettişlerin taka geldikçe komisyonca verilecek karar Üzerine icabı ne ise hemen icra itirilecekti ti, tine Ahmed Vefik fendi - başvekil Vefik paşa » Ca- © kâtipliğinden muhreç Zi - şair ve edip Ziya paşa - memur edilmişlerdi. (Cevdet paşa Abdülhamide maru- zatında Ziya bey için mahud Ziya lanmadığını bildiğine, belki ikisi- ne birden delâlet eder). med Vefik efendi Bursada “saplanıp kalmış, verdiği bazı Karakuşi hükümlerden, hotserâne icraatından ik halkın şikâyet- leri ayuka çıkmıştı . Bursalı Rıza elsi kolu da bir kaç harap mescidi tamir ile meşgul olmuş, İçerilere gidip tef- tiş vazifesini icra edememişti; Cevdet paşa maruzatında (evkatı hâliyesini de hamamlarda geçir- di) diyor. Suphi bey favkalâde bir sürat- le Manastıra kadar gitmiş, kodra tarafına ayak basmıyarak kısa bir devir ile İstanbula dön- müştü, Ziya bey Saraybosnaya varır t ve teşebbüsleri Cevdet efendi tayin edilmişti, (H. 1279). şa bu müfettişler için lâtife olarak: (Dört müfettiş gön- derdik; dördünün de talimatı bir- di; her biri bir türlü içtihat etti; meslekleri dört mezhep gibi biri- birine muhalif oldu!) demişti. Fuad paşa devleti aliye için usu- görünü- Büyük Tuna vilâyetinin teşkili bu fikrin neticesi idi. Bosna, Hersek müfettişliğinde 5 kiliğii intihap ve tayi- ninde, sonra ilmiye rütbesinin ve- zarete tabvilinde gene böyle in- ce, uzun hesaplar mamiıştı . Cevdet paşa bunları da Abdül. az müessir ol mezuniyetlerini tevsi ile mühim işlerde merkeze müracaat eylemelerini, bu veçhile saltanat merkezinin âdi işlerle ee Tan kurtulmasını istiyo dairesinde bir vilâyet kal din, Niş eyaletlerini birleştirerek Tuna vilâyeti namile büyük bir ilâyet teşkil etmiş ve valiliğini Niş valisi Mithat paşaya tevcih et- tirmişti. , Gevd et paşa Bosna, Hersek tef- elçi İstanbulda Fuad ve Âli paşa- larla görüşürken hayretini sak- amıştız evdet efendi ile müsaha- betten pek ziyade memnun kak ım. Ülema sınıfında böyle bir zat li bilmezdim. — Bizim tes özlen çıkan otolar ülema sınıfındandır! Elçi — İstanbulda böyle bir s1- nıf zevat bulunduğuna vakıf ola- madığıma teessüf ediyorum. Üle- madan böyle diğer bazı zevat ile de görüşsem! Elçi gittikten sonra Âli paşa Fund paşaya: — Gördün mü ettiğin işi! Bu herif şimdi benden görüşmek üze- re kazasker ve molla istiyecek! angi matuhu göstereyim? Te- kirdağı müftüsü zade ilemi gö- rüştüreyim? Âli paşanın sözü yerindeydi. O günlerde sahihan ülema de- nilebilecek adamlar pek azal- mıştı, Ülemayi resmiyenin çoğu cahildi. Hikmet bey ve Rüştü Mol- la, Arif efendi gibi âlimler yer- lerini boş koyup gitmişlerdi. İlk miye tarikinde değerli adamlar parmakla gösterilirdi. Cevdet efendi Bosnada iken meşiha| amına getirilmesi için İstanbulda bahis geçiyordu. Fuad ve Âli paşaların meclislerinde de bu bahis Ml hariciye teşri- fatçısı Kâmil be — Ülemeya kai elçileri, elçis lere karşı da ülemayı göstererek da babı fetvada olur. Burasıni güzelce düşününüz Der. Fuad paşa mizacınca bu türlü sözleri eğlence sayardı, Fa- kat Âli paşa kuruntulu bir adam- dı. Bu söze ehemmiyet verdi. (Cevdet efendi şimdi Bosnadi tensikat ile meşguldür) enleri geçiştirildi. bu ri Kozan cihetlerinde ıslahat icrası için bir (Fırkai 1s- lahiye) teşkil edildi; komiserliğe Cevdet efendi, kumandanlığa dör- düncü ordu müşiri Derviş paşa ta- yin olundu. Yanlarına politika memuru sıfatile Vaso efendi - Va- bu memuriyetin- de muvaffakıyet gösterdi, Kozanlılar gibi devlet emirleri- ni tanımıyan, Gâvur dağlılar - Ce- belibereket - gibi gasp ve sirkati ker ve vergi verir ale ağ büyük him- meti görü “Cevdet paşa Bosna teftişinde iken de Vaso efendi müfettişlik tercümanı idi. Cevdet paşa Vaso paşa hakkında «Hersek, Bosnada bulunduğumuz müddetçe hüsnü hizmetini gördüm, sadakatını tec- e ettim. Sonra da devlete hayli güzel hizmetler etmiştir» diye hüsnü şehadette bulunuyor. Vaso paşa Cebeli Lübnan mutasarrıf- lığında, hariciye nezaretinde (zil e 1296 - Rec muştur). (Arkası var) 6 teşrinlevvel 1936 pazar günkü tef. ER ER 8 ya ali? ) “başlığı gas ncu satırından evvel elli rai kalmıştır: (Sefaret a büyük çairimiz bay Abdülhak Hami: — İnsan “böyle &0z #öyliyebilmel için Melkon olmalıdır /) Diyerek). ep 1297) bulun- Yazan: M. Uygaç Ortada derin bir süküt vardı. Fenerler seyrekti. Köşelere ko- nulmuştu. Barrokanilerine sarıl mış yerlilerin birer gölge, birer hayalet gibi bu köşelerden dön- dükleri, kayboldukları görülüyor- sürünür gibi yürüyorlard ai çalar arasında beyaz ilki, sök gözüküyordu u keskiri yasemin kokuları ne- reden geliyordu? Yasemin kokularını rüzgâr gi tirmiyordu, Çünkü hava sakindi. Her sokağa keskin, devamlı bir asemin kokusu yayılmıştı. Sr mini mini bir aşk eli gibi ok- şayıcı sarhoşluk verici koku. Il gece içinde bu koku gittikçe ko- yulaşıyordu. Nereden geliyordu? Belki de penceresiz duvarların yi kaktan geçenlerin ji görmiyecekleri kadınlar İsli şan «muşarabie» lerden? Bu cak, okşayıcı ve sarhoşluk verici okuyu neşredenler şarkın gö görünmiyen kadınların zefenleri miydi acaba? akat «muşarabie» ler karan- lık ve sakit idiler. Güzel arap ka- dınları ihtimalki şu saatte ha- rem dairesinin odalarında toplan- mışlar, orada şarkı söylüyorlar, raksediyorlar, yahut m yastıklara, kuş tüyü sedirlere yat- mışlar «bölhel» yapraklarını çiğ- niyorlardı... Hiç gürültü işitilmiyen bu dar sokakların i yanları duvardı. Daarlan örter şurada bu- rada, kapılar açılıyor, yukarı ta- Fakat bu duvarların üzerinden hiç bir yeşillik taşmıyordu. Bah- çeler de rap kadınları gibi namahrem bir şeydi? Evet, bahçeler de gözden gizli kalmağa mahkümdular. tan geçenleri sarhoşluk verici hül- yalarla dolduran yaseminler de gizleneceklerdi... Aydınlık Tunus gecesinin kin al içinde yaseminler esir kadınların hülyaları gibi baygın baygın elen e du. Alfröde 6 sas buraya Nafıa Bakanlığından: Haydarpa rpaşada sif teslim şarti bedeli 616 lira olan «2200» adet ölmek telgraf Ne a ilime yağ r, da bakanlık malzeme mü at 14 de Ankara- İsteklilerin ticaret odası vesikası ve 46,20 liralık muvakkat temi- natları ile aynı gün ve saatte komisyonda erimi eray İstekliler bu Busüstaki #artnameyi parasız olarak A: malzeme alabilirler. arada Bakanlık lin «5994» kadar, hiç konuşmadan, dar so- kaklarda yürümüşler, şehrin yük- sek kısmına yaklaşmışlardı, Şim- di nihayetinde Fas mimarisi tar- zında bir tak görülen bir sokak- ta Kline Ay, görünmiyen bahçele- rin ale yükselerek hali ta- raçaları beyazlatmağa başlamıştı. Sudanlı bir zenci bir kapının 1 V ti Güzel San'atlar Akademisi Direktörlüğünden: 1 — Akademimiz Mimari Şubesine — ii Li verenler, 2 — Resim, Heykel Şubesine Orta Tenyini san'atlar Şubesine ar ta mi mıntaka 3— ertik EE ae ve Selçuk kız ertik okulu i Birinci teşrin başın tarihden sonra talebe olmak isteyenlerin aşağıda! 3— ve töiyicik gbi bu 5 — Kay gün öğleye, Elde Akademi idare mezunları alınır. dan 14 — mr Mimari öğre “Birlikte ber 1. aki sine baş vurmaları, A — Direktörlüğe yazılı ie dilekçe B — Sağlık ve aşı rapori C — Nüfus kâğıdı D — Eyi halini gösteren belg E — Altı 5 adet kartonsuz Fotograf tu. Kolla- rını dizlerine, başını da kollarına seen nü rabiey- den basit bir e işli, — Nafile durup bakma ve din- leme. Zahmete değmez. Bütün gece burada dursan kimin fısılda- dığını göremezsin. i bu sesler nere- amma, den piri örüyor musun? Yesil bir ay benziyen verden, Sokak- | YASEMİNLER ARASINDA Tefrika No. kadınlar efendileri evde e ları hakkında çok hülyalara 49 pılma sakın... Biraz daha yürüdükten sonrii Alfröd Didime bir kapının önü” de durdu. Buraya üç basamak me divenle çıkılıyordu. Yukarıdâı beyaz ye üstünde iki Li rabie v Hafif bir ses işitildi, Görü yen biri ile Alfröd Didime art sında yavaş bir muhavere cerey3f iye # Nahid rim — Geldik m Arkadaşı sesini çıkarmı ç için işaret ederek rm ğ kındı. Dar sokak tamamen-tenha idi yele bir beklemeden son kapı rezeleri üzerinde gayet ağır dönmeğe başladı. Yalnız bi adam girebilecek kadar bir 8 lık peyda oldu, Didime b — Gel, çabuk! Nahid ini arkasından çi pek aydınlatamıyordu. Sonra, # kalarında, kapı ayni sessiz Y# vaşlık ile kapandı. Nahid o zaman kapıcıyı göl dü. Bu Sudanlı bir zenci idi. yi iş olarak Nahide güldü ve di uzattı. Alfröde: ' — Bahşiş ver, dedi. Buradi buna alışmalısın, Sizde bahşisi yalnız adı var. Fakat asıl bah memleketi burasıdır. Burada b şiş sosyal bir müessese hali gelmiştir. Nahid zenci kapıcıya karşı 1 cömerd davrandı, Mehmed Ali yerlere kaps casına selâm vererek teşekkür e ti. Sonra tekrar olduğu yere , hatça uzandı. Nahid ile do biraz yürüyünce avluya geldi Avlunun köşesini mehtap aydı latıyordu. Duvarlardaki çiniler sanki kıvılcımlar Sakiiy ur ne uzun gölgeler salıyordu. Dipte, bir merdiven görü! yordu ve duvardan birinci bir geniş cumba gibi odaya oi rdu. İıyo: j Beyaz bir «sifseri» ye 6. ıl yaşlı bir > elinde lâmba a merdivenden ğı indi, Alfrğd Didime ile Nahid ei nın arkası sira merdivenden 1 tılar. Küçük bir kapıya g€” ler. Kapı büyük cumbalı od açılıyodu. Buraya geldikleri man, ihtiyar kadın bahşiş iste için elini misafirlere uzattı, Sonra, Alfred Didime yav! . İhtiyar ad eli göğsünde, yüzü memnu! tebessümlerile parlamış, ze kapanır gibi yürüyerek yav?” çekiliyordu j (Arkası V