? s , yamazdı CONAN m ATIŞ # Sahife 8 am anan. AKŞAM 1 Teşrinievvel 1935 Tetrika No, 139 YENI NEŞRİYAT CENGİiZi İSKENDER i Akay bir gün (Cüda) yı yakından e rl Beline hançerini taktı.. Bahçeye i kapısını çe em başladı. | demir sürgülü | Akay, o rlaguçun saray- odan uzaklaştırılması fikrinde faz- laş elbette bu sözleri çi boşu- na söylememişti. Bu konuşma üzerinden iki gün bile geçmemişti. Ak sarayın alt dehlizlerinden geçer ken, Erlasın sesini işitti.. yürüme- i.. mermer direklerden birinin ar- kasında gizlendi ve gözünün ucu ile ileriye baktı, Erlaş bir arkadaşile baş başa vermiş, yavaş yavaş konuşuyor- du: akşam — Kırlaguç çadırda büyümüş amma.. karısı hiç de onun gibi de- gil. — Ne demek istiyorsun?. — Hanların yanında hürimin bir cariye gibi konuşuyor. Yürü; “ şünde, bakış! eze eki da bir > g — Cüda, Ka: ni mı va çök istiyorsun?. t, Ben böyle Nü yer mey ö kimse ile görüşmemesinde bir sebep ol- sa gerek. — Haydi canım.. sen zaten eski, den beri, esen yelden nem kapan bir adamsın! Kırlaguç Karakurum. | da yaşamış bir adama benzemi- yor. — — Bob Kırlaguç, Karakuru- a ayak sem Fakat, ben ka ee bahsedi i konuşmalar biraz daha sre ğ u herifin çarçabuk sa- f Mn TAOLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR N OĞLU FAHREDDİN i ve (Cüda rumak gerekti, Fakat, Çagataydan onun saraydan uzaklaştırılmasını isteyen kendisi değil miydi?. imdi, kocasına, nasıl; «Bu dam gene sarayda kalsın!» dim bilecekti?, Erlasın böyle bir tuzak hazır- söylemek işine gelmiyo: rlas, zaya her zaman lâzım- dı. Akay, Çagatayla a: açıla- cak olursa, Uygur ilinde | kendini, ne Erlastan daha uygun bir dayan- gaç bulamazdı. Erlası sarayda tutan, onu mu- hafız bölüğüne zabit olarak geti- ren -— bu Tatar delikanlısının her zaman kendi peşinden gelebi- yordu. ru meseleden ahsetmemek de onu hedefine u- laştırabilirdi. Çagataya Kırlaguç hakkında bir söz söylememeğe karar ver- m BİR Türk mi meğe irsi ii ir vini bir) mecmuası... Bugün, ikinci sayısı kan bu aylık mecmuanın sahil elerini yda kebile dememe renkli formalar birer tab- io nefasetindedir. GAzdal biz)in pak ilminin. her mev- zuun en salâhiyetli görülüyor: Re- sad Nuri, Faruk Na fiz, Orh i, Ha- lid Fahri, Nâzım Gini Yusuf Ziya, üküfe Nihal, Halide Nusret, Mithat Ce- mal, Sabahaddin Ali, Sadri Ethem, dok- or Muzaffer Şevki, Cafer Fahri, Abdül- yaz Tevfik, fik, Serme Muhtar, Mahmud ye Yaşar Nabi en güzel şürleri, hikâyeleri, ri makele bu nüshayı kıymı lr ra (Ayda bir)in ikinci manda herkes yi bulabilir: a Venedikli Bafa.. Şıklık Endlilis ein Türkler... nede ii yıl sah - Nasıl Mason oldum? Evde ki Lİ bele emeli mi damlar nasıl düşünürler?.. i Habeş delikanlısı... İşte, Ayda birin 8 ifesindeki güzel ve kıymetli Yasli azıları, ( iğde bir) ber kütüphaneye kıymet verecek nefis bir mecmuadır. Onu, ber. z bütün okuyucularımıza tavsiy Nİ ADAM 9l inci sayısı kıymetli yazılarla çık- tar. - 'K ADAM Bu isi Pie ir ikin de renkli ka meraklı ve eğlen- EN yazılarla çıkmışı miştı, yide bir daha a se me rar ettim, Çagatay 'Kırla nından ayırmak istemiyor.» psa cekti, Fakat, mesele yalnız Kırlagu sarayda Kalı ip kalmamasın. ei ret değildi. Erlas, Sesi çig na, Cüdadan bahsetmişti Akay, Erlasın kel kışkırt mak için, Cüdayı ileri sürdüğünü kalağile işitmemiş olsaydı, bu suç- i de kıskanacak ve bu erinde zihin yormak- ta kendisini | haklı landım. — Ne ipi y bu ve a ar çıkarır üye ri — Umı n umuyorum. Çünkü herif av: AR, a uçan kuşu vuruyor. e “domuzlarımı bir okla yere d yor. — Bundan ne çıkar?! Bu mezi- yetler muhafız olmağa yetmez. — Göz boyamağa yeter ya.. — Bir tehlike seziyorsan, a mağa çalışalım. — Ben bunu senden önce dü- şündüm ve Akayı kışkırtmak fırsa- tını kaçırtmadım. — — sözleri tince kaşla- rını çi Zar konuşmalarına devam Akayın ne kadar kıskanç pekâlâ bilirsin! © dedim. Bu kundak, Sn hareke- “te getirmeğe yetmez mi? — Çok iyi düşi sün! Yaman adamsın, Erlas! Ben kırk yıl dü. şünsem, böyle bir tuzak hazırla- dım, — Çagatay, Akayı kırmak iste- ez, Umarım ki, ikisi de birka güne kadar buradan uzaklaşırlar. Zabitler konuşarak bahçeye in- e Akay odasına geldiği zâman Cüdanın saray k ye adım atmadığını biliyordu. Ça- gatay bu güzel kadının yüzünü u- zaktan bile görmemişti. Akay kendi kendine: Eğer kocam bu kadını gör- müş ve beğenmiş e onu bir okla kebertmek güç değildi. Dedi.. rai «Es Erlas, Kır n bekçi: liğile ME. Meri sayisi beklerken, aradan günler geçtiğ halde delikanlının ğa bir değişiklik görülmüyo: bir gün tOzleğyı yakın- ise yili eyi Askerlik Şubesinden: — Birinci teşrin 935 celp ve sey- kai hangi sınıflardan ha angi doğum! aim kadar çağırılacağı aşağıya | r. Alâkadaranın mu: yazı. — İki senelik sınıflar, benli ii 316, 327 İM za ile ğumlulardan NE kalanlar ve 329 do- gumlular 25/ de rin bedelleri 24/10/935 akşa- — Deniz sınıfına a olan erat- n 330 doğumlular 10/10/935 günün- de. şubede toplanacaklardır. Bedel veren- İeri iy s9 ii vee > 10/935 akşamına ka- dar ey elm ayrılmış erattan 329 ye; 330 doğumlular 15/10/ 935 gününde şubede toplanacaklardır, m bedel verenlerin o bedelleri 2 /10/935 akşamına kadar kabul edile- — Gayri islâm erattan 316, 327 Kakayesile 328 bakiyesi sevkedileceğin- den 25/10/935 gününde şubede toplar nacaklardır. Bunlardan bedel verenlerin bedelleri 24/10/935 akşamına kadar a Zer ekil akya e meyenler hakkında askerlik mükellefiyeti kanununun ceza maddesi ahhkâmı tatbik edilecektir. s5 askerlik şubesi başkanlığın- uda ücretle istihdam edil- mek üzere sivil makinistlerden almacak tır. İsteklilerin Üsküdar askerlik şube. sine müracaat eylemeleri, dan:1 — dan görmek, onunla görüşmek iste- di. Beline hançerini taktı, Kimse- dan birinin önünde | Satılık ingiliz yatak odası 'ekmil masif akaju İngiliz er - Bai 2 komodin, çekmeli ring elm tir tualet, kiran gazetesi ilân memuru Nur. Sila müracaat, Telefon: 24940 d pısım çalmağa başladı. (Arkası var) Selâmi İzzet Kayacan mike eli gla lak TIYATRO ir TI dürkçemizde tiyatı esi Yahu ve ehliyetle yak maş biricik e Bu kitabı alıp okumayan edeb il ve tiyatro se- verler wn ee ay rulmaz bir n kaldığına oi nlar, Her iğ bulunur, ie ne yapacağını bilmi- k u. Erlasın tuzağına düşmemek Bedeva ecnebi iel hfilindi bu yıl da Sn bil. ei e, ie gi Se aim rusça, italya; aş bii san piri e der almıst 2 — Dersler a Kii 18,5 W m li eb şub giz star. 4— ere | teşrinievvel salı günü akşamı Bee 5— Se urslar e. Kayıtlar her gü 14 ten 21 re kadar mahfi- lir Bayoğlmma Tokatliyan arkasındaki EE, gi B. e sie GİYİN mahfil e sip e bir üniversiteli Şehir ti- e li bir aktrisi seviyordu. Di seyriçin akşam tiyatro- n her ya gidiyor, eline geçen a ile güzel aktrise çiçek yolluyordu. Bu suretle kend tanıt ğa muvaffak ol tu. Hattâ ona mektup bile ikti Fakat hiç- bir cevap alamıyordu. lebe o kadar ısrar etti ki nihayet, bir gün, onu evine kabul eti siz ns oldu. Fakat yüzüne kar: bo: yere yorulduğunu, yesili etti- ğini anlattı. Genç talebe, aşkın ve yeisin ver- diği heyecan içinde kendisinden geçtiği için, evden dışarı atılması biraz gürültülü ve güel oldu. Maamafih, bundan da uslanmadı: Her akşam tiyatroya devam et- mekten geri kalmıyordu. is ise, piyes yazan muharrirlerden birini SE Kendisi birkaç sene evvel hizmet- silik ve figüranlık rollerini yaptı- gi uharrir, onun istidadına dikkat ederek, adapte tris parlamış oldu. Bu şöhret! dını farkeden b bir eserini prova etmişlerdi. Pro- vadan sonra, ta muharririn yanına Sit : a gidiyor muyum? liye sordu Muharrir, biraz evvelki prova- Tardaki rolünden bahsettiğini zan- nederek: — Evet, dedi. Fakat son per- dede biraz fazla «jest» Re sunuz, Biraz daha sakin oynası nız iyi olacak.. Aktris ar. O, başka cevab bekliyordu. Dudaklarını ısırarak: — Ya! dedi, Sonra — Ben rolden değil, sam den bahsediyordum. Bu gec yatrodan sonra bize çaya vi edebilir misiniz?. Yalnızım, kimse ok.. Muharrir lim aktrisin yü- züne b ederim, dedi, bu öm başka bir yere davetliyim. Akiris ısrar etti; — O halde, yarın gece teşrifi- nizi beklerim — Maalesef, gene kabil değil. Çünkü yarın akşam içinde söz verdim. — Öyle ise, affedersini Genc ai gözleri an ivte heyyic, ayrı Mukarririn enli bir sözü yoktu. Onun aklı, files Sirkecide- ki çalgılı kahvelerin birinde güya artistlik eden küçük Ayşede idi. O,her gece soluğu Sirkecinin o abur cubur barında alıyor, Ayşe- nin numaralarını seyr etmeğe ke- şuyordu. Ayşe, çi rünen çehresile gerçekten güzeldi. Muharrir kendi kendisine: — Maamafih, diyordu, biraz alıkça... | Çünkü bu kadar uğraştığı, peşi- ne düştüğü halde, bir türlü Ayşe kendisine yüz vermiyordu! o | Aşkın gözü kördür. | ledi. Yanına sokuldu: — Yavrum, dedi, sen bu çalgıli kahveye hiç yakışmıyorsun. inle Ayşe, neden be ğı kalabalık karşısında bar kızlı- ğı etmekten kurtul, tatlı yaşarız, bir bayan ol en bayanlık filân istemem. Buradan hoşlanıyorum dedim ya size, bakınız açık söyliye. yim. Sizin ne apartımanınızı iste- rim, ne paranıizı.. — Fak at belin Ayşe? rtık Ayşenin canı sıkıldı. Mu- harriri âdetâ azarlarcasına hay- kırdı: — Çünkü insanı fazla traş edi- uz da ondan! Hoşlanmıyo- iz mı? Böyle her akşam karşıma gelip dikil meki dınız mi artık? Birakınız Sani peşimi! Ayş uharrire böyle iyice çi- lella sonra, selâm bile ver. meden arkasını döndü, yürüdü, gitti. O, acele acele sevgili şoförünü bilse LA ündüz- leri fındaki dükkân- Sirkec lardan aldığı Sm şekerleme- leri Pa ürür, verirdi yşenin ya vr Sevdiği rae för Besi üzel esi delikanlısı idi, Gill e, den bilmem kime benziyor, ve) bütün Beyoğlu kızlarının onun üstünde idi. Ayşenin düşkünlüğü, hediy leri a şoförde hiçbir tesir yap- ordu. O, genc kızların kendi- i Lİ karşı iptilâlarını pek tabii bu- ordu. luyor Ayşes biraz aptallığına Mikmediyördu. İçinde Ayşeye kar- şı ufak bir şefkat ve meyelân uyanmıyordu. Hattâ yam bile e istemiyordu. Çün! el şoförün aklı fikri genc kızda idi. Bu sabah, koltuğunun altında musiki notalarile caddeden geçerdi. bir ye kızı olduğu seye Her e, faka rif bir se saree me r meşhur si- şa çalışa biraz arabaları olsa, garaj açsa... Belki o zamı Halbuki güzel ve bilmiyo. du ki dünyanın en 2 ile sa kolunda musiki imi sin rak mektebe giden o güzel, ağır ve ciddi genc kız ona bakacak de. ğildi. Çünkü bir genc üniversiteli. yi seviyordu ve bu aşk onu bed. baht ediyordu. iği genc talebenin mi tiyatrosunda bir aktrise tutu! olduğunu, gö- zü dünyayı bile ei bili- yordu! Hikâyeci bir AKBA bele e e gazele pları bütün mektep ii ve aray z olarak | elrinde tedarik odakli ir,