5 Eylül 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

5 Eylül 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

7; ilmi EE TAŞ GANİ özi EN z Sahife 8 AKŞAM > Tefrlka No. 113 - U : k Radyo er akşam De. TACLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAX i bir hikâye | çan şapka li 5 Eylül Perşembe © Geler » ul: 18,30 Barlar ii imes 0 Anl çamlar altinda. çif | Günkü öylemi güzl, Sl da aş, lp >İ4 Zi çift yan gelmişlerdi. O kadar Sonra birden bire ümidi ye 20 Ordu saylavı Selim Sırrı Tarcan kendi âlemlerine dalmışlar, o de- | liyor: rafından söylev, 20,30 stüdyo orke SAHREDDIN Nİ LEZ önlerine “gelince, prensler şehiri teslime karar vermişlerdi. Bu sırada (Vera) adlı bir genc kız, prens(Vezolof)a kosarak, parmağındaki nişan yüzüğünü suratına fırlattı.. Mei önlerinde.: e, Moğolların Vlâdimir e geldiğini haber veren bir köylü: ; — Buralarda ne bekliyorsun? Moğollar dünyayı sardılar. Bir gün daha yerinde sayarsan, sen de Mos- “dı ve sikmeli Büke geçerek karşı yakaya atlad Grenli vağa a bir yere gide- k, (Stin) suyunun öteki başında iğ konakladı. Grandük Jorj buradan, Vlâdi- mirde geçen hâdiseleri sık sık ha- ani kün olamazdı. Moğol akıncıları önüne gelen dağları, ırmakları a- yıldırım süratile ileriliyor- lardı. Vlâdimir dört çevresinden mu- hasara altına alınmıştı. Grandü- gün küçük oğlu Vez bi çok cesur ve atılgan bir gençti. (Razan)dan züçlükle canını kurtarıp kaçtığı gündenberi Moğollar: öç ak mak kasdile, Vlâdimir kalesinde, müdafaa eden askerlerle kol di, Ha ttâ öteki kardeşine: — Mestislaf! Niçin korkuyor. sun? Moğollar di değiller mi? Biz de o atmasını, at sürmesini ve döğüş- mesini biliri Diyordu. Vezolofdan cesaret a- © İan müdafilerin sayısı, kaleyi ii mana karşı koruyabilecek kadi kuvvetli gire. ; ünü, Mo- — Atacağınız iii kimi öl Güreceğini görüyor musunuz?. arasında Ss 9 da Gg 9 7 s © ER < 9 da 2 5 » ? n pren zolof, uzaktan tan kardeşini görünce: — Vlâdimir. Diye hay eği, Vezolof, küçük kardeşinin Moğollar eline düştü- yeni öğreniyordu. Derhal kale maria PL Ok atmayınız!, e Öle e ve şehre inerek yörük kardeşi Mestislaf ile görüş- ğünü y “Moğollar, prens Vlâdimiri ken- di cepheleri önünde dolaştırarak, gehrin teslimini teklif ediyorlardı. Moğollar bu sırada (Suzdal) ü- Zerine yürü r Moğol kıtasının Ha muvaffakıyetle dönerek ken- İilerine iltihak ettiğini görünce se- inmişlerdi. Ee yıtahtta üç gün süren hararet asi Prens Vezolof di çşneti. E esi Koskoca bir ulusun mahvok. | ateşli biz ais masına -bir kardeşi kurtarmak içiri azı olaı Ben düşmanla da bir veya birkaç prens kanı da ökülsün. Diyerek kılıcına sarıldı tekrar kaleye koştu ve başına topladığı muhariplerle yeniden .ateşe baş- ladı, Moğolların üzerine ok yağmu- rile beraber, yangın çıkaran kun- daklar atılıyor, düşmanın kale di- bine sokulmalarına meydan veril miyordu. Kale müdafileri, uzaktan ken- dilerine uzatılan İl Vlâdimiri görüyorlar ve onun bulunduğ im ok ve Yalak atmıyorlar- yi irmi dört saatten fazla yen bu müdafaada rimel tü başla çalışmışlardı. Çarp r çök a ve şiddetli la ü bütün bu çarpışmalara tü imi Vlâdimirin a kıyanın kafasını koparacağım!) diyerek, Grandüğün bu en küçük oğlunu ölümden korumak büyük- lüğünü göstermişti. Hattâ Moğol AN bazıları Menkünün hüreketine epice O kızmışlardı — Prens Vezolof, şehri teslim et- mekten başka yapılacak bir iş kal- me görünce: yvah, babamın bize teslim ettiği ME A düşman ge- lip otur Direne İLK a başlamıştı. Gerçek prensin ağlamakta hak- kı vardı. Çünkü babası Vlâdimir- den yani hükümet merkezinden ayrılırken, bu oğlunun kulağına eğilerek: Vezolof! Sen oğullarımın en cesur ve beceriklisisin... Taç ve tahtımı sana emanet ediyorum! de- mişti, Prens Vezolof, babasının söz- lerini tece er çıl- dırıyordu. Asılz. er, prensin et- rafını sarmışlar. bri von teslimden baş- ir kurtuluş yolu yoktur, Mo bolları daha fazla AM içeriye girerlerse, bizden çok fena öç alırlar. bir gün e kale ka- iii ğine id Matiz orlardı. ra)nın sesi..l Bu arada tarihin karanlıkların- da boğulup giden vatansever bir genç kızın sesisi bizde prens Ve- zolof gibi, şimdi bile duyuyoruz. (Vera) Vlâdimirde asil bir ailenin kızıydı ve prens Vezolof ile nişan- ıydı. Vera (7 Şubat 1238 Mi ) sabahı nişanlısının evine koştu — Şehri düşmana sira edeçek Diye sordr rens Vezolof, nişanlısını o güne kadar bu İm heyecanlı görme- mişti, ii BE bir kelime ile cevap w — Ke Fakat, zalimin birdenbire sapsarı kesildiğini gördü ve vazi- yeti şu sözlerle izah etmek istedi: — Benim elimde birşey yok, Bü- rece kendilerinden uzaklaşmişlar- dı ki yanlarından geçenlerin far- kında bile değillerdi... Bü âşık ve çift kalabalığinin ortsamda bir tek adamcağız el leri ark iyi biliyordu. Uzun sipsivri bur- mini mini gözleri, dapdara- cık alnı, ufak tefek vücudile ka- dınların hiç hoşuna gitmiyordu. Kadının ho: giden vakıa er- keklerin güzelliği vi De- gildir amma Ahm: mide baş- ka meziyetler de Ma Ne zen- gindi, en iyi konuşan bir adam- dı. Ne meşhurdu. O sadece çir- kindi, tam mânasile çirkindi, İşte unun için mlıkta m dolaşıyor, etrafına kaç ba- kışlar fırlatıyordu. İçi “ihtirasları la doluydu. Onun da bittiği, bayıldığı ka- dınlar vardı lâ bayan Na- dide... Bu kadına fazla bi n ğa bile içinin tahammülü yoktu. Göz göze geldikleri, bakışları şöy- le uzunca bir müddet biribirle- rine düğümlendiği vakit bile içi- nin damla damla eridiğin, âde- ta mum ışığına tutulmuş bir bal- mumu parçası haline geldiğini his- sediyo: >: sonra: — Ah. Ya bu kadı- nın aşkı in Bilir ne müthiş, ne dayanılmaz şeydir. Fakat gelgelelim Nadide evliy- di. İbtiyar bir kocası vardı. Ve her kadın gibi Ahmed Samiye yüz vermiyordu. nüülmkiee. hafif bir rüzgâr çıktı. Ahmed Sami yanından bir kadın şapkasının hızla gördü. Eğer şapkanın arkasından koşmazsa o hızla denize uçacak- tu Hemen fırladı. Güç oldu amma.. şapkayı da tuttu, yaka- ladı. ii gayet ph geniş, bir kadın şapkasıydı.. imdi şapka el de etrafına bakındı. O Ekyailere dar mış, epice uzaklaşmıştı, Görünür- de kimseler yoktu. İçinden: — Her halde şapka uzaklardan geliyr... dedi... Sahibi arayıp be- ni yiyim hükmü verdikten sonra ii Ya yerde beklemeğe başladı. Çirkinliği odolayısile kadınlarla verişi azdı. ın içi kadınlara ait bir şey onu derhal heyecana AŞ Elindeki bu şapka da bir ka- dın şapkası, bir kadın eşyasıydı. Hem de ne şıktı... Ne ince şey- di. Hayalini genişletti: * — Bu muhakkak güzel bir ka dına aittir. uzun boylu, kumral bir kadın. belkide sarışın... Gü- neşe tutulmuş billür > mi içinde bir bin renk te gözleri var.. Be halde zel bir he silin , başı açık kadırın tün şehir halkı, kale kapılarının Moğollara açılmasına rey verdiler. Vera kaşlarını çatmıştı. Heye- canından titriy. iaşe Prensin sözle- rini.dinledikte a, parmağın- daki nişan yüz ü çıkararak Vezolofa uzattı: yurdunun kapılarını üzen na “kendi elile açacak olan korkak bir erkekle evlenemem!. , (Arkası var) — Ya ihtiyar bir mendebur- sa... diye düşünüyordu... Fakat o düşüncelere dalmış, dakikalar geçiyor, ortalıkta kimsecikler gö- rünmüyordu... Akşam karanlığı perde perde ei ah.. kimse gelmiyecek... diye düşündü. Bir müddet da- ha bekliyecekti. Şapkayı burnu- na götürdü. Oh ne güzel kokuy- du... Birden bire heyecanla kal- koku yabancı bir koku değildi. u bay; le onun eski b ahbaplığı vardı. Bu Nadidenin kokusuna o kadar nziyor. ii ların arasından süz yanına yaklaşın: iki Şapkami Hile diye elini sıksa, yanyana çamlıklarda dolaşsalar... Bu eki bir saadete bile ra- zıydı.. ülüp çıksa, Hiva iyiden iyiye kara! ipkanın sahibinin Glee cağına kanaat getirdi. Dönme- ge başladı. Şapka elinde, her önünden geçer- ken şöyle bir gösteriyordu. «Aca- ba sizin mi?.» gibiye gelen bir mâna ile bakıyordu. Hattâ bazı dalgın kadınların ta meri e yı soki ufak tefek Bu ge ?.» Tı ve gayet samimi Ti cümle... İçinden: — Allah. Allah. dedi. Bu il tifat nereden esti?. Şimdiye kadar hiç böyle bir şey görmemiştim.. O gece Nadidelerde epiyce mi- safir vardı, Sofarada genç adam- lar, sporcu delikanlılar göze çar- pıyordu... Fakat Nadide Ahmed Saminin etrafında pervaneler gibi dönü- yordu. Ahmed Sami b mâna (overemiyordu. genç ka- dın kendisinin ta gözlerinin içine (Obakıyordu. Bir alık sofrada gezintilerden bahis açıldı. barsağı kocası Ahmed Samiye — — Giyer sunuz?, Bu akşam üstü çamlığa git- m i Birden bire gözleri Nadideye rasladı. İS sapsarı olmuştu. İlâve etti ride da bir âlem... Âşıklar ağaçların altında. sarı renkten mora döndü... Sami devamda : — O kdar kendilerinden ii mişler ki.. dünyayı görmüyo: lar. ayak iksa yüzüne baka- rak devam etti — Ayıklardan çi göm Ri ni uçurmuş.. Fa- kat gelip almadı.. Der demez Nadide elindeki — talı düşürdü... ha; içindeydi... safirler oyuna daldılar. ka taki tenha balkona çık- tı. Bir sigara tellendiriyordu. Bir de baktı.. balkonun kapısın- dan Nadid Ooooh.. dedi, nihayet sizi bulabildim. o kadar aradım ki... i hayret etti: ia — Beni mi aradınız. ş 2 caz ve tango orkestra 21485 şonütaberler » botmaları” Zİ: tiyatro" musikisi, pcesi 13 - 15 plâk ve duyumları estrası, 19,15 ko” 204120120 plâk, 30. 45 sözler 2 e ile Puccininin bis utterfiy? 0P rası, 24 hafif imi Budapeşte: orkestrası, 23 çiğan müziği Roma Napoli 4 Bari 21 nin EEE Lescaut» operası, Sonı duyuml, re o Eve konsef ye uccini 40 P yi r saki 20 küçük konser, 20,20 0 her van bahçesinden lemleri 20, iğ 0 ik vals popürisi, 22,10 dans, 23-9 zik, Eğlenceli mü; 6 Eylül cuma e 18,30 Dans musikisi, 19,10 musiki, 19,45 Ege caz, 20,15 Kar haberler rm 21,45 Bayan AlKy! r, Macar halk havaları, 22: ülereş, 13-15 Plâk ve duyumla m. ! Hdyo diren (9:15 Keriz 201 Plâk, 21,15 Şarkılar, 21,35 Râdyo 9 lon orkestrası, 22,45 Konser, 23,15 Y#” b e düyumlar, 23,20 Kons&” i cia 9,45. Amele korosu, Zi 15 Piyane Keman konseri, 22,10 PİS | Dea 21 Hafif müzik, 22,15 gömü komsen, 23,30 Ede biyat, vi radyo orkestra Napoli, Bari, 20. 15 Kas 20,45 ark plâklar, 21.1 2308 ! sak” Breslau, 2 Akşam müziği, Ulusal yaram 2 Şimal müziği, 23. 30 Eğlenceli m Posta ittihadına dahil olma; ecnebi memlel : Seneliği leketler 3600, altı aylığı tee üç aylığı 1000 kuru | Adres tebdili için yirmi kuruğlük pul kini lm Dİ 6 — Hizir gana, 188 sak Güney Öğle” İki 509 1034 535 918 Tap ne 3A6 5,31 1213 15,51 18,38 Si e ge an ae içe Na İdarehane: Babiâli civarı . nr adide teklifsizce onun al tuttu: / — Seni ya.. . Hain Si şaşırmıştı. Nadide ayni seklifsizlikle Saminin elini tuttu: — Bak kalbim nasıl atıyor” aramaktan... Sonra onun yanına büsbütül yaklaştı. — Vallahi Sami benim kab” hatim yok... O gördüğün deli kanlı kocamın arkadaşlarında” benden çamlıkta bir randevu i# “ temişti. ri gittim.» Ben dalgın onun sözlerini dinli yordum. Birden bire beni gir ladı. 'Tam o sırada sen ben amma senin bizi eği anladım ve &«mahvoldum» d& di am uçuP | ta senin yanına aa mi? Ne kadar korktuğumu tasavvi' edemezsin... Amma senden bir f€“ nalık çıkmaz değil mi?. Sen d? gi , n de çirkin bir adan değilsin.. böyle şeyleri anlarsı” yarın SeN Mm değil n mik İstersen öğ l secikler yok.. belkğkuel iy k (Bir yada

Bu sayıdan diğer sayfalar: