- 18 Ağustos 1935 AKŞAM Eski bir şatoda yalnız başına yaşıyan iki kadın 60 yaşındaki kızı 80 yaşındaki annesi mi öldürdü r Fransanın Ro- ba 1Ş, w Zam parkını ot- lar bürümü Seksen yaşını çoktan aşmış o- lan madam Labaron de Grassin ile altmışına yaklaşmış kızı Mad- lenin yalnız başlarına yaşadıkları bu şatoda bulunan kıymettar tab- ların, asarıâtikanın birinde pek çok paralerr bulun- ava açıyor- İk, onları mahkemelerde sürün- ğ dürüyorlar, dı. na kız arasındaki münasebet de pek iyi değildi. İki kadın sık sık aralarında kavga ediyorlar Ağıza alınmıyacak küfürler savu- Tuyorlardı, Bu kavgalar, daima ikti iyar Baronun kızını döğmesile Deticelenirdi. Ölü bulunan ei eski bir resm Ziya in ı, mutfakta gör- düğünüz yeli buldum. Zabıta bunun üzerine cinaye- tin bir soyguncu, ve yahud iki ka- dının gadrına uğramış ve onlara düşman kesilmiş bir köylü tarafın- dan yapılmış olması ihtimalini dü- üş, bunun için şatonun her ta- ları zaman milyonlar değerinde k kiymetli tabloların örümcek ağları altında kaldıklarını görmüş, hırsızlığa ve şatoya dışarıdan her hangi bir adamın girdiğine delâ- let edecek hiç bir iz bulamamıştır. unun üzerine zabıta, ihtiyar kadının kendi kızını öldürmüş ol- ması ihtimalini göze almış ve tah- kikatı bu noktadan yürütmeğe baş- lamıştır. Dinlenen köylü şahidler, ana yere yatırarak sopa ile döğdüğünü söylemişlerdir, İhtiyar kadının, kızının bu feci mek hususundaki e şid- çekmişler, fakat hiç bir itiraf ko- paramamışlardır. İhtiyar kadın Ele osrgu- larına cevap verirken — Benden ne İkiz ? Ho- sunuza e için kızımı kendim öldürdüm diye mi söyliyeyim de- miş ve hüngür hüngür ağlamağa başlamıştır. Polis ihtiyar kadının bu esrar- engiz cinayette parmağı bulundu- ğuna kani olmakla beraber elinde maddi bir delil bulunmadığından | hakkında hiç bir muamele yapa- mamış yalnız kadını şatoda yalniz Keme Lion poli, aş şeh Dr. ara gönderilmiştir. , Lokar esrarengiz cinayetleri fen- sayesinde aydınlatmakla bütün dünyada şöhret kazanmıştır. Bundan bir hafta evvel civar ikindi çalışan köylüler, şato- Mun tarafından gelen acı feryadla- " duymuşlar ne olduğunu anla- Mak için demirkapıya yanaştıkla- zaman ihtiyar ananın pencere- en; — İimdad! imdad! Kızımı ök ördüler diye bei duy- olarak yattığını görmüşlerdi. Mutfakta he delâlet ede- sek hiç biri iz yı Polis, derhal mii anayı cina- Yetin nasıl olduğuna dair sorguya Ar > b adan saatler geçtiği halde dön- ie i diğini görünce merak etti tim, aşa- Zonguldakta biçki ve dikiş a çok rağbet » vardır. Bunla; birer sergi de tertib etmişlerdir. Yuk; r da biçki ve il okulların- dan birinin talebesi ve sergiden bir Eş görünt yi Sahife 7 Tefrika No. 2 Arkadaş EBHarısı Yazan: Selâmi Kayacan ve * ez — İstersen sen alay et. Sabah- Birinci Bölüm ları kalkıp tarlaları dolaşmağa Üçü çıkarken, dönüşte karıma kavu- — e şacağımı düşünüp seviniyorum ve — Haydi... Alalım er kavuşuşumda onu biraz da- Yan yana yürüdüler. Bakışıyor- lar, gülüşüyorlar, arada bir elele tutuşuyorlardı. OValizleri paylaş- tılar, garın rıhtımını geçtiler, Salih: — Hayat ne tuhaf! dedi. Mehmad Ali tasdik etti: — Sahi öyle, h!, SR güzelmiş. Tek atlı. küçük bir . arabaya bindiler. Yanyana oturdular. Li- sedeki kadar gençleşmişler, çocuk- laşmışlardı. med Ali hayvanı kamçı- 5 A. 1. — Rahatsın ya? — Rahatım, keyfine bak. — Ne iyi ettin de geldin Salih. Kırmızı topraklı şosede yukarı doğru yol » Salih ar- kasını dönüp baktığı zaman, ta öte- lerde Adaları ufalmış gördü. Mehr:4 Ali anlatıyordu: — Görürsün üçümüz ne güzel bir hayat süreceğiz. : Her halde karimin da çok sevineceğine emi- nim, O yavrucuğun da canı sıkı- lıyor. Şişlinin danslı, cazlı, briçli ve pokerli ha- yatına alıştıktan sonra, Pendik- teki çifliğin ük çe iy insa- na ancak kas — Karın yek mi ii — Henüz çocuk. ç ya- şında. Bol sözlü ve bol kahka- halı. Halbuki ağaçlar konuş maz. Bazan bakıyorum da, onu kötü bir kafese konmuş güzel bir kuşa benzetiyorum. Neyse, niyetli, işten anlar birini buldum. Biraz daha geçsin Nişantaşına ine- ceğiz. — Korkarım bu yaştan sonra monden olacaksın. arımın hatırı için Salihin içinde bir şey cız etti. Karı koca arasındaki bu aykırı- lığı pek lan Mehmed Ali devam ett Sevimli, iyi kadındır. anlaşacaksınız. — Mademki sen seviyorsun, ben görmeden sevdim gitti. — Aferin sana... İşte çiflik 2 göründü. Şu Malik Evin ça- na Sabahleyin kalkıp ocağı yakmış ie bacadan in- ce bir duman tütüyor. “Deniilerden esen hafif birrüz- da var. Siz rin, daha rahat nefes alıyorlardı. iü mii geçirdi: Deniz havası insa- na leg veri, beraber kurulan © işte hayat- ta en mesud ideal — Yok, beni Tan imrendir- mekten vazgeçin Çifliğe Sakini hayvan hı- Zinı arttırıyordu. Mehmed Ali memnundu: — Evleneli iki sene oldu, eve yaklaşırken on altı yaşındaki âşıklar gibi kalbim çarpıyor, Bi- raz evel yola çıktığım zaman onu uyur bıraktım, şimdi uyanık gö- receğimi düşünüp helecanlanıyo- rum, Biraz sustuktan sonra: he ha güzelleşmiş buluyoru! Araba şoseden, iki yanı ği bir yolu. ig Salih gülümsedi: insanı bu dere- ce dr ceğini bilseydim, bu zamana kücar beklemez evle- nirdim. Büyük bir kapı açıldı. Araba girdi. Taş bir avluda, genç bir kadın elele — Günaydın Arabadan makin “Salih âdeta Bu, sergide gördüğü kadındı, ie Fatma gülümsüyordu — Hoş-geliliniz "Salik... TENE hayet sizi tanıdım, tini da çok sevindim. Bunu şakrak bir sesle söyledi. Salih eğildi. Genç kadın da ba- şile selâm verdi, bir adım attı. Mehmed Ali güldü: — Rica ederim resmiyetten vaz- geçin. Fatmam, kardeşini öp ba- kayım. Fatma eğe gibi, çocukça gü- turdu. Salihe eee yanağını uzattı, Salihin dudakları Mi AL danmadığma emindi. yaptı ını pek farketmeden uzanan ya- nağı öptü. anda, geçmiş ile gelecek gözlerinin önünde belirdi. aa pal «Tamam, olan oldu asta misınız?. Arabadan eğil bir yeriniz mi incindi? ayır, Ve gülerek ilâve etti: —— susadım. Ma uzaklaştı. Salih e emi «Benzetiyo- r vi benzetiyo- rum...» ydi yukarı çıkalım. Salihin beynini bir kurt kemi- . riyordu: «İnsan insana benzemez mi?.. Beş dakika göz göze bakış- tığım kadını görsem tanıyamam, bunu benzetiyorum... Hem öte- i daha uzunca boyluydu...» Eve girdiler. Fatma Ke bir bardak su ge tirdi. ayır, be ion o, ta ene ÖF, ben de çok olu- ea m Mehmed Ali ikna duruyordu, ırk sekiz saat çölde kalmış gibi. bir halim var. Bilmem neye bu kadar susadım. — Afiyet olsun. derim. i — Tep aama- fih bir mazeretim var, Sizi görün- a ce heyecanlandım — Kabul edeyim. Fakat sevin- diniz mi, yoksa korktunuz mu? Sakın beni bir kere rüyanızda gör- müş olmayasınız... Salih dikkatle kadının yüzüne bakmağa cesaret etti. Gözlerinde ve dudaklarında hep o ince ve alaycı gülümseyiş vardı. elinize de size odanızı gös- tereyim. Açık * paravanalı, pembe tonla döşenmiş şe ari ir odaya götürdüle; ei var)