7 Ağustos 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

7 Ağustos 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——.... Tefrika No. 84 TACLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGiZiN OĞLU FAHREDDİN “Gördüğünüz yıldızların hepsi birer gök güzelidir, Ulu hakan! Kora mabudesi, gökten yere düşmüş bir yıldızdır.. şinıdi ona kavuşacaksınız!,, İSKENDER Gökten yere düşen bir yıldız.. Sebutay, yerlilerin (Felâket mabudu) ndan bu kadar çok korktuklarını görünce, sarayda d mukavemet görmeden ilerliyor- lardı, nses Şama, Moğolların giz- li kapıdan i içeriye ui ğe uğunu Yaffak oldu; ca teli düştü, Muhafizlrda biri pren- esc koşarak >— Sakın e adamlara ok attır ınız, dedi, (dike bele nun oğulları Prenses ladı. * Sarayın üst katını (o muhafız- larla e 1. söyleyin.. ne istiyor- larsa — bildirsinler. Sarayı- mın üst katına e. “rl haber gönd elçi olar sa presesin nn beraber Ooyukarıya ma zümrüdlerle süslenmiş bir tahtın üzerinde oturuyordu. Eğ şında parlak ap gani bir taç vardı. a kak ağının tacıydı. Kral kri 1 kızına teslim etmiş- ti. Krallık £ tacı düşmandan muhafazası için adadan başka *min bir yer yoktu. pi lılar bu adaya Moğolların değil, 7 bile geleceğini azlı eni amanın sırtında ete- ği yerleri kaplayan uzun ve sır- Malı bir elbise ve belinde küçük ir hançeri vardı. Elleri ince bir” tül altında ray Tensesin tı, Fakat, *âray halkı prensesin e) çıktığı zaman yüzüne li « Şamanın gözlerindeki ei Sü kuvvetten herkes bise Kis Ma bütün kuvvetini ta: ırdı. ak Şamaya (Göklerin Mabudesi) diye taparlard İki çel in omuzlarına koymuş ruyordu. öl prensesi selâmladı ve ellere sb, diz çökmeden, ayak- öğ han Karakurum yay- lasındarı buraya ancak sizi gör“ fenalık yapmak için gelmiş in- ra değiliz. Süme Sebutayın sözle- dinledikten sonra Yavaşça ira kaldırdı: — Sarayımın gizli kapısını bul ai alna özlerine inanmaz- dim, Eğer Moğol kurumdan buraya, yet ine, rsudu Kara- eli iki ku- nın acısını çıkarmağa gel- *Ys€, bunun hesabını ancak ba- bam verebilir, utay prensese itimad verici bir tavırla cevap iz — Oktay han sizinle bu mesele hakında vi bir şey konuşmıya- caktır. un buraya gelişi, yal- nız sizi gö içindir, a, (Sebutayın sözlerine inanmıştı: — Peki.. - dedi - Hanınızla gö- rüşeceğim! Sebutay prensesin an döndü.. aşağıya indi.. ve geniş avludan geçerek dış kapıya geldi. tay kapının ön bi girme Sebi prensesin kendisini beklediğini söyledi: —Hiç bir tehlike yok. Şama sizinle görüşmeğe hazırdır. Iktay yanına on kadar güçlü > aldı. 7 er askerleri r ikişer içe: irerek sai yın ari Selinin dı. Cengizin oğlu çocuk gibi sevi- niyordu. Onun bu sevinci, güzel bir ka- dın yüzü görmek ii mi doğuyordu? Hayı ma karşı boyun seli bir gi de- ğildi. Karak kökleşen bi; mabudesi) insanlardan bam baş- ka bir mahlük mıydı? Yoksa o herkes gibi bir insan mıydı? Mimenin ğçlmeleki be sonra İ şüpheyi silecek ve görmeden diği bu güzel kadın hakkındaki fi fi- kirlerini değiştirecekti, Yürüdüler.. sarayın üst katına çıktılar. mg - Ho sarayı dünyanın hiç bir yerinde eşi bulunmayan kara marlı mermer taşlarla yapıl mış, yaşıyan kanadlı mahlükların kakma re- simlerile süsl işti, Kral (Ti - Pi) nin öldürttüğü Moğol kumandanlarından beş ki- şinin başı bu sarayda vurulmuştu. Üst kattaki sofanın ortasında vuruluyordu. Ki lalı cellâdlar om Oktay buradan geçerken, nında iy size erlilade, ses Şamayı sa- mürdaki pll ye hepi da- ha güzel bulacak mıyım Çıpa gözlerini İsmi gülüm- yas iz — (Kora mabudesi) nin yerde ve gökte eşi olmadığını söylüyor- lar, Ulu hakan! Oktay * dalkavuğun çekti: — Haydi yine saçmalama! Gökteki güzelleri gören var mı? Ben bein ğumdan beri gökte kulağını kar, yağmur, bulut ve yıldızlar. dan er birşey görmedim. güldürmek rmekten çekinmedi. vaşça elini ağzına götürdü: — İşte, o gördüğünüz yıldızla- için; Ya- rın hepsi birer gök güzelidir, Ulu hakan! Onların eşi yü- zünde bulunmaz. (Kora mabu- RE diği ği KŞAH Her akşam | © j bir hikâye Itiraf | Ali liseyi bitirmiş, kampa git- | bunlara karşı derin bir iştiyak miş, böyle tatili geçirmek için Sarıyerde Peynir yanma k muştu. oca şimdi yalnız 0 vg Cemal pazar günü- nü evde rahat rahat geçireceğini düşününce keyifleniyordu. Arka- sına pijamasını giyecek, eline Arsen Lüpeni alacak, kahvesini sigarasını içerek keyifli keyifli inlenecekti. Artık ellisini - muştu. Şimdi rahat hayatı sevi- yordu. Fakat kırk ikisinde oldu- ğu halde ancak terecek kadar © gençliğini ve ta- ravetini muhafaza eden karısı ba- yan Şeref bu fikirde değildi. id hâlâ içinde sönmiyen aşk ve yat hülyalarile kırlarda rı d sevişmeler arıyordu, kerim, dedi, yarın biz de yarın bir ei gitsek ne iyi olur! — Gidip te ne yapacağız san- ki? — Ne mi yapacağız? Biraz ha- Karnım büyüyor diye ediyordun. Biraz geze ağaçların altında, çayırların nde yemek yeriz. Azacık içi- miz açılır. Kendisini ihtiyar gibi göster çocuklardan uzaklaşınca, ye Şerefin sesinde yirmi yaşının ha- raretleri titriyordu. Hâlâ bu ka- dar cazibeli ve güzel bir karısı olduğuna kızmak mı sevinmek mi lâzım geleceğini kestiremiyen bay al homurdanma kabilinden sordu: — Nereye gitmek istiyorsun? — Bilmem. ova fena mı? Serin bir orman.. p gelir- ken lâtif bir denir. Şimdi bay: in kalbi kırların a ei içinde his: dilmiş aşk dakikalarının hatıra- arak MEL uhile canlan: Za m prensesin kapısına gel- li bu kapıda üsle- rinde ve bir ucu da lela hiza- sında, kıpırdamadan duruyorlardı. Kapı önünde sıralanan cellâd görünce tayın canı kal. Sebutaya: — Şama, kizi bu Me korkutmak mı istiyor? al kendi muhafızlarına döne: cellâdların ll uçurabilir misiniz? (Arkası var) 111 Türk ve Arap kaynaklarına gö- e ırkındandır. 0- peratoru ( ) zamanında ya- bancı elçiler buzura girerken, kapıda mi eledi rla ka: öneli E ) a m demektir b. mperatoru u adı veli alar 219 En ir Za müddet içinde Hitay tahtma dokuz ha- kan çıktı. an sonuncu K (Pelo - ri idi; İ1I5 de isyan eden (Akota v. e esir düştü ve Hitay eli bu taların istilâsına uğ rıyarak Tarihe karıştı, Müver h Pol İlas, Hitaylardan bahse- mişti, Fakat, son yıllarda kahramanlar yetine, ehliyetsiz ve kadınlaşmış, hanlar yetişmeğe başladı. deniyet ilerledik- çe askerlik geriledi ve un sırları bekçisiz kalı tilâsma uğ- radı. (Le - cesur ve atıl- güme dan sonra mağa yüz tuttu.» yıkaıda hanların duyuyordu. Bay Cemal zihnin- den: — Bu dünyada rahat yok, ves- selâm! diye söyleniyordu. Fakat karısı bu kadar isterken onu pa- ar günü evde alıkoymakta bir vicdan azabı duyacağını anladı. Peki, dedi, gideriz. Fakat Allah aşkına, hazırlop yumurta pişirme. Hazmedemiyorum artık böyle şeyleri. Ertesi günü Yalovada idiler. Bay Cemal koca bir çıkın yük- lenmiş, Bayan Şerefin tenha bir köşe bulmak için ısrarma daya- yemek Bülbül yuvasına şı kan yokuşta kan ter içinde yürü- yordu. a rez dur yahu, nefes ala- İm azacık. Bayan Şeref tatlı ve müstehzi çehresile: — Karnın küçülür, diye cevap verdi. Bay Cemal karısına bakınca kendisini hakikaten fazla şişman ve ihtiyar buldu. ref hâlâ es- ki cazibesi tün bütün esaslı, temelli bir hal almış gibiydi. Nihayet, istedikleri gibi tenha bir köşe buldular, yediler, içti- ler. Cemal darhal uzandı, peti başının altına bir yastık parak biraz uyku kestirmek iste- di. Bayan Şeref acı acı içini çe- kiyordu. Kocasmı pek ihtiyar bu- luyordu! Onu yaralamak, kızdır- dokunmak se- izzeti içinde âdeta bir hırs kabarıyordu. Kendisi hiç bir zaman kesilmiyen coşkun bir ilkbahar seli narken cih ediyordu. Kendini Kocasının yanına sokularak onu sarstı ve uyandırdı: — Beni yalnız bırakıyorsun, uyuyorsun, dedi. Bay Cemal ka- rıs aşarmış olduğunu ia geride ar, Şeref — Ba Hep sini isti- yorum. söylerken hıçkırıklarla sarsılmağa başladı. Bay Cemal bütün bütün hayretler içinde kal- dı. — Kuzum Şeref, ne oldun? — İçimde okadar vicdan aza- bı duyuyorum ki... Seni böyle ya- nımda rahat taha uyur görünce kendimi tutamadım. Sana etti- ğim fenalıktan utanıdım! Bay Cemal uyku sersemliği ile yanlış anladığına ihtimal veriyor- du. e uğuşturdu: — ne demek istiyor- sun, eli Şeref! — Ne kadi zamandır beni hiç sevmiyorsun! Bay Cemal anlar gibi oldu. Fa- kat onu hâlâ böyle bir çocul bi e görmekten hoşlanmıyor. — Sen çıldırmışsın Şeref! dedi. Şeref sustu. İçini çekti, Yirmi seneden beri karısı olduğu in adama karşı içinde her türlü mu- habbet ve şefkat hissinin kurumuş olması onu ne bırakıyordu. Onu muztarip etmek ihtiyacına mağlüp Rİ — Anlayabilecek olsaydın sa- na birçok şeyler izah ederdim amma > Koza Şeref, Kizil değiliz artık biz. Bu saçma şeyleri bi- rak, Bir şey söylemek istiyorsan ii dü N Sahife 9 açık açık söyle, — Beni affet Cemal, Bir da- kika içinde bütün ömrümün azabi nı hissetmiş gibi oldum. Sen öyle masum uyurken kendimden utan dım. İtiraf edeyim sana, işte: Ben seni aldattım! Bay Cemal karısının yüzüne baktı. O başını yere eğmişti. Saç- larmın arasında bir beyaz tel görünüyordu. Titrek sesle sordu: y mı ediyorsun? — Neden alay edeyim? Kocasına Zavallı ada- mın yüzünde feci bir iztırap if esi okunuyordu. Yaptığı lalığı anladı. Duyduğu sevgi ih- tiyacı içinde kendinden geçerek günahını itiraf etmesi ne kadar manasız olduğunu gördü. Lâkır- dıyı örtmek istedi. Fakat artık çok geçti Kocası ısrar — e iyisi mn dimi e Çünkü seni sevme- ğe başlamıştım. Bir daha o beni sn seni sevdim, Hele çocuklarımız olduktan pe zas ten o da çok sürmi Şeı hıçkıra hıçkıra ağlıyor. du. sikşen Cemal derin derin düşün- dükten — Nöden yili bunu bana an- lattın? diye sordu. — Bilmem, Kendimi yalnız, mahzun, senin aşkından mahrum hissediyorum. Etraf bu kadar gü- herkes şen ve mesud iken, sevişirken ihtiyar- r var ki beni hiç düşünmüyorsun! Cemal anladı. Elli sene yaşa- mış bir adamın olgun felsefesi içini doldurdu. Eni hâlâ kendisini er ör: affediyorum, pa Bir ZE bundan bahsetmiyelim. Sonra, kızını öper gibi, Bayan Şerefi alnından öptü. o Hikâyeci AKŞAMI Abone Ücretleri m ittihadına dahil olmayan ek: Sen memleketler: eliği ei, > aylığı e üç 1000 kuru: tebdili * için yirmi beş Karani, > ei lâzımdır. Kayaç gal 7 ei m si İkindi X 8,54 ii , Va 303 802 1290 16,13 19,29 21,06 mperyalizm ve sendika in Avni H “yali 20 iye Satıldığı yer: ; AKŞAM NEŞRİYATI i ! iii

Bu sayıdan diğer sayfalar: