kestiler. p y (Ankin) in saçları © Moğ: rkekleri yazın tepe saç- ; Mide üzerinde uçları biribirine “kavuşan mıntanları, bir kuşak ile ine bağlandıktan sonra, bun- n birinin içi tüylü-olup be is te Ti — . # dene yapışır, diğerlerinin. tüyleri © Odışarda görünür ve inin üs tüne giyilirdi, Kadınlar başlarına çok çeki dü- 'n. verirlerdi. Saçlarını ml va rin ne adar ei Be- Sizi Diyerek, lere prensesi takdir er ve okşardı. albuki Oktayın karıları ve eleri arasında (Ankin)den güzel saçlı, daha ince belli na giyimle- ünden hanın gözüne çarp- naları idi. urakina)nın ea ve saçları e, onu g 4 Vi — slam bie kelebek geliyo or!, 7 rde, kendisi için tehli- rmeyen (Turakina); şimdi, O gün Karakurumda bir telâş vardı: Tongur, (Akay)ın peşinden gitmiş, diyorlardı! Kinli prensesi için için kıskanma- ga başlamıştı. ilkbahar mevsiminde, bütün sa- raylı kadınlar, tepelerinden, el aya- si kadar genişlikte saç kestirme âdetini tatbika başlarken, prenses (Ankin)i de kendilerine uydur- mayı unutmadılar; — Biz ne yaparsak, sen de onu yapacaksın! Dediler, Halbuki, Ankin, başın- daki bütün güzelliğini, tepesinde- ki saçlarla temin ediyordu. Bu saçlarını kesince, o da ötekiler gi- bi, yan saçlarile tepesini örtmeğe mecbur olacak ve çok çirkinleşe- cekti, Ankin bunu yapmak istemedi: — Oktay han beni bu şekilde seviyor. Ben ona sormadan saçımı kestireme! Dedi. (Turakina) bu fırsatı ka- k istemi du.. Ankinin üze- rine atıldı: — Han, bu işlere karışmaz. Bu, kadın İşidir. Biz, başlarımızı nasıl e sen de öyle yapacak- e bağırdı.. ve öteki kadın- ların yardımile, Ankinin tepesin- deki saçları gökünden kazıdı. başın: Sere görün- ce kendinden iğrenmişti (Turakina) dek eke saçla rini yer attıktan sonra, yanından onun REM kesik gö- rünce; kimbilir ne kadar kızacak.. belki de tiksinecekti. sini bilmiyor- du. Becerse bile onlar gibi çirkin olacağını düşünerek: — İşte, nihayet beni de kendi- lerine benzettiler.. Oktay hanın gözünden düşürecekler, * GA ve mütemadiyen ağlıyor- Du 8 'urakina) ir işten mem- nundu. Oktayı liyordu. Zaten, bir şey sorarsa: — Ne ya m diğ ulusal ve eski bir âdetimiz nun da bi- ze benzemesi ei Diyecekti. (Turakina), çenesi de zekâsı kadar kuvvetli bir kadındı, Ok- tayla konuşurken, hiç bir zaman altta kalmazdı. (Turakina)nın bu hareketinden hiz ki kadınlar da m lardı, Ankini hiç biri a ikili. Diyerek ame f in, o gün, yere yi kesik ai koynuna koyarak oda- a gitti, es O gün orduda garip bir telâş vardı: Tongur iki gündür mey- danda yoktu. Onu bütün Kara- kurum sokaklarında aramişlar.. izini bulamamışlardı. ongur evind. yoktu. Orduda bir arkadaşına, bir kaç gün önce: — Ben Uygur iline gideceğim... gur, generalinden izin sl nereye gidebilirdi?, Çünkü o, ke- a. Bükreş, 13-15 Plâk ve duyumlar, 18 Plâk, 19,15 Pihk, 20,20 Plâk ipe 21,15 Senfonik Konser, 23,05 Kon Yabanti dillerle duyumlar, 23, 35 Müz zi- ki 'arşova, 20,30 Kema n müziği, 20,50 dimi Di; 15 Piyano ile «Mozart a 21,55 «Büyük piyango? adlı ussmann'ın opereti, 23 Plâk, 23, b Sini duyumları, 23,40 Küçük radyo MM Paris, 21,45 Hafif müzik - duyumlar- Karışık orkestra konseri. Budapeşte, 21 Reporal. 22,45 Ope- ra orkestrasiniri konseri, 24 Çigan müzi- ği Roma, 20,15 Plâk, 21,45 Rumca ya- Si ei el 40 İsteğe göre p prog- 3 a Çarşamba İstanbul, 18,30 Jimnastik bayan de Tarcan, 18,50 Fransızca ders, 10 Dans musikisi (olâk), 19,40 Habe eT- ler, 19,50 Bayan 10 rkç. 21, “0. ön bihiler, bomalr Bayan Pakize, İzzet Nezih, kem: 22 Plâk neşriyatı, -15 Plâk ve lim 18 Sibiceano Meni 19,15 Konser, 20, e 21 15 Piyano konseri, 21,45 21,40 eman solo, 23, is yak ilerde duyum» ar, 23,35 Konser. a, 20, ” Koro tarafından tür- 5 ik 20,45 Ge konser, 20,45 Spor, 21.15 Duyuml ze 40 hiyes 22,30 Senfonik il 24 yumlar. ipi Kuartet konseri, 21,05 aylığı Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. e 1— Hıdırellez e rüneş Öğle E 028 “15 4,33 8,34 3 Va 213 4,33 1218 1618 yi İdarehane: Babıali civarı Acımusluk Sok. ye FLORYA Şekerleme ve pastahanesi YAZ MAMULATI Dondurma 10 Kuruş Amerikan. dondurmalı 10 » Tümaş Kasato 75 » Kafe glase 10 » Gato glase 73. > Rıko 6 » Çay, Nişan ve Düğünler için gayet ehven şeraitle husust siparişler alınır. İstiklâl oda No, 164 Şık sineması karşısında said la, Uygur ili Karakuruma on beş, yirmi gün uzaktı, Tongur, acaba hâlâ (Akay)ı unutmamış mıydı?. Delikanlının, onun peşinden gitti- ğini anlamak güç değildi. (Arkası var) dum. Trende güzel bir genç ka- dın gördüm. Dayanamıyacağımı pekâlâ tahmin edersiniz. Hemen bir vesile bularak konuşmağa baş- ladım. İş biraz ileriler gibi oldu. Yüzsüzlüğe kaklktım. ereye ineceğinizi söyleyi- niz, bari diyordum, O gülüyor: — İndiğim zaman görürsünüz, diye cevap veriyordu. — Kaç para eder, arkanızdan > Smd bulamam ki. imiz mı siz? Venediğe elişi dedinizdi. İşinizi gücü- nüzü bırakıp da bir kadın peşinde yi yolda başka istasyona inilir mi?. — Sizden iyi iş güç olur mı hiç!, Ri sizi bir daha siiri buluru — Büyük birşey kaybetmiş ol- mazsiniz!, ei Yortan, ben sizin için bütün dünyayı veririm! Si ma başka herşeyi ig betmeğe razıyım. Kahkahayı atıyordu. Gene böy- nı yakaladı, kapıyı açınca dışarı du Dışarıdan bana mü ziyanı — Uğurlar ola! diye el sallıyor- du. Ne yapacağımi şaşırmıştım. Kendimi toplayıp çantalarım için hamal çağırıp çıkıncaya m alkacaktı. Fil kikalık bir tevakkuftan sonra e di dük öttü, Bakakaldım! İçim yanıyordu. Ne güzel bir macera olacaktı, İş ne güzel baş- ladı ne fana bitiverdi. Genç kadının kırmızı yordtm. Ne yapmalı? Onu nasıl bulmalı?. Birdenbire gözüm, rafta bir el çantasına ilişti. Acele ile benden kaçarken bunu unutmuştu. Bir ip ucu buldum diye memnuniyet, ve merak ile çantayı aldım. Tereddüd dum. Kartvizitlerde adresi de var- L Fakat gariptir, bu adres kadı- nin indiği şehre uymuyordu. B ka bir şehirdi. Hemen rehberi aç- tım, aradım. Onun buraya bir çey- rek uzakta olduğunu anlayınca, Kadının kurnazlığına hayran kal- dım. Benim arkasından geleceği- mi işidince asıl ineceği ayna nmiyerek biraz uzakta inmişti. Şüshesli la di öüsünbili atlıyarak evine olacaktı, ağ bana ne adl gülüyor- p z Fakat ben onu tekrar ele geçi- reyim de kimin eline düştüğünü o- na m dedim ve keyifli ke- yifli güldüm. Venediğe mi çıkmaz hemen adresine bir telgraf yazdım. Çan- tasını trende yeğ mar İş avdette Lie here verdim. d p ez sö a genç kadında idi. li iki günden fazla dayana- ma Hemen trene atladım, Gü- zel ei bulunduğu küçük şeh- re indim. Otelciye sokağı sordum. Adresi kolayca buldum. Orada İŞE AYA EEE ERA ŞA ay m 5 Temmuz 1935 48 Radyo Ee Aksilik ) Ni Ü Ü Mez bir hikâye O YACLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR eki be 1830 Almanca dem 1830 y dana musikisi (plâk), 19,40 haberler, “ 19,45 Ege caz Türkçe sözlü eserler, Size İtalyada başımdan geçen | birdenbire ümidim ve gn E İİ i i a e ns, 20, ii e iL bir vakayı hikâye edersem bana | kırıldı. Karşımda güzel Ar Çad di Türkçe 2lü Girler misiniz, acır misiniz, bil. | şem bir konak vardı. Böyle ep b İSKENDER 21430 ven hableri bomalr, 2140 | me Min ali yek ee geçirilib i e sl: : Sin LE l 1 Mari Oskan, piyano golo, 22 Milâindan Venediğe — gidiyor- Güzel prensesi çirkinleştirmek için, ilkönce saçlarını zn neşriyatı i?. Bir yanlış olmasın diye sordum. Filhakika kartvizitini bulduğum Sinyora Veniero orada oturuyordu. Artık korkuya mahal kalmamıştı. Çıngırağı çaldım. Güzel bir genç hizmetçi iie kapıyı açtı. Sinyora Adriana Venieroyu görmek aile dedim. — Kim diye haber vereyim! Kartvizimi verdim. izmetçi ız beni salona götürdü, Antika Bu üzüntü çok Ge Kapı as ei giyinmiş yaşlı, göz- ü bir kadın içeri girdi. Soğuk sene ter dökmeğ ğe başladım. Fa- kat bu gördüğüm çehreyi tanır gi- bi oluyordum. Bana yı gildi. e annesi ib tı, inyor: riana Veniero, diye kekeledim. Kadın oturmamı işaret ederek: — Evet, efendim dedi. : Dizlerim iii du. — Fakat bilekiiyekike e ei doğrusu çok nezaket gösterdini Ne söyliyeceğimi bütün bütün şaşırmıştım. Estağfurullah (o efendim... Siz geçen salı günü, trende... Sözümü tamamlamıya meydan ker dedi. Con&g-Liane e ae indim. Tren pek az durduğu için... Acele ile çantamı rafta unutmuştum. Şimdi işin in ürik an- liyordum. Filhaki felâket karşısında kalıyordum. Çantayı kendisine uzattım. — Lütfen içindekilere bir ba- kar mısınız?. — Rica ederim... Bu nasıl lâ- kırdı... ihtiyar kadın o kadar memnun oldu ki, kocasını çağırdı, oğlunu çağırdı. Çantayı bulmak, telgraf- la haber vermek, malisus o şehre uğrayıp eve kadar getirmek gibi nezaket göstermiş bir adamı onla- ra takdim etti. Bu kadar insaniye- tin ancak şarklılarda görüleceği- bu, Beni yemeğe alıkoymak istedi- ecek yiyec hal mi kalmtştı? Tren vakti müsaid değil diye mazeret beyan ettim. Evden çıktım. İstasyona doğru gelirken kendi kendime söğüp duruyordum. ği kadının peşinden koş lanmıyacak mısın be müni Rs siz herif!» diye kendi kendimi a- zalıyordum. İşin asıl fenasını bil- miyorsunuz. Güzel kadının gönlü- z E ip K