1 Haziran 1935 Tefrika No. 17 TACLAR, ARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR İSKENDER FAHREDDİN “İmperator, kendi isteğile teslim olursa, kapımda bir köle gibi kullanırım. Kabul e etmezse, bacağına | zincir vurup atımın yanında yürüteceğimi,, Mağ Hanı Nankine e i y (Nankin) önü elden gidiyor diyerek mabedlere kapanmışlardı. .. ordusu Oktayı karşı- Oktay, Sebutayı görünce: yı aktım, dedi, eğer yak- eee MM yarısı “burada ölecekti. © Oktay, Sebutayın alnından öp- tü; — Sen kumandanlarımın en a- kıllısı, en değerlisisin! Moğol or- dularının Nankine girdiğini Kin paratoru duyduğu zaman (Se- butay bir En) diye bağır- mış.. doğru m Sebutay nd — Bunları biz de halkın ağzın- dan duyduk. Belki doğrudur. Çün- kü imparator, Nankinin yabancı bir sirri eli ine düşmiyeceğine ina; mm bu sırada atla yanında Yürüyen Nankin kumandanı (Te- suy)u göstererek: u adamın bize epice fayda» $ı dokunmuştur, dedi, isterseniz e Km linizde kullanabilirsi- e hanını karşılayanlar ya- İmayak olarak surların dibinde Yerlere kadar eğilmişlerdi, Moğol nöbetcileri yıkılmış surların üs- tünde borular çalarak Oktayı ve limanı selâmlıyorlardı. Oktay, şehre giren bir tepecik- ten Nankine bakarak: — Ne büyük memleket.. Diye mırıldandı.. yerliler sara- Ya giden yolları halılarla örtmüş- lerdi, Oktay ve kumandanları 2 re serili halılar üzerinden yürüye- Tek (Nin-Kiyassu)nun sarayının önünde durduler. Field şehirdeki intizamı gö- ©. Sebutayı takdir etmişti. Gris ira (Kin) sarayına gir- diği z — Ben daime bu kadar gü- zel ve süslü bir saray görmedim. rmedi: elite kendini alamamış- e; askerlerine: (Şehirde üç Zün, üç gece eğleniniz!) diye em- tetmişti, Şehrin her köşesi donanıyor, ve kapılarına ve pencereleri- A hey in a asılıyordu. apılan ( şenlikler- de. ve ağlıyan impara- tor ailesinin haberi yoktu. Ku- Mandan (Tesuy) Oktaya gösteriş olsun diye mabedleri boşaltarak, bu Sl de şenliklere iştirak et- nyen) adını taşıyan impa- Tâtor ailesi, kara taassup içinde Yaşıyan insanlardı. İmparator z8- anında saraydan dışarıya çık- Mazlar, halk tabakasından hiç ile temas etmezlerdi, görmek istedi.. Sebutay, Oktayın huzuruna çıkardığı bu Sileler- den bir bilal yüzünü açar ağırdı: larınızı yukarıya kaldı. nd (O-Anyen)ler başlarını kaldır- dılar.. Oktayın yüzüne bakarak titrediler. Oktay m niçin titredikleri- ni sorduğu sinan, e biri şu cevabı vermişti ışlarınz li ölüm kor- kusu verdi. Bizi imparatora ba- Zışlayınız.. bizi onun yanına gön- deriniz!. Oktay bunların akılsız mahlük- lar gi rai görünce; n şu budalaları kar- şımdan Diye, a mi Sebutay gi Sr esaslı bir temizlik yapmak fikrinde idi. Buna, Oktay Nenkiye gelmeden önce karar vermişti. O akşam sarayda yapılan bir toplantıda Sebutay sert e “dl v sözleri söyledi: — Nankin önlerinde epice kan döktük.. surlardan askerimi- ular, Bi Yasamız, ag u gibi şehirleri ae a kesme- emred Hanımız müsa 5. etsin.. Nankini başt başa ğu da Sebutayın fikrini kendi dü- şüncelerine uygun bularak: — Yakalım.. ve ilmi Diye Harkadılar. Okta; — A eş saraya eyi aa üzere, şehri ateşleyin!, Diyecekti. Fakat, Oktaydan ön- ce, rai tirme Moğol veziri (Çuts nkinliler şimdi sizin teba- ani. sizin buyruğunuz ve si- derin bir saygı ve sevgi ile bağlı gi Oktay ihtiyar vezirin sözleri- i dinledikten sonra, fikrini de- ştirdiz yanmasını ve suçsuz ortadan kaldırılması yasamıza uygun bir hareket olur. Ve Sebutaya dönerek: — Haydi, imparator ailesini ir mabede topla ve bize boyun eğmiyenlerin başlarını kılıçtan geçir! Diye bağırdı. gün (Kiyassu mabedi)nde yediyüzden fazla insan başı vu- ruldu. M iğol vezirinin bu toplantıda» ki söylevi, Nankinde on dört bin ailenin canını kurtarmıştı. Ertesi gün Nankinde (O-An AKŞ Rady 1 Haziran Cumartesi İstanbul, 17 Fransızca ders, (18,30 CENGiZiN OĞLU EE - Bayan e Tarcan, 50 Muhtelif plâklar, | 0,30 Haberler, 9,40 Spor musahabesi Said Çelebi, 20 mferans - Ordu saylavı Selim Sim arcan tarafından, 20,30 Demir caz, 21,15 Haa E, r,,. 21,30 ın Bedriy. m şampiyonluğu (reportaj), 24,15 e el Bükreş; 364 m. 13- a5 Plâk, 18 Rad: yo orkestrası, 19,15* Marş ve valı siki, 20,20 Plâk, 21,05 Radyo cazi 23,05 Konser nakli, 23,45 Ecnebi di- ile Bl a 13 39 m. 20,30 Piyano- şar- kı İmei 205 50 Aktüalite, 21 Asker #nuzikası, 21,30 Josef Sinidin plâkları, 23,15 Kabi, 2 30 Hafif musiki, 24,05 Dan Prag, 470 18/53. Alim mimik yin Amele yayımı, 19,55 popüri, 23,30 Radyo orkestrası, plâk, 20,15 Asker muzikası, 21,45 Radyo orkestrası, 2 Haziran Pazar ği musikisi (plâk), n Azade iie ida- EA ilmi heyeti, 20 Zirek lk enli n namına konferans, 20,30 İki piyano (caz o — ve tan estrası ve Çadırcı (Şan lele eşya Pngsa r 28 (Akşam) — Belediye- nin Gal ettiği li eşya piyan- gosu biletleri satılamadığından bilet paralarının sahiplerine veril- mesi kararlaştırılmıştı. Yüz bini sa- a çıkarılıp ancak 3000 ta; tılan biletlerin ea paraları geri verilmişti Biletlerini Ed getirip pa- rasını almayanların sayısı yüzde on kadardır. Bu gibilerden hazi- randan sonraya kalanların parası belediyece verilemiyecekti, esi sa- Posta nk dahil olmayan ecnebi mi etler: Seneliği 3600, ali ayl 1900, üç aylığı “1080 kuruştur. Adres tel iŞ kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Befer ba çü Mairellez 27 Bezi, bir EE KEM mış, hepsi toprağa Kili Oktay, yerlilerden birini bula- ak, imparatorun sığındığı (Ko- etefo) kasabasına gönderdi ve bu elçiye -yola çıkarken- şu sözleri söyledi: «— İmparatora, kendi mensup- rakmadığımı söyle! ( Orhan pardesüsünü çıkardı. Kanapenin üstüne koydu. Nadide sed yuvarlak yuvarlak aça- Her akşam bir hikâye — Yoooo... dedi. bu ol madı işte... ayr m sevi- Onlar da işsi wi G ni ibi- yanyana koydu. E: e bir kolunu, kadın man- osunun beline doladı, Kadın man- e bir kolunu da erkek par-* desüsünün omuzuna koydu. On- dan sonra na: i, nasıl sevişiyor- lar... Sere ni senin par- desünle, benim mantom oldukları ne kadar belli. Sonra sevişen in ile sevi- şen mantonun tam karşısıntlaki divanın üzerine oturdular. Gra- mofonu kurdular. Kalın fakat çok tatlı bir kadın sesi; «Sevişin... aya sevişin.. günlerin, ay- rın, Yi elini anlama- dan kre .» diye sarkı söylü- ordu. Onlar hep böyle sevişirlerdi.. âdeta kendilerine mahsus bir se- vişme tarzları vardı. Nadide hep böyle kendi mantosile, Orhanın pardesüsünü iki sevgili gibi yan- yana kanapenin üzerine koyardı. Seviştikleri odada -cğer mevsim ilkbaharsa- mutlaka yeşil vazo- nun içinde çiçeklenmiş bir erik dalı bulunurdu. Eğer yazsa yeşil vazonun içinde koyu kırmızı ka- dife ailesi olurdu. "Ve salonun kırmızı perdeleri daima inik ka- lırdı. Bu kırmızı perdeleri inik, güneş girmez ii odada bir e erin başlardı. Nadide o lar hep kırmızı bir pijama giyer- di. Yıllarca biribirlerinden uzakta rıyordu. İlkbaharda erikler çiçek- lendiği! vakit gözlerinin önünde sıcak nefesini yüzün- de ei gibi oluyordu. man bir vazonun içinde koyu ri kadife gülleri gör- se uzun uzun dalar, denizler aşı- rı, dağlar ardında, oyalar, mem- leketler arkasındaki süzgün ba- kışlı genc kadını düşünürdü. Şim- di oturduğu evin tam karşısında bir ev vardı. Burada genc bir aile oturuyordu. Kırmızı (o perdeleri vardı, Gece genc karı koca bu kır- mızı perdeleri indirdikten sonra Orhanın içine sıcak bir heyecan düşüyordu. Gözl lerini O kapıyor. Kendisini bu inik kırmızı perdeli odada Nadide ile yapayalnız z: nediyordu. Kanapenin üzerinde Uzaktaki kadın j biribirile sevişir gibi duran bir kadın mantosile, bir erkek par- desüsü anın üzerindeki ye- şil vazonun içinde çiçeklenmiş bir erik dalı... . Ve yumuşak vi rın içinde, kırmızı ipekli pija sile sizarasını keyifli keyifli e ire, ın. ile me hanlar Genc kadın ona gene isterse yeşil vazonun içine eklenmi: ri dalı koyabileceğini, gene Orhan isterse kırmızı pijamasını giyece- ğini, kırmızı perdeleri indirip o- dayı loşlaştıracağını yazıyordu. Orkan çok merak Siyeri A- radan geçen uzun yıllar acaba Nadideyi pek mi değirmi. Çok mu ihtiyarlamışt ### Yıllardan sonra Nasiidenin ka- pısını çalarken içinde bu heye- can vi Acaba onu nasıl bula» caktı?. Hizmetçi onu biraz tukaf kar. Onu küçük salon; — Ündissefndi Yer kel» disine haber vereyim.. dedi. İçeride, Nadidenin anına gir- di. Bir iki dakikalık bir sessizlik... Orhan o kadar sabirsızlanmıştı ki, fazla bekliyemedi. Zaten Na- didenin odasına hab vere irmek komik bir şeydi. Çok iyi bildiği Nadidenin ei girdi. ii Nadide onu şaşkın bir çehre ile karşıladı: — Orhan.. sen ha?.. Orhanın ilk heyecanı geçtikten sonra etrafına bakındı. Ve dura- ladı... Nadidenin üzerinde kır- mızı ia bir pijama vardı. O- na yatan bi ek bir kadın mantosu vardı. Erk pardesüsünün kolu kadın manto- nın buzları gördü- nü farketti, Telâşla etrafı toplar- n: — apalım, diyordu, seni öy- le uzun zaman bekledim ki., Kapıları pitişik yan odada bir erkek öksürüğü.. sonra da ıslıkla çalınan bir tango işitiliyordu.. (Bir yıldız) Diyarıbekirde . merkezi Diyarıbekir 26 (Akşam) — Bu- rada ziraat eş seti bağlı ir de rasad merkezi vardır. Bu- raya konulmuş olan âletlerle gün- de üç defa hava kontrol edilerek ziraat bakanlığına malümat veril- mektedir. Bu rasad merkezi evvel ce (Kıtırbıl) köyündeki Nümune fidanlığının yanında gayri müsaid bir mahalde idi. Şimdi oradan kal dırılarak müskirat fabrikasının arka tarafına getirilmiştir. Rasad işini bay Ahmed isminde bir genc yönetmektedir. raya geleceğim ve tacını elind alacağım. Şimdiden bana kendi isteğile teslim olursa, apım- da bir köle gibi kaei Bunu kabul etmezse, yarın elime geçti- etini dağ kuşlarına ve kurdlara yedireceğim!» > Hüseyin Cahid Yalçın SX-E$ EDEBİ HATIRALAR ve 40 senelik Türk serilen e metli malâmat ve hatıra Ni 60 kuruş AKŞAM KİTAPHANESİ (Arkası var) | N