Sahife 10 AKŞAM 7 23 Nisan 1935 SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI iRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika No. 472 Abdülhamidin Münif paşaya tevbih- namesi, Münif paşanın Tahrana tayini! bdülkamid Münif paşayı ikin- ci e Tahran sefaretine me- mur a Bunun emi vü İran bir gayz ve nefret besliyen şeyh Cemaleddini Efgani bu hükümdar İran mukadderatına hâkim olduk- e mi si merasimine Mi isede ha- kiki sebebi aşağıda * yaza bir tevbihname meselesinden son- ra paşayı İstanbulda tutmak iste- memesi idi. aa İran şahı Nasırıddin ellinci sak tanat senesini tesid edecekti. münden kaçan (Babiler) soluğu Bağdadda alıyorlardı. mezhebinin omüessisi Şirazlı (Bab Ali Muhammedin idamı, sonra Babilerin (Kurretül- âyn Tahire) namini” verdikleri Kazvinli Türk kızı Zerrintacın diri diri yakılması ve Babi katli- da peron Bağı mirza Yahyanın bi oradan da Edirneye gelmişti. za —— kendisini (Behaullah) e halife ve ülühiyetin ksa ilân etmiş, biraderinden ayrılmıştı. Bu suretle Babiler iki kısım ol- Babıâli Babileri tefrik ile Edir- da, Subhuezel taraftarları da Kıbrıs adasında ikamete mecbur edildiler. “4 Şair Ziya paşa Kıbrısta mü- © tasarrıf iken Subhuezel evi gö- rüşmüştü. i rile eni Babiler ii münasebet te mevcudat) diye tav- sif eylemiştir. Babilerde kuvvet ve intizam Behaullah tarafına geçmişti. # Süleyman Nazif bey (Nasırıd- dumu Abbas efendinin Namik Ke- mal bey ve Ziya paşâ ile müna- sebet ve muhaberede unduğu- nu kendisine söylediğini kaydey- lemektedir. İslâm dininin ruhuna mugayir # EF din dna hakkında, derin Tahrana m Abdül'azim tü besinde rövelverle katleylemişti. Şi ş mıyacağına kanaat getirmşti, (1) zulümden İs- ede onun efkârına tamamen mec- lâb olmuştu. Mirza Rıza hafiyyen İrana git- miş, ellinci saltanat senesini te- side hazırlanan Nasırıddin 7 z (8 mayıs 1896 Mirza Rıza tutularak idam edil- dikten sonra İran hükümeti şeyh Cemaleddini Efganiyi Babıâliden istemiş ise de Abdülhamid bu ta- lebi serdeylemiştir. amid Münif paşayı bir defa Tahrana gönderdikten sonra un muvakkat sefaretini daimi Ki tahvil eylemeği muvafık rmüştü, ” Münif paşa meşrutiyetin ikinci defa ahdi iki sene sonraya kadar yaşamıştır; fakat son za- Sa leyyineti dimağiyeye müptelâ o tu, Ölümünü intaç eden hastalığın iştidadı esnasında bi nağının ittisalindeki avet kürklere pll la ri başından istikbal eder Ben öldüm! ER cenaze mi kaldırın! Fakat bizim bahçe- de bir kuyu vardır, Suyu mikrob- suzdur. Beni onunla gasledin! der, (2) Bizim şeyhin kerameti... i Fuad bey sadaret müste- sar. esnasında 1339 - rebiüleevel 1341) Yıl- dızdan ll er evrakı tetkik ederken Abdülhamidin 1312 şev- valinde vükelâdan birine hita- ben dikte suretile vu muhtıra şek- linde yazdırmış olduğu mufassal bir tevbihname müsveddesi ele zaman olan Münif paşaya yazıldığı ie haatine varmıştır. O tarihlerde ailek vilâyet. lerindeki ermeni vekayii dolayı- sile devletler Çanakkale böağzı civarına donanma sevkile Abdül. öyl zül vükelâ ve vüzeradan rey al mak Abdülhamidce mutad ol masile padişah bir defa da tev- bihnameyi Ohitab ettiği zati da - ümmi paşayı - Kür ve onun da fikir ve reyini sor. o an maarif Mlilükeikdin mazül bulunan ve sağ açık olarak söylemekten hiç kinmiyen paşa tarafından li edilen rar hünkârın pek ziyade canını sıkar; kendisine bu şiddetli tevbihnameyi gönderir, mühim ve misli bulunmıyan () Nasırıddin şah ve Babiler: Si leyman Nazif, (2) Esbak sadaret müsteşarı Ali Fund beyin tarih encümeni mecmuasında ii paşaya ald yazdığı makale, bir vesikadır ki ancak Abdül hamidin kurenadan Besim beye dikte ederek bıraktığı notları ar dırıyor; bu vesika otlarla bir- leştirilince Abdülhamidin siyasi düşünceleri hakkında vazıh fikir- ler elde edilebilir. Sultan Hamid bu vesikada kendi fikirlerini, mesleğini, yap- tıklarını, yapamadıklarını müda- sinden ziyade <a LAK de- mek belki doğru olur. Bu müdafaaları Abdül hamili — ndan “dinlemek ber bir şeydir al a) İlân tarifesi Sahile Kara, 1 Santim 400 2 > 250 3 » 200 45 » 100 İç sahifelerde >» 60 Son ilân sahifelerinde «. 30 — emiz e. amir Yl — “oleki şirketi Ankara caddesi, Kahraman zade han, Tel. 10094. 20095 ER Müthiş, bir cinayet il gedek ıztırap ski görünce kafasına bir kurşun ha müs ri, son kurşun çi gö padı, Bunun dileri esir yorgan ile ve yasdık ile örttüm, li > parçalamış ne zaman kesti » — Ertesi sabah madam Peçi eve geldi. Kendisine olup biten- leri anlattım, polise gidip teslim olmak istediğimi söyledim. Bu- nun üzerine madam Peçi bana cesedi alıyarak O parçalarını yakmamı teklif etti. — Cesedi nasıl parçaladınız?. — Bir bıçak ve bir balta ile. ape cesaret gelmek için ir kaç kadehi şarap yuvarladım. ci sinirli idim, Kafasını kesince, derhal yak- mak istedim, Fakat cesedin kafa- sı, sobanın kapısından girmiyor- du. Kafayı, balta ile vura vura nın içine soktum, Fakat akan kanlar, ateşi söndürdüğü cihet- İç, kafa yanmadı, — Sonra cesedi parçaladıniz ki sonra döşeme tahta- larına akan “kariları, silerek temiz-! ledim. .Çocuklarımın - bi yüğünü iki gün üyük annesinin yanına yolladım. Cesedin parçalarından bazıları- nı bahçeye gömdüm. Diğer parça- larını izi Tuna nehrine attım. lun bu cinayeti ne zaman öğren, — Jandarmalara © itaraflarda bulunduğum zaman Kadının bu am üzerine idama mahküm edilece; k görülüyor. b İBAHAR Yazan; Muazzez Tahsin ay evvel tabiatin her k gârı, yağmuru, kar ve fırtınayı ayni mesud gözlerle görüyordum. Bugün, yağan yağmur bende hasta bir insanın hasta düşünce- lerini ali kağ beraber erimel damla İle sonra bu damlala- rı teessür halinde dünyanın üstü- ne yağdırmak istiy: Nasıl, neşe ile dolu Fayhasin yeni hislerini beğendin mi kar- deşim Dalgaların biribirile çarpışması gibi benim de hislerim hayatla çarpışıyor; fakat dalgaları durun- ca denizde yatışıp durulduğu İde benim hislerim hep ayni bo- ğuşma ile pençeleşiyor. mdiye kadar sana istememiştim. Hislerimi bir kâ- ğıdü ine | | mad- di bir vücud vereceğimi ve daha fazla ei sanmıştım da bundan korkmu Eskiden bir kıla şu satırları okuduğumu hatırlıyorum: «Manevi acılarım; er. kesin bildiği kelimeler bizim baş- kasından farklı ve yeni bir cins- ten olan acımıza uymaz. Bundan maada, kelimeler bir acıyı uzü- tır ve a eder. özlerin hüşkan | için ne > li kadar doğru olduğunu lemem Mina, fakat'ben eği na“ zariyeyi tatbik etmeğe yeltendi- ve acı kelimelerle ifade et- mekten kaçtığım halde görüyorum ki o, söylesem de söylemesem de, yazsam da Ml da ben- de kuvvetle yaşı; O gittikten sonra a Kat- yayada kalbimi kapamış ve ken- di acımla yalnız kalmıştım; za- vallı kızın bütün samimiyeti be- ni taş gibi hissiz bırakmıştı; fa- kat yavaş yavaş beni tutan sıkı bağlar gevşemeğe, m baş- koj ugün iztirabımın eğimi kırık ve bitkin bir insan oldum. Fakat Minaciğım, bu acı vü- cudumu didik didik te etse gene ben verdiğim yeminden dönmiye- ceğim. İsyanla.. gözyaşı ve acile geçen uzun ve karanlık geceler- den sonra kafamın verdiği karar d Ur. 5 Belki bir, belki de iki ay son- ra İstanbula, evime döneceğim. Ondan sonra da yavaş yavaş, gün- | ler, seneler geçtikçe ben burada geçirdiğim biricik saadet senesini güzel bir rüya gibi hatırlamağa çalışarak eski günlerime, geriye döneceğim... Çalışmakta teselli rıyacağım, Hayır si güzel bir rüyadan ibaret ola- maâz, Onun her günü, her saati be- nim etime, derime kadar işlemiş- tir.. Bunları ölsem de unutamıya- cağım. Fakat bu acı bende ya- şarken çalışmağa ve gündelik ha- yatımı geçirmeğe çalışacağım. Çok iztirab çekiyorum Mina.., Onun geldiğini istiyorum artık. Onu bir defa, son bir defa gör- mek istiyorum. Fakat o gelmeden ben bura- lardan kaçacağım. Onu tekrar görmekten, alg sesini duymak tan korkuyoru! Nasıl Tiki tutmıyan fikir. ler ve hislerin elinde bir oyum cak olduğumu görüyor musun? Denizini ortasında kalmış iradesiz ve kuvvetsiz bir mantar parçası na döndüm. Bu mektub * sana Paristen yaz- dıklarımın sonuncusudur. Bundan 1 Feyhan ümid ve neşe ile dolu bir genc kızdı, bense uzun hayat yolunda bir beklediği, bir istedi- ği olmıyan bir zavallıyım; Kalbi ak saçlı bir ihtiyara ben- ziyen bir insanın er yaz- mağa değer ne olabilir ki.... üçüncü kı Büyükderedeki eski yalıda bu- düğün evinin neşe ve te- lâşı vardı. Sefirlikten mütekaid Mep bey şafakla beraber kalk- larak ağabeysine bakıyordu — Ağabey, ilk vapura daha iki saatten fazla vakit var; pek erken kalkti — Yok hemşire, böyle bir gün- e de artik yatakta sabah keyfi edecek değilim ya! — Tren kaçta geliyormuş? saat onda Sirkecide vw Fakat Ferid böyle tembel tembel şurada burada sarkar, ço- cuklarile oynarsa biz mutlaka va- puru kaçıracaj Ötede, iki eler üstünde zıp” latarak güldüren Ferid seslendi: — Dayı 5 değil, biz galiba Suadı bekliye- rek aklımızı kaçıracağız. Hiç üzül Süh ileal hâzir olaca; İhtiyar sefir beder sallıyor, Sü- heylânın bir değil, iki saatte bi- le süslenmesini o bitiremiyeceğini ser hanımın kulağına eklen «geliyorum!» habe- Tini getiren telgrafı aldığı günden beri Nedim bey, uysal ve ses- enkid eden titiz bir adam m Kevser oOhanım, ağa- beysinin bu huysuzluğundan şi- kâyet eden m — Ayol, adamcağız bunca se nedir . anladın bu üç nasil geçireceğini bil kaç günü nasıl geçireceğini bik miyordu. Suadın geçtiği yerleri karış ka- rış bildiği için, her saat başı ce- binden altın saatini çıkarıyor, ve: — İşte şimdi Suad Milânodadır.. şimdi Belgraddadır.. şimdi gar Na girdi. artık Tür- kiyı Gibi slide her saniye emi la birlikte olduğunu ve onun geçtiği yerlerde çaşiliğn ai Tatıyordu. (Arkası var),