* . Diyerek geminin içinde ön 10 Nisan 1935 Tetrika No,176 BARBAROS İskender Fahreddin Ispanyol orduları boğulurken, (Andriya) her zamanki gibi semeri Nihayet (Şarl) da ayni çareye im vurmuş, o da Kİ yolunu tutmuştu Yazan: Muhasaranın beşinci gün myol orduları nasıl er en Avustur- muharebesinde (galibiyet Türklerde kalmış ve kz Şarl bundan müteessir olarak, diğer Cezair sahillerindeki Sini kavurmağa Bundan önce İspanyada kalan müslümanlar engizisyo m. mezali- minin en şidi aros donanmasile İspanya su- larına giderek sean — müslü- yakası irmişti, air iridir ee ve rbare, Hayreddine daima sa- at gösteren manları şimdi de Manmasının tecavüzüne uğramış- lardı, Cezair kıyılarında yerleşen müslümanlar İspanyol hücumun- d kurtarmak için Zaire hareket ettiğini bilmiyordu. Muhası saranın beşinci günü, ki yer, gök sözle şerek bir avuç kale muhal fızına yardımcı gel mişti, Düşmanın kara kuvvetleri mu- harebeyi akarak (sahildeki donanmayı kurtarm: İ bir müfr. bile sığınmasına imkân yoktu içindeki muhafızlar, şid- detli ateş ei yapan dü: yesen topcularının ü levazimatile biri te (Sayid Ya- kub) tepesinden em ye Mİ görünce hayret işleri Fırtına kada id. ip ki, yağmur altında kalan z peksi 'ksimet çuvalları hi a çamur haline gelmiş v ri ve büyük bir gemide ula kral Şarl nereye iltica edeceğini bilmiyordu. Ka- yvanları kâmilen boğulmuştu. elli de telef olanlar sa- Faki bununla bitmiş olmu- yord Fır utu şiddetini arttırıyordu. Kral Şarl: aritırdıkça «— Türklerle gökler arasında bir sözleşme olsa, tabiat e bu kadar yardım edemezdi! detini art-- gelen kumandanı haşlayor, ei p ordu. bir fırtınaya karşı, Afrikanın açık sahillerinde gemi barındırmak kolay değildi. Donanmanı yüklü nakliye gemilerile karaya vurarı ayalar arasında parçalanmış ve sekiz bin asker- den bir tek nefer bile kurtula- mamıştı. Tam bu sirada, Barbaros, do- nanmasile beraber Cezair larına yetişmişti, yreddin paşa, a Şarlın büyük bir er e Cezaire indiğini ve maiyetini vü meşhur kamandanlara beraber (Andrea D ulunduğ. unu ha- ıyr şti, Türk donanması küçük bir ada- nın limanında fırtınanın dinme- sini bekliyordu. Barbaros, r kalesinin ko- lay kolay Kr eline düşmiye- ceğini bildiği için , sığındığı li- manda müsterihane oturu Fırtına diner dinm parçadan ibaret yi üşman üzerine yürüyecek ve kral ile deniz üstünde döğüşmek fır- satını kaçırmıyacaktı. Barbaros: ji ar! Tali bize gülü- yor. ik yıllardan beri Andrea- nın peşindeyim. O) tir! Di icileri her saat teşci ediyordu. Düşmanın büyük bir hezimete uğradığını gören müslümanlar silâhlarına sarılarak ei li- manına doğru akmağa başlayın- ca, kale Mi da kaleden çıkmışlar: Dual azade sağ kalan as- kerini gemilere kerek liman- dan uzaklaşmağa mecbur olmuş- Amiral Andrea, krala: — Tementos burnuna doğru açılalım, Orada a açılmış ve hafiflemiş bulacağ ini dinledi.. yaa birlikte şi bur- nuna gittiler, Kral Şarl yy yi burnunda kendine: geldiği zâ: a eri hepsinden çok daha ir felâket haberi, ii donan mecbur etmişti. — Barbaros geliyor!!! E €s tası iallnda yetişmemiş olsaydı, kralın Türklerin eline düşmesi muhakkaktı. Gözcüler, Türk. Cezair limani gemilerinin yol aldık- Bu hek tila giye düşman pacağı ona; bir iş vardı: Andrea Döğyü (Barbaros) un Cezair sularma geldiğini duyun- ca fırtınadan li, en hafif kadirgalardan otuzunu bir araya gl gönmayi “Cezayirde kral 1 ve Türkler,, a kah inte Dayan AKŞAM Sahife 9 (e Her | Ziyan olan hayatlar | Hilâliahmer balo- ve ia Bülend? — Vay, Hikmet? Biribirlerine bakıştılar, mem- nun memnun güldüler, Sonra bir masaya yerleştiler. Or! güzel bir tango çalıyordu. Biribirlerini üddettenberi O görmiyen d h gencler sayıla- bilirlerdi, Bülend son zamanlarını em. ecnebi etlerde geçirmiş yüksek hariciye memüur- larındandı. Hikmet ticaretle meş- guldü. : Daima düşünceli ve ke- derli bir adam hali vardı. Fa kat biribirlerini görmek şerefine ısmarladıkları bir iki kadeh içince neşesi canla- nır gibi oldu. Ba mim behset- a başladıl. Darülfünuna re sie bir di- mi kızı hatırlıyorlardı, d: Bülen: — Ne kadar kıskançtın, biliyor musun?? imden alır- Fakat ne oluyorsun, Hikmet? Bu kadını tanıyor musun? Hikmet biraz boğuk ve titrek bir sesle: vet, dedi, tanıyorum, Da- ha doğrusu vaktile tanıdım. Pek müthiş dır. Dostlarımdan birinin yanına daktilo olarak girmişti. O zaman- lar yirmi bir yaşında idi. Nasıl bir iğ olacağını tahmin ede- bilirsi, Gi kadın ile erkek biraz öte- de bir masaya oturmuşlardı. Gü- zel kadın ince bacaklarını üstüs- i şam; ki Lal yi ae bir ii konuşuyordu. Bülend uzak- meftun bir bakışla kadını ri Hikmet sözüne devam ei zli Bu şiddetli aşk aylarca sürdü. Fa- kat İstanbulda kimsenin şüphesi- ni uyandırmadı. ükiz ba- basının yanında bir aile hayatı sürüyordu. Dostumla hiç bir yer- barkdii id kaçırtmağa | A toplayarak, krala haber verme- den: — Barbarosu aramağa gidiyo- rum! Diyerek İsapanyol sularına ka- çarak güçlükle canını kurtara- İki Kral, bu yüz karartıcı # z N zi ik p» 1-5 » p dı.. O da, çok e (Andrea) ibi eketine volmuş ve askerlerden yüzde dok- sanı da bu nehirde bogulup kal- mıştı, (Arkasi var) de bir arada görünmüyorlardı. Fakat bir gün (facia işte şimdi tumun Parise git- anına karısını da başlıyor), dostumu mesi icabetti. Yi alacaktı. O zaman, bu küçük hanım kıs- kadar gayet dedikodudan korkmuştu. şimdi oda Parise gitmek için ter- Arzusunu yerine getirmek imkânı yoktu. Kızdı, ağladı, sevgilisini tahkir etti, teh- ter tepiniyordu. & E a eyi) ei e devam et- ş, ken- 0 geçmişti. Avrupa zaç yağı tedarik ed Sirkec garında bekledi. trene binecekleri si nın yüzüne elindeki zaç yağını onun altı üstüne geldi. Za- vallı kadin feryadlar içinde yer- lere yuvarlandı. Etraftan koşuş- tular. Çılgın kızı polisler yaka- ladı, Böyle bir çılgınlığa kurban giden kadını da hastaneye kal dırdılar. Hikmetin sesi kısılmıştı. Boğa- zından ea er oçıkamıyordu. Sustu. ü © kadar değişmiş ve KM ki dostunda heye- canlı bir merak uyandı. Tebes- süm eee See hikâyesi, de- di, seni o kadık müteessir ediyor ki âdeta sen de hikâyeye dahil- sin diyeceğim geliyor. Onu kar- deş gibi seviyordun, galiba? Hikmet cevab vermedi. Bu sü- küt içinde orkestranın çaldığı es- ki bir yal eni ortalığı en piri Hikmet tekrar söze Klin 1: — Benim ne kadar mteşii bir ruhum olduğ betile dun? Evet, bah vallı adam, benim ne dostumdu, ne kardeşim, ne ma Bu niliş facia benim başıma geldi. Karım hastaneden idi gözleri yarı kör bir halde çıktı. Ondan sonra da uzun müddet yaşadı. Yapay: Nihayet o da günün birinde verem oldu. Benim bu kadınla münasebeti- mi duymuştu. Zaten bütün gaze- teler günlerce bundan bahsetti- ler. ie benimle birlikte yaşa- emiyorlardı. o Bahusus, tıbbı sile gönderilen kadının hasta olduğu anlaşıldığından, be- nim tekrar kendisile birlikte ya- şadığıma hükmetmişlerdi. Bülend, güzel kadının ince par- maklarını tek gözlüğile uzaktan dikkatli dikkatli muayene ederek: — Ondan ayrıldın mı sordu. — Derhal. Bir sene sonra meş- hur ve zengin bir avukatla ev- e kendisini bu ? diye lendi. görüyorum Fakat neden bize doğ- ru geliyor? Hikmet şaşkın şaşkın etrafına bakınıyor, âdeta kaçmak istiyor- du. Gişe “ — Neol ? Neden bana bu sapi mağ bakaya? Gülüyor Gül kadın şimdi mi huylu davranmıştı, Fakat Ri larında mil gibi, bir ar erek HASAN KREMİ Dünyada mevcud kremlerin en nefisi, en sıhbisidir. Nazik cildli kadınların ha- yat arkadaşıdır. İh- tiyarları o gençleşti- rir ve gencleri gü- zelleştirir. İnsana e- bedi bir taravet ve- ren Hasan kremini unutmayınız. Kutu- su 50, tüb halinde 20. Hasan Deposu: Ankara, İstanbul, Beyoğlu. AKŞAM Abone Ücretleri © Posta ittihadını dahil ola; ecnebi Mn Beneliğin 3600, altı aylığı iz aylığı 1 me Adres tebdili için yiri bej kuruşluk pul göndermek indi ukasım 1654 eş Öğle yar Akşamı Yatsı a e 433 9,15 12 4135 Va, BAM 5,29 1216 15,57 1843 2018 İdarehane: Babiâli civarı Ikmış, mevzun bir yürüyüşle | onlara doğru yaklaşıyordu. Ya- nındaki erkek te biraz uzaktan | kendisini takib ediyordu. Güzel kadın, yürüdü. Hikmetin önüne gelince, cali bir hayret ifadesile, pırlânta yüzüklü elini ona uzattı: Hikmet bey, siz misi- niz? İki dost ayağa kalktılar. Birisi Bir işkence mahkümu gibi bozuk ve a bir yüzle; öteki me- rak ve hi — ei benim, di... Bu kadar sene sonra maşal- lah beni tanıyabildiniz... Amma sakın e senelerini he. sabını yapmayını Bunu öle çe bir kalka ba ile güldü. — İnsanın gencliğinde yaptığı | çocuklukları hatırlamaması daha iyidir. Siz de bu fikirde değil mi- siniz? banrlef ii — Tamamen, ayni fikirdeyim, hanımefehdi... Hikmetin boğazını siyasi larmış gibi sesi iyi çıkamıyordu. Güzel kadın hafif bir tebessüm- le uzaklaştı. Hikmet şakaklarını sıkarak, keni mii geçmiş, hid. det içinde, dostun — İşiktin mi? Erir Ne bise Bu kadın için üç hayatı betbaht ettiğimi ia ikçe, — Sus, m. Kendini coş“ turma. Sükünetüni muhafaza et.. . o talığa baygınlıklar serpiyordu. .— Hikâyeci male anl iellelan yz yali